Translate

15 Haziran 2015 Pazartesi

KÜRESEL OYUNUN KÜRESEL PARÇALARI


Biz millet olarak hayatı hep günü birlik yaşarız, lakin günü yaşarken gün içerisinde bi çok şeyi de ıskalarız.
Olanların nedenlerini ve niçinlerini araştırmayız.
Gün içerisinde yaşadıklarımızı, gün içerisinde sorgulamayız ta ki bedelini ödeyinceye kadar.
Bugünkü yaşadıklarımızın sebep ve muhtemel sonuçlarından evvel, 16 yıl evvel bu topraklarda yaşananları hatırlamakta fayda olduğu kanaatindeyim.

Küreseller 16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ı teslim ettiler.
O günlerde bu teslimatı kendi başarımız saydık, lakin neden teslim edildi, karşılığında bizden ne istendi?  O gün için bunun sorgulamasını yapmadık.
16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan teslim edildi, 
33 gün sonra 21 Mart 1999’da Fetullah Gülen teslim alındı.
28 gün sonra 18 Nisan 1999’da Türkiye’de genel seçimler yapıldı.
Seçimlerden  %22,19 oy oranıyla Ecevit’in DSP’si birinci,
%17,98 oy oranıyla Bahçeli’nin MHP’si ikinci,
%15,41 oy oranıyla Fazilet Partisi üçüncü,
%13,22 oy oranıyla Mesut Yılmaz’ın Anap’ı dördüncü çıkmıştı.
Çıkan seçim sonuçları, tam da 16 Şubat’ta Apo’yu teslim edip, 21 Mart’ta Gülen’i teslim alanların istediği sonuçlardı. 
DSP+MHP+Anap hükümetinin kurulması için gerekli tüm çalışmalar yapıldı, Rahşan Ecevit’in ifadesiyle ‘Ülkücü katillerle’ DSP’nin Ecevit’i aynı ortak hükümette yer alacaklardı.  Küreseller öyle istedi ve adını ANASOL-M koydukları koalisyon hükümeti kuruldu.
Kurulan koalisyon hükümeti,  Küreseller ne istediyse onu yaptılar.
MHP’li Bakan Koray Aydın’ın ifadesiyle “Apo’yu ‘asmamak’ şartıyla” teslim ettiler.
Küresellerin arzusu, Anasol-M hükümeti Apo’yu idamla yargılayacak, hatta idama mahkum edecek, lakin idam yasasının kaldırılmasıyla 30 yılda bu millete terörle diz çöktüren Abdullah Öcalan asılmayacak, yaşayacaktı!

Öylede oldu!
Yetti mi? Yetmedi!
Abdullah Öcalan’ın teslimatıyla asıl yapmak istedikleri yapılacaktı.
Kurulan koalisyonla istediklerini aldılar.
Gecelik faizlerin %7.500’lere çıkmasıyla, Doların ikiye katlamasıyla hayatlar karartıldı, ocaklar söndü.
Esnaf, Başbakanlığa yürüdü, elindeki yazarkasasını Başbakan Ecevit’in kafasına fırlattı.
Tam da o buhranlı günlerde 3 Mart 2001’de, Küresellerin ekonomik tetikçisi Kemal Derviş Dünya Bankasındaki görevinden ayrılarak, hazırladığı Güçlü Ekonomi Programıyla, bu milleti yaşadığı ekonomik darboğazlardan çıkarmak için kurtarıcı olarak Anasol-M hükümetinin Ekonomi Bakanı oldu.
Lakin Derviş’in ‘Güçlü Ekonomi Programı’,  batan bankaları kurtarmaya yetmedi,
Boşaltılan Bankalarda bulunan milletin 240 milyar dolar kaynaklarının küresellerin kasalarına doldurulmasını engelleyemedi.
Millet kurtarıcı zannetti lakin Derviş’in görevi tamda buydu. Milletin kaynaklarını bankalardan boşaltıp, küresellerin kasalarına doldurmaktı. Öyle de oldu. İtiraz edenler tasfiye edildi. Ecevit’in hastalanması ve  hastaneye yatırılması tasfiye planının bir parçasıydı.
Akabinde 3 Kasım 2002’de seçimlere gidildi, üç yılda milletin 240 milyar dolarını milletin kasasından alıp, küresellerin kasalarına dolduran Derviş görevini yerine getirmenin mutluluğuyla yeniden efendilerine döndü. Bu vesileyle de  Hükümet ortakları DSP, MHP ve Anap baraj altında kalarak milletten tarihi tokadı da yemiş oldu.
16 Şubat 1999 – 3 Kasım 2002 arası tamda müstemleke ülkesi olmuştuk.
Küreseller ne istemişse olmuştu.

Sözün burasında yeniden hatırlamak adına 16 Şubat 1999 tarihine yeniden gidelim.
16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan'ın teslim edilmesi,
21 Mart 1999’da Fetullah Gülen’in teslim alınması,
18 Nisan 1999 seçimleri sonrasında Anasol-M hükümetinin kurulması,
Apo’nun yargılanması, idama mahkum edilmesi, idam yasasının kaldırılması ve Apo’nun idamının müebbet hapse çevrilmesi milletimiz istediği için mi oldu zannediyorsunuz?
Milletimiz ‘Apo asılacak mı, yaşayacak mı?’ tartışması yaparken, sömürge valisi olarak Kemal Derviş’in gelmesi, Bankaları boşaltmasıyla küreseller hedeflerine ulaşmıştı.
Bugünkü yaşadıklarımızı da anlayabilmek, milletimizin geleceği üzerinde oynanan büyük oyunu da görebilmek için yeniden o günleri hatırlamak zorundayız.
21 Mart 1999’da Fetullah Gülen’in küreseller tarafından niçin teslim alındığına verilecek cevabımız yoksa,  millet olarak bugünkü oyunu bozma imkan ve ihtimalimiz de yoktur.
100 yıl evvel bu topraklarda Büyük Cihan İmparatorluğunu parçalayanlar, kısa vadede 10 yıllık, 25 yıllık, orta vadede 50 yıllık, 100 yıllık, uzun vadede 1000 yıllık planlar yaptılar, oyunlar kurdular.
100 yıllık geçmişimizde her  10 yılda darbeyle kurtulmamız küresellerin 10 yıllık planlarıydı. 25 yıllık planlarında bu milleti bir birine düşman edecek operasyonlar hiç eksik olmadı bu topraklarda.
Küresellerin bu topraklarda kurdukları 100 yıllık oyunun en büyük parçası da Türk-Kürt kavgasıydı.
Bu milletin evlatlarının sağcı-solcu yapılarak kardeşin kardeşi öldürmesi  1970’li yılların 10 yıllık planıydı.
Alevi-Sünni kavgaları,
Laik-Antilaik kavgaları sadece küresellerin bu topraklardaki planladıkları darbelere zemin hazırlayabilmek içindi.
11 Eylül 1980 gününe kadar devam eden anarşinin, 12 Eylül 1980 sabahı çalınan tek düdükle bitmesi sadece Küresel planın bir parçasıydı.
12 Eylül 1980 sabahında anarşi bitti, sağcılık bitti, solculuk bitti,
O günden sonra milletimiz ellerini açtı darbecilere dua eder hale gelmişti.
Lakin Küresellerin bu topraklarda planladıkları oyun bitmemişti.
Küreseller için bu milletin ayağa kalkmaması lazımdı.
Bu millet ayağa kalkarsa, Coğrafyamızda kurdukları küresel tezgahın dağılacağını da biliyorlardı.
Türkiye’yi kontrolleri altında tuttuklarında, Coğrafyada ki küresel egemenlikleri de devam edeceklerdi. Bu tezgahın devam etmesi için Türkiye ve Ortadoğu insanı bir birini öldürmesi, bir birleriyle kavga etmesi lazım gelir ki, hem kaynaklarımız küresellerin kasalarına dolsun, hem de Küreseller kurdukları oyunlarını oynasınlar.
Osmanlı’nın yıkılışından sonra Küreseller hep bu millete diz çöktürmek için planlar yaptılar ve uyguladılar. Özellikle Türk insanı ayağa kalkarsa, Ortadoğu kaynaklarını sömüremeyeceklerini de biliyorlardı.
PKK’nın Doğu ve Güneydoğuya konuşlanmasında ki esas maksatta buydu.
PKK’yı Türkiye’nin Ortadoğuya giriş kapısı Güneydoğuya bekçi olarak dikmeleri de bundandı.
1983 – 2009 arası PKK’nın bölgedeki en büyük misyonu, bu toprakların evlatlarına diz çöktürüp, Türk insanını Ortadoğuya indirmemekti.
26 yıllık PKK terörüyle bu toprakların Türk ve Kürdünün hem canı yandı, hem kaynakları sömürüldü ve böylece Küreseller 25 yıllık planlarını da oynamış oldular.
26 yılda 40 bin Türk evladı şehit oldu, 60 bin Kürt evladı öldü. Türk’ün anası şehit oğlunun mezarı başında arapça fatiha okudu, ölen Kürt’ün anası oğlunun mezarı başında arapça fatiha okudu.
Terörle mücadeleye 1 trilyon dolar kaynaklarımız gitti, hem canımız hem de kaynaklarımız gitti, kaybeden bu toprakların Türk ve Kürt evlatları oldu, kazananlar, kasalarını dolduranlar da küreseller oldu.
16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan, küresellerin kendisine yükledikleri misyonu tamamladığı için teslim edildi. Ve böylece küresellerin bu topraklarda o günden sonra yeni bir 25 yıllık planlarını devreye soktular.
Akabinde 30 yıl da yetiştirdikleri, yüzlerine taktıkları kirli bir hizmet maskesiyle devletin ekonomik, stratejik ve lojistik kılcallarına ince ince sızarak içimize soktukları Fetullah Gülen’i sahaya indirdiler.
Bu topraklarda 26 yıl Abdullah Öcalan’a hangi misyonu yüklemişlerse,
Fetullah Gülen’i de aynı görevle görevlendirmişlerdi.
Fetullah Gülen’in de görevi, Apo’nun görevinden farklı değildi.
Bu toprakların evlatlarına diz çöktürecekler, küresellerin bu topraklarda kurdukları saltanat devam edecekti.
Mesele de buydu, plan da buydu.
3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına iktidara gelen Ak Parti, böylesi bi küresel planı bilerek iş başına gelmişti. Erdoğan’ın, Fetullah Gülen’le işbirliğinin temelinde bu topraklarda kurulmuş küresel tezgahın, ancak küresel tezgahın içimize soktuğu taşeronlarıyla bozulacak gerçeğidir. Küresellerin planı Fetullah Gülen üzerinden Erdoğan’ı kullanmaktı. Erdoğan’ın stratejisi de küresellerin işbirlikçisi Fetullah Gülen üzerinden 100 yıllık küresel oyunları bozmak, tezgahlarını dağıtmak, planlarını başlarına geçirmekti.
Erdoğan, 2010 referandumuyla küresellerin tüm gizli şifrelerini kırdı. Oyunlarını bozdu. Erdoğan’ı kullandıklarını zannedenler, Erdoğan tarafından kullanıldıklarını anacak 2010 referandumuyla anlayabildiler. Akabinde Fetullah Gülen üzerinden saldırıya geçtiler. Hedeflerinde hep Erdoğan vardı. Ak Parti’siz Erdoğan projelerini devreye soktular, Ak parti içerisine doldurdukları kripto elemanları eliyle Ak Parti’yi Erdoğan’dan koparabilmenin hesabını yaptılar, olmadı.
Bu defa Ak Parti’siz Türkiye için düğmeye bastılar.
Operasyon üzerine operasyon denediler,
Küreselllerin içerdeki tüm tetikçi unsurlarını bi sofraya oturttular, aynı yatağa soktular.
30 Mart ve 10 Ağustos’ta mağlup oldular.
100 yıldır bu topraklarda belki de ilk defa yeniliyorlardı.
Hem bu topraklarda ki hesapları, hem de Ortadoğuda ki hesapları belkide ilk defa bozuluyordu.
30 Mart ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Fetullah Gülen’le, CHP’yle, MHP’yle istediği sonucu alamayan küreseller, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ertesinde Selahattin Demirtaş projesini devreye soktular. Son planları dışardan DAEŞ’i Ortadoğuda, içerden Selahattin Demirtaş’ı sahaya indirdiler.
Haziran 2015’te yapılacak seçimlerde Demirtaş’ın HDP’sini parti olarak seçime sokma ve barajı geçirme planını uygulamaya koydular. Eylül 2014’te Ekonomik tetikçi Kemal Derviş mihmandarlığında Demirtaş’ı küresel sofralarında ağırladılar. Demirtaş’ı, Fetullah Gülen’in de ağababası Graham Fuller’e 4 gün misafir ettiler. Türkiye’ye döner dönmez Kobani bahanesiyle 2 gecede 53 kürt insanını öldürttüler.
Küresel plan şu idi. Küresellerin kendisi kurup Ortadoğuya indirdiği DAEŞ, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de yaşayan Kürt insanını yurtlarından kovacak, Demirtaş’ta bu olayı bahane ederek Kürt insanını sokaklara indirecek, ayaklandıracak, Türkiye’nin Güneydoğusunda yakılan ateş tüm ülkeyi yakacak ve böylece çözüm süreci de bitmiş olacaktı. Bu vesileyle de Erdoğan eliyle kesilmiş Kuzey Irak ve Ortadoğu petrollerine giden Küresel hortum yeniden küresel merkezlere bağlanmış olacaktı.
Lakin oyunlarını yine Erdoğan bozdu.
DAEŞ’in saldırdığı ve boşalttığı Kürt köylerinde yaşayan 200 bin Kürt insanı 1 gecede Türkiye’ye alındı. Yine dedikleri olmamıştı. Olan Demirtaş’ın provokasyonuyla sokaklara inen 53 Kürt müslümana olmuştu.
İçerden ve dışardan durmadılar tabi, Erdoğan küresel oyunları bozdukça, yeni planlarla saldırıya geçtiler.
Küresel merkez Londra’ya çalışan,
Buckingham’ın Kraliçe’sinin emir erliğini yapan dışardan Küresel medya, The Guardıan, The Economist, Finacial Times, Washinton ve Tel Aviv medyaları, Küresel Tink-Tanklar, Küresel örgüt DAEŞ’ler,
İçerden Fetullah Gülen, CHP, MHP, HDP, Saadet ve Büyük Birlik Partisine ilaveten Aydın Doğan medyasına karşı verilen İstiklal mücadelesiyle 7 Haziran seçimlerine girildi. Neticeler tamda Küresellerin istediği gibi oldu. Çok istedikleri HDP barajı geçmiş, Ak Parti’de iktidardan indirilmişti.
Şimdi Ak Parti’siz bir hükümetin kurulması için gerekli planları devreye soktular.
Yeni bir koalisyon hükümeti kurulmasının arifesinde olduğumuz bugünlerde, geriye dönüp 16 yıl evvel kurulan Koalisyon hükümetinin kuruluş öncesi ve kuruluş sonrası gelişmeleri yeniden hatırlayabilirsek, küresellerin hesabına çalışacak Ak Parti’siz hükümetin de bu milletin kasasından neleri boşaltacağını tahmin edebiliriz.

Ak Parti iktidardan indiği günün ertesinde,
Henüz seçimin resmi sonuçları açıklanmamış, küresellerin çok istediği koalisyon kurulmadan konjonktür değişti.
Hemen 8 Haziran’da; Dolar ve Faizlerin yükselmesiyle, Borsanın düşmesiyle bir günde milletin 82 milyar lirasının küresellerin kasasına gitmesi,
Küresel Ekonomik tetikçi Kemal Derviş’in yeniden sahaya indirilmesi, CHP’li kurulacak hükümette Ekonomi Bakanı olacağı hususununda gerekli saha çalışmalarının başlaması, 
Aynı gün mahkemeden alınan 3.köprünün bağlantı yollarının yapımının durdurulması kararı,
Ak Saray’ın derhal boşaltılması için Mimarlar Odasının mahkemeye müracaatıyla yapılan tahliye talebi,
Aynı gün Fehmi Koru’nun köşesinden “Erdoğan’ın Ak Saray’dan Çankaya’ya taşınması” hususunda atış yapması,
Diyarbakır’da Müslüman Kürtlere yapılan PKK saldırıları ve bu saldırıların küresel ve paralel medya manşetleriyle maskelenmesi,
Hep bir ağızdan Diyarbakır’da yapılan saldırıların ‘Mit’ tarafından yapıldığı yalanının yayılması,
Küresel ve Paralel medyadan; “Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ın acilen görevden alınması” hususunda atılan manşetler,
1 Haftada 3000 Kürt gencinin PKK tarafından dağa kaçırılması,
Seçilen HDP’li vekillerin bölge insanını bölgeden kovacaklarını açıklaması, silahları bölge insanına doğrultmakla tehdit etmeleri,
Seçim kampanya döneminde hem Paralel medyadan, hem de Aydın Doğan medyasından 7/24 televizyonlarından Erdoğan’a, ailesine vahşice saldırdıkları halde, nöbetleşe Demirtaş pazarlaması yaparlarken ceza almamaları, ama tarafsız yayın yapmadığı gerekçesiyle A Haber televizyonuna sayısız kapatma cezalarının verilmesi,
Tüm bu hazırlıklar, Ak Parti’siz kurulacak koalisyonla, Küresellerin elinin yeniden Merkez Bankasına, bu milletin kasasına uzanması için yapılmaktadır.
Alman Die Welt gazetesinden; “Merkez Bankası üç aya kalmaz boşalır…” manşeti boşuna atılmış bir manşet değildir.

Millet olarak uyanmaya, topraklarımızda oynanan büyük oyunu bozmaya mecburuz.
Bu topraklar, bu toprakların evlatlarınındır.
100 yıldır bu toprakların kaynaklarını, bu toprakların evlatlarına yedirmediler.
100 yıl oyun kurdular, 100 yıl milletimizin ensesinde keyif sürdüler.
Millet olarak ilk defa oyun bozuyoruz.
Anlayın artık!
Erdoğan’ın mücadelesi asla iktidara gelme mücadelesi değildir.
Çöktüğümüz yerden tarihimizde ilk defa bu kadar kafamızı kaldırabildik, doğrulduk ve ayağa kalktık, tam yürümeye başlamıştık ki yeniden kafamıza vuruluyor.
Yeniden diz çökersek 200 yıl daha kalkamayız.
Milletimizin geleceği için Erdoğan’ın başlattığı bu kutlu yürüyüşe, Yeni Türkiye yürüyüşüne katılmak zorundayız.

Aksi halde kaybeden biz, kazanan yine küresel efendiler olacaktır!

15 Haziran 2015

mus@bhy

Hiç yorum yok: