Translate

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Veyl olsun; Bana, Bize, Ümmetin erkeklerine,,,




“Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya
 Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’’  nfk
Yıllardır bu memleket evlatlarının, halet-i ruhiyesini, Üstad  bu iki mısra ile özetliyor aslında.  Senelerce bu ülkenin üniversitelerine, bu ülkenin okullarına, ‘kamusal alan’ dedikleri bu ülkenin sokaklarına, dairelerine, Parlamentosuna, Allah’ın Müslüman hanımlara emaneti, ‘Başörtüsü’ giremedi. 42 yıldır yaşadık bu izzetsizliği, sılada gurbet hayatı yaşadık, öz vatanımızda parya muamelesi gördük.
Ben 42 yıllık bi ömür yaşadım, son 25 yıl hep bu sıkıntı ile geçti. Gelen-giden tüm siyasetçiler, bacımın örtüsüyle siyaset yaptılar, örtü üzerinde siyasi testler yaptılar, kırdılar, döktüler, hayatları mahvettiler. Onlar bu kinlerini devam ettirdikçe, bizim de onlara sadece nefretimiz o derece büyüdü. Sadece onlardan nefret ettik, buğz ettik.  Buğzlarımız, nefretimiz arşa yükseldi, oradan gadap oldu, üzerlerine yağdı, ama 25 yılın sonunda hala sıkıntıyı halledemedik.
Şunu anlayamadılar; Başörtüsü ve tesettür, aynen ‘namaz kılın’ emrinin muhatabı olan Müslüman hanım için, Allah’ın emridir. Farzdır. Reddi küfre, terki günaha götürür. Müslümana, ‘okulda, kışlada, mahkemede, sokakta, parlamentoda namaz kılmak yasaktır’ dayatması ne kadar aptalca ise, Müslüman hanıma da, ‘başını açacaksın’ zulmü de o kadar zalimcedir.
Başörtüsü, Müslüman hanımın kişiliğinin göstergesidir,
Başını örten hanımefendi, başını örtüyor çünkü ‘varım’ diyor, çünkü ‘kulum’ diyor, çünkü ‘Rabbıma söz verdim’ diyor, …
Başörtüsüne uzanan kirli el, ha namusa uzanmış, ha örtüye ne farkı var. Müslüman hanımın örtüsüne sahip çıkamayan milletler, namuslarına da sahip çıkamazlar. Millet de olamazlar, ümmet de olamazlar.
Allah’ın emirlerini tartışmak, beğenmemek, işine geldiği gibi yorumlamak, sonrada kalkıp ‘ben de Müslümanlardanım’ demek, size ne kazandırdı bu güne dek. Kazandıklarınızın ve bu cennet vatana kaybettirdiklerinizin hesabını yapabildiniz mi? Okul kapısından çevrilen gözü yaşlı yavruların, hesabını kim nasıl verecek? Bin bir güçlükle, çilelerle bitirilen okul sonrasında, iş müracaatı için gidilen devletin kapılarından kovulan bacıların, yitirilen umutların, kaybedilen geleceklerin vebalini kim alacak üzerine? Hesabın görüleceği günde, o günün Rabbına nasıl hesap vereceksiniz?

Ya biz?
Veyl olsun; Bana, bize, ümmetin erkeklerine,,,
Veyl olsun;  meydanlarına sadece başörtülü bacıları indirip, erkekleri evinde yan gelip yatanlara..
Veyl olsun; Anayasa Mahkemesi başörtüsünü serbest bırakacak kanun maddesini iptal ettiğini açıkladığında "biz bu kararı tanımıyoruz" diyemeden, batıla teslim  olanlara...
Veyl olsun; Yıllarca başörtüsü mücadelesi verdiğini iddia edipte, zalimlerle barışık yaşayan siyasilere....
Veyl olsun; Nefsine uyduğu gibi, işine geldiği gibi, Kur’an ayetlerini yorumlayıp, ‘Başörtüsü furuattır’ diyenlere…
Veyl olsun; Dayatmayı görünce, başını açanlara…
Veyl olsun; okul kapısından, üniversite kapısından, iş müracaatı için devletin kapısından kovulan bacılarına, sadece ‘la tahzen innallahe me’na ‘ diyenlere…
Veyl olsun; bana, bize, ümmetin erkeklerine, erkek bozuntularına,
Bu dünya da rezil olduk, namusumuza sahip çıkamadık, iffetimize sahip çıkamadık, şerefimize sahip çıkamadık, örtümüze sahip çıkamadık. Namussuz, iffetsiz, şerefsiz ve örtüsüz bi hayatı yaşamaya mecbur edildik.
Bi kelamda, günümüzde 'tesettürü' sadece başı örtmek olarak anlayan, algılayan mütessettir iddiasıyla ortada dolaşanlara; 
Veyl olsun; Streç pantolon üzeri, başörtüsü örtenlere... 
Yıllarca verilen mücadelenin finalin de, çekilen çileler, dökülen gözyaşları boşunaymış meğer... Streç pantolon üzeri Başörtüsü örtmek, hangi dinin, hangi ideolojinin, hangi yolun ürünüdür...
 Öz yurdumuzda garip kaldık, öz vatanımızda parya olduk…

21 Ekim 2010

                                                                                                              mus@bhy

Hiç yorum yok: