7 Haziran seçimleri
kimler arasında geçecek?
Bu seçimler niçin 70
yıldır yapılan seçimlerden daha önemli?
Sorularına cevap
bulmak adına eski FBI ajanlarından Türk asıllı Sibel Edmond'un tarihe not düşen
tespitleri...
"Fetullah Gülen
sadece bir semboldür. Asıl önemli olan ve işi yapan, 1997'den sonra Gülen'i
oyuna dahil eden CIA'dır. Gülen Türkiye'de şeriat düzeni kurmak için güya
suçlanan Gülen'i CIA ABD'ye getirdi ve ne tesadüf ki CIA merkezinin hemen yanı
başında bir eve yerleştirdi. Gülen şu anda 15 yıldır ABD'de yaşıyor ve 20-25
milyar dolarlık bir ağı kontrol ediyor ve kimse gerçekten bu paranın nerden
geldiğini bilmiyor. Bu Gladyonun A planı idi...
Gülen'in ABD dışında
CIA ile birlikte açtığı okullar, camiler, medreseler hepsi birer CIA şubesi
gibi bulundukları ülkelerinin ulusal ve itihbarat bilgilerine ulaşmak ve o
ülkeleri teslim alıp, kendilerine bağımlığı devam ettirmek için açılmıştı.
Türkiye ve diğer ülkeler Gülen'in okullarının ülkelerinin geleceğine ve
güvenliğine bir tehdit olduğunu, CIA ile ortak operasyonlarda kullanıldığını
yakın zamana kadar kavrayamadılar.
Gülen cemaati ve CIA
bununla kalmadı tabii ki, Türkiye'de büyük bir medya ağı kuruldu, satın almalar
yoluyla, polis teşkilatına, hukuk, ve askeri alanlara sızdılar. Ve işte bu güç
ağı, yani Gülen ve CIA ortak hareketi, Erdoğan'ı indirmek için düğmeye
bastılar.
Gülen ile Erdoğan'ın
arası neden açıldı?
Erdoğan kendisine
aşırı güven duyan birisi. Bu gücüde milletin eksilmeyen desteğinden almaktadır.
O özgüvendir İsrail'e karşı 'One Minute' resti çektiren. Erdoğan'ın İsrail'e
karşı sert tutumu, sözünü geçirebiliyor görüntüsüydü. Türkiye'deki bütün partilere,
medyaya rağmen bunu eleştiren de ne var ki sadece Fetullah Gülen'di. Ve bu
arada, bir yan not olarak şunu söyleyeyim ki, Gülen'in ABD'deki en büyük
destekçisi de ordaki Yahudi lobisiydi. İsterseniz Google'a gidip, en büyük
yahudi lobisi olan aipac'i, ya da atc'yi sorgulayın "gulen aipac"
şeklinde.
İlginç olan bir
İslam Mollası olan Gülen (!), Yahudi lobisi tarafından destekleniyordu.
Tek başına bu durum
bile, insanların Gülen hakkında şüphe duyması, soru sormaya başlaması için
yeterli bir nedendir.
Erdoğan Gülen
arasındaki kavganın ikinci neden; Yahudi lobisinin desteklediği Gülen,
Erdoğan'ın İsrail'e karşı sert çıkışlarını doğru bulmuyordu.
Mavi Marmara
olayında Gülen İsrail tarafında yer aldı.
Ayrılık çanları
çalmaya başlamıştı.
Akabinde başka bir
olay patlak verdi; Gezi Parkı olayları. Gülen, Erdoğan'la aralarındaki kavgada,
bunu bir fırsat olarak değerlendirmek istedi. Ve Gülen protestolara kendi
cemaatinden insanları soktu. Erdoğan başına neler geleceğini anlamıştı. CIA ve
Gülen işe el atmış, protestolarda aktif rol oynamaya başlamıştı. Erdoğan bunu
net olarak görüyordu.
Şüphesiz Gezi Parkı
olayları gerçek halk tarafından başlatılmıştı, ancak CIA'nın kontrolündeki
Gülen cemaati bunu, bu fırsatı değerlendirmekte gecikmemişti. Ve eş zamanlı
olarak ABD ve Avrupa basınında Erdoğan "diktatör" olarak anılmaya
başlandı. Erdoğan'ın El Kaide ile ilişkileri ortalığa dökülmeye başlandı ki, El
Kaide'nin de ne tür bir operasyon olduğunu biz açıklamaya, deşifre etmeye daha
önce çalışmıştık. Erdoğan artık El Kaide'nin parasal kaynak sağlayıcıları ile
bağlantırılıyordu. Ve bütün bunlar, bu operasyonlar CIA tarafından
yönetiliyordu.
Peki, bütün bunlar
gayet açık, anlaşılabilir ancak benim kafama takılan soru şu, Gülen'le, daha
doğrusu CIA ile Erdoğan arasında bir sorun varsa eğer, bu sorunun nedeni nedir,
CIA Türkiye'den, Erdoğan'dan ne istiyor?
Erdoğan, AKP sadece
birer sembol, tıpkı diğer ülkelerdeki kukla hükümetler gibi, Obama gibi, George
Bush gibi. Asıl önemli olan, bu sembolün arkasındaki güç, yani CIA, yani ABD Silah
Sanayi. CIA'nın yapmak istediği, sözkonusu ülkeyi tamamen kontrol altına almak,
iç ve dış politikasını yönetmekti... CIA'nın planı, Türkiye'yi bir model ülke
olarak kullanmak ve diğer ülkeleri de aynı şekilde hizaya getirmekti, Ilımlı
İslam projesini Orta Doğu'da uygulamaya geçirmekti. Erdoğan ve Gülen, daha
doğrusu CIA arasındaki sorun, bu planları aksatıyordu. Erdoğan tamamen bu
planın dışına çıktı. Bu arada CIA'nın Abdullah Gül'le hiçbir sorunları yoktu.
Gül iyi bir uşak (bu ifade kendi toplantılarında aynen kullanılıyor) olmuştu,
emirleri harfiyen uyguluyordu.
Erdoğan boyun
eğmeyeceğini göstermek için, bir mesaj vermek için şunu söyledi;
"milyarlarca dolarlık silah alımlarını sizinle değil, ABD ile değil,
Çin'le yapacağım". Bu ölümcül bir hataydı, bu ABD ve NATO'nun en üst düzey
kurallarından birinin ihlali anlamına geliyordu, yapılabilecek son şeydi. İşte
bu, NATO ve ABD Silah Sanayisini çileden çıkardı.
Ve Erdoğan daha da
ileri giderek, AB'ye girmek için yıllardır beklediklerini ve bunun gerçekleşmeyeceğini
anladığını, bunun yerine Şangay Birliği'ne katılmak istediğini söyledi. Ve
resmen başvuruda bulundu. Ve bu davranış yine, çiğnenebilecek en son
kurallardan biriydi. Bu hamleyi kendilerine isyan olarak algıladılar.
İşte bunları
yaptığınızda, son kullanma tarihiniz dolmuş demektir. Kim olursanız olun artık
bitmiştir. Ve ABD'nin uygulayacağı cezanın diğer ülkeler için ibretlik olması
gerekiyordu, çünkü bu durum başkaları tarafından örnek alınabilirdi, bu risk
göze alınamazdı.
Erdoğan'a şu
ihtimaller sunuldu, tabii bunları hiçbir yerde duyamazsınız;
Birincisi, geri adım
atacaksın, her şeyi geri saracak, İsrail'le ilişkilerini düzeltecek, Çin'den
silah almaktan vazgeçeceksin, Şangay'dan uzak duracaksın, Gülen'den özür
dileyeceksin, bu senin birinci seçeneğin.
İkinci seçeneğin,
sessizce istifa edip gideceksin. Çünkü biz hali hazırda senin yerine
gelecekleri belirledik (CHP!). İngiltere'ye gitmene izin vereceğiz.
Üçüncü seçeneğin ise
bizi beklemek olacaktır ki bu sana iki senaryo sunar;
Ya Kaddafi gibi, Saddam gibi yok edilirsin,
seni Taksim meydanında, Gezi Parkı'nda öldürürüz. ikinci senaryo da, ya da
Mübarek gibi korkak bir şekilde teslim olabilirsin, seni İngiltere'de bir
hapishaneye atarız, yaşamının kalanını orda sürdürürsün.
İşte şu anda,
Erdoğan bu seçeneklerle karşı karşıya. Bu seçenekler Kaddafi, Saddam ve
Mübarek'e sunulanlarla aynı, CIA böyle çalışıyor. Senaryolar o kadar aynı,
şaşmaz ve detaylarıyla benzer ki, insan neredeyse aynı şeyleri tekrar tekrar
görmekten sıkılıyor.
Ve birkaç ay içinde
sonucu göreceğiz çünkü bu durum fazla uzun sürmeyecek..."
Sibel EDMOND -
Türk-İran asıllı, eski FBI çevirmenlerinden ve ABD'nin örtülü Gladyo
operasyonlarını basına sızdıran, Ulusal Güvenlik Muhbirler Birliği (National
Security Whistleblowers Coalition) kurucusu bir Amerikalı.
7 Haziran
seçimlerinin 1946'dan buyana girilen seçimlerden daha önemli olduğunu anlamak
için, bu seçimlerin partiler arası bir seçim olmadığını da bilmek lazım.
CHP'nin, MHP'nin,
Paralellerin, Doğan medyanın aynı yatağa girerek HDP'yi niçin meclise sokmak
istediklerini bu yazıyla da bir kez daha görmüş olduk.
Dertleri Ak Parti
filan değil,
Dertleri Erdoğan'ı
indirmek...
Bu millet 7
Haziran'da bu CIA-Gülen ortak yapımı küresel ve paralel oyunu bozar, planlarını
da başına geçirir Allah'ın izniyle...
4 Haziran 2015
mus@bhy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder