Translate

28 Haziran 2015 Pazar

GALİBİYET YAKINDIR

Küresel efendiler, 100 yıl evvel  Abdulhamit Han ks'dan almak istediklerini alamadıkları için büyük Cihan İmparatorluğunu yıktılar,
Coğrafyayı parçaladılar, cetvellerle çizdikleri sınırlarla Ortadoğuyu dizayn ettiler ve Küresellerin bu topraklarda 100 yıllık planları 16 Mayıs 1916'da yaptıkları Sykes-Picot antlaşmasıyla bu toprakları paylaştılar.

24 Temmuz 1926'da İsmet İnönü'yü Lozan'da masaya oturttular,
Masada imzalanan kararlarla Misak-ı Milli sınırlarımız içerisinde yer alan Musul ve Kerkük 500 bin Sterlin karşılığı 100 yıllığına İngilizlere bırakıldı.
Boğazlar ve Kanallar küresellerin hizmetine sunuldu.

Lozan'da  imza altına alınan karar gereği Cebeli Tarık Boğazından geçişlerden elde edilen yıllık 9 milyar dolar,
Panama kanalından geçişlerden yıllık 5,5 milyar dolar,
Süveyş kanalından geçişlerden yıllık 21 milyar dolar küresel efendilerin kasalarına dolarken,
Lozan'dan buyana 100 yıldır İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçişlerden yıllık gelirimiz sıfır dolarda kaldı.

24 Temmuz 1926’da Lozan’da masaya oturduğumuzda Musul’umuz, Kerkük’ümüz, Boğazlarımız varken,
Masadan kalktığımızda Musul ve Kerkük 500 bin sterlin karşılığı 100 yıllığına İngilizlere bırakılmış, Boğazlarımız da küreseller için transit geçişe açılmıştı.
Bizim tarihimiz de, Lozan’da bu ihanet antlaşmalarına imza koyanları ‘vatan haini’ olarak yazmak yerine Milli Şef olarak yazmıştı…

Bugün İngilizlerin Guardıan ve BBC’nin manşetleriyle Erdoğan’a ‘diktatör’ diyerek saldırmaya devam edersek,
Ne Kanalİstanbul projesini,
Ne 3.Havalimanı ve 3.Köprü projelerini,
Ve ne de Ortadoğu ve Kuzey Irak petrolleriyle ilgili yapılan antlaşmaları anlamamız mümkün değildir.

Erdoğan’ın ‘diktatör’ olduğuna inandırılmış bi milletin Londra merkezli Küresel medyanın attıkları manşetlerle bölgemizdeki 100 yıllık küresel tezgahları dağıtma imkan ve ihtimali yoktur.

Millet olarak 17-25 Aralık darbe teşebbüsünü ‘yolsuzluk’ operasyonu olduğunu zannedersek,
Kafamızı ‘ayakkabı kutusunun’ içerisine sokarsak,
Kanal İstanbul projesiyle, Lozan’da imza altına alınan 100 yıllık küresel tezgahın nasıl bozulduğunu,
3. Havalimanı ve 3.Köprüyle Küresellerin para imparatorluklarının nasıl yıkıldığını,
Ortadoğu ve Kuzey Irak petrol antlaşmalarıyla 16 Mayıs 1916 Sykes-Picot tezgahının 100 yıl sonra nasıl dağıtıldığını anlamak ta mümkün değildir.

Küresel efendilerin kurup sahaya indirdikleri DAEŞ’in Ortadoğuya niçin indirildiğini sorgulayamayanlar Ak Saray’ın masasıyla Erdoğan’ı indirmenin hesabını yapanlardır.

Erdoğan’ın verdiği mücadelenin adı; 100 yıl evvel Lozan ve Sykes-Picot’la bu toprakları paylaşanların ellerinden bizim olan Boğazlarımızı, Musul ve Kerkük’ü yeniden alma mücadelesidir.
Esasında Yeni Türkiye’nin açılımı da budur!

Küreseller tarafından planlanan, Paraleller tarafından hayata geçirilen Gezi saldırısı,
17-25 Aralık darbe teşebbüsleri,
DAEŞ’in Ortadoğuya indirilmesi,
Paralel İhanet Örgütünün bu millete ettiği ihanetleri,
Bölgedeki insanların yurtlarından kovulması,
Coğrafyamızda dökülen göz yaşları, akıtılan kanlar,
Küresellerin bu topraklarda kurdukları 100 yıllık tezgahın devamı içindi.

Erdoğan, 100 yıllık küresel tezgahları dağıtırken,
İçerden ve dışardan atılan manşetler, hakikatte Erdoğan ‘diktatör’ olduğu için atılmadı.
Sykes-Picot ve Lozan’dan 100 yıl sonra, ellerindeki Musul ve Kerkük antlaşmaları tarihin çöp sepetine gidecek korkusuyla saldırıldı.

100 yıl evvel Abdulhamit Han’a yaptıklarını,
100 yıl sonra Erdoğan’a yapmak istiyorlar.
Meseleye sadece küresel ve tetikçilerinin manşetleriyle bakmak, hem milletimize hem de ümmete bir 100 yıl daha kaybettirecektir.

Coğrafyanın evlatları olarak topraklarımızı yeniden ele geçirmek istiyorsak,
Bölgemizin yeniden barışın merkezi, kardeşliğin merkezi, medeniyetin merkezi olmasını istiyorsak,
Bu toprakların 100 yıllık aradan sonra yeniden selamet yurdu olmasını istiyorsak,
Millet olarak,
Ümmet olarak Erdoğan’ın yanında dim dik durmak zorundayız.

Erdoğan düşerse millet düşer, ümmet yeniden diz çöker.
O vakit yeryüzünün tüm mağdur ve mazlumlarının laneti, hem dünyada hem de ahirette yakamızı bırakmayacaktır.

Diktatör deseler de,
Hırsız deseler de,
Tiran  deseler de,
Küresel-Paralel tüm güçlerini birleştirip çullansalar da,
Lozan ve Sykes-Picot’ları suratlarına çarpılacak,
Oyunları bozulacak,
Bu millet ve ümmet kıpkırmızı çizgisi Recep Tayyip Erdoğan’dan asla vazgeçmeyecek,
Ve Coğrafyamızın sınırları 100 yıl sonra bu toprakların evlatları tarafından yeniden çizilecektir.

100 yıl evvel Abdulhamit Han ks’a yaptıklarını,
100 yıl sonra Recep Tayyip Erdoğan’a yapamayacaklar.
Küresel oyun çok büyük olsa da, galip gelecek olan bu toprakların evlatları olacaktır!
Çekilen sancılar bu galibiyetin muştusudur!
Ve o vakit, yakındır!



28 Haziran 2015

mus@bhy

25 Haziran 2015 Perşembe

GARİP DEĞİL Mİ?



29 Ocak 2009’da Küresel efendilerin Davos’unda suratlarına karşı “One Minute” restiyle başladı her şey.
100 yıl evvel cetvelle çizdikleri sınırlarla diz çöktürdükleri bir milletin evlatlarından böylesi bir karşı duruş beklemedikleri bir anda Siyonist İsrail’in terörist Cumhurbaşkanı Şimon Perez özelinden suratlarında patlayan “One Minute” haykırışı, bu toprakların evlatlarının 100 yıl aradan sonra yeniden ayağa kalkmasının,
Bu topraklarda kurulan 100 yıllık Küresel tezgahların da yıkılacağına dair ilk işaret fişeğiydi.
Ardından 2010 referandumu Küreseller için sonun başlangıcıydı.
2011 Kasım’ında Başbakanlık ofisine yerleştirilen böceklerle,
Teşebbüs edilen darbelerle,
İçerden dışardan kurulan kirli ittifaklarla bu milleti yürüdüğü kutlu yolunda durduracağını zannedenler, istedikleri sonuçlara ulaşamadıkça kuduz köpekler misali kudurdular.
Ne Küresel efendilerin IMF’sinin kovulmasını engelleyebildiler,
Ne de, küresel hesapları alt-üst eden Milli projeleri durdurmayı becerebildiler.
Her haltı yediler lakin Dünya’nın 5’ten büyük olduğu gerçeğini değiştiremediler.
Tüm güçlerini birleştirip özelde Erdoğan’ın, genelde milletimizin üzerine çullandılar.

Diktatör dediler saldırdılar.
Girdiği 10 seçimde milletimizin desteğiyle galip gelmiş Erdoğan diktatörmüş!
Gazete manşetlerinde, Televizyon ekranlarında ulu orta  şahsına, ailesine, sülalesine sövülen Erdoğan diktatörmüş!
Ne yaptı da diktatör oldu?
Milletin oylarıyla seçilmiş Milletin Vekiline yemin ettirmeyen, o Vekili Meclisten kovana diktatör diyemeyenler!
Milletin oylarıyla seçilmiş Milletin Vekilini Milletin Meclisinden kovanlara Allah’tan şefaat yetkisi isteyenlere diktatör diyemeyen alçaklar, Erdoğan’a diktatör etiketi yapıştırma çabasındaydılar.
Tutmadı!

Hırsız dediler!
70 yılda bu milletin 2.2 trilyon dolar alın terini borç faizi oyunuyla  küresellerin kasalarına dolduranlara hırsız diyemeyenler,
Bu şerefli milleti 70 sente muhtaç hale getirenlere hırsız diyemeyenler,
Bu milletin 240 milyar dolarını 22 Bankada batırmak oyunuyla küresellerin cebine dolduranlara hırsız diyemeyenler,
13 yılda sadece borç faizi oyunuyla küresellerin kasalarına gidecek 340 milyar doları, küresellere yedirmeyen Erdoğan’a hırsız dediler.

Vatanı sattı, vatan haini dediler!
Lozan’da Musul’u, Kerkük’ü küresellere bırakanlara,
Hilafeti kaldıranlara,
Bir gecede milletin dilini, kıyafetini, kültürünü değiştirenlere,
Milletin hafızasını silenlere,
Ezanın dilini değiştirenlere,
Kur’an eğitimini yasaklayanlara,
Camileri satanlara,
Satamadıkları camileri ahır, depo haline çevirenlere,
Bu millete 1950’ye kadar karanlık bir hayat yaşatanlara,
100 yıldır Türkü-Kürde, Kürdü-Türke düşman edenlere,
100 yıldır Türk-Kürt kavgasından dolayı, Türk’ün de, Kürdüne kaynaklarını sömürenlere Vatan haini diyemeyen hainler,
100 yıllık aradan sonra yeniden bu toprakların evlatlarını kardeş yapmak adına 100 yıllık kavgaları bitirecek,
Bu toprakları yeniden selamet yurdu, kardeşlik ve barış yurdu yapacak medeniyet projelerini hayata geçirmek için tüm bedenini bu projenin altına koyan Erdoğan’a vatan haini dediler.
Buda tutmadı tabi!

10 Ağustos’tan buyana Ak Saray üzerinden saldırıyorlar.
7 Haziran seçimlerinde aldıkları neticelerle sevinen, içerden ve dışardan kurdukları ittifaklarla ‘iyi iş çıkardık, iyi salladık…’ kutlamalarıyla tebrikleşenler şimdilerde kudurdular, yapabilecekleri belki de son alçaklıkları yapıyorlar.

29 Ocak 2009’da suratlarına karşı bebek katili oldukları söylenmeseydi eğer,
100 yıllık küresel saltanatlarını sallayacak “One Minute” resti çekilmeseydi eğer,
Küresel sömürü merkezi IMF bu topraklardan kovulmasaydı eğer,
Dünyanın, 5 zalimden daha büyük olduğu gerçeği BM’de suratlarına karşı haykırılmasaydı eğer,
3. Havalimanı, 3. Köprü ve Enerji Santralleri temelleri atılmasaydı eğer,
Bu milletin alın teri küresellerin kasalarına doldurulsaydı eğer,
Bu milletin Türk ve Kürt evlatları arasındaki 100 yıllık kavgaları bitirecek yeni bir medeniyet projesi başlatılmasaydı eğer,
Bu Coğrafyanın evlatlarını yeniden ayağa kaldıracak Yeni Türkiye’den, Yeni Anayasa’dan, Başkanlık’tan vazgeçilseydi eğer,
Milletimizin önüne hedef olarak 2023 konulmasaydı eğer,
İçerden Doğan ve Paralel medyada,
Dışardan küresel medyada asla Ak Saray manşet olmaz,
Ak Saray’ın odaları sayılmaz,
Geçmiş Cumhurbaşkanlarının da kullandıkları Ak Saray’ın masası, sandalyesi, çatal ve bıçağı asla haber bile olmazdı.

Erdoğan 13 yılda attığı tüm bu adımlardan vazgeçmiş olsaydı eğer, asla Küresel medyada ‘diktatör’ manşetleri atılmayacak, köşelerinden ‘hırsız’, ‘hain’ taşlarıyla taşlanmayacak,
Belki de Aydın Doğan ve Paraleller bu denli bu toprakların evlatlarına ihanet etmeyeceklerdi.

13 yılda milletin alın terini küresellere yedirmeyen Erdoğan'ı Ak Saray’ın masasıyla indirmeye çalışıyorlar!

Garip değil mi sizce?

25 Haziran 2015

mus@bhy

22 Haziran 2015 Pazartesi

İki farklı MHP


Seçimlerden önce, seçim kampanyalarını Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığı, Ak Parti'yi iktidardan indirmek üzerine inşa eden MHP; "HDP siyasi partiler kanununa göre kurulmuş, legal siyasi faaliyetlerle seçimlere giren HDP'nin barajı geçmesi bizleri memnun eder,..."
"HDP barajı geçerse MHP karlı çıkar..." (Semih Yalçın - MHP Genel Başkan Yardımcısı)
"HDP'nin barajı geçmesinde bizim için hiç bir mahzur yok..." (Meral Akşener - MHP İstanbul Miletvekili)
Hatta MHP'li Oktay Vural'ın MHP'nin Bölge İl Başkanlarına; "Eğer Erdoğan'ın durdurulmasını, Ak Parti'nin indirilmesini istiyorsanız, bölgede MHP'lilerin oylarını HDP'ye verdirin" mesajlarından sonra girilen seçimlerden HDP barajı geçerek çıkmasıyla ortaya çıkan sonuçlarla Ak Parti indirilmiş, yerine de koalisyon tablosu çıkınca, aynı MHP'liler hep bir ağızdan; "HDP varsa biz yokuz..." diyorlar...

1 haftadır MHP Genel Başkan ve Yardımcılarının HDP ile ilgili verdikleri mesajlar HDP'liler açısından tam bir şok!
Seçim öncesi Erdoğan düşmanlığından dolayı, HDP'nin legal bir siyasi parti olduklarından dem vuran, HDP'nin barajı geçmesiyle menun olacaklarını söyleyen MHP'liler,
Seçim sonrası; "Siyasi talimatlarını Kandil'den alan, bölücü terör örgütü PKK'nın siyasi uzantılarıyla içerden yada dışardan aynı koalisyonda yer almak MHP'nin ilkelerine, siyasette varoluş gerekçelerine terstir. Dolayısıyla MHP olarak, HDP'nin içinde yer aldığı yada dışardan desteklediği hiç bir koalisyon planının içerisinde olmayacağız..." diyerek, kurulacak Ak Parti'li koalisyon planlarında HDP'nin oyun dışına itilmesi istemektedir.
MHP'nin seçim öncesi ve sonrası ortaya koyduğu siyasi duruşun "hangisi doğrudur?" sorusuna vereceğim tek cevap vardır.
Elbette seçim sonrası ortaya koyduğu net tavırdır doğru olan.
Zira, küresel efendilerin ve Kandil'in talimatlarıyla siyaset yapan HDP'ye devlet te, hükümet te teslim edilemez.
Lakin MHP Genel Başkan ve sözcülerinin bugün söylediklerini, seçim öncesi de söylemiş olsalardı belki mecliste böylesi bi netice oluşmazdı.

Yani demem o ki;
Seçim öncesi de bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı HDP'nin barajı geçmesi MHP'yi memnun etmeseydi, hatta Bölgedeki MHP İl Başkanlarından Ak Parti'yi indirmek için HDP'ye oy istemeselerdi de,
Seçim öncesi HDP'yi meclise taşımak için canını dişine takan küresellere MHP vagon olmasaydı küresel oyun da bi daha bozulmuş olur, bu vesileyle de Demirtaş böylesine efelenemezdi.

Seçim öncesi Ak Parti dışındaki tüm partilerin en büyük ortak projeleri Demirtaş'ı meclise sokabilmekti.
Bi yandan Paralel ve Doğan medyanın ekranlarında sazlı-sözlü pazarlamalar, parlatmalar, güzellemeler...
Öte yandan meydanlarda muhalefet partilerinin sözcülerinin ağzından Demirtaş'ın HDP'si aleyhinde tek kelam dökülmemesi HDP'yi meclise taşıdı...
HDP silahla, tehditle, sandıklarda çevirdiği filmlerle barajı geçti,
Peki, HDP'nin vekilleri bölge insanını tehdit ederek meclise girdikten sonra; "Bu toprakları terkedeceksiniz, defolup gideceksiniz..." dediğinde MHP memnun olmuş mudur?
Memnun olmamış olacak ki şimdilerde, kurulacak koalisyonda PKK'nın siyasi uzantısı HDP oyun dışında kalsın istiyor.
Halbuki MHP seçim öncesi de bugün kü durduğu yerde dursaydı, PKK'nın siyasi uzantısı HDP meclis dışında kalacaktı...
Bu hal milletimizin geleceği için yinede hayra alamettir kanaatimce.
Zira seçim öncesi kurulan küresel ve paralel ittifakı seçim ertesi ilk terkeden,
Hatta seçim sonrası "Ak Parti'siz koalisyonun" imkansızlığını ortaya koyan MHP milletimiz nezdinde tebrik ve takdiri de haketmiştir...

MHP seçim öncesi olmasa da, seçim sonrası kendisine yakışanı yapmıştır vesselam...

21 Haziran 2015

mus@bhy

19 Haziran 2015 Cuma

KİM, KİMİ SALLADI?


"Ak Parti'yi çok iyi salladık, iyi ders verdik..." CHP Milletvekili Şafak Payev'den, Demirtaş'a...

7 Haziran'da çok iyi salladığınızı, Ak Parti'yi iktidardan düşürdüğünüzü,
Erdoğan'ı durdurduğunuzu ve millete çok iyi de ders verdiğinizi zannettiniz...
Şimdilik sevinin!
7 Haziran'dan bugüne, 12 gündür sevincinizle; "Bizdeki muhalefet iktidarı düşürme pahasına vatanı düşürmeye razıdır." Üstad Necip Fazıl'ın bu muhteşem tespiti de bu vesileyle de ispat edilmiş oldu.
Erdoğan düşmanlığı gözlerini kör etmiş, "Erdoğan'ı sallayalım, iktidardan indirelim memleket batarsa batsın" diyenler, elele verdiler dediklerini 7 Haziran'da yaptılar.
2013 Bilderberg toplantısının gündeminin ilk maddesi de Erdoğan'ı sallama ve iktidardan indirmekti.
O toplantıda Bilderberg'çi Şafak Payev bunun ancak HDP'ye barajı geçirerek mümkün olacağını söylemiş,
Birderberg'in efendileri de; "Siz rahat olun, birlikte sallayacağız, o HDP barajı geçecek ve Ak Parti iktidardan inecek..." demişlerdi.
Küresel efendiler Kürtleri sevdiklerinden değil, Erdoğan'ı durdurmak için HDP'ye barajı geçirmeyi 2013 yılında gündemlerine almışlardı.

7 Haziran'da Beyaz Türkler, Beyaz Kürtlere barajı geçirmeyi başardılar.
Beter sevindiler!
Beyaz Kürtlerin barajı geçtiğine sevinmediler tabi.
Hakikatte Erdoğan'ı durdurdukları için sevindiler.
Bilderberg'çi Payev'in ağzı kulaklarında Demirtaş'a söyledikleri "İyi salladık, Erdoğan'ı durdurduk" sözleri, Demirtaş'ı tebrik sözleri değildi elbet!

Küreseller;
Erdoğan'ı durdurmakla Doları ve Faizleri yükseltmeyi,
Borsayı da düşürmeyi becerdiler.
Erdoğan'ı durdurmakla 3. Köprününün bağlantı yollarının durdurulmasını,
3.Havalimanının yapımının durdurulmasını şimdilik başarmış oldular.
Küresellerin Erdoğan'ı durdurmakla, Ak Parti'yi indirmekle,
Ortadoğudaki küresel tezgahın da devamını sağlamış oldular.

Erdoğan durdurulmuş, Ak Parti indirilmiş,
Millet olarak 12 gündür "koalisyonu kim kursun?" tartışmaları yaparken,
Küreseller de Erdoğan'ın 13 yılda Ortadoğuda dağıttığı küresel tezgahı yeniden kurmanın çabasındalar.

Demirtaş barajı geçmiş, Ak Parti'siz koalisyon hesaplarıyla meşgulken,
Kılıçdaroğlu'da Bahçeli'ye "Başbakanlık" teklifi yapadursun,
Küreseller, Güneyimizde Kuzey Irak ve Ortadoğu petrollerini Akdeniz üzerinden küresel merkezlere aktaracak koridoru kurmakla meşgul...

Bilderberg'çi Şafak Payev için Dolar ve Faiz yükselmiş, Borsa düşmüş,
3.Köprü, 3.Havalimanı yapımı durdurulmuş çok bi önemi yoktur.

Payev'in efendileri Güneyimizde yeni bir koridorla,
Ülkemizin kasalarına gidecek milyar dolarlar, Payev'in Küresel efendilerinin kasalarına dolacak ya!
Bundan dolayı Şafak Payev'in sevinmesi tabiidir.

Bilderberg'çi Şafak Payev ve efendileri;
"Erdoğan'ı durdurduk,
Ak Parti'yi iktidardan indirdik,
Dolar ve Faizleri yükselttik, Borsayı düşürdük,
3.Köprü, 3.Havalimanını durdurduk,
Türkiye'nin Güneyinde Kuzey Irak petrollerini Akdeniz üzerinden Küresellerin merkezlerine bağladık..." diyerek adeta halay çekiyorlar...
2013 Bilderberg'te Payev üzerinden bu milletin evlatlarına ders verdiğinizi zannettiniz,
12 gündür "iyi salladık, Erdoğan'ı durdurduk..." diyerek kutlamalar yaptınız,
Lakin ne Erdoğan'ı ne de 3.Havalimanı ve 3.Köprü yapımını durduramayacaksınız!

Bu topraklarda artık oyunu siz kurmuyorsunuz.
Az sabır!
Kim kimi sallayacak, kim kimi durduracak?
Bekleyip, göreceğiz...





19 Haziran 2013

mus@bhy

15 Haziran 2015 Pazartesi

KÜRESEL OYUNUN KÜRESEL PARÇALARI


Biz millet olarak hayatı hep günü birlik yaşarız, lakin günü yaşarken gün içerisinde bi çok şeyi de ıskalarız.
Olanların nedenlerini ve niçinlerini araştırmayız.
Gün içerisinde yaşadıklarımızı, gün içerisinde sorgulamayız ta ki bedelini ödeyinceye kadar.
Bugünkü yaşadıklarımızın sebep ve muhtemel sonuçlarından evvel, 16 yıl evvel bu topraklarda yaşananları hatırlamakta fayda olduğu kanaatindeyim.

Küreseller 16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ı teslim ettiler.
O günlerde bu teslimatı kendi başarımız saydık, lakin neden teslim edildi, karşılığında bizden ne istendi?  O gün için bunun sorgulamasını yapmadık.
16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan teslim edildi, 
33 gün sonra 21 Mart 1999’da Fetullah Gülen teslim alındı.
28 gün sonra 18 Nisan 1999’da Türkiye’de genel seçimler yapıldı.
Seçimlerden  %22,19 oy oranıyla Ecevit’in DSP’si birinci,
%17,98 oy oranıyla Bahçeli’nin MHP’si ikinci,
%15,41 oy oranıyla Fazilet Partisi üçüncü,
%13,22 oy oranıyla Mesut Yılmaz’ın Anap’ı dördüncü çıkmıştı.
Çıkan seçim sonuçları, tam da 16 Şubat’ta Apo’yu teslim edip, 21 Mart’ta Gülen’i teslim alanların istediği sonuçlardı. 
DSP+MHP+Anap hükümetinin kurulması için gerekli tüm çalışmalar yapıldı, Rahşan Ecevit’in ifadesiyle ‘Ülkücü katillerle’ DSP’nin Ecevit’i aynı ortak hükümette yer alacaklardı.  Küreseller öyle istedi ve adını ANASOL-M koydukları koalisyon hükümeti kuruldu.
Kurulan koalisyon hükümeti,  Küreseller ne istediyse onu yaptılar.
MHP’li Bakan Koray Aydın’ın ifadesiyle “Apo’yu ‘asmamak’ şartıyla” teslim ettiler.
Küresellerin arzusu, Anasol-M hükümeti Apo’yu idamla yargılayacak, hatta idama mahkum edecek, lakin idam yasasının kaldırılmasıyla 30 yılda bu millete terörle diz çöktüren Abdullah Öcalan asılmayacak, yaşayacaktı!

Öylede oldu!
Yetti mi? Yetmedi!
Abdullah Öcalan’ın teslimatıyla asıl yapmak istedikleri yapılacaktı.
Kurulan koalisyonla istediklerini aldılar.
Gecelik faizlerin %7.500’lere çıkmasıyla, Doların ikiye katlamasıyla hayatlar karartıldı, ocaklar söndü.
Esnaf, Başbakanlığa yürüdü, elindeki yazarkasasını Başbakan Ecevit’in kafasına fırlattı.
Tam da o buhranlı günlerde 3 Mart 2001’de, Küresellerin ekonomik tetikçisi Kemal Derviş Dünya Bankasındaki görevinden ayrılarak, hazırladığı Güçlü Ekonomi Programıyla, bu milleti yaşadığı ekonomik darboğazlardan çıkarmak için kurtarıcı olarak Anasol-M hükümetinin Ekonomi Bakanı oldu.
Lakin Derviş’in ‘Güçlü Ekonomi Programı’,  batan bankaları kurtarmaya yetmedi,
Boşaltılan Bankalarda bulunan milletin 240 milyar dolar kaynaklarının küresellerin kasalarına doldurulmasını engelleyemedi.
Millet kurtarıcı zannetti lakin Derviş’in görevi tamda buydu. Milletin kaynaklarını bankalardan boşaltıp, küresellerin kasalarına doldurmaktı. Öyle de oldu. İtiraz edenler tasfiye edildi. Ecevit’in hastalanması ve  hastaneye yatırılması tasfiye planının bir parçasıydı.
Akabinde 3 Kasım 2002’de seçimlere gidildi, üç yılda milletin 240 milyar dolarını milletin kasasından alıp, küresellerin kasalarına dolduran Derviş görevini yerine getirmenin mutluluğuyla yeniden efendilerine döndü. Bu vesileyle de  Hükümet ortakları DSP, MHP ve Anap baraj altında kalarak milletten tarihi tokadı da yemiş oldu.
16 Şubat 1999 – 3 Kasım 2002 arası tamda müstemleke ülkesi olmuştuk.
Küreseller ne istemişse olmuştu.

Sözün burasında yeniden hatırlamak adına 16 Şubat 1999 tarihine yeniden gidelim.
16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan'ın teslim edilmesi,
21 Mart 1999’da Fetullah Gülen’in teslim alınması,
18 Nisan 1999 seçimleri sonrasında Anasol-M hükümetinin kurulması,
Apo’nun yargılanması, idama mahkum edilmesi, idam yasasının kaldırılması ve Apo’nun idamının müebbet hapse çevrilmesi milletimiz istediği için mi oldu zannediyorsunuz?
Milletimiz ‘Apo asılacak mı, yaşayacak mı?’ tartışması yaparken, sömürge valisi olarak Kemal Derviş’in gelmesi, Bankaları boşaltmasıyla küreseller hedeflerine ulaşmıştı.
Bugünkü yaşadıklarımızı da anlayabilmek, milletimizin geleceği üzerinde oynanan büyük oyunu da görebilmek için yeniden o günleri hatırlamak zorundayız.
21 Mart 1999’da Fetullah Gülen’in küreseller tarafından niçin teslim alındığına verilecek cevabımız yoksa,  millet olarak bugünkü oyunu bozma imkan ve ihtimalimiz de yoktur.
100 yıl evvel bu topraklarda Büyük Cihan İmparatorluğunu parçalayanlar, kısa vadede 10 yıllık, 25 yıllık, orta vadede 50 yıllık, 100 yıllık, uzun vadede 1000 yıllık planlar yaptılar, oyunlar kurdular.
100 yıllık geçmişimizde her  10 yılda darbeyle kurtulmamız küresellerin 10 yıllık planlarıydı. 25 yıllık planlarında bu milleti bir birine düşman edecek operasyonlar hiç eksik olmadı bu topraklarda.
Küresellerin bu topraklarda kurdukları 100 yıllık oyunun en büyük parçası da Türk-Kürt kavgasıydı.
Bu milletin evlatlarının sağcı-solcu yapılarak kardeşin kardeşi öldürmesi  1970’li yılların 10 yıllık planıydı.
Alevi-Sünni kavgaları,
Laik-Antilaik kavgaları sadece küresellerin bu topraklardaki planladıkları darbelere zemin hazırlayabilmek içindi.
11 Eylül 1980 gününe kadar devam eden anarşinin, 12 Eylül 1980 sabahı çalınan tek düdükle bitmesi sadece Küresel planın bir parçasıydı.
12 Eylül 1980 sabahında anarşi bitti, sağcılık bitti, solculuk bitti,
O günden sonra milletimiz ellerini açtı darbecilere dua eder hale gelmişti.
Lakin Küresellerin bu topraklarda planladıkları oyun bitmemişti.
Küreseller için bu milletin ayağa kalkmaması lazımdı.
Bu millet ayağa kalkarsa, Coğrafyamızda kurdukları küresel tezgahın dağılacağını da biliyorlardı.
Türkiye’yi kontrolleri altında tuttuklarında, Coğrafyada ki küresel egemenlikleri de devam edeceklerdi. Bu tezgahın devam etmesi için Türkiye ve Ortadoğu insanı bir birini öldürmesi, bir birleriyle kavga etmesi lazım gelir ki, hem kaynaklarımız küresellerin kasalarına dolsun, hem de Küreseller kurdukları oyunlarını oynasınlar.
Osmanlı’nın yıkılışından sonra Küreseller hep bu millete diz çöktürmek için planlar yaptılar ve uyguladılar. Özellikle Türk insanı ayağa kalkarsa, Ortadoğu kaynaklarını sömüremeyeceklerini de biliyorlardı.
PKK’nın Doğu ve Güneydoğuya konuşlanmasında ki esas maksatta buydu.
PKK’yı Türkiye’nin Ortadoğuya giriş kapısı Güneydoğuya bekçi olarak dikmeleri de bundandı.
1983 – 2009 arası PKK’nın bölgedeki en büyük misyonu, bu toprakların evlatlarına diz çöktürüp, Türk insanını Ortadoğuya indirmemekti.
26 yıllık PKK terörüyle bu toprakların Türk ve Kürdünün hem canı yandı, hem kaynakları sömürüldü ve böylece Küreseller 25 yıllık planlarını da oynamış oldular.
26 yılda 40 bin Türk evladı şehit oldu, 60 bin Kürt evladı öldü. Türk’ün anası şehit oğlunun mezarı başında arapça fatiha okudu, ölen Kürt’ün anası oğlunun mezarı başında arapça fatiha okudu.
Terörle mücadeleye 1 trilyon dolar kaynaklarımız gitti, hem canımız hem de kaynaklarımız gitti, kaybeden bu toprakların Türk ve Kürt evlatları oldu, kazananlar, kasalarını dolduranlar da küreseller oldu.
16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan, küresellerin kendisine yükledikleri misyonu tamamladığı için teslim edildi. Ve böylece küresellerin bu topraklarda o günden sonra yeni bir 25 yıllık planlarını devreye soktular.
Akabinde 30 yıl da yetiştirdikleri, yüzlerine taktıkları kirli bir hizmet maskesiyle devletin ekonomik, stratejik ve lojistik kılcallarına ince ince sızarak içimize soktukları Fetullah Gülen’i sahaya indirdiler.
Bu topraklarda 26 yıl Abdullah Öcalan’a hangi misyonu yüklemişlerse,
Fetullah Gülen’i de aynı görevle görevlendirmişlerdi.
Fetullah Gülen’in de görevi, Apo’nun görevinden farklı değildi.
Bu toprakların evlatlarına diz çöktürecekler, küresellerin bu topraklarda kurdukları saltanat devam edecekti.
Mesele de buydu, plan da buydu.
3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına iktidara gelen Ak Parti, böylesi bi küresel planı bilerek iş başına gelmişti. Erdoğan’ın, Fetullah Gülen’le işbirliğinin temelinde bu topraklarda kurulmuş küresel tezgahın, ancak küresel tezgahın içimize soktuğu taşeronlarıyla bozulacak gerçeğidir. Küresellerin planı Fetullah Gülen üzerinden Erdoğan’ı kullanmaktı. Erdoğan’ın stratejisi de küresellerin işbirlikçisi Fetullah Gülen üzerinden 100 yıllık küresel oyunları bozmak, tezgahlarını dağıtmak, planlarını başlarına geçirmekti.
Erdoğan, 2010 referandumuyla küresellerin tüm gizli şifrelerini kırdı. Oyunlarını bozdu. Erdoğan’ı kullandıklarını zannedenler, Erdoğan tarafından kullanıldıklarını anacak 2010 referandumuyla anlayabildiler. Akabinde Fetullah Gülen üzerinden saldırıya geçtiler. Hedeflerinde hep Erdoğan vardı. Ak Parti’siz Erdoğan projelerini devreye soktular, Ak parti içerisine doldurdukları kripto elemanları eliyle Ak Parti’yi Erdoğan’dan koparabilmenin hesabını yaptılar, olmadı.
Bu defa Ak Parti’siz Türkiye için düğmeye bastılar.
Operasyon üzerine operasyon denediler,
Küreselllerin içerdeki tüm tetikçi unsurlarını bi sofraya oturttular, aynı yatağa soktular.
30 Mart ve 10 Ağustos’ta mağlup oldular.
100 yıldır bu topraklarda belki de ilk defa yeniliyorlardı.
Hem bu topraklarda ki hesapları, hem de Ortadoğuda ki hesapları belkide ilk defa bozuluyordu.
30 Mart ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Fetullah Gülen’le, CHP’yle, MHP’yle istediği sonucu alamayan küreseller, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ertesinde Selahattin Demirtaş projesini devreye soktular. Son planları dışardan DAEŞ’i Ortadoğuda, içerden Selahattin Demirtaş’ı sahaya indirdiler.
Haziran 2015’te yapılacak seçimlerde Demirtaş’ın HDP’sini parti olarak seçime sokma ve barajı geçirme planını uygulamaya koydular. Eylül 2014’te Ekonomik tetikçi Kemal Derviş mihmandarlığında Demirtaş’ı küresel sofralarında ağırladılar. Demirtaş’ı, Fetullah Gülen’in de ağababası Graham Fuller’e 4 gün misafir ettiler. Türkiye’ye döner dönmez Kobani bahanesiyle 2 gecede 53 kürt insanını öldürttüler.
Küresel plan şu idi. Küresellerin kendisi kurup Ortadoğuya indirdiği DAEŞ, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de yaşayan Kürt insanını yurtlarından kovacak, Demirtaş’ta bu olayı bahane ederek Kürt insanını sokaklara indirecek, ayaklandıracak, Türkiye’nin Güneydoğusunda yakılan ateş tüm ülkeyi yakacak ve böylece çözüm süreci de bitmiş olacaktı. Bu vesileyle de Erdoğan eliyle kesilmiş Kuzey Irak ve Ortadoğu petrollerine giden Küresel hortum yeniden küresel merkezlere bağlanmış olacaktı.
Lakin oyunlarını yine Erdoğan bozdu.
DAEŞ’in saldırdığı ve boşalttığı Kürt köylerinde yaşayan 200 bin Kürt insanı 1 gecede Türkiye’ye alındı. Yine dedikleri olmamıştı. Olan Demirtaş’ın provokasyonuyla sokaklara inen 53 Kürt müslümana olmuştu.
İçerden ve dışardan durmadılar tabi, Erdoğan küresel oyunları bozdukça, yeni planlarla saldırıya geçtiler.
Küresel merkez Londra’ya çalışan,
Buckingham’ın Kraliçe’sinin emir erliğini yapan dışardan Küresel medya, The Guardıan, The Economist, Finacial Times, Washinton ve Tel Aviv medyaları, Küresel Tink-Tanklar, Küresel örgüt DAEŞ’ler,
İçerden Fetullah Gülen, CHP, MHP, HDP, Saadet ve Büyük Birlik Partisine ilaveten Aydın Doğan medyasına karşı verilen İstiklal mücadelesiyle 7 Haziran seçimlerine girildi. Neticeler tamda Küresellerin istediği gibi oldu. Çok istedikleri HDP barajı geçmiş, Ak Parti’de iktidardan indirilmişti.
Şimdi Ak Parti’siz bir hükümetin kurulması için gerekli planları devreye soktular.
Yeni bir koalisyon hükümeti kurulmasının arifesinde olduğumuz bugünlerde, geriye dönüp 16 yıl evvel kurulan Koalisyon hükümetinin kuruluş öncesi ve kuruluş sonrası gelişmeleri yeniden hatırlayabilirsek, küresellerin hesabına çalışacak Ak Parti’siz hükümetin de bu milletin kasasından neleri boşaltacağını tahmin edebiliriz.

Ak Parti iktidardan indiği günün ertesinde,
Henüz seçimin resmi sonuçları açıklanmamış, küresellerin çok istediği koalisyon kurulmadan konjonktür değişti.
Hemen 8 Haziran’da; Dolar ve Faizlerin yükselmesiyle, Borsanın düşmesiyle bir günde milletin 82 milyar lirasının küresellerin kasasına gitmesi,
Küresel Ekonomik tetikçi Kemal Derviş’in yeniden sahaya indirilmesi, CHP’li kurulacak hükümette Ekonomi Bakanı olacağı hususununda gerekli saha çalışmalarının başlaması, 
Aynı gün mahkemeden alınan 3.köprünün bağlantı yollarının yapımının durdurulması kararı,
Ak Saray’ın derhal boşaltılması için Mimarlar Odasının mahkemeye müracaatıyla yapılan tahliye talebi,
Aynı gün Fehmi Koru’nun köşesinden “Erdoğan’ın Ak Saray’dan Çankaya’ya taşınması” hususunda atış yapması,
Diyarbakır’da Müslüman Kürtlere yapılan PKK saldırıları ve bu saldırıların küresel ve paralel medya manşetleriyle maskelenmesi,
Hep bir ağızdan Diyarbakır’da yapılan saldırıların ‘Mit’ tarafından yapıldığı yalanının yayılması,
Küresel ve Paralel medyadan; “Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ın acilen görevden alınması” hususunda atılan manşetler,
1 Haftada 3000 Kürt gencinin PKK tarafından dağa kaçırılması,
Seçilen HDP’li vekillerin bölge insanını bölgeden kovacaklarını açıklaması, silahları bölge insanına doğrultmakla tehdit etmeleri,
Seçim kampanya döneminde hem Paralel medyadan, hem de Aydın Doğan medyasından 7/24 televizyonlarından Erdoğan’a, ailesine vahşice saldırdıkları halde, nöbetleşe Demirtaş pazarlaması yaparlarken ceza almamaları, ama tarafsız yayın yapmadığı gerekçesiyle A Haber televizyonuna sayısız kapatma cezalarının verilmesi,
Tüm bu hazırlıklar, Ak Parti’siz kurulacak koalisyonla, Küresellerin elinin yeniden Merkez Bankasına, bu milletin kasasına uzanması için yapılmaktadır.
Alman Die Welt gazetesinden; “Merkez Bankası üç aya kalmaz boşalır…” manşeti boşuna atılmış bir manşet değildir.

Millet olarak uyanmaya, topraklarımızda oynanan büyük oyunu bozmaya mecburuz.
Bu topraklar, bu toprakların evlatlarınındır.
100 yıldır bu toprakların kaynaklarını, bu toprakların evlatlarına yedirmediler.
100 yıl oyun kurdular, 100 yıl milletimizin ensesinde keyif sürdüler.
Millet olarak ilk defa oyun bozuyoruz.
Anlayın artık!
Erdoğan’ın mücadelesi asla iktidara gelme mücadelesi değildir.
Çöktüğümüz yerden tarihimizde ilk defa bu kadar kafamızı kaldırabildik, doğrulduk ve ayağa kalktık, tam yürümeye başlamıştık ki yeniden kafamıza vuruluyor.
Yeniden diz çökersek 200 yıl daha kalkamayız.
Milletimizin geleceği için Erdoğan’ın başlattığı bu kutlu yürüyüşe, Yeni Türkiye yürüyüşüne katılmak zorundayız.

Aksi halde kaybeden biz, kazanan yine küresel efendiler olacaktır!

15 Haziran 2015

mus@bhy

14 Haziran 2015 Pazar

DOMUZDAN POST, FETULLAH GÜLEN’DEN MÜSLÜMANA DOST OLMAZ!



Fetullahçı Terör Örgütü yıllarca insanları aldattı, yüzlerine taktıkları hizmet maskesiyle ihanetlerini gizleyerek devletin kılcallarına sızdılar,
Biz de müslümanız dediler müslümanın fitresini, zekatını, himmetini topladılar.
Çıkarları kimdense, onun dininden oldular.
Çıkarlarının siyasetini yaptılar.
Kendilerinden olmayanlara kim daha çok baskı uyguladıysa, baskıcılarla birlikte oldular.
Darbelerde hep darbeciler tarafında yer aldılar.
Milletimiz bedel öderken, onlar milletten topladıkları himmetlerle dershane açıyoruz, okul açıyoruz dediler.
40 yıl boyunca vatana adam yetiştiriyoruz yalanıyla devleti elegeçirip, küresellere teslim etmenin hesabını yaptılar.
Doğu ve Güneydoğu insanını terörden kurtarmak için bölgede okul ve dershane açtıkları yalanını söylediler.
Dershanelerin kapatılması durumunda, bölgenin gençlerinin dağa çıkacağı korkusunu yaydılar.
Ülke bölünüyor yalanıyla Çözüm sürecini sabote etmek adına Oslo görüşmelerini sızdırdılar.
Oslo'da PKK ile pazarlık yaptı yalanıyla Hakan Fidan'ı kelepçeleyip içeri sokmak istediler.
Recep Tayyip Erdoğan'a ülkeyi PKK'ya sattı iftirasını attılar.
Onlara göre, 100 yıllık Türk-Kürt kavgasını bitirmek adına çözüm sürecini başlatan Erdoğan, Oslo görüşmelerinde PKK ile pazarlık yapan, vatanı PKK'ya satan Hakan Fidan vatan haini idi.
Madem PKK ile görüşenlere, HDP ile yan yana gelenlere hain dediniz de;
Ne oldu da; Paralel Zaman Gazetesi köşelerinden 'Tek Çare HDP' manşetleri attınız?
Paralel medyanızda 7/24 Selahattin Demirtaş güzellemeleri yaptınız?
Hangi saikle Ekrem Dumanlı'yı, PKK'nın Diyarbakır'a Belediye Başkanı yaptığı Gülten Kışanak'la arka kapıdan görüştürdünüz?
Bölgede deshanelerinizi ve okullarınızı PKK'nın siyasi temsilcisi HDP'ye SKM olarak tahsis ettiniz?
Abilerinizi ve ablalarınızı hangi çıkar uğruna HDP'nin seçim otobüslerine bindirdiniz?
7 Haziran seçimlerinde Paralel Polislerin lojmanlarında hangi milli şuurla HDP'yi birinci çıkardınız?
Paralel Rektör Ayşegül Jale Saraç'ın Dicle Üniversitesi sandıklarından HDP'yi açık ara birinci çıkarınca vatansever olduğunuzu mu ispat edecektiniz?
Bölgede ki Paralel Hakim-Savcıların oylarını HDP'nin sandığına hangi vatan aşkıyla doldurdunuz?

Hani PKK, KCK terör örgütüydü, HDP örgütün siyasi uzantısıydı?
Recep Tayyip Erdoğan'a, Hakan Fidan'a ve Ak Parti'ye Ülkeyi PKK'ya, KCK'ya, Kandil'e sattı yalanıyla iftira etmiştiniz.
Ne değişti de, 7 Haziran seçimlerinde HDP ile aynı yatağa girdiniz?
Hangi vatanseverlikle 7 Haziran'da seçim sandıkları başında PKK'nın estirdiği terörü meşru gösterdiniz?
Hangi talimatla, PKK'nın bölge müslümanlarına  ve HüdaPar'lılara yaptığı saldırılarda PKK'yı haklı gösterdiniz?

Hani siz bu vatanı sevdiğinizi iddia edip, vatan severliğinizi ispat için  Oslo'yu sızdırmıştınız ya!
Hani PKK terör örgütüydü, hem PKK'ya lanet yağdırıyor, hem de PKK ile görüşenlere hain diyordunuz ya!
Oslo'da PKK ile görüşenlere hain dedikten sonra bugün Kışanakla arka kapıdan görüşen Ekrem Dumanlı da vatan haini mi?
PKK'nın siyasi uzantısı HDP'yi barajı geçirmek için HDP'nin otobüsünden inmeyen, HDP'ye kapı kapı oy dilenen Abileriniz, Ablalarınız da vatan haini mi?
'Tek çare HDP' manşeti atan Şahin Alpay'ınız da vatan haini mi?
Dicle Üniversitesinde HDP'yi birinci çıkaran Paralel Rektör Ayşegül Jale Saraç'ta vatan haini mi?
Polis lojmanlarında Paralel Polislerin oylarını HDP'nin sandıklarına dolduranlar da vatan haini mi?
Son soru; Paralel İhanet Örgütünün yazarına, çizerine, abisine, ablasına 7 Haziran'da HDP'ye oy vermeleri gerektiği talimatını veren Fetullahçı Terör Örgütünün Lideri Fetullah Gülen'de vatan haini mi?

Siz, 7 Haziran seçimlerinde sadece HDP'ye barajı geçirmediniz, aynı seçimlerle suratınızdaki kirli maskenizi de düşürdünüz.
Sizlerin nasıl bir PKK yandaşı olduğunuz da bu seçimlerde açığa çıktı.

40 yıl boyunca hep küresellere çalıştınız,
Hep Küresellerin verdiği görevleri yerine getirmenin çabasında oldunuz.
30 Mart'ta CHP'yi,
10 Ağustos'ta Ekmeleddin İhsanoğlu'nu,
7 Haziran'da HDP'yi desteklemenizi şakirtleriniz istediği için değil, Küreseller istediği için desteklediniz!

Seçim ertesinde Küreseller "Yeni binyılın Selehaddin-i Eyyübisi durduruldu, Erdoğan düştü..." manşetleri attı,
Küresel efendileriniz istediği için, Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri de Paralel medyalarında; "Abdulhamit düştü,.." manşetleri attınız.

Küresellere hizmet için mi, bu müslüman milletin fitresini, zekatını topladınız?
PKK ile, HDP ile aynı yatağa girmek için mi, bu müslüman milletin himmetlerini topladınız?
Milletimiz, 40 yıldır yüzünüze taktığınız hizmet maskesinin arkasına gizlediğiniz gerçek yüzünüzü gördü.
7 Haziran seçimleriyle milletimiz; "Domuzdan post, Fetullah Gülen'den de müslümana dost  olmayacağını" gördü.

Siz, ihanet mücadelenize devam edin!
Bu topraklara ve evlatlarına, Coğrafyamızın mazlumlarına,
Bu şerefli millete ve ümmete ihanetlerinize devam edin!
Millete ve ümmete değil, Küresel efendilerinize hizmet edin!
Lakin nasıl hesap vereceksiniz Allah'a?


14 Haziran 2015

mus@bhy