Translate

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Lozan zaferi(!)



Lozanın seneyi devriyesinde,  90 yıl sonrasında aldıklarımızla verdiklerimizi önümüze koyduğumuzda görüyoruz ki; hakkımız olanları dahi almamışız. Lozan öncesi 1915 yılında bu millet ‘Kurtuluş Savaşıyla’ kurtuldu, lakin savaşın galibi olaran milletimizi, zaferin üzerinden 8 yıl geçtikten sonra savaş olmadan, top-tüfek kullanılmadan 20 milyon metrekarelik toprak parçasını, Lozan’da 783 bin metrekareye razı ederek masadan kaldırmışlardır.
-1915 te Yunanı denize döktük, ama aynı Yunana Lozan’da Kıbrısı, burnumuz dibinde Trakya’yı verdik.
-Ege'de Bozcaada ve İmroz adaları dışında kalan 12 adaları İtalya'ya bıraktık,
-Lozan’da Musul-Kerkük'ü  İngilizlere terk ettik,
-Boğazlardaki kullanım haklarımızın tümünden Lozan’da vazgeçtik.
-İngilizlere sipariş ettiğimiz, parasını da nakit ödediğimiz Savaş Gemilerimize İngilizler el koymuş, Lozanla birlikte gemilerimizde İngilizlerde kalmıştır.
Liste epeyce uzayabilir, gel gör ki, sadece vermişisiz. 
Lozan görüşmelerinin baş mimarı İ.İnönü’nün ifadesiyle; “Verilebilecek her şeyi verdik.”

Kurtuluş savaşının galibi bi millet, Lozan'da bu kadar tavizi nasıl verir? 
Sonrada utanmadan kendi satışlarını gizlemek adına, 'Vatan toprağını Vahdettin sattı' iftirasını atıp, bunu da nesillere Tarih diye nasıl okuttular...

Lozan'da, ihanetin antlaşması yapıldığını 1923 ten günümüze geçen süreçte çok net görebiliyoruz. Zira, İstanbul Hahambaşı Yahudi Hayim Naum, antlaşma masasında bulunan taraflara; "Siz Türkiye'nin mülki tamamiyetini kabul edin. Onlara ben, İslamiyeti ve İslami temsilciliklerini, ayaklar altında çiğnetmeyi taahüt ediyorum..." dedikten sonra ki süreçte, 90 yıldır bu ülke, Hayim Naum plan ve projeleri doğrultusunda idare edildiği görülür. 

90 yıl öncesinde almadan vermeler olmuş bu memlekette,
Geçmişte bunlar hiç olmamış gibi, o günkü verenlerin bu günkü temsilcileri ağızlarını açtıklarında, ‘Diktatör Tayyip’ diyerek, kendi satışlarının unutulduğunu zannediyorlar.

-1915 Kurtuluş Savaşıyla kurtulduktan(!) sonra, 1925'e kadar  bu milletin İnandığı, İman ettiği ‘Din’ ile arasını açan zihniyetin,
-Ümmeti başsız bırakma adına, Hilafeti kaldıran zihniyetin,
-Devrim yapmak adına, milletin tüm değerlerini deviren zihniyetin,
-Ümmetin istiklal ve bağımsızlık sembolü Ezanı Latince okutan zihniyetin bu günkü temsilcilerinin, ‘Diktatör Tayyip’ demeye hakları yoktur.
Tayyip Beyin diktatör olabilmesi için, Lozan’da olduğu gibi kazanılmış tüm hakları Emperyalistlere hediye etmesi, böylesi bi anlaşmaya da Zafer demesi lazım gelirdi.
Tayyip Beyin diktatör olabilmesi için, her sokak başına heykelini diktirmesi lazım gelirdi.
Tayyip Beyin diktatör olabilmesi için, 20 milyonmetrekarelik Vatan toprağını emperyalistlerle bölüşerek, 783 bin metrekareye razı olması lazım gelirdi.
Satışların ve devrimlerin üzerinden 100 yıl geçtikten sonra, 2023 e kadar  bu şerefli millet, yeni bir devrimle, yeni bir istikamet üzere yol bulup hedefine varacaktır. 100 yıldır durduğumuz yeri terk edip, Dünyanın efendilerine söyleyecek sözümüzü  yeniden söyleyeceğiz.
Zira, bizleri bekleyenler var,
Myanmar'da, Arakan'da bekleyenler var,
Doğu Türkistan'da, Pakistan'da, Afganistan'da bekleyenler var,  
Mısır'da, Suriye'de, Bağdat'ta bekleyenler var,
Filistin'de, Gazze'de beleyenler var, 
Tüm Ortadoğu Coğrafyası, Yeryüzünün tüm mazlumları, 
Lozan'ın 100.yılı 2023'ü ve bizi beklemekte...
Beklenen muştu, 2023 muştusu!...




24 Temmuz 2013
mus@bhy

Hiç yorum yok: