“İnna lillahi ve inna
ileyhi raciûn”, “O’ndan geldik, dönüş yine O’nadır”… (Bakara – 156)
Doğdu, yaşadı ve Rabbına Hicret etti. Her fani misali doğumla beraber bu
imtihan yurduna gelişiyle başlayan mücadelesi, son nefesi verdiği güne dek
süren bi kutlu yolculuk… Kendisine emanet edilen ömrünü, emanetin sahibi,
Rabbının rızasına uydurarak yaşayabilmenin gayretiyle geçen 85 yıl…
Yolu
uzun, engebeli ve çileli idi. Böyle de olsa, yolunu yorulmadan yürüdü. Tek başına da kalsa onurlu
yürüdü Hakk bildiği yolda.Tertemiz bir yürüyüşle bu güne geldi. Davası,
idealleri uğruna, çekmediği çile kalmadı. Bu imtihan yurdun da ki yürüyüşü,
aramızdan ayrılıp, Rabbına hicret etmesiyle bitmiştir. Başı dik olarak,
Siyasette önüne çıkarılan onlarca engele, yasaklamalara, çilelere rağmen,
mücadelesinden asla taviz vermeden davasına adadığı ömrünü, yine idealleri uğruna
satmanın bahtiyarlığı ile kutlu bir mücadelenin lideri olarak aramızdan
ayrıldı. Bizler ve milyonlarca insan şahittir ki, Prof.Dr.Necmettin ERBAKAN,
son nefesine kadar, bu imtihan yurdunda Hakk’ın mücadelesini vermiştir. Üzerine
yüklendiği kulluk görevinin şuuruyla, yeryüzündeki mazlumlar için, üzerlerine
giydirilmeye çalışılan ezilmişlik gömleğini çıkarmak, mazlumların nefes
almalarını sağlamak adına, 41 yıllık siyasi hayatında, itilmiş, kakılmış,
partileri kapatılmış, ağır bedeller ödemiştir.
Aşağılık kompleksine kapılmış mazlum milletlere, ‘BATICILIK’ hastalığına
karşı, kendi inancını, kendi kültürünü, kendi tarihini, kendi özünü haykıran,
bunu Siyasetiyle hayata geçiren, bunun mücadelesini veren, bu mücadele için de
ağır bedeller ödeyen bir liderdi. Gayesi, güçlünün hakim olduğu bir dünya
yerine, Hakk’ın hakim olduğu bir dünyanın oluşması için ‘cihad’ından asla
vazgeçmedi.
O’nu mücadelesinden dolayı kınayanların olduğu zamanlarda, ‘Cihad’ı,
‘Mücahid’i, ‘Dava’yı belleğimize kazıyandı. Bizler O’nun, yüreğinde taşıdığı
imanına arkadaş olduk. O’nu severken sevmeyi öğrendik. O’nunla mazlumları
bildik, zulmeden zalimleri tanıdık. Hakk’ı, adaleti, sömürüyü, Siyonizmi O’ndan
öğrendik. Mücadelenin ve cihadın, vazgeçilmez kulluk görevimiz olduğunu yine
O’nunla öğrendik… İnanmışlığı,
adanmışlığı, ciddiyeti, çalışmayı ve nezaketi O’ndan öğrendik… Sadece yönetilen
değil, yönetici de olabileceğimiz;
sadece tüketen değil, üretici de olabileceğimiz iddiamız Erbakan’la anlam
kazandı!
Bizlere hep iyiyi, güzeli, hayrı ısrarla tavsiye etti. Sadece bizlerin
değil, tüm insanlığın kurtuluşu için iyiliklerin, güzelliklerin ve hayırların
tecellisi için 85 yıllık ömrünü feda etti. Yeryüzündeki mazlumlar için üzüldü,
onların gözyaşlarına, çilelerine ortak oldu; iktidar da olsa da, muhalefet te
olsa da istikametini bozmadan, hedeflerinden sapmadan, yolunu terk etmeden;
Rabbının rızasını kazanmak adına, ömrünü ‘davası’ uğruna terk etti.
O, hem Hoca idi, hem Bilim Adamı idi, hem Siyasi Parti Genel Başkanı idi,
hem de yeryüzündeki mazlum milletlerin Lideriydi…
O, ‘Yeniden büyük Türkiye’nin kuruluşuyla, ‘Yeni bir Dünyanın’ kurulacağı umudunu aşılayan, bizleri umutsuzluktan kurtaran muştunun adı oldu...
‘Bir çiçekle bahar gelemeyeceği’ ama, ‘Her baharın bir tek çiçekle başladığı’
muştusunu verip, dikenlerin arasında bıkmadan açan gülün adı oldu…
Kıyamete kadar sürecek kutlu bir
yolun adı oldu…
Bizlerin önünde Mus’ab oldu, Mu’az oldu, Ebu Zer oldu, Ebu Eyyübel Ensari
oldu (R.Anhüma)...
‘Elif’ misali tek yaşadı, ‘Elif’ misali dik yaşadı…
Şartlara teslim olmadan, şartları teslim aldı…
Başka bir bahara, çiçek oldu açtı,
Hep inkılaba talip oldu…
Nasıl yaşadıysa öyle öldü ve öyle haşredilecektir,
Güzel yaşadı, güzel öldü ve aynı
güzellikte haşredilecektir!…
Geldiği güne selam olsun,
Gittiği güne selam olsun,
Yaşadığın zamanın tümüne selam olsun, ey güzel insan!!!
Vuslatın hayr olsun,
Hicretin mübarek olsun,…
Rabbım bizleri ahirette cennetin de buluştursun…
Amin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder