Translate

4 Haziran 2015 Perşembe

CIA-Gülen Ortak Yapımı Küresel Oyun!

7 Haziran seçimleri kimler arasında geçecek?
Bu seçimler niçin 70 yıldır yapılan seçimlerden daha önemli?
Sorularına cevap bulmak adına eski FBI ajanlarından Türk asıllı Sibel Edmond'un tarihe not düşen tespitleri...

"Fetullah Gülen sadece bir semboldür. Asıl önemli olan ve işi yapan, 1997'den sonra Gülen'i oyuna dahil eden CIA'dır. Gülen Türkiye'de şeriat düzeni kurmak için güya suçlanan Gülen'i CIA ABD'ye getirdi ve ne tesadüf ki CIA merkezinin hemen yanı başında bir eve yerleştirdi. Gülen şu anda 15 yıldır ABD'de yaşıyor ve 20-25 milyar dolarlık bir ağı kontrol ediyor ve kimse gerçekten bu paranın nerden geldiğini bilmiyor. Bu Gladyonun A planı idi...
Gülen'in ABD dışında CIA ile birlikte açtığı okullar, camiler, medreseler hepsi birer CIA şubesi gibi bulundukları ülkelerinin ulusal ve itihbarat bilgilerine ulaşmak ve o ülkeleri teslim alıp, kendilerine bağımlığı devam ettirmek için açılmıştı. Türkiye ve diğer ülkeler Gülen'in okullarının ülkelerinin geleceğine ve güvenliğine bir tehdit olduğunu, CIA ile ortak operasyonlarda kullanıldığını yakın zamana kadar kavrayamadılar.
Gülen cemaati ve CIA bununla kalmadı tabii ki, Türkiye'de büyük bir medya ağı kuruldu, satın almalar yoluyla, polis teşkilatına, hukuk, ve askeri alanlara sızdılar. Ve işte bu güç ağı, yani Gülen ve CIA ortak hareketi, Erdoğan'ı indirmek için düğmeye bastılar.
Gülen ile Erdoğan'ın arası neden açıldı?
Erdoğan kendisine aşırı güven duyan birisi. Bu gücüde milletin eksilmeyen desteğinden almaktadır. O özgüvendir İsrail'e karşı 'One Minute' resti çektiren. Erdoğan'ın İsrail'e karşı sert tutumu, sözünü geçirebiliyor görüntüsüydü. Türkiye'deki bütün partilere, medyaya rağmen bunu eleştiren de ne var ki sadece Fetullah Gülen'di. Ve bu arada, bir yan not olarak şunu söyleyeyim ki, Gülen'in ABD'deki en büyük destekçisi de ordaki Yahudi lobisiydi. İsterseniz Google'a gidip, en büyük yahudi lobisi olan aipac'i, ya da atc'yi sorgulayın "gulen aipac" şeklinde.
İlginç olan bir İslam Mollası olan Gülen (!), Yahudi lobisi tarafından destekleniyordu.
Tek başına bu durum bile, insanların Gülen hakkında şüphe duyması, soru sormaya başlaması için yeterli bir nedendir.
Erdoğan Gülen arasındaki kavganın ikinci neden; Yahudi lobisinin desteklediği Gülen, Erdoğan'ın İsrail'e karşı sert çıkışlarını doğru bulmuyordu.
Mavi Marmara olayında Gülen İsrail tarafında yer aldı.
Ayrılık çanları çalmaya başlamıştı.
Akabinde başka bir olay patlak verdi; Gezi Parkı olayları. Gülen, Erdoğan'la aralarındaki kavgada, bunu bir fırsat olarak değerlendirmek istedi. Ve Gülen protestolara kendi cemaatinden insanları soktu. Erdoğan başına neler geleceğini anlamıştı. CIA ve Gülen işe el atmış, protestolarda aktif rol oynamaya başlamıştı. Erdoğan bunu net olarak görüyordu.
Şüphesiz Gezi Parkı olayları gerçek halk tarafından başlatılmıştı, ancak CIA'nın kontrolündeki Gülen cemaati bunu, bu fırsatı değerlendirmekte gecikmemişti. Ve eş zamanlı olarak ABD ve Avrupa basınında Erdoğan "diktatör" olarak anılmaya başlandı. Erdoğan'ın El Kaide ile ilişkileri ortalığa dökülmeye başlandı ki, El Kaide'nin de ne tür bir operasyon olduğunu biz açıklamaya, deşifre etmeye daha önce çalışmıştık. Erdoğan artık El Kaide'nin parasal kaynak sağlayıcıları ile bağlantırılıyordu. Ve bütün bunlar, bu operasyonlar CIA tarafından yönetiliyordu.
Peki, bütün bunlar gayet açık, anlaşılabilir ancak benim kafama takılan soru şu, Gülen'le, daha doğrusu CIA ile Erdoğan arasında bir sorun varsa eğer, bu sorunun nedeni nedir, CIA Türkiye'den, Erdoğan'dan ne istiyor?
Erdoğan, AKP sadece birer sembol, tıpkı diğer ülkelerdeki kukla hükümetler gibi, Obama gibi, George Bush gibi. Asıl önemli olan, bu sembolün arkasındaki güç, yani CIA, yani ABD Silah Sanayi. CIA'nın yapmak istediği, sözkonusu ülkeyi tamamen kontrol altına almak, iç ve dış politikasını yönetmekti... CIA'nın planı, Türkiye'yi bir model ülke olarak kullanmak ve diğer ülkeleri de aynı şekilde hizaya getirmekti, Ilımlı İslam projesini Orta Doğu'da uygulamaya geçirmekti. Erdoğan ve Gülen, daha doğrusu CIA arasındaki sorun, bu planları aksatıyordu. Erdoğan tamamen bu planın dışına çıktı. Bu arada CIA'nın Abdullah Gül'le hiçbir sorunları yoktu. Gül iyi bir uşak (bu ifade kendi toplantılarında aynen kullanılıyor) olmuştu, emirleri harfiyen uyguluyordu.
Erdoğan boyun eğmeyeceğini göstermek için, bir mesaj vermek için şunu söyledi; "milyarlarca dolarlık silah alımlarını sizinle değil, ABD ile değil, Çin'le yapacağım". Bu ölümcül bir hataydı, bu ABD ve NATO'nun en üst düzey kurallarından birinin ihlali anlamına geliyordu, yapılabilecek son şeydi. İşte bu, NATO ve ABD Silah Sanayisini çileden çıkardı.
Ve Erdoğan daha da ileri giderek, AB'ye girmek için yıllardır beklediklerini ve bunun gerçekleşmeyeceğini anladığını, bunun yerine Şangay Birliği'ne katılmak istediğini söyledi. Ve resmen başvuruda bulundu. Ve bu davranış yine, çiğnenebilecek en son kurallardan biriydi. Bu hamleyi kendilerine isyan olarak algıladılar.
İşte bunları yaptığınızda, son kullanma tarihiniz dolmuş demektir. Kim olursanız olun artık bitmiştir. Ve ABD'nin uygulayacağı cezanın diğer ülkeler için ibretlik olması gerekiyordu, çünkü bu durum başkaları tarafından örnek alınabilirdi, bu risk göze alınamazdı.
Erdoğan'a şu ihtimaller sunuldu, tabii bunları hiçbir yerde duyamazsınız;
Birincisi, geri adım atacaksın, her şeyi geri saracak, İsrail'le ilişkilerini düzeltecek, Çin'den silah almaktan vazgeçeceksin, Şangay'dan uzak duracaksın, Gülen'den özür dileyeceksin, bu senin birinci seçeneğin.
İkinci seçeneğin, sessizce istifa edip gideceksin. Çünkü biz hali hazırda senin yerine gelecekleri belirledik (CHP!). İngiltere'ye gitmene izin vereceğiz.
Üçüncü seçeneğin ise bizi beklemek olacaktır ki bu sana iki senaryo sunar;
Ya Kaddafi gibi, Saddam gibi yok edilirsin, seni Taksim meydanında, Gezi Parkı'nda öldürürüz. ikinci senaryo da, ya da Mübarek gibi korkak bir şekilde teslim olabilirsin, seni İngiltere'de bir hapishaneye atarız, yaşamının kalanını orda sürdürürsün.
İşte şu anda, Erdoğan bu seçeneklerle karşı karşıya. Bu seçenekler Kaddafi, Saddam ve Mübarek'e sunulanlarla aynı, CIA böyle çalışıyor. Senaryolar o kadar aynı, şaşmaz ve detaylarıyla benzer ki, insan neredeyse aynı şeyleri tekrar tekrar görmekten sıkılıyor.
Ve birkaç ay içinde sonucu göreceğiz çünkü bu durum fazla uzun sürmeyecek..."
Sibel EDMOND - Türk-İran asıllı, eski FBI çevirmenlerinden ve ABD'nin örtülü Gladyo operasyonlarını basına sızdıran, Ulusal Güvenlik Muhbirler Birliği (National Security Whistleblowers Coalition) kurucusu bir Amerikalı.

7 Haziran seçimlerinin 1946'dan buyana girilen seçimlerden daha önemli olduğunu anlamak için, bu seçimlerin partiler arası bir seçim olmadığını da bilmek lazım.
CHP'nin, MHP'nin, Paralellerin, Doğan medyanın aynı yatağa girerek HDP'yi niçin meclise sokmak istediklerini bu yazıyla da bir kez daha görmüş olduk.
Dertleri Ak Parti filan değil,
Dertleri Erdoğan'ı indirmek...

Bu millet 7 Haziran'da bu CIA-Gülen ortak yapımı küresel ve paralel oyunu bozar, planlarını da başına geçirir Allah'ın izniyle...

4 Haziran 2015
mus@bhy

Hiç yorum yok: