Translate

8 Mayıs 2013 Çarşamba

‘ La şerîke leh’ !



Allah’ın kuluna emaneti, ömrü; Allah’ın arzu ettiği gibi yaşamanın adı nedir?…
Müslüman, yaşadığı ömür içerisindeki tüm parantezleri kaldırıp, Rabbına adanmış bi hayatın, verilmiş bi sözün, ahdi misakına olan sadakatin, şuurunda olabilendir… Hayatımızda parantezleri olabildiğince  kaldırıp, kalbimiz üzerindeki ki siyah noktaları olabildiğince azaltabilmenin gayretiyle,  ‘lâ şerîke leh’ diyerek, ömrümüzü  Allah’a adayabilmenin çarelerini arayabilmeliyiz.
Hayata, Peygamber s.a.v Efendimiz  perspektifinden bakan insanlar için çare birdir. Pazarlık yapmadan, ömrümüzde parantezler açmadan,  elini, dilini, gönlünü ve her şeyini Allah’a adayarak, lokal ve küresel, kişisel ve toplumsal sıkıntılardan kurtulmanın yollarını bulup, özünü, sözünü o yola uydurup, o kutlu yolda sabırla yürümektir tek çare.
İnsanlığın sıkıntıdan, üzüntüden ve hüsrandan kurtuluş çaresi dörttür.
Allah’ın, yemin ederek altını çizdiği, insanlığın aleyhine akan zamanın neticesinde hüsranda olduğu, zararda ve ziyanda olduğu, insanlığın buhranlar ve sıkıntılarda olduğu vurgusu yaptığı halde, hayatınızda parantezleri kaldırıp, dört çareyi hayatınız da yaşamadığınız sürece, bunalmaya, çıldırmaya, ağlamaya, sızlamaya ve hep kaybetmeye devam edeceksiniz.
Bunalımlardan, sıkıntılardan kurtulmak isteyenler, önce iman etmelidir.  Yüreği ne kadar temiz olursa olsun, ne kadar insancıl olursa olsun bir insan, önce iman edecek. ‘Lâ şerîke leh’ diyerek pazarlıksız bir şekilde İman etmelidir insan.
Sıkıntıdan kurtulmak için yol göstermek adına, Rabbımız, yarattığı kuluna emrediyor. Ne kadar iyi insan olursan ol, İman etmeden, buhrandan kurtulmanın, imkanı ve çaresi yoktur. Pazarlık yaparak ve karşılık bekleyerek yapılan iman ile, zarardan ve ziyandan kurtulamayacağımızı bilmeliyiz. Önce İman etmeliyiz, hemen ardından İmanımızı, iddiamızı amellerimizle ispat etmeliyiz, pratiğe dökmeliyiz. Hayatımızda, imanımızı yaşamalıyız. Yaşarken, ne kadar parantezimiz varsa, tüm parantezleri hayatımızdan kaldırıp atmalıyız. İmanı hayatımızda yaşamadan, ‘oku, sev ve infak et’ ilkelerini, hayatımızın vazgeçilmezleri saymadan, iddiamız ve imanımız bizim kurtuluşumuza yetmeyecektir.
Okurken, severken ve bize lutfedilen nimetlerden verirken, perspektifimizi geniş tutmalıyız. Bizler hep okuruz ama, okuduğumuz güzel şeylerin pek hayatımıza bi katkısı olmaz.  Sadece okur ve geçeriz. Severiz ama, sevdalarımız hep nefsi olur. Veririz, ama hep birileriyle yarış adına veririz. Halbu ki, Hz. Ali r.a, gece vermiş, gündüz vermiş, açıktan vermiş, gizli vermiş. Bunu duyan Efendimiz s.a.v; ‘ Ya Ali, neden böyle yaparsın?’ diye sorunca; ‘Ya Rasulüllah s.a.v, Rabbım belki birini kabul eder’ perspektfiyle vermeliyiz. Değilse, Okuduklarımızla, sevgilerimizle, verdiklerimizle parantezler açarak hayatımızı devam ettirenlerden olursak, böyle iman ederek, ziyandan ve buhrandan kurtulamayız, ve hep kaybederiz.
Hayatımız boyunca, akan zamanın kıymetini bilemeden, İmanını amele dökemeyenler, hem kişisel ve hemde toplumsal sıkıntılardan kurtulması mümkün değildir. İmanını hayata transfer edenler, zamanın kendi aleyhinde aktığını fark ederek, bu akan zamanı lehine döndürülmediği taktir de, kişisel ve toplumsal sıkıntıların bitmeyeceğini bilenler, muhakkak hem kendisi için, hem de tüm insanlık için, Hakkı, hakikati, hayrı, hasenatı, okumayı, sevmeyi, vermeyi tavsiye edenler, İmanını kaynağından alanlar, Hira’dan hayatını formatlayanlar, hayatındaki parantezleri Efendimizin hayatını yaşayarak kaldıranlar, perspektiflerini, bakış açılarını Kur’an-a göre şekillendirenler, Sabırla ve azimle bu kutlu yolda yürüyenler kurtuluşa erecektir.
Kur’an-ı Kerimin gösterdiği yoldan başka, Peygamberimiz s.a.v Efendimizin gittiği yoldan başka, yolumuzda yok, yönümüzde yok. Elimizde Kur’an ve Sünnet gibi iki kutlu mirasımızla, İman eden, amel eden, Hakkı ve Sabrı tavsiye edenler olabilmenin çabasıyla, Hira’nın hayatımızdaki yerini büyüterek, ömrümüzü Allah’a adayanlardan olalım.
Aldanmış bi hayatın bizi götürdüğü yer hüsrandır…
‘ La şerîke leh ’ diyerek, Allah’a adanmış bi hayatın bizi götürdüğü yer kurtuluştur…

           

18 Ekim 2010
mus@bhy                                                                                                                                                                                                               

Hiç yorum yok: