“Vicdan azabına eş, kayna
kayna Sakarya
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’’ nfk
Yıllardır
bu memleket evlatlarının, halet-i ruhiyesini, Üstad bu iki mısra ile özetliyor aslında. Senelerce bu ülkenin üniversitelerine, bu
ülkenin okullarına, ‘kamusal alan’ dedikleri bu ülkenin sokaklarına,
dairelerine, Parlamentosuna, Allah’ın Müslüman hanımlara emaneti, ‘Başörtüsü’
giremedi. 42 yıldır yaşadık bu izzetsizliği, sılada gurbet hayatı yaşadık, öz
vatanımızda parya muamelesi gördük.
Ben
42 yıllık bi ömür yaşadım, son 25 yıl hep bu sıkıntı ile geçti. Gelen-giden tüm
siyasetçiler, bacımın örtüsüyle siyaset yaptılar, örtü üzerinde siyasi testler
yaptılar, kırdılar, döktüler, hayatları mahvettiler. Onlar bu kinlerini devam
ettirdikçe, bizim de onlara sadece nefretimiz o derece büyüdü. Sadece onlardan
nefret ettik, buğz ettik. Buğzlarımız,
nefretimiz arşa yükseldi, oradan gadap oldu, üzerlerine yağdı, ama 25 yılın
sonunda hala sıkıntıyı halledemedik.
Şunu
anlayamadılar; Başörtüsü ve tesettür, aynen ‘namaz kılın’ emrinin muhatabı olan
Müslüman hanım için, Allah’ın emridir. Farzdır. Reddi küfre, terki günaha
götürür. Müslümana, ‘okulda, kışlada, mahkemede, sokakta, parlamentoda namaz
kılmak yasaktır’ dayatması ne kadar aptalca ise, Müslüman hanıma da, ‘başını
açacaksın’ zulmü de o kadar zalimcedir.
Başörtüsü,
Müslüman hanımın kişiliğinin göstergesidir,
Başını
örten hanımefendi, başını örtüyor çünkü ‘varım’ diyor, çünkü ‘kulum’ diyor,
çünkü ‘Rabbıma söz verdim’ diyor, …
Başörtüsüne
uzanan kirli el, ha namusa uzanmış, ha örtüye ne farkı var. Müslüman hanımın
örtüsüne sahip çıkamayan milletler, namuslarına da sahip çıkamazlar. Millet de
olamazlar, ümmet de olamazlar.
Allah’ın
emirlerini tartışmak, beğenmemek, işine geldiği gibi yorumlamak, sonrada kalkıp
‘ben de Müslümanlardanım’ demek, size ne kazandırdı bu güne dek.
Kazandıklarınızın ve bu cennet vatana kaybettirdiklerinizin hesabını
yapabildiniz mi? Okul kapısından çevrilen gözü yaşlı yavruların, hesabını kim
nasıl verecek? Bin bir güçlükle, çilelerle bitirilen okul sonrasında, iş
müracaatı için gidilen devletin kapılarından kovulan bacıların, yitirilen
umutların, kaybedilen geleceklerin vebalini kim alacak üzerine? Hesabın
görüleceği günde, o günün Rabbına nasıl hesap vereceksiniz?
Ya
biz?
Veyl
olsun; Bana, bize, ümmetin erkeklerine,,,
Veyl
olsun; meydanlarına sadece başörtülü
bacıları indirip, erkekleri evinde yan gelip yatanlara..
Veyl
olsun; Anayasa Mahkemesi başörtüsünü serbest bırakacak kanun maddesini iptal
ettiğini açıkladığında "biz bu kararı tanımıyoruz" diyemeden, batıla
teslim olanlara...
Veyl
olsun; Yıllarca başörtüsü mücadelesi verdiğini iddia edipte, zalimlerle barışık
yaşayan siyasilere....
Veyl
olsun; Nefsine uyduğu gibi, işine geldiği gibi, Kur’an ayetlerini yorumlayıp,
‘Başörtüsü furuattır’ diyenlere…
Veyl
olsun; Dayatmayı görünce, başını açanlara…
Veyl
olsun; okul kapısından, üniversite kapısından, iş müracaatı için devletin
kapısından kovulan bacılarına, sadece ‘la tahzen innallahe me’na ‘ diyenlere…
Veyl
olsun; bana, bize, ümmetin erkeklerine, erkek bozuntularına,
Bu
dünya da rezil olduk, namusumuza sahip çıkamadık, iffetimize sahip çıkamadık,
şerefimize sahip çıkamadık, örtümüze sahip çıkamadık. Namussuz, iffetsiz,
şerefsiz ve örtüsüz bi hayatı yaşamaya mecbur edildik.
Bi kelamda, günümüzde 'tesettürü' sadece başı örtmek olarak anlayan, algılayan mütessettir iddiasıyla ortada dolaşanlara;
Veyl olsun; Streç pantolon üzeri, başörtüsü örtenlere...
Yıllarca verilen mücadelenin finalin de, çekilen çileler, dökülen gözyaşları boşunaymış meğer... Streç pantolon üzeri Başörtüsü örtmek, hangi dinin, hangi ideolojinin, hangi yolun ürünüdür...
Öz
yurdumuzda garip kaldık, öz vatanımızda parya olduk…
21 Ekim 2010
mus@bhy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder