Translate

16 Mayıs 2016 Pazartesi

HIRSIZ, KATİL ve DİKTATÖR!...



Dünyanın baş haydutları, iki siyonist aile Rothschild'ler ve Rockefeller'dir... Büyük Cihan İmparatorluğunu onlar yıktılar, bu toprakları onlar parçaladılar... Onların gül hatırı için bu toprakların evlatları birbirini öldürdü.. 100 yıldır hem bu toprakların evlatlarının kanını döktüler, hem de kaynaklarını kendi kasalarına doldurdular... Çok acımasız silahlarıyla insanı da, insanlığı da öldürdüler, kurdukları terör örgütleriyle Coğrafyanın kaynaklarına çöktüler, Siyonist medya manşetleriyle istedikleri algıyı oluşturup, istemedikleri iktidarlara darbe yaptılar, çok istedikleri kaynakları sömürdüler...

Son 5 yıldır bu toprakları teslim almak için içimizdeki işbirlikçileriyle operasyon üzerine operasyon yaptılar...
İki siyonist aile Gezi'de, 17-25 Aralık'ta bu toprakları teslim almak istediler, alamadılar...
Haziran 2013'ten itibaren bu topraklarda ki yapamadıkları darbeyi 3 Temmuz 2013'te Mısır'da yaptılar,
Esed'in ayakta kalması için ellerindeki tüm terör örgütlerini Ortadoğuya indirdiler, silah verdiler, dolar verdiler bu toprakların evlatlarını öldürdüler...
Küresel sömürüye başkaldıran,
Küresel planlara itiraz eden,
"Küresel tezgah yıkmak adına kendi ülkesinin kaynaklarını, kendi ülkesinin evlatları yemelidir..." diyen iktidarlar küresel medya manşetleriyle indirilerek, yeniden Rothschild’lere teslim edilmek için insanlıktan çıktılar...

2013'ten itibaren Türkiye'de yapamadıkları darbeyi önce Mısır'da şimdi Brezilya'da yaptılar...
Dilma Rousseff'in elinden Brezilya'yı teslim aldılar, Michel Temer'e teslim ettiler.
Dilma Rousseff'a hırsızlık suçlamasıyla darbe yapanlar,
Brezilya'yı, hırsızlıktan 8 yıla mahkum edilmiş Michel'e teslim ettiler...
Yani Brezilya, Michel Temer üzerinden Rotschildlere teslim edilmiş oldu...
Aynı tezgahı 2013'te önce Gezi'de akabinde 17-25 Aralık'ta Türkiye'de açmak istemişler, lakin Erdoğan'ın duruşu ve milletimizin desteğiyle darbe tezgahı yıkılmıştı...

İlginç olan şu;
Darbeyi Kraliçe, işbirlikçileri tetikçilik yapsın,
Darbelerle ülkeler direk olarak iki siyonist aileye teslim edilsin,
Dünyanın parası onların kasalarına doldurulsun,
Son olarak Panama sızmaları oyunuyla dünyanın parasını Nevada adalarına dolduran Rotschild’ler dünyayı direk olarak kendilerine bağlasın,
Yine Kraliçe, Brezilya'yı Rotschild’lere teslim etmek için Dilma Rousseff'e darbe yapsın!
Ama The Guardın'ın, The Times'in manşetlerinde "Diktatör, Katil, Hırsız Erdoğan..." olsun!
Geziciler üzerinden bu toprakları teslim almak isteyenler küresel haydutlar olsun!
17-25 Aralık'ta Paraleller üzerinden bu topraklarda darbeye teşebbüs edenler küresel darbeciler olsun!
70 yılda tek kalemde bu milletin alın terinden 2.2 trilyon doları çalanlar küresel hırsızlar olsun!
El-Kaidenin de patronu,
PKK'nın da patronu,
DAEŞ'in de patronu küresel katiller olsun!
Ama Hırsız da Erdoğan!
Katil de Erdoğan!
Diktatör de Erdoğan!..

Sahi;
Dünyayı Kraliçe üzerinden soyan Rotschild'ler ile ilgili,
Bu topraklarda dökülen kanın katilleri Rotschild'ler ile ilgili,
Dünyadaki darbelerin finansörü Rotschild'ler ile ilgili,
"Hısız Rotschild'ler!..."
"Katil Rotschild'ler!.."
"Diktatör Rotschild'ler!.." manşetleri okudunuz mu, ulusal ve küresel medya da...
Okuyamazsınız tabi...
Lakin dışarda, The Guardıan'da; "Hırsız Erdoğan!.."
The Times'de; "Katil Erdoğan!.."
İçerde Cumhuriyet, Hürriyet, Sözcü'de; "Diktatör Erdoğan!.." manşetleri okursunuz!

Ne yazarsanız yazın!
Hangi manşeti atarsanız atın!
Brezilya'da yaptığınız rezilliği bu topraklarda yapamayacaksınız!


16 Mayıs 2016
mus@bhy


12 Mayıs 2016 Perşembe

KANLI MI, KANSIZ MI?


27 Mart 1994 yerel seçimlerinde Refah Partili Recep Tayyip Erdoğan İstanbul'a, Melih Gökçek Ankara'ya Büyükşehir Belediye Başkanı olmuşlardı. Türkiye'nin efendileri çıldırmış, bi avuç mutlu ve putlu azınlık krizler geçirmişlerdi.
Murat Karayalçın'ın eşi Neşe Karayalçın öncülüğünde; "Ankara Melih'e mezar olacak..." yürüyüşleri yapılmış,
Refah Partisi Genel Merkezine; “kanımızı dökeceğiz, vatanımızı koruyacağız. Size bırakmayacağız...”, “Biz, bu Cumhuriyet’i kanımızla kurduk, yine kanımızı döker, Cumhuriyet’i Erbakan’a teslim etmeyiz!..” faksları çekilmişti...
Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, gözlerini kan bürümüş demokratlara(!) hitaben; "Türkiye Refah Partisi’yle Adil Düzen’e geçecek, bu kesin... Geçiş dönemi yumuşak mı olacak, sert mi olacak; tatlı mı olacak, kanlı mı olacak; 60 milyon buna karar verecek... Biz diyoruz ki bu geçişi tatlı yapalım. Bu geçişi barış içinde yapalım. Biz barışçıyız. Biz huzurcuyuz. Bizim yolumuz kardeşliktir.” dediği için kendisi linç edilmiş,
Meclis gurubunda söylenmiş bu sözler Vural Savaş tarafından Refah Partisi kapatılma davasında iddianameye konulmuş ve 16 Ocak 1998'de Refah Partisi kapatılmıştı... Partisi kapatılan Merhum Erbakan'a "kan kustu" diyenlere inat; "Bu kararın, tarihin akışı içerisinde nokta kadar hükmü yoktur..." diyerek tarihe not düştü...

O gün; "Erbakan kan kustu!..", "Erbakan kanlı konuştu!..", "Erbakan kan dökecek!.." manşetleri atanlar kanı kimin istediğini, kimlerin kan dökmek için yollara düştüğünü çok iyi bildikleri halde, Merhum Erbakan'a saldırmışlar ve böylece 28 Şubat darbesinin de startını vermişlerdi...
22 yıl evvel kan isteyen vampirleri görmeyip, Erbakan'ı linç edenler, 7 Haziran seçimleri öncesinde HDP'nin döktüğü kanı, bilboardlardan kanlı afişli tehditlerini, kan akan musluklu broşürlerini görmediler. Kaleşnikoflarla barajı geçenleri Barışın mimarları olarak manşetlere çıkardılar.
11 Mayıs 2016 (dün) CHP'nin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu TOBB Genel Kurulunda; “Başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net!..” ifadelerini kullandı.
Milletin iradesine sunulacak Başkanlık sisteminin, kan dökülmeden geçmeyeceğini ilan etti!
Şimdi soru şu;
Bu cümleleri Kılıçdaroğlu değil de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kursaydı, aynı ifadeleri Erdoğan kullansaydı ve deseydi ki; "Türkiye Başkanlık sistemine geçecek. Kan dökmeden bu geçiş gerçekleşecek..." deseydi, Kılıçdaroğlu'nu durdurmak mümkün olur muydu?

Millete sormadan, hilafeti kaldıranlar!
Millete sormadan, milletin alfabesini değiştirenler!
Millete sormadan, milletin başına şapka geçirenler! Şapkayı reddedenleri asanlar!
Millete sormadan, milletin ne giyeceğine, ne içeceğine karar verenler!
Millete sormadan, Ezanın dilini değiştirenler!
Millete sormadan, millete Laiklik elbisesi giydirenler!
Millete sormadan, CHP'nin altı okuyla milletin değerlerine harp açanlar!
Millete sormadan, millete karanlık bi hayat yaşatanlar!
Millete sormadan, milletin evlatlarının kanını ve göz yaşını dökenler duysun!
90 yıl evvel  bu milletin geleceğini karartanlar istemese de,
Millet isterse bu sistem değişecek ve bu topraklarda yeniden adil ve merhametli düzen kurulacak...

Bu milleti 90 yıl uyuttunuz!
Sindirdiniz!
Diz çöktürdünüz!
Lakin bu milleti yok edemediniz!

90 yıl diz çöktürdüğünüz bu millet ayağa kalktı;
Yeni Anayasasını yapacak,
Başkanlık sistemine evet diyecek,
Ve böylece Yeni Türkiye'nin şerefli bir mensubu olarak yaşamaya devam edecek...

Millet, Başkanlık sistemini isterse kan dökecekler miş!..
Hadi bakalım Sayın Kılıçdaroğlu, dökebilirsen dök bu milletin kanını...


12 Mayıs 2016

mus@bhy

10 Mayıs 2016 Salı

DAVA



Son 14 yılda girdikleri tüm seçimleri kaybedenler,
Son yerel seçimlerde sağcıyı soldan, solcuyu sağdan aday yapanlar,
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 15 parti kendi iradeleriyle bi aday çıkaramayıp, efendilerinin arzusu Ekmeleddin beyi aday yapanlar,
17-25 Aralık'ta Erdoğan'sız Ak Parti'nin hesabını yapanlar,
10 Ağustos'tan bugüne Erdoğan'sız Türkiye hayalini kurdular...
Dışardan kurulan kirli ittifaklar,
İçerden yapılan saldırılar Erdoğan'ın yürüyüşünü durdurmaya yetmedi.
Dışardan ve içerden pusuya yattılar koro halinde saldırdılar.
Saldırıların tümünün hedefinde Erdoğan vardı...
Başbakan Sayın Davutoğlu'nun Ak Parti'yi kongreye götürmesi kararından sonra çıldırdılar.

20 aydır Sayın Davutoğlu'nu sayfalarında karikatürize edenler,
Sarayın kuklası diyerek çemkirenler,
Akıllarınca 'Davitoğlu' vurgusuyla sayın Başbakanı itibarsızlaştırmak için her haltı yiyenler,
Bugün "Ahmet Davutoğlu'na darbe yapıldı" yalanıyla, yine hedeflerinde ki Erdoğan'a saldırmanın gayretindeler...

Beyler!
Darbe mi görmek istiyorsunuz?
Dönünde geçmişinize bakın!
Yakın geçmişten bi derkenar;
1997 Haziran'ın da Merhum Erbakan tarafından Süleyman Demirel'in önüne konulan 282 milletvekili imzasını Demirel'in çöpe attığında alkışlıyordunuz!
Yetmedi;
Bizzat Demirel tarafından, bir gecede DYP'nin içerisinden koparılan 50 milletvekiliyle Hüsamettin Cindoruk'a kurdurulan şemsiye partisini alkışlıyordunuz!
Demirel demokrat,
Erdoğan darbeci öyle mi?
O gün Demirel'i alkışlayanların tamamı, bugün Davutoğlu'cu oldu...
Davutoğlu'nu çok sevdiklerinden değil tabi!
Cennet mekan Abdulhamit Han'a yaptıklarını,
Merhum Menderes'e yaptıklarını,
Merhum Erbakan'a yaptıklarını,
Erdoğan'a da yapabilmek için Davutoğlu'cu oldular!
Erdoğan'ı durdurabilirlerse, Yeni Türkiye davasını da durduracakları vehmine kapıldılar!
Oysa Yeni Türkiye davası, tek başına ne Erdoğan'ın davasıdır, ne de Davutoğlu'nun davasıdır!

Efendiler!
Yeni Türkiye davası kişilerin değil, milletin davasıdır, ümmetin davasıdır!
Yeni Türkiye davası bugünün davası değil, 1299'lar da başlayıp, 1908'ler de iç ve düşmanların saldırılarıyla ara verilip, 2000'li yıllardan sonra yeniden o kutlu yola girenlerin, o yol da yürüyenlerin davasıdır!
Yeni Türkiye davası, Milletin İstikbal, Ümmetin İstiklal davasıdır!
Yeni Türkiye davası, 100 yıllık küresel ve emperyal düzeni mutlaka yıkacak, yerine adil ve merhametli bir düzeni mutlaka kuracak, 100 yıllık aradan sonra bu toprakları yeniden barış, kardeşlik ve selamet yurdu yapacak davanın adıdır!

Bu davanın müntesipleri asla, bu toprakların düşmanlarıyla aynı tarafta gözükemez.
Onların manşetleriyle kendilerine bi yol bulamaz, bir yön tayin edemezler.
Bu topraklara ihanet için sağdan sola, soldan sağa savrulanların,
FETÖ'nün inlerinden, PKK'nın hendeklerinden saldıranların,
Karısını kendisine siper eden casusların,
Erdoğan düşmanlığıyla Esed'çi, Putin'ci, İran'cı olanların,
Küresel sofralarda oturup bu toprakların evlatlarına düşman olanların bugün Davutoğlu'cu olmaları, Yeni Türkiye davasını bitirmek, Milletimizin girdiği yeni Türkiye yolunda durdurmak ve bu milleti yeniden diz çöktürmek içindir!

Bu toprakların düşmanları hakikatte Davutoğlu'ndan da nefret eder, Erdoğan'dan da nefret eder!
Yerli düşünen, yerli yaşayan her kese düşmandırlar!
Devlet Bahçeli, saatini 17:25'e ayarladığında Bahçeli'yi destekleyenler,
Aynı Bahçeli, "terörün kökü kazınana kadar Erdoğan'ın arkasındayız.." dediği anda, küresel operasyona muhatap oluyor.
Onlar için bu topraklarda terör ve teröristi destekleyenler makbuldür!
Küresel haydutların bu topraklarda ki terör tezgahını dağıtan,
Ortadoğuda ki küresel tezgahı başlarına geçiren Erdoğan diktatördür, darbecidir!

Eğer, 'Çözüm süreci bitmiştir. Terörün kökleri kazınıncaya kadar mücadele devam edecek...' diyen Erdoğan düşman ilan edilip, 'yeniden Çözüm masası kurulsun, her şey konuşulsun...' diyenler mağdur gösterilip, destekleniyorsa...

Eğer, 'Paralel İhanet Çetesinin inlerine gireceğiz, inlerine!' diyen Erdoğan diktatör ilan edilip, 'Paraleller fabrika ayarlarına dönsün, mücadele biter...' diyenler mağdur gösterilip, destekleniyorsa...

Eğer, 7 Haziran seçimlerinden sonra, Ak Parti - CHP koalisyonuna engel olarak, ülkeyi uçurumun kenarından alıp 1 Kasım'a götürenlere sövülüp, Ak Parti - CHP koalisyonundan yana olan AKP'liler seviliyorsa... Bir defa değil, bin defa düşünmek gerekir!..

Bugünler nefislerimizi gizleyip, akıllarımızı öne almamız gereken,
Millet olarak büyük oyunları bozmamız gereken günlerdir!
Asla nefsi hesapların içerisine girmeden, kutlu yolda mesafe almak durumundayız...
Yoksa, dışardan saldırıp netice alamayanların, içerdeki hücreleriyle hedeflerine ulaşırlarsa kaybeden top yekün bu toprakların evlatları olacaktır!


10.05.2016

mus@bhy

2 Mayıs 2016 Pazartesi

DUVAR...




"Türkiye'de Başkanlık sistemi gerçekleşirse, yeni dünya düzeni sekteye uğrayacaktır!... Mutlaka engellenmelidir..." Rupert Murdoch - Siyonist Medya İmparatoru

Küresel haydutların sabah akşam Erdoğan'a saldırmalarına sebep,
Erdoğan'ın inşa etmek için canını dişine taktığı Yeni Türkiye'nin Başkanlık sistemine geçmesiyle, Küresel haydutların yeni Dünya düzenlerinin yıkılmasıyla küresel tezgahlarının başlarına geçmesiydi.

2010 referandumuyla girilen Yeni Türkiye ve Başkanlık yolunda,
Özelde Erdoğan'ın, genelde bu toprakların evlatlarının durdurulması,
Eski Türkiye'nin devamıyla 100 yıllık küresel sömürü saltanatının ayakta kalması için içerden ve dışardan güçlerini birleştirip saldırıya geçtiler.
Ellerinden gelen her türlü rezilliği yaptılar,
7 Şubat'ta Mit üzerinden,
Haziran 2013'te Gezi'den saldırdılar,
17-25 Aralık'ta gözlerini kararttılar darbeye teşebbüs ettiler...
Sokakta birbirlerine selam vermeyen Sağcılarla - Solcuları, Kemalistle - Ülkücüleri, Paralel F.İ.Ç'lerle PKK'lı teröristleri Erdoğan düşmanlığında birleştirip aynı sofraya oturttular.
Lakin Erdoğan'ı da bu milleti de girdikleri Yeni Türkiye yolundan döndüremediler.

Son 5 yılda dışardan saldırdılar olmadı!
İçerden saldırdılar olmadı!
7 Haziran ertesi Ak Parti içerisindeki hücrelerini harekete geçirmenin çabasıyla, Ak Parti ile Cumhurbaşkanı arasına kalın duvarlar örebilmenin yollarını aradılar. Küresel ve Paralel haydutların hesabı, Ak Parti'nin CHP ile yapacağı koalisyonla bir taşla kuş katliamı yapmaktı.
Ak Parti’nin CHP ile kuracağı koalisyonla hem Erdoğan'ı durduracaklar, hem de Başkanlık yolunu kapatacaklardı.
CHP ile yapılan 38 günlük istikşafi görüşmelerin neticesinde koalisyon kararı çıkmayınca çılgına döndüler.
Ak Parti içerisinden ve dışarısından koalisyon hayaliyle bekleyenler Erdoğan'a olan öfkelerini pervasızca serdetmelerinde bir sakınca görmediler.
Bülent Arınç'ı canlı yayınlarda konuşturdular; 'CHP ile kurulacak koalisyonu Erdoğan'ın engellediğini...' söylettirdiler.
Ak Parti içerisinden yeniden çözüm masası kurdurulması hususunda görüşler yükselttiler.
Erdoğan'ın yok saydığı Anayasa Mahkemesinin Can Dündar kararını sessizce izleyip, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Can Dündar’ın tahliye kararını yok saymasını, ‘kişisel görüşüdür’ diyerek, Hükümetin konuyla alakalı fikrini beyan etmediler.
'Teröristi masum, devleti katil' ilan eden bildiriye imza koyan 3 akademisyenin, 'terör propagandası' yaptıkları gerekçesiyle tutuklanmasına Ak Parti Hükümeti tarafından düşülen; 'tutuksuz yargılanmaları gerekirdi…' şerhi!
Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki'nin; "Paralel İhanet Çetesi fabrika ayarlarına dönsün, Paralelle mücadele bitsin..." ifadelerine Ak Parti Hükümeti içerisinden edilmeyen itiraz!
Milletimiz, teröre ve teröriste destek veren vekillerin acilen dokunulmazlıklarının kaldırılmasını beklerken, fezlekesi olan tüm vekillerin dokunulmazlığının kaldırılması için çekilen hodri meydan!
1 Kasım'dan bugüne 7 aydır devletin kadrolarına atanmayı bekleyen 65 bin memur, bürokrat!
Sureti haktan gözükerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 7/24 saldıranların Hükümet tarafından görülmemesi, Başbakan Davutoğlu'na ise hakaret etmeden, eleştirenlerin düzenlerinin bozulması!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gündeminin başında yer alan, Paralel İhanet Çetesiyle mücadele, Yeni Anayasa, Başkanlık ve Yeni Türkiye gündeminden Hükümetin gündeminin farklı olması!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı Ak Parti hükümeti tarafından örülmüş duvarı da açığa çıkardı.

Dışardan yapılan operasyonun da,
İçerden yapılan saldırıların da,
Ak Parti içerisinden uygulanan defansın da nihayi hedefinde,
Küresel ve de Siyonist medya imparatoru Rupert Murdoch'un arzusu, Türkiye'nin Başkanlığa giden yolunun kapatılmasından başka bir şey değildir...

7 Şubat'ta mit üzerinden,
Gezi'de ağaç üzerinden,
17-25 Aralık'ta ayakkabı kutusu üzerinden Erdoğan'ı durduramayanlar,
Ak Parti içerisinde ki unsurlarıyla netice almanın hesabındaydılar!
Lakin hesapları tutmadı, tutmayacak!

Kraldan çok kralcıların ağızlarına pelesenk ettikleri sihirli cümlelerle 'Cumhurbaşkanı ile Başbakan farklı düşünebilir' algısıyla belki bilmeden, belki de bilerek, farklı düşünmeyi masum göstererek Başkanlığa giden yolu kapatabilmenin gayretindeler.
Davaları bir,
İstikametleri bir,
İdealleri bir olduğunu iddia ettikleri Cumhurbaşkanı ile Başbakan asla farklı düşünmemeli ve asla farklı düşünemezler.
"Paralel İhanet Çetesinin inlerine gireceğiz, inlerine..." diyerek, Paralelle mücadele eden Cumhurbaşkanına karşı,
Partinin Genel Başkan Yardımcısının; "Paraleller fabrika ayarlarına dönsün, inlerine girmekten vazgeçelim..." açıklaması asla farklı bi düşüncenin ürünü değildir!
"Yeni Anayasa ve Başkanlık, hükümetin gündeminde yok, Başbakanla bu iş yürümez..." diyenlerin düşüncesini fitne sayanların gündeminde Yeni Anayasanın ve Başkanlığın olduğunu mu zannediyorsunuz?

Farklı düşünerek Yeni Türkiye kurulacak olsaydı,
27 Ağustos kongresiyle Abdullah Gül siyasetten tasfiye edilmezdi!
Farklı düşünerek Yeni Türkiye kurulacak olsaydı Eski Türkiye siyaset ve siyasetçileri tasfiye edilmezdi!
Bu topraklarda Yeni Türkiye ancak Yeni Anayasa ile, Başkanlık sistemine geçişle mümkündür!
Aksi taktirde;
Erdoğan'ın ve bu toprakların evlatlarının 100 yıl beklediği Yeni Türkiye yerine,
Murdoch'un hayali Eski Türkiye devam eder gider. Bu toprakların evlatları da bi 100 yıl daha diz çökmeye devam eder…

Her türlü kuşatmaya rağmen,
Dışardan her türlü saldırıya rağmen,
İçerden örülen duvarlara, uygulanan defansa rağmen,
Cumhurbaşkanı ile Hükümet arasına örülen duvarlar yıkılacak!
Bu topraklarda Yeni Türkiye kurulucak!
Başkanlık sistemine geçilecek!
Ve böylece Murdoch’ların Yeni Dünya tezgahları başlarına geçecek Allah’ın izniyle!..


02 Mayıs 2016

mus@bhy