Dün, ideallerimiz vardı, hayallerimiz vardı,
Uğruna gece gündüz ter döktüğümüz bir davamız vardı.
Nerde bi mazlum varsa yanın da biz olurduk,
Nerde bi garip varsa, elini tutan el bizim elimiz olurdu.
Çaresizlik, bizler için aşılmaz bir yol değildi.
Yaşadıklarımız, bizleri hep bi adım öteye taşırdı.
Dillerimiz, adaletin olmadığını, paylaşımın adilce yapılmadığını haykırırdı,
Kalemlerimiz, statükonun baskısını ve zulmünü yazardı,
Ellerimiz, mazlumun göz yaşını silerdi acılarımızı dindirmek adına…
Tercihlerimizi dünyalık olarak değil, Ahiret hayatında da dünyalık yaptıklarımızın karşılığının olacağına inanarak yapardık.
Yeryüzüne bizim tarafımızdan, bizim gibi bakan insanların ortak idealleri, siyaseten bi yola girmek, adaletsiz bi dünya yerine Hakk’ın hakim olduğu bir dünya inşa etme ve mücadele azmimiz vardı.
Dün, bu kadar zengin değildik belki ama daha dindardık,
Bu kadar makam sahibi değildik ama daha muttakî idik,
Tasavvuf meclislerinde dinlenen sohbetlerin, yapılan zikirlerin bizlere verdiği ihlas ve takva paha biçilmezdi.
Dün, kibir ve gurur ayaklarımızın altındaydı.
Dün, ömrümüzde pek fazla bi eksikliğimiz yoktu.
İçimiz de boşluklar, aileler içerisinde huzursuzluklar bu denli değildi.
Dün de evimiz vardı içerisinde mutlu anların yaşandığı,
Alış verişlerimiz bu kadar çılgınca değildi ama yine de ötelemezdik alacaklarımızı.
Az kazanıp, az yiyip çok mutlu olmayı becerebiliyorduk.
Dün, daha vicdanlı ve daha merhametli idik,
Daha mütevazı, daha samimi ve daha ihlaslı idik,
‘İnandığımız gibi yaşama’ arzumuz ve azmimiz daha bi yüksekti.
Dünya hayatında tek ölçümüz, Allah’ın kitabı Kur’an ve Peygamberimiz s.a.v Efendimizin hayatı idi.
Dün de kalanlar, yüreklerimize Ahiret hayatının, dünya hayatından daha kıymetli olduğu gerçeğini kazımıştı….
Ve bugün…
40 yıllık verilen mücadelenin neticesinde, makam-mevki, servet-şöhret sahibi olduk.
Dün ki iddiamız ve ideallerimiz, verilen mücadele, çekilen çileler, sadece dünya hayatı içinmiş meğer.
Bu gün, makam sahibi olduk verilen selama, kibir ve gururumuzdan ‘aleykümselam’ diyemez olduk,
Servetlerimiz, kasalarla paralarımız oldu, fakirin kapısına gidemedik, fakir ve gariplerin bizi bulmasını istedik,
Ulaştığımız şöhretimiz, dünümüzü unutturdu.
Şehvetimiz başımıza bela oldu...
Adaletli olacaktık, geçmişte yapılan adaletsizlikle yarışır olduk.
Rüşveti önleyecektik, ‘hayır yapıyoruz’ adıyla meşrulaştırmanın çabasında olduk.
Particilik yaptık, tarikatçılık yaptık, gurupçuluk yaptık,
Bizden olmayanı öteledik, örseledik.
Bırak Müslüman yerine koymayı, bizden olmayanı adam yerine koymadık.
Kibir ve gurur zehirledi bizi perişan etti.
Makamlarımız yolumuzu değiştirdi,
Servetlerimiz yönümüzü değiştirdi,
Şehvetlerimiz başımıza bela oldu.
Dün de kalan ideallerimizi terk ettik, hayallerimiz değişti.
Yolumuz, yönümüz değişti.
Yediklerimiz, giydiklerimiz ve bindiklerimiz değişti.
Evlerimiz, yuvalarımız değişti,
Gönüllerimizdeki arzularımız değişti.
Dün Uhrevi hayat için çalıştık, bu gün dünyevileştik.
Dünya hayatını, uhrevi hayata tercih ettik.
Biz dünya hayatını,’inandığımız gibi düşünür, düşündüğümüz gibi yaşardık’.
Bu gün aynı düşünsek bile ‘ötekiler’ gibi davranıyor, onlar gibi yaşıyoruz.
Hayatımızın meşruiyet sınırlarını kendimiz belirler olduk artık.
Küçük günahlarımızı görmeyerek, büyük günahlarımızı örter olduk.
Sadece günü yaşamak için gayretimiz oldu. Ahiret hayatını öteledik.
Birbirimizi sevemedik, giremedik yüreklere, gönüllerimizdeki sevgi kulelerini yıktık, sonra da cennete girmeye talip olduk.
Bir tufana kapıldık gidiyoruz.
Vicdanlar kararmış,
Merhamet, yürekleri terk etmiş,
Samimiyetler kaybolmuş, herkes kendi dünyasında kendi putlarıyla yaşıyor.
Herkes bir başkasını kendi alanını daraltacak düşman misali görüyor artık…
Gel ya Ömer ra…
Sana asrımızın o kadar ihtiyacı var ki…
Gel ki, gönüllerimiz yeniden abdest alsın adaletinle, yeniden öze hicret başlasın…
Başımıza tayin edeceğin Vali’nin adaletine o kadar çok muhtacız ki…
14 Mayıs 2013
mus@bhy
Uğruna gece gündüz ter döktüğümüz bir davamız vardı.
Nerde bi mazlum varsa yanın da biz olurduk,
Nerde bi garip varsa, elini tutan el bizim elimiz olurdu.
Çaresizlik, bizler için aşılmaz bir yol değildi.
Yaşadıklarımız, bizleri hep bi adım öteye taşırdı.
Dillerimiz, adaletin olmadığını, paylaşımın adilce yapılmadığını haykırırdı,
Kalemlerimiz, statükonun baskısını ve zulmünü yazardı,
Ellerimiz, mazlumun göz yaşını silerdi acılarımızı dindirmek adına…
Tercihlerimizi dünyalık olarak değil, Ahiret hayatında da dünyalık yaptıklarımızın karşılığının olacağına inanarak yapardık.
Yeryüzüne bizim tarafımızdan, bizim gibi bakan insanların ortak idealleri, siyaseten bi yola girmek, adaletsiz bi dünya yerine Hakk’ın hakim olduğu bir dünya inşa etme ve mücadele azmimiz vardı.
Dün, bu kadar zengin değildik belki ama daha dindardık,
Bu kadar makam sahibi değildik ama daha muttakî idik,
Tasavvuf meclislerinde dinlenen sohbetlerin, yapılan zikirlerin bizlere verdiği ihlas ve takva paha biçilmezdi.
Dün, kibir ve gurur ayaklarımızın altındaydı.
Dün, ömrümüzde pek fazla bi eksikliğimiz yoktu.
İçimiz de boşluklar, aileler içerisinde huzursuzluklar bu denli değildi.
Dün de evimiz vardı içerisinde mutlu anların yaşandığı,
Alış verişlerimiz bu kadar çılgınca değildi ama yine de ötelemezdik alacaklarımızı.
Az kazanıp, az yiyip çok mutlu olmayı becerebiliyorduk.
Dün, daha vicdanlı ve daha merhametli idik,
Daha mütevazı, daha samimi ve daha ihlaslı idik,
‘İnandığımız gibi yaşama’ arzumuz ve azmimiz daha bi yüksekti.
Dünya hayatında tek ölçümüz, Allah’ın kitabı Kur’an ve Peygamberimiz s.a.v Efendimizin hayatı idi.
Dün de kalanlar, yüreklerimize Ahiret hayatının, dünya hayatından daha kıymetli olduğu gerçeğini kazımıştı….
Ve bugün…
40 yıllık verilen mücadelenin neticesinde, makam-mevki, servet-şöhret sahibi olduk.
Dün ki iddiamız ve ideallerimiz, verilen mücadele, çekilen çileler, sadece dünya hayatı içinmiş meğer.
Bu gün, makam sahibi olduk verilen selama, kibir ve gururumuzdan ‘aleykümselam’ diyemez olduk,
Servetlerimiz, kasalarla paralarımız oldu, fakirin kapısına gidemedik, fakir ve gariplerin bizi bulmasını istedik,
Ulaştığımız şöhretimiz, dünümüzü unutturdu.
Şehvetimiz başımıza bela oldu...
Adaletli olacaktık, geçmişte yapılan adaletsizlikle yarışır olduk.
Rüşveti önleyecektik, ‘hayır yapıyoruz’ adıyla meşrulaştırmanın çabasında olduk.
Particilik yaptık, tarikatçılık yaptık, gurupçuluk yaptık,
Bizden olmayanı öteledik, örseledik.
Bırak Müslüman yerine koymayı, bizden olmayanı adam yerine koymadık.
Kibir ve gurur zehirledi bizi perişan etti.
Makamlarımız yolumuzu değiştirdi,
Servetlerimiz yönümüzü değiştirdi,
Şehvetlerimiz başımıza bela oldu.
Dün de kalan ideallerimizi terk ettik, hayallerimiz değişti.
Yolumuz, yönümüz değişti.
Yediklerimiz, giydiklerimiz ve bindiklerimiz değişti.
Evlerimiz, yuvalarımız değişti,
Gönüllerimizdeki arzularımız değişti.
Dün Uhrevi hayat için çalıştık, bu gün dünyevileştik.
Dünya hayatını, uhrevi hayata tercih ettik.
Biz dünya hayatını,’inandığımız gibi düşünür, düşündüğümüz gibi yaşardık’.
Bu gün aynı düşünsek bile ‘ötekiler’ gibi davranıyor, onlar gibi yaşıyoruz.
Hayatımızın meşruiyet sınırlarını kendimiz belirler olduk artık.
Küçük günahlarımızı görmeyerek, büyük günahlarımızı örter olduk.
Sadece günü yaşamak için gayretimiz oldu. Ahiret hayatını öteledik.
Birbirimizi sevemedik, giremedik yüreklere, gönüllerimizdeki sevgi kulelerini yıktık, sonra da cennete girmeye talip olduk.
Bir tufana kapıldık gidiyoruz.
Vicdanlar kararmış,
Merhamet, yürekleri terk etmiş,
Samimiyetler kaybolmuş, herkes kendi dünyasında kendi putlarıyla yaşıyor.
Herkes bir başkasını kendi alanını daraltacak düşman misali görüyor artık…
Gel ya Ömer ra…
Sana asrımızın o kadar ihtiyacı var ki…
Gel ki, gönüllerimiz yeniden abdest alsın adaletinle, yeniden öze hicret başlasın…
Başımıza tayin edeceğin Vali’nin adaletine o kadar çok muhtacız ki…
14 Mayıs 2013
mus@bhy
1 yorum:
"İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin.
Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin.
Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur.
Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah'ın önüne hesap verecektir..." Aliya İzzetbegoviç ks
Yorum Gönder