Translate

2 Ekim 2014 Perşembe

ASLINDA NE OLDU?



Ak Parti’nin iktidara geldiği 2002’den 2014’e, son 12 yılda bu topraklarda aslında ne oldu?
İçerisinden geçtiğimiz zaman diliminde gelişen olayları, alınan neticeleri göremezsek, Eski Türkiye’den Yeni Türkiye’ye değişimi de ıskalamış oluruz.
2002 yılından itibaren başlayan yeni süreçte Yeni Türkiye yolunda alınan mesafeyi görebilmekte ancak fotoğrafın parçalarını birleştirmekle mümkündür. Büyük fotoğrafı net görebilirsek, bu sürecin kazananını ve kaybedenini de ortaya çıkarmış oluruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aklıyla şekillenen yeni fotoğrafın ortaya çıkış hikayesini özetlemek isterim.
90 yıllık zaman diliminde bu toprakları idare edenler ne zaman bu ülkeyi milli bir çizgiye çekmek istemişse, yine bu milletin evlatlarından oluştuğunu zannettiğimiz Ordu tarafından darbe ve muhtıralarla iktidarlar el değiştirdi. Ordunun milli irade üzerinde oluşturduğu vesayet 2002 yılına kadar hiç eksik olmadı.
Gün oldu, Küresellerin Ordunun içerisine yerleştirdikleri 37 kişilik cuntayla Ezanın dilini yeniden “Allah-u Ekber”e çeviren Merhum Adnan Menderes’i iktidardan indirip astılar,
Gün oldu, milletin kaynaklarını sömürebilmek için Ordu üzerinden yönetime el koydular,
Gün oldu, milleti değerleriyle barıştıran, milletin kaynaklarına sahip çıkan Merhum Erbakan’ı Ordu üzerinden post modern darbeyle iktidardan indirdiler.
90 yıllık zaman diliminde milletin iradesinin, değerlerinin ve arzularının Ordu içerisindeki vesayetçi ve darbeci cunta için hiçbir bir kıymeti olmadı ve hep onların dediği oldu.
Ve nihayet 2002 yılına gelindiğinde, 90 yıldır milletin ensesinde keyif süren Askeri vesayetin yıkılması ve yok edilmesiyle ülkenin evlatlarının yeniden ayağa kalkması, kendi kaynaklarına sahip çıkması süreci de başlamış oldu.
Erdoğan’ın aklıyla şekillenen plan devreye girdi ve Ülkenin önünü açacak, milletimizi yeniden ayağa kaldıracak adımlar ardı ardına atılmaya başlandı.
2007 yılında başlayan Ergenekon dalgalarıyla başlayan yeni sürecin sonunda kazanan ve kaybedeni görebilmek ancak 2014 yılında mümkün olacaktı.
İmzasız ihbar mektupları, gizli dinlemelerle elde edilmiş tapeler, gizli tanıklar ve oluşturulmuş bavullar dolusu belgeler, atılan bir kısmı doğru, bir kısmı abartılı manşetlerle yeni süreç başlamış oldu.
Yeni süreçle herkes bir kişisel hesap peşindeydi.
Bi tarafta Ordunun kurduğu vesayeti yok edip yeni bir vesayet kurmak için kendisine alan açmak isteyen Paralel Yapı,
Diğer tarafta, 90 yıldır bu topraklarda küresellerin kurduğu tezgahı ayakta tutabilmek için var olan Ordu içerisindeki darbeci yapıyı yok edip, Orduyu milletin Ordusu yapmak isteyen bir irade.
Erdoğan için birinci öncelik küresellerin Ordu içerisine yerleştirdiği yapıyı tasfiye etmekti. 2-3 yıllık bir mücadeleyle Yeni Türkiye’nin ilk adımı da atılmış oldu.
Böylece Ordu içerisindeki, ‘İslamı irtica, müslümanı mürteci’ gören, insanların başındaki örtüsünü, parmağındaki yüzüğünü tehlike gören cunta tasfiye edilmiş oldu.
Siyasi İktidar tarafından milletin önüne getirilip, milletin iradesiyle yapılan 2 Referandumla, açılan ‘Demokratikleşme Paketleriyle’ Yeni Türkiye yolunda ikinci ve üçüncü adımlar da atılmış oldu.
İstihbarat Teşkilatının Müsteşarının değişimiyle başlatılan süreçle, küresellerin ülkemizde ve bölgemizde keyiflerine göre at koşturması dönemi bitiyor, eski Türkiye’de ancak istedikleri kadar  istihbaratı Mit’e veren küresel servisler, yeni süreçte bilgi akışı tersine dönecek, istihbaratı bölgede  toplayan Mit, ancak istediği kadar bilgiyi küresel servislerle paylaşır hale gelmişti.
Ordunun, Bürokrasinin ve Mit’in milli bir çizgiye gelmesiyle artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, Ülkenin Ordusu ve Mit’i Siyasi İktidarla aynı dili kullanıyor ve aynı yolda yürüyorlardı. Erdoğan hangi yöne giderse Ordu ve Mit’te aynı yöne yürüyordu.
Ancak 12 yılda bu yöne dönmeyen, bu yolda yürümeyen Medya ve İş dünyası, eski Türkiye yolunda eski alışkanlıklarına devam ediyorlardı.
Eskiden Çevik Bir’in medyanın amiral gemisi Hürriyetin Genel Yayın Yönetmeni olduğu Eski Türkiye’de, Çevik Bir’den gelen talimatlarla manşet atıp köşelerde yazanların eski alışkanlıklarını terk edememeleri, Yeni Türkiye’nin diline yabancı olduklarını, Yeni Türkiye yolunda yürümemek için direnmeleri de manşetlerine yansımaktaydı.
Eski Türkiye’den Yeni Türkiye’ye geçişte Ordu direnmedi, Bürokrasi direnmedi, Mit direnmedi ama Medya ve İş dünyası direniyordu. Ama hiçbir şansları kalmadığını da biliyorlardı. Bunun için sürekli zaman kazanmak ve ülkenin evlatlarının Yeni Türkiye ile yeniden ayağa kalkmasını geciktirmenin çabasındaydılar. Tamda bu sırada Paralel Yapı, medya ve iş dünyasının imdadına yetişti. Beraberce bir sofraya oturdular, planlarını ve güçlerini birleştirdiler ve hep birlikte Erdoğan’a çullandılar ama kurdukları bu kirli ittifakın sonlarını hazırladığını, Yeni Türkiye’nin kuruluşunu engelleyemeceklerini bilemediler.
“Biz şimdi daha da güçlüyüz, eski Türkiye’de olduğu gibi manşetlerimizle, finans gücümüzle Erdoğan’ı indiririz, yerine yenisini getiririz…” gafletine düştüler. Güç zehirlenmesiyle 30 Mart ve 10 Ağustos neticeleriyle uçurumun kenarına geldiklerini göremediler.
Eski Türkiye’de istemediklerini tasfiye edenler,
Yeni Türkiye’de tasfiye oldular ama bu tasfiye sürecini gözleri kör olduğundan görmek istemediler.
7 Şubat operasyonu,
Gezi saldırısı,
17-25 Aralık darbe girişimleri ve oluşturdukları algılarla girilen 2 seçim neticesiyle Erdoğan’ın galip geldiğini göremediler, kabullenemediler.
Yanılgıları büyüktü!
Onların ki; Yeni Türkiye’de Ordu’yu, Mit’i ve Bürokrasiyi attığı yeni formatla millileştiren Erdoğan, Paralel Yapı ve işbirlikçisi Sermaye’ye karşı galip gelemez yanılgısıydı. Halbu ki, çok yakın bi gelecekte bu yanılgının bedelini de ödeyecek olacak yine kendileri olacaktı.
2002’den 2014'e başlatılan sürecin, atılan adımların, operasyon dalgalarının, Erdoğan’ın 12 yıl ilmik ilmik ördüğü Yeni Türkiye’nin kurulduğunu kabullenmeseler de,   2023’ten önce görecekleri de muhakkaktır.

2002’den 2014’e aslında ne oldu?
Gücünü küresellerden ve sermayeden alanların devri bitti,
Gücünü milletten alanların devri başladı.
Erdoğan’ın 12 yılda attığı adımlar hedefine ulaşıyor ve Yeni Türkiye, Yeni Ordusuyla, Yeni Mitiyle kuruluyor.
Yeni Türkiye,
Güçlü Orduyla,
Güçlü Mit ile,
Güçlü Bürokrasi ile,
Güçlü Medya ve Milli Sermaye ile kurulacak.
Bu şahlanışı hiçbir beşeri güç, hiçbir küresel ve paralel ittifak durduramayacaktır.
Anlayın artık!

02 Ekim 2014

mus@bhy

Hiç yorum yok: