Translate

2 Ekim 2013 Çarşamba

Bir Paketle İade Edilen Haklar, Sarılan Yaralar, Dindirilen Gözyaşları...

Yıllarca bu cennet vatanda egemen güçler tarafından dayatılan düzen, kendi varlığını korumak adına, ülke insanına olmadık zulümler yaptı. Dayatmacı ve baskıcı rejimlerde kurdukları düzeni ayakta tutabilmek için baskı ve dayatma kaçınılmazdı.
1920’lerden günümüze baskının ve dayatmanın yok ettiği hayatları, döktüğü gözyaşını millet olarak içimize attık. Egemenlerin her türlü zorbalığını, ötelemesini, yıldırmasını ve sindirmesini  içimize gömdük. Birileri tarafından ‘adam yerine konulmama’ yüreklerimizi dilhun etti…
Memleketin her karışında canı ve kanı olan ecdadın evlatları, başındaki örtü vesilesiyle okul kapılarından kovulurken, inandıkları dini uğruna makamını kaybedenler, mevcut düzenleri bozulan bu ülkenin insanları, sadece kaybettikleriyle değil bozulan sağlık ve psikolojileri ile de çok ağır bedeller ödemiştir.
Bu topraklarda 90 yıl evvel inşa edilen rejim, temelde ırkçılık üzerine bina edilerek, yasaklarla devam edip, idamlarla neticelenmiştir. Şapka giymediğinden dolayı verilen canlar, devrimlere gösterilen isyanlar, çekilen çileler, dökülen gözyaşları. 1920’lerin egemenlerinin gül hatırları uğruna yıllarca sürdürülen ötekileştirme. Bu süreçte milletin ne istediği ya da ne düşündüğü hiç önem arzetmezken, birileri, adına ‘Devrim’ dedikleri dayatmacı, baskıcı ve yok edici zulümleriyle, önce hilafeti kaldırmak suretiyle milletin fertlerinin canı acıdığında kolları arasına sığınacağı bir büyük gövdenin başını kopardılar. Ardından ‘devrim’ adına atılan adımlarla Ümmetin istiklal marşı Ezanı, ‘Tanrı Uludur’ diye okutturdular. Bu cennet vatanda 18 yıl boyunca ‘Ezan’ yasaklandı. 20 yıl bu topraklarda hayat rehberimiz Kur’an yasaklandı. Camiler satıldı, kalanları ahır yapıldı, depo haline getirildi.
Devrim adına;
20 milyon metrekarelik topraklarımızdan vazgeçtik,
Ezandan, Kuran’dan ve Cami den vazgeçtik,
Alfabemizden vazgeçtik,
Kılık ve kıyafetlerimizden vazgeçtik,
Sarıktan, Sakaldan, Başörtüsünden vazgeçtik,
Kültürümüzden – geleneklerimizden vazgeçtik,
İslamı ve müslümanı hatırlatan ne varsa, her şeyimizden Devrim adına vazgeçtik ama, onlar, İslama ve Müslümanlara olan kinlerinden hiçbir zaman vazgeçmediler.
Ellerindeki tüm güçleri ile saldırdılar, yok saydılar ve müslümanı adam yerine koymadılar...
Yıllarca Başörtüsü topluma tehlike olarak gösterildi.
Dindarlık ‘İrtica’, Müslüman ‘Mürteci’ oldu despotların gözünde.
Toplumun büyük bir kesimini oluşturan, gerekirse din, vatan ve namus uğrunda canlarını verebilecek vatansever insanlar devletin kademelerinde hep ikinci sınıf insan muamelesi gördü.
Dindar ve mütedeyyin insanlar horlandı.
Başörtüleriyle horlandı,
Bıyığıyla horlandı,
Sakalıyla horlandı,
Yüzüğüyle horlandı…
                Milletimizin büyük bir kesimi yıllarca 'devlet' tarafından ilgilenilmedi, aşağılandı, ötekileştirildi, acı çektirildi, daha doğrusu 'adam yerine' konulmadı!
                Kurumlarımız, siyasetimiz, askerimiz, sivilimiz, bürokrasimiz ve sermayemiz, Anadaolu'yu ve insanını hatırlamadı!...
                90 yıl boyunca çekilen çilenin ardından, dökülen göz yaşının ardından, Muhterem Başbakan tarafından takdim edilen ‘Demokratikleşme Paketiyle’ millet olarak birazcık ta olsa nefes alabilmenin bahtiyarlığına eriştik.
Koskoca imparatorluğu yıkarak yerine kurdukları rejim, kendi insanını ‘şu cu, bu cu’ yaparak, ufacık lokmalarla yutulacak hale getirdi. Yetmedi; Kürt'ten düşman, dindardan ‘mürteci’, çalışarak helalinden para kazanmaya çalışan Anadolu insanından ‘yeşil sermaye’, başında örtüsüyle okumak isteyen kız çocuğundan ‘rejim düşmanı’ çıkardı!
90 yıl boyunca Devleti dönüştürüp, Milleti dönüştüremeyenler üzülsede, İslama ve müslümana olan kinlerinden dolayı parmaklarını ısırsalarda, yıllarca korumaya çalıştıkları düzenin bir paketle çatırdamasına, yıkılmasına ve başlarına geçmesine mani olamayacaklar.
14 yıl evvel bu Milletin Meclisinden ‘Başörtüsü’nü kovdunuzda başınız göğemi erdi.
Bu ülkenin okullarından, üniversitelerinden ‘Başörtülüyü’ kovunca, uzaya füzemi gönderdiniz.
Avrupanın 1950’lerde kullandığı duble yolları biz onlardan 60 yıl sonra kullanabildik.
90 yıl bu ülke insanının yüreğindeki İmanıyla harp etmeseydiniz, bu gün yerli araba üretecek ‘babayiğit’ aranmayacaktı.
Siz egemen güçler; yıllarca bu milletin örtüsüyle, bu milletin ezanıyla uğraşırsanız;
Yıllar sonra da olsa bu gün bir ‘BABAYİĞİT’ çıkar, sizin yıllarca yaptığınız zulümlerinizi bir paketle tarihin çöp sepetine atar.
Geçmişte yapılan devrimler, özgürlükleri ortadan kaldırma adına yapılıyordu,
Bu gün yapılan devrimler, özgürlükleri yeniden yaşanır hale getirmek için yapılıyor.
Başbakan Erdoğan tarafından  ilan edilen ‘Demokratikleşme Paketinde’ ki iki madde, geçmişte parti kapatma davalarına delil olarak kabul ediliyordu.
Sözün burasında yakın geçmişten iki derkenar arzetmek isterim;
-1994 Bingöl mitinginde Merhum Erbakan; "Bu ülkenin evlatları asırlar boyu mektebe başlarken, besmeleyle başlar. Siz geldiniz, bu besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine, 'Türküm, doğruyum, çalışkanım.' Sen bunu söyleyince, öbür taraftan da Kürt kökenli bir Müslüman evladı, 'ben de Kürtüm, daha doğruyum, daha çalışkanım' deme hakkına sahiptir" dediği için, Vur'al(!) Savaş tarafından, Bingöl Konuşması iddianemeye konularak, Merhum Erbakan'ın partisi kapatıldı, kendisi de 5 yıl siyasi yasaklı oldu.
-1999 seçimlerinde bu milletin oylarıyla seçilmiş, Meclisine Vekil olarak giren Merve Kavakçı'ya başındaki örtüden dolayı hem yemin ettirilmedi, hem de Vur'al(!) Savaş tarafından partisi Fazilet Partisine kapatma davası açıldı. Dava neticesinde hem parti kapatıldı, hem Kavakçı siyasi yasaklı oldu...
Şimdi Demokratikleşme Paketiyle; 90 yıl boyunca, bu milletin evlatları ilk defa 'adam' yerine konuluyor.
Çekilen çilelerin,
Dökülen gözyaşlarının,
Gaspedilen özgürlüklerin,
Çalınan yılların,
Kaybolan umutların,
Yıkılan hayallerin yüreklerde açtığı yaralar, paket vesilesiyle sarılmış olacak inşaallah…
‘Başörtülüler Arabistan’a gitsin’ ifadesinin açtığı yara, ‘Kamu da Başörtüsüne özgürlük…’ ifadesi ile sarılacaktır umudundayız.
Muhterem Başbakan Türkiye'ye yeniden bi format attı.
Demokratikleşme Paketi ile devlet ile milleti arasındaki kalın duvarlardan birini kaldırarak, devlet ile milletin barışması için en büyük adımlardan birini atmış oldu.
Bu şerefli millet, 90 yıllık despotizmin despotlarını da unutmayacak, Recep Tayyip Erdoğan’ı da asla unutmayacaktır...
Demokratikleşme paketi, geçmişten günümüze tüm ezberleri bozarak hem kurulu düzeni ve sistemi yıkacak, hem de oluşturdukları psikolojik duvarları yerle bir edecektir.

Zira özgürlükler Devlet için değildir, esasında özgürlükler Millet içindir vesselam...

02 Ekim 2013
mus@bhy

Hiç yorum yok: