Translate

29 Ocak 2015 Perşembe

Bu Akışı Durdurmak Gayri Kimin Haddine!



Küresel Gezi saldırısının ardından önce Kemal Kılıçdaroğlu'nun sonra Selahattin Demirtaş'ın yaptığı ABD gezilerinde verilen gazı ıskalarsak, bugünkü saldırıları ve gelecekte yeni kurulacak kirli ittifakları da ıskalamış oluruz.

Küresel merkezlerde şekillenen akılla Kemal Kılıçdaroğlu Paralellerle aynı sofraya oturtuldu.
Kılıçdaroğlu, Önce 30 Mart yerel seçimlerinde Paralel destekli Sarıgül İstanbul'a, Mansur Ankara'ya Başkan adaylığına ikna edilmiş,
Seçim neticeleri aleyhlerine dönünce B planı devreye girmişti...
Bu defa 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri içinde ittifakın çevresini genişletip, 15 Parti ve Paralel İhanet Örgütünün ortak adayı çatı aday Ekmeleddin Beye razı edildi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kaybetmek Küresel akılla kurulan kirli ittifak için kaçınılmaz oldu...

Bu iki seçim neticesi Küresel Merkezin C planı, Selahattin Demirtaş kartını oynamaya mecbur etti.
Kılıçdaroğlu'nu ABD'de ağırlayan aynı merkezler, Kılıçdaroğlu'ndan hemen sonra Selahattin Demirtaş'ı aynı sofrada ağırladılar.
O ziyarette Küresel akıl Demirtaş'a; "Öcalan gidici, Kürtlerin yeni lideri sensin..." gazını verdiler.
Demirtaş aldığı gazla Cumhurbaşkanı adayı oldu ve %9,8 oy aldı.
CHP ve 14 Partiyle kurulan kirli ittifakla umduklarına nail olamayan Küresel ve Paralel aklın gazıyla 6-7 Ekim Kobani ayaklanmasıyla Demirtaş’ı sahaya indirdiler.
Demirtaş, Kobani ayaklanmasıyla Çözüm Sürecini bitirecekti, beceremedi.
Küresel merkezler aynı oyuna Kandil'i de dahil etse de istedikleri olmadı.
Çözüm süreci bitmedi, Türk ve Kürt yeniden birbirini öldürmedi...
Verilen Paralel gazlar da işe yaramadı.

Bu defa yaklaşan Haziran seçimleri öncesi yeni kartlar açılmaya başlandı.
Seçimlerin arefesinde Küresel, Paralel ve Ulusalcı sofralarda konuşulan tek şey, Demirtaş'ın HDP'sini barajın üzerine çıkarmak. Küresellerin de, Paralellerin de, CHP'nin de şu anda tek dertleri var, o da HDP barajı geçerse 70-80 HDP'li Milletvekili meclise girmesi halinde Ak Parti'nin 330'un altında Milletvekili çıkarması. HDP baraj altında kalırsa Ak Parti en az 380 Milletvekili çıkaracak ve Millete vaad ettiği Yeni Türkiye'nin Yeni Anayasasını Millete arz edecek.
Şu günler de Küresel sofralarda konuşulan tek şey, yapılan tek hesap bu.
Adamlar seçimlere iktidara gelmek için hazırlanmıyor,
Ak Parti'nin çıkaracağı Milletvekili sayısını düşürmek için seçimlere giriyorlar.

30 Mart’ta Sarıgül’ü İstanbul’da, Mansur Yavaş’ı Ankara'da Belediye Başkanı,
10 Ağustos’ta Ekmeleddin beyi Cumhurbaşkanı görmek isteyenler, 7 Haziran seçimlerinde de HDP’yi barajın üzerine çıkarmak istiyorlar…
Küresel ve Paralel gazla girdiğiniz 30 Mart ve 10 Ağustos seçimlerinde yaptığınız hesaplar tutmadı ki, 7 Haziran seçimleri için bugünden yaptığınız hesaplar tutsun! Milletimiz son iki seçimde hesaplarınızı bozduğu gibi, tezgahlarınızı dağıttığı gibi, 7 Haziran seçimlerin de de hesabını bozacak, tezgahınızı başınıza geçirecektir.

Milletimiz kirli ittifak istemiyor,
Milletimiz Yeni Anayasa istiyor,
Yeni Anayasayla Yeni Türkiye'nin tüm kurumlarıyla bir an evvel kurulmasını istiyor.
Milletimiz istiyor ki;
Bu toprakların evlatları yeni Anayasa ile yeniden dirilsin!
Yeni Türkiye'nin merkezi Ak Saray'ın bir ayağı Kafkaslarda, öte ki ayağı Orta doğuda olsun,
Bir eli Balkanlarda, öteki eli Afrika da olsun...
Coğrafyamızın mazlumlarının ve mağdurlarının 100 yıldır akıtılan göz yaşı dinsin,
Bu topraklar yeniden selamet ve kardeşlik yurdu olsun istiyor.
Yani milletimiz, Yeni Türkiye'nin tüm kurumlarıyla kurulmasını istiyor.

10 Ağustos'la Eski Türkiye'nin tarihin sayfalarına terk edilmesiyle başlayan Yeni Türkiye'nin inşa süreci 7 Haziran seçimleriyle resmen başlamış olacak.
Yeni Anayasa Yeni Türkiye'nin üzerine inşa edileceği temel olacaktır.

Son 2 yıldır verilen mücadele Yeni Türkiye mücadelesidir.
Bi yanda Eski Türkiye'nin devamı için direnen Küresel, Paralel, CHP, MHP ve diğerleri,
Öte yanda Yeni Türkiye'yle Coğrafyamıza yön verecek, Yeni Türkiye'yle Yeni bir Dünya kuracak akıl.

Siz Küreseller ve Paraleller,
Onların işbirlikçileri Kılıçdaroğlu ve Demirtaş!
Aynı sofralarınız da Ak Parti'nin Milletvekilinin hesabını yaparak seçimlere hazırlanmaya devam edin...

Sizlere söylenecek en güzel söz Merhum Abdurrahim Karakoç'tan

"Bu akışı durdurmak gayri kimin haddine,
Denizler el açacak, göller buyur diyecek.
Devrim yobazlarının çırpınması nafile,
İman yüklü genç nesil, Batıla dur diyecek..."


Bu akış!
Yeni Türkiye'ye doğru,
Yeni Anayasayla Başkanlığa doğru akıştır!...

29 Ocak 2015

mus@bhy

25 Ocak 2015 Pazar

İSRAİL’E ÖZGÜRLÜK (!)



Dünya üzerinde 'basına özgürlük' isteyen ne kadar yazan-çizen varsa, hakikatte tamamının istediği 'basına özgürlük' değil, İsrail'e özgürlüktür...
İstiyorlar ki yeryüzü insanlığı Siyonizme teslim olsun,
İnsanlık çalışsın, Siyonistler yesin...

Dünyanın petrolünü sömürenler Siyonistler,
Dünyanın medya imparatorluğu Siyonistlerde,
Dünyanın finans şirketleri Siyonistlerde,
Dünyanın kan ve silah baronları Siyonistler,
İnsanlık için en büyük tehdit ve tehlike Siyonizm iken,
İnsanlık için ondan daha büyük tehdit ve tehlike Basına yapılan baskılarmış...

Dünya medya devi CNN int'in patronları Siyonist'tir.
Hollywood Siyonistlerin emrinde,
Özellikle ortadoğuda ulusal yayın yapan Televizyonların %80'i Siyonist Murdoch'un elinde,
Siyonsitlerin patron olduğu diğer Siyonist Medya gruplarının başında gelen;
New York Times, Washinton Post, New York Post, Wall Street Journal, New York, Daily, Boston Post, Newsweek, Time, US News & World, Google, AOL, MTV, CBS, ABC, NBC, Paramount & DreamWorks film stüdyoları, Blockbuster Videos, Time Warner, Twentieth Century, Walt Disney, BBC, ITV, Carlton, ITN, Granada, Channel 4...
Bu kanallarda İsrail'i eleştirmek,
Yaptıkları filmler de İsrail'i terör devleti gibi göstermek kesinlikle yasaktır...
Siyonist yandaşı medya üzerinden Müslümanlara saldırmak, Müslümanları terörsit ilan etmekse, yayın ilkeleri(!)nin başında gelmektedir.
Siyonist medyada 'İsrail'i yaptığı terörden dolayı kınayan kim olursa olsun, anında linç edilir, gerekirse infaz edilir.

CNN'in 89 yaşındaki en kıdemli Beyaz Saray muhabiri olan Helen Thomas: “Yahudiler Filistin’i bir an önce terk etsin, Yahudiler, Filistin’den defolup Cehennem’e gitsin...” dediği için Beyaz Saray’dan kovuldu!..

CNN sunucusu Rick Sanchez: “Medyayı Yahudilerin yönettiğini” söyleyince işinden oldu!..

Dünyaca ünlü aktörler Marlon Brando: "Yahudiler herkesi sömürüyor, Hollywood’un sahipleri Yahudiler. Hollywood’ta yükselebilmek için mutlaka Yahudi olmanız gerekiyor!..."

Mel Gibson: "Dünyadaki bütün savaşların sebebi Yahudilerdir..." sözlerinden dolayı yaptıkları tüm film antlaşmaları iptal edildi.

Paris saldırısından 2 yıl evvel Charlie Hebdo dergisinde çizdiği bi karikatürde Siyonizmi eleştiren Maurice Sine dergiden kovulmuştu.

Son Paris saldırısının ardından, CNN int'in 34 yıllık spikeri Jim Clancy, saldırıdan İsrail'i sorumlu tutarak, saldırının İsrail propagandası yapmak için yapıldığının altını çizerek istifa ettiğini açıkladı.
Listeyi daha da uzatmak mümkün...

Yani Siyonist medya gurubunda İsrail'i eleştirmek kesinlikle yasaktır.
İsrail'i eleştirmenin önünü kapatmak için geliştirdikleri özel metodlarla da,
Dünyaya yayın yapan ulusal medyadan 'Basına özgürlük' şarkıları söylerler.

İsrail'i asla eleştirmezsiniz.
İsrail'i eleştirdiğiniz de anti semitist (ne demekse) olursunuz...
Yani, dünyada Siyonist diye bi ırk olmasa da ırkçı ve faşist oluyormuşsunuz.
İsrail aleyhinde yazdığınızda 'nefret suçu' işliyormuşsunuz!

Yani Charlie Hebdo'da İsrail'i eleştirmek "nefret suçu"...
Aynı dergide, Peygamberimize hakaret "basın özgürlüğü.."

Davos'ta Siyonistin suratına karşı teröriste, terörist demek anti-semitizm,
Gezi'de seçilmiş Başbakana küfretmek, basın özgürlüğü...

Davos'un intikamını almak için içerdeki ve dışardaki Siyonist tetikçilerin manşetleriyle seçilmişlere, ailelerine küfretmek 'basın özgürlüğü',
Tetikçilere Hoca Müsveddesi demek nefret suçu...

Dünyada Siyonistlere dokunanlar, eleştirenler yandı, ocakları söndürüldü,
Türkiye'de de Paralellere dokunanlar yandı, ocakları söndü...

Akşam 'basına özgürlükle' yatıp,
Sabah 'basına özgürlükle' kalkan Paralel İhanet Örgütünün kalemleri 'Basına özgürlükten geri dönüş yok!' derken hakikatte; "İsrail'e özgürlükten geri dönüş yok..." demek istiyorlar...

Hadi aksini ispat etsinler.
Tayyip Erdoğan'a söylediklerinden bi kelime de İsrail'e söylesinler,
Cesaretleri varsa yazsınlar köşelerinde, Siyonist terör devleti İsrail'in döktüğü kanı.
Müslümana sövdükleri gibi, Siyonist'lere de sövsünler, sövebiliyorlarsa.
Basın özgürlüğü maskesinin arkasına saklanarak, Peygamberimize hakaret edenlere destek vermek, onlarla kol kola, kucak kucağa darbelere teşebbüs etmek kolay.
Siyonist terör devleti İsrail'in dünya insanlığının baş belası olduğunu yazın yazabiliyorsanız!

Hadi eleştirin de bu millet görsün!
İsrail'e sövemezsiniz,
Siyonizmi eleştiremezsiniz,
Yaptıkları tüm katliamlarda Siyonistleri haklı görmeye ve medyanızdan da öyle göstermeye mecbursunuz!
Gazze'li mazlumları terörist göstermek gibi bi göreviniz var sizin!
Zira, siz de onlardansınız!
Onları da sadece uşakları 'otorite' bilir!...

25 Ocak 2015

mus@bhy

24 Ocak 2015 Cumartesi

PARALEL MASKE


Fetullah Gülen dünyanın 160 ülkesine okul açtı,
İngilizce eğitim verdikleri okulların öğrencileriyle Türkiye’de 'Türkçe Olimpiyatları' yaparlarken 160 ülkenin tamamını Küreseller sömürdü...
Fetullah Gülen'in görevi de tam da buydu.
Küresellerin sömürüsünü Fetullah Gülen'in okulları maskeledi.
Dünyanın hangi ülkesinde Paralel İhanet Örgütünün okulu varsa, o ülkede muhakkak küresel sömürü vardır. Dünyanın 160 ülkesinde CIA'nın emrindeki Paralel İhanet Örgütünün okullarını kapatmadan küresel sömürüyü de durdurmanız mümkün değildir.
Şöyleki;
Fetullah Gülen'in Kıta imamları,
Ülke imamları,
Bölge İmamları,
İl, ilçe imamları,
Kurum imamları,
Okullarında görev yapan tüm öğretmenler, bulundukları ülkeler de elde ettikleri tüm bilgi, belge ve verilerin tamamını CIA ile paylaştılar.
Ve böylece, bulundukları ülkelerde Küresel sömürüye karşı politika ortaya koyan, Milletinin alın terini Küresellere yedirmeyen tüm iktidarlara karşı CIA - Mossad tarafından Paralel İhanet Örgütünün maskelemesiyle operasyonlar yaptılar…
Mesela bu topraklarda Paralel örgüt tarafından yapılan 7 Şubat Mit operasyonunun Oslo görüşmeleriyle maskelenmesi,
Gezi saldırısının ağaçla maskelenmesi,
17-25 Aralık darbe teşebbüsünün ayakkabı kutusuyla maskelenmesi,
30 Mart ve 10 Ağustos kirli ittifaklarının çatı adayla maskelenmesi,
Mit tırları ve İHH operasyonlarının terör örgütlerine silah yardımıyla maskelenmesi,
Küresellerin, Paralel İhanet Örgütü üzerinden Türkiye ve Erdoğan'a diz çöktürmek için yapılmıştı...
17 Aralık operasyonuyla 'Halkbank'a operasyon yapanlar, hakikatte yolsuzluğa operasyon yapmadılar, 11 Nisan 2013'te Halkbank'a operasyon yapılmasını isteyen 46 Siyonistin arzusunu yerine getirdiler sadece.

Hatırlar mısınız bilmiyorum.
11 Nisan 2013'te Halkbank’a operasyon yapılması için 46 Siyonist kongre üyesi ABD Kongresine bir mektup sundular.
17 Aralık 2013'te operasyon başladı.
Halkbank Genel Müdürü gözaltına alındı.
19 Aralık'ta David Cohen isimli Siyonist Türkiye'ye geldi, 24 saat Halkbank Genel Müdürlüğünde kaldı, Halkbank'ın son yıllarda sergilediği müthiş performans sayesinde küresel finans aktörlerine karşı verdiği mücadeleyle elde ettiği başarının sırlarını, Halkbank'ın tüm veri tabanını, tüm dataları alan David Cohen, 20 Aralık 2013'te İsrail'e geçti. Elindeki bilgi, belge ve verileri Siyonistlere teslim etti. Aynı David Cohen şuan da CIA Başkan Yardımcısı koltuğunda...
Bugün yeniden geriye dönüp baktığımızda, 17 Aralık'ta David Cohen'in Halkbank'a yaptığı küresel operasyonu,
Egemen Bağış'ın aldığını iddia ettikleri rüşvetle,
Zafer Çağlayan'ın kolundaki saatle,
Halkbank Genel Müdürü Süleyman Arslan'ın evindeki ayakkabı kutusuyla maskeleme görevinin Paralel İhanet Örgütüne verildiğini görürüz.
Millete ayakkabı kutusunu gösterenler, ayakkabı kutusuyla Küresel operasyonu da maskelemiş oldular.
David Cohen'in 17 Aralık'ta yaptığı küresel operasyonla diz çöktüremedikleri Erdoğan'a, 6-7 Ekim Kobani ayaklanmasıyla beceremediklerini bugün yeniden Cizre olaylarıyla hedeflerinde olan  Erdoğan'a, aynı David Cohen'li CIA yeni bir darbeye hazırlığında. Önümüzdeki aylarda CIA tarafından bu topraklarda ekonomik darbenin yapılacak olması, bugünden yapılan provalardan anlaşılmaktadır...
Yani 7 Şubat Mit operasyonuyla başlayan süreç devam ediyor…
İçerde ve dışarda tezgahlanan tüm ihanet planları Paralel İhanet Örgütünün tetikçiliğiyle neticeye ulaşamamış olsalar da vazgeçmiyorlar ve asla vazgeçmeyecekler.
İçerden 6-7 Ekim Kobani ayaklanmasıyla, bugünlerde de Cizre’de kurdukları tezgahla yapamadıklarını, dışardaki planlarını devreye sokmaya çalışarak yeniden gelecekler…
Küresel Para İmparatorlarının CIA’nın Başkan Yardımcılığına getirdikleri David Cohen üzerinden yeni bir finans saldırısının hazırlıkları yapılmakta…
İşte Haziran 2015 seçimleri öncesi yeni bir ekonomik darbeyle karşılaşabiliriz.
Sandıkta yapamadıklarını,
Sokaklarda yapamadıklarını,
Darbe teşebbüsleriyle yapamadıklarını,
Ekonomik tetikçi Cohen’e verdikleri görevle neticeye ulaşmaya çalışacaklar...
Haritaya bakarsanız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği mücadelenin de ifade ettiği anlamı da görmüş olursunuz.
Kuzeyde Putin’le yapılan 100 milyar dolarlık antlaşmalar,
Güneyde Ortadoğuda Barzani üzerinden yapılan trilyon dolarlık 50 yıllık antlaşmalar,
Hem G-20’ye dönem Başkanlığı yap, hem de eş zamanlı kara kıta Afrika’yı Ankara’ya bağla…
Bu durum ilk defa 100 yıllık Küresel oyunları bozan, tezgahları dağıtan bi durumdu!
Cohen üzerinden düğmesine basılacak operasyonun tüm şifreleri, Putin, Barzani ve Afrika üçgeninin merkezinde bulunan Erdoğan’ın attığı adımlarda gizlidir.
Bu dava Particilik davası olmadığını milletimiz anlasa da, hala Paralel İhaneti gizlemeye çalışanlar var memlekette.
Bu dava ne Particilik davasıdır, ne Erdoğan davasıdır, ne de sadece Erdoğan’ın davasıdır. Bu dava milletimizle Erdoğan’ın omuz omuza yolunda yürüdüğü Yeni Türkiye davasıdır.
Yeni Türkiye kurulduğunda, Coğrafyamızda  100 yıllık sömürü düzeni yıkılacak! Bölgeyi Paralel Okul maskesiyle, Küreseller sömüremeyecek!
Ortadoğu ve kara kıta Afrika, Ankara’yla gönüllerini birleştirirse, Coğrafyamız yeniden kardeşlik yurdu olacak.
O zaman bu Coğrafyada ne Küreseller ne de Paraleller okul maskesiyle tezgah açamayacaklar.
Üzerimizdeki gafleti terkedip,
Oluşturulan algılara teslim olmadan, uyanık olmak ve uyanık kalmak zorunda olduğumuz zaman dilimine girdik…
Haziran seçimleri hem milletimiz için, hem ümmet için belki de Yeni Türkiye oto yoluna girmeden önce ki son istasyon olacak…
Haziran seçimleri bu topraklarda 90 yılda yapılan tüm küresel operasyonların rövanşının alındığı seçimler olacak.
Ya 330 ve üzeri Milletvekili çıkarıp kazanacağız,

Ya da Küresel ve Paralellerin oyuncağı olmaya devam edeceğiz!

24 Ocak 2015

mus@bhy

19 Ocak 2015 Pazartesi

GEÇMİŞTEN GELECEĞE…



Bizim oralarda  Babasından önce, Dedesinin geçmişini bilmeyen insana pek iyi gözle bakılmaz. Yani geçmişini bilmeyen insanın geleceği de meçhuldür. Bir insanın geçmişi, o insan için gelecekle ilgili atacağı adımlarda en sağlam referansıdır. Bir insanı tanımak isterseniz, geçmişine bakmanızla, Babasının ve Dedesinin yaşadığı hayata ulaşmanızla ancak o insanla ilgili sağlam verilere ulaşmış olursunuz. Aksi halde, dününü bilmediğiniz bi insanın geleceğiyle ilgili fikir beyan etmeniz de mümkün değildir. Bir insanın geçmişi, o insanın hafızasıdır. Hafızasını kaybetmiş, geçmişini hatırlamayan bir insanın geleceğe emin adımlarla yürümesi mümkün değildir.

Milletler de insan misalidir.
Milletlerin geçmişi Tarihidir.
Bir milletin hafızasını silmek isterseniz, Tarihiyle bağını koparmanız gerekir. Geçmişiyle bağını koparmış bi milletin, Tarihini bilmeyen, ecdadını tanımayan milletler de başka milletlere sömürülmekten asla kurtulamazlar.

Bu mukaddimeden sonra, milletimizin dünüyle, bugün yaşadıklarını ve geleceğiyle ilgili hedeflerini özetlemek isterim.

1000 yıl bu topraklarda şerefli bi ecdadın torunları olarak 1000 yıllık bi ömür yaşamış,
Bu toprakları  yeryüzünde medeniyyetin ve adaletin merkezi yapmış,
Bu toprakları 600 yıl barış ve kardeşlik yurdu yapmış,
20 milyon metrekare toprak parçasında tüm ırkları kavga ettirmeden bi sofrada oturtmuş bi ecdadın evlatlarıyız.

1299 öncesi bu topraklarda yaşayanlar beylikler, obalar, boylar, toylar şeklinde hayatlarını sürdürdüler.
-1299'da Oğuz'ların Kayı boyundan Osman beyin kurduğu Devlet-i Aliyye-i, büyük Cihan İmparatorluğunun kuruluşuyla Bizan İmparatorluğu yıkılmış, 
-1453 Fatih Sultan Mehmed Han'ın (ks) İstanbul'u fethetmesiyle Roma impartorluğunun bu topraklardaki hakimiyeti bitirilerek bir çağ kapayıp yeni bir çağ açılmış,
-1517 Yavuz Sultan Selim'in Msır'ı fethetmesiyle, İstanbul Hilafetin merkezi olmuş,
-1680'lerde Kanuni Sultan Süleyman'ın Viyana kapılarına dayanmasıyla, Macar İmparatorluğu yerle bir olmuştu.
-1699'da küresel efendilerin Papa liderliğinde kurdukları kirli ittifakla Karlofça antlaşmasıyla ilk toprak kaybını yaşamış,
-1789 Fransız ihtilaliyle başlayan süreçle Osmanlı'nın duraklama,
-1839'da çıkarılan Tanzimat fermanıyla gerileme,
-Ve 1908'den 1922'ye kadar içerdeki düşmanlar eliyle çıkarılan isyanlarla,
       Yapılan antlaşmalarla Büyük Cihan İmparatorluğu Devlet-i Aliyye-i'nin yıkılma süreci de tamamlanmış oldu.
Osmanlı Cihan İmparatorluğunun yıkılışıyla, Küreseller ellerinde cetvellerle çizdikleri sınırlarla bu coğrafyada Osmanlı'dan bakiye toprakları ve kaynakları bölüştüler. 600 yıl sömüremedikleri kaynaklara da, İmparatorluğun yıkılışıyla kavuşmuş oldular.
Bu toprakların evlatlarını ve kaynaklarını 600 yıl küresel efendilere sömürtmeyen Osmanlı Hanedanı'nın bu topraklardan kovulmasıyla sahayı da temizleyen küreseller, 26 Temmuz 1923'te 5 milyon kilometrekare toprak parçasından 814 bin metrekare toprak parçasının tapusunu Lozan'da elimize verdiler, Lozan'ın üzerinden 3 ay sonra 29 Ekim 1923'te bu topraklarda yeni rejim Cumhuriyeti ilan ettiler, Cumhuriyetin ilanından 6 ay sonra ümmetin başı Hilafetin kaldırılmasıyla başlayan süreçte, alfabe devrimiyle, kılık ve kıyafet devrimiyle, şapka devrimiyle bu topraklarda yaşayan insanımızın değerlerini devirdiler, bir gecede milletimizin hafızasını sildiler.
1923-1950, 27 yılda bu topraklarda insanımızın geçmişini yok ettiler. Ve bu milletin tarihini 1923'ten başlatmak suretiyle, geçmişiyle tüm bağlarını kopardılar. Osmanlı’nın kuruluşunu, verdiği mücadeleyi bilmeyen, hatta ecdadıyla utanan bi millet oluşturmak için her yolu denediler.
1923'te kurulan yeni Cumhuriyetle insanımız ‘vatandaş’ etiketiyle kandırıldı. Kıyafetlerini, alfabesini, yaşantısını, yediğini ve içtiğini değiştirince özgür vatandaşlar olundu zannedildi. Batılı gibi giyinmeyi, Batılı gibi yaşamayı medeniyet diye yutturdular ve ecdadıyla bağını koparınca medeni olunacak yalanıyla milletimiz karanlık bir tünele sokuldu. Tünelden çıkıldığında milletimiz geçmişini unutmuştu.
Batılı gibi giyinmeyeni ‘yobaz',
Batılı gibi düşünmeyeni 'gerici',
Batılı gibi yaşamayanı 'barbar’ ilan ettiler.
Milletimize geçmişini  ve tarihini hatırlatacak her şeyi yok ettiler.
Yobaz olmamak için Batılı gibi giyindik!
Onların hukuklarına göre evlendik,
Onların ceza yasalarıyla yargılandık,
Küresel merkez Londra’nın sömürdüğü topraklara atadığı sömürge valilerine giydirdiği Frak’la medeni olduğumuzu ispat edebilmenin çabasında olduk.
Her zaman ve zeminde Osmanlı ve hanedana söven, Osmanlı’nın tarihinden utanan,
Batılıların medeniyetiyle gurur duyan, hep Batı ve Batılıları haklı gören bi millet olduk.

90 yıllık aradan sonra yeniden ecdadımızı ve tarihimizi hatırladık, Osmanlı’nın giyimini ve sembollerini yeniden gün yüzüne çıkardık!
Öylesine çıldırdılar ki, Osmanlı’ya olan kinlerini, nefretlerini kıyafetler üzerinden kusmaya başladılar.
Dünya küresel sömürü merkezi Buckingham’ın yüz yıllar öncesi kıyafetlerini günümüzde resmi törenlerde gözümüze sokanları alkışlayanlar, Osmanlının kurduğu 16 Türk Devletini sembolize eden kıyafetlere alçakça saldırdılar.
1923’le başlayan süreçte bu milleti geçmişinden, Osmanlı’dan kopardığını zannedenleri, 90 yıl sonra yeniden Ankara’nın Ak Saray’ında yeniden Osmanlı Diriliş Marşının Devlet töreninde duyulması çılgına çevirdi.

Siz bu milletin hafızasını silseniz de,
Geçmişini ve tarihini yok saysanız da, Milletimize ecdadını unutturamadınız!
Geçmişinden utanan bi milletin hesabındaydınız,
Geçmişiyle gurur duyan bi millet olarak yeniden ayaktayız!
Bu gururdur bizi millet yapan!

Bir insanın geçmişiydi, bir milletin de tarihiydi geleceğine en büyük referans!

Osmanlı’nın tarihi, Osmanlı’nın yaşadığı hayat, milletimizin kimliğinin bir parçasıydı…


Siz geçmişinizden utansanız da, büyük Cihan İmparatorluğunun şanlı tarihi referans alınarak bu topraklarda Yeni Türkiye kurulacak,
Bu topraklar yeniden adaletin, medeniyyetin merkezi olacak,
Bu topraklar 90 yıllık aradan sonra yeniden barış yurdu, selamet yurdu olacak,
Bu toprakların evlatları esenlik ve barış içerisinde aynı sofraya yeniden oturacak,
Ve büyük Osmanlı İmparatorluğu’ndan bakiye mirasın üzerine yeniden Büyük Türkiye İmparatorluğu inşa edilecek.
Hem de tüm sembolleriyle…



19 Ocak 2015
mus@bhy

14 Ocak 2015 Çarşamba

ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI

Paralel İhanet Çetesinin tek kutsalı Fetullah Gülen'dir.
O'na hakaret etmediğiniz sürece mutebersiniz, ama yan bakarsanız 'diktatör' olursunuz, 'hırsız' olursunuz, 'tiran' olursunuz...
Hindu için 'inek' ne ifade ediyorsa,
Paraleller için Fetullah Gülen'de o dur!
Fetullah Gülen için her haltı yerler, her türlü ihaneti yaparlar.
2010 sonrası Paralel İhanet Örgütünün en büyük düşmanı,
Fetullah Gülen'i en çok üzen, ihanetlerini deşifre eden, 'Hoca' olmadığını, 'Hoca Müsveddesi' olduğunu ilan eden Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Erdoğan'ı indirmek için bu toprakların belki de bi daha görmeyeceği ihanetleri yaptılar.

Mit operasyonuyla Erdoğan'a uzanacaklardı olmadı,
Gezi saldırısında Erdoğan düşecek diye avuçları açık çok beklediler, düşmeyince avuçlarını yaladılar.
17-25 Aralıkta Erdoğan'ın koluna kelepçe takma sevdasıyla yanıp tutuştular,
30 Mart'ta, 10 Ağustos'ta Erdoğan'ı indirip, Fetullah Gülen'i ülkenin başına geçirme hesaplarıyla ihanet üstüne ihanet planları yaptılar.
Kudurdular!..

Bu toprakların görmediği ihanetleri yaptılar,
Yeryüzünün efendileri Küresellerin emir ve talimatları doğrultusunda her türlü alçaklığı yaptılar.

Erdoğan’a olan düşmanlıklarından dolayı;
-İsrail Terör devleti, Mavi Marmara'da 9 vatandaşımızı alçakça şehit ettiğinde, Gazze'li mazlumların üzerine fosfor bombaları düşdükçe sevindiler, Siyonist hainleri 'otorite' sayarak alkışladılar,
-Esed müslümanları öldürdükçe, IŞİD Ortadoğuda terör estirdikçe dört köşe oldular,
-Küresel teröristlerin tetikçisi Sisi, Kahire meydanında 2000 müslümanı kurşuna dizdiğinde Sisi'yi haklı gördüler,
-Gezi saldırısı başladığı süreçte Erdoğan'a ilk 'diktatör' diyen Today's Zaman'dan İhsan Yılmaz'la Küresel sofralarda, "Diktatör Erdoğan kendisine milyarlarca liraya Kaçak Saray yaptı, Türkiye'yi İslamlaştırıyor, Türkiye hızla şeriata doğru gidiyor..." şikayetleri yaptılar.
-Küresllerin planı Kobani ayaklanmasında kafası taşla ezilerek öldürülen Yasin Börü'yle 47 vatandaşımız öldü Paralel İhanet örgütü sevindi,
-Sultanahmet Polis Merkezine yapılan Terör saldırılarısında bir Polis evladımızın şehadetiyle Erdoğan'ı köşeye sıkıştırdıklarını sandılar, saldırıların devamı gelecek hülyasıyla manşetler attılar.
-Ertesi gün rahmet Peygamberi s.a.v Efendimize saldıran Chalie Hebdo dergisine yapılan saldırıda öldürülen 12 Fransızın yasını tutmak için kapkara manşetler attılar da, aynı derginin Peygamber s.a.v Efendimize saldırısına üzülmediler.

Erdoğan’a olan düşmanlıklarından dolayı;
-“Biz de Müslümanlardanız” dediler, kafirlerle iş tuttular!
-Hep kafirlerin tarafında yer aldılar!
-Her ortam da kafirleri haklı buldular!
-Charlie Hebdo'nun Efendimiz s.a.v'e saldırdığı karikatürü Cumhuriyet Gazetesinin dağıtılmasını durduran mahkeme kararını kınadılar,
-Cumhuriyet Gazetesine, Ceyda Karan'a, Hikmet Çetinkaya'ya; "Sizinleyiz..." mesajları paylaştılar.
Küresellerin, Paralellerin, Charlie Hebdo'nun, Cumhuriyetin, Ceyda'nın, Hikmet'in, İhsan Yılmaz'ların, Topçin'lerin, vs.vs... asıl korkuları asla terör, mücadeleleri de terörizmle değildir.
Alayının ortak düşmanları İSLAM ve Onun Peygamberi Hz Muhammed Mustafa'dır! s.a.v...

Bugün Charlie Hebdo safından ağız dolusu İslam'a, onun Peygamberine, müntesipleri müslümanlara saldıranlara bakarsanız, küfrün tek millet olduğunu, kafirlerin de tek safta olduklarını görürsünüz.

Paralel ihanet çetesinin İslam'dan ve onun Peygamberinden vazgeçip, kafirlerle aynı safta yer almasına da tek sebep Erdoğan'a olan düşmanlıklarıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olan düşmanlıklarıdır,
Erdoğan'dan kurtulmak için yeryüzünün tüm kafirleriyle ittifaklar kurmalarına sebep.
Erdoğan düşmanlığıdır, Ceyda Karan'a, hem dünyada hem ahirette 'Seninleyiz' desteği vermelerine sebep.
Erdoğan düşmanlığıdır, Paralelleri Charlie Hebdo'ya kardeş yapan!
Erdoğan düşmanlığıdır, Paralelleri Kafirlerle aynı yatağa sokan!

Erdoğan düşmanlığıyla bu toprakların evlatlarına tarihinin en büyük ihanetlerini yaptılar ama,

Paralellerin anketlerle indirdiği Erdoğan'ı, milletimiz sandıklarla Ak Saray'a Cumhurbaşkanı yaptı.

Millet 100 yıllık küresel oyunu bozdu,
Onlar ise Erdoğan düşmanlığında boğulup, kurdukları küresel ittifaklarla yok olup gidecekler.

Geberin kininizden!...

14 Ocak 2015
mus@bhy

11 Ocak 2015 Pazar

Son 77 yılda Türkiye



-1938-1950 İsmet İnönü Türkiye'si; 1943 develüasyonuyla Osmanlı'dan bakiye ekonomik kaynaklar Lozan'ın Haim Nahum'larına peşkeş çekilmiş, Ülke insanı ekmeği karneyle aldığı günlerde çıkarılan varlık ve aşar vergi kanunlarıyla milletimiz aç ve açık bırakılarak sefalet ve sürünmenin zirvesini yaşadı.

-1950-1960 Menderes Türkiye'si; 266 km açılmış yol 1.226 km'ye,
436 km asfalt yol 1806 km'ye çıkarılmış,
Makina Kimya Kurumu, Denizcilik Bankası, Et ve Balık Kurumu, DMO, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Türkiye Kâğıt Fabrikaları, Ereğli Demir Çelik fabrikalarının açılmasıyla üretime dayalı milli ekonomik modele geçilmek suretiyle Menderes'le Türk Ekonomisi yeniden ayağa kaldırılmıştı.
Küresel sistemden vazgeçmenin bedeli önce paranın efendilerinin dayatmasıyla Türk Ekonomisi IMF'e bağlanarak, akabinde küresel darbeyle asılarak ödetilmişti.

-1964'den sonra iki defa darbeyle indirilmesine rağmen 8 defa giden, 9 defa gelen Süleyman Demirel Türkiye'si; Menderes'in  Milli Politikalarından vazgeçilip, dışa bağımlı ekonomik ve siyasi mandacılıkla yeni hedefler belirlenmiş, Demirel zamanında yapılan ikili antlaşmalarla Ülkenin kasası küresel efendilere peşkeş çekilmiş, milletimiz ekmek kuyruklarında, gıda kuyruklarında, kömür, benzin ve yağ kuyruklarında ömür tüketmişti.

-1974-1979 Bülent Ecevit Türkiye'si; uygulanan ekonomik, sosyal ve siyasi politikalarla büyüme oranı 3.8'den 0.5'e düşmüş, enflasyon 18.60'dan 56.80'lere çıkmış, ülkenin sağcı olanları solcuları, solcu olanları sağcıları öldürmüş, milletin evlatları birbirlerini vurmuş, Türkiye 70 sente muhtaç hale getirilmişti.1999-2002 arası Ecevit'in son Başbakanlığında koalisyonuna ortak ettiği Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli hükümetinde uygulanan politikalarla Ülkenin 22 bankası küreseller tarafından hortumlanarak  milletin kasaları boşaltılmış, insanımızın elinde kalan yazar kasalar da Başbakan Ecevit'in kafasına atılmıştı.

-1996-1997 Necmeddin Erbakan Türkiye'si; 11 aylık Erbakan Başbakanlığında uygulanan Havuz sistemiyle, küresel para imparatorlarının milletin cebine uzanan Küresel hortumlar kesilmiş, Memur, Esnaf, Köylü ve Çiftçi kasası ve kesesi parayla tanışmış, milletimiz Milli gelirden payına düşen payını almış, uygulanan ekonomik programla %200'lerle borç faiziyle yapılan 58 milyar dolar dış borç faizi 6 ayda 22 milyar dolara indirilmiş, 1997 sonu 15 milyar dolara indirmeyi bütçeye hedef olarak koymuştu. 1997 yılı için Cumhuriyet tarihinin ilk denk bütçesini yapan Erbakan Hükümeti 28 Şubat Küresel ve Parelel darbeyle indirilmişti.

-2002-2014 Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'si, Milli Gelir 232 milyar dolardan 820 milyar dolara, Milli Gelirden kişi başı pay 3.492 dolardan 10.782 dolara yükselmiş, Büyüme oranlarında 9.2 ile Çin'den sonra Dünyanın ikinci en hızlı büyüyen  ülkesi olmuş. 2002 yılı bütçesinin %84'ü dış borç faizine giderken, yapılan ekonomik uygulamalarla bu oran 2014 bütçesinde %13'e gerilemiş. Bütçeden ödenen borç faizinde ki %71 oranında düşüşle 300 milyar doları milletin kasasında bırakmış,
Mayıs 2013 itibariyle IMF'ye borcu sıfırlamış, IMF'ye borç verir duruma gelmiş,
10 yılda 19.000 km bölünmüş yolunu yapmış,
Yer üstüne döşenen Hızlı Tren, Deniz altına döşenen Marmaray raylarıyla ülke baştan başa demir ağlarla örülmüş,
Şehir Hastaneleri, Havalimanları ve Üniversitelerle ülkenin fotoğrafı değişmiş,
Enflasyon ve işsizlikte tek haneli oranlara indirilmiş.
Milli Savunmada Milli Projelere geçilmiş, yerli üretimle Milli Savaş Gemisi MİLGEM'ini, ATAK Helikopterini, HÜRKUŞ'unu, kendi tüfeğini, Milli Tank ALTAY'ını, insansız hava aracı ANKA'sını yapmış, kendi 5. uydusunu Uzaya göndermiş.
Yeni Milli projeleri 3.Köprü, 3.Havalimanı, Kanalİstanbul, Enerji Santralleriyle küresel efendilerin hedefi haline gelmiş bi Türkiye...

Son 77 yılın özetinin özeti.
-12 yıl karneyle ekmek dağıtılan ülkeyi idare eden İsmet İnönü,
-5+3 yıl 70 sente muhtaç bırakılmış, milletin 22 bankasının boşaltıldığı Ülkenin Başbakanı Bülent Ecevit,
-2 defa darbeyle toplam 8 defa indirilip, 9 defa geri geldiği, ülke insanının kuyruklarda ömür tüketildiği ülkenin Başbakanı Süleyman Demirel hırsız olmadı, diktatör olmadı, sülalerine sövülmedi...

Ama;
-10 yıllık Başbakanlığında ülke insanını ayağa kaldıran Menderes'e 'hırsız' dendi asıldı.
-11 aylık Başbakanlığında milletin parasını küresellerden alıp milletin cebine dolduran Erbakan 'hırsız' dendi indirildi.
-12 yıllık Başbakanlığında, 100 yıldır diz çöktürülmüş bi milleti yendien ayağa kaldıran Erdoğan 'hırsız, diktatör, tiran' denilerek indirilmek isteniyor.
Son 2 yıldır buldukları her mevziden sülalesine sövüyor, kuduz köpekler gibi saldırıyorlar..

77 yılda bu topraklarda kim küresel efendilere diz çöktüyse kahraman olmuş,
Kim de küresellere itiraz edip rest çekmişse 'Hırsız, Diktatör ve Tiran' olmuştur!

Yani;
Milletin kasalarını soyduranlar kahraman,
Milletin kasasına bekçilik yapanlar hırsız oldu bu memlekette..
Sizce de tuhaf değil mi?


10 Ocak 2015

mus@bhy

10 Ocak 2015 Cumartesi

Müslümanlar Teröristmiş!



-11 Eylül 2001'de ABD'nin ikiz kulelerini patlattılar, 4000 Yahudi'nin işe gelmediği 11 Eylül günü 2603 kişi öldü. Müslümanlara terörist dediler, Müslüman coğrafyaya Haçlı seferleri başlattılar. Irak'ı, Afganistan'ı, Pakistan'ı paramparça ettiler. Milyonlarca Müslümanı öldürdüler.

Batının tarihi düşmanlığı 100 yıldır devam ediyor bu topraklarda.

-Küresel emperyal saltanatlarını kurabilmek, özellikle Müslümanların topraklarını sömürebilmek için 1. ve 2. Dünya savaşlarını çıkaranlar, milyonlarca insanı öldürenler kendileri oldukları halde,

-Hiroşima'ya, Nagasaki'ye attıkları nükleer bombalarla o topraklarda insanı da insanlığı da öldürenler kendileri oldukları halde,

-Vietnam'da 5 milyon insanı öldürenler kendileri oldukları halde,

-Attıkları atom bombalarıyla milyonlarca insanı öldürüp, ülkeleri ikiye bölenler kendileri oldukları halde,

-Kara kıta Afrika'nın kaynaklarını sömürerek, Afrika insanını açlıktan öldürenler kendileri oldukları halde,

-Fransa Cezayir'de 90 yılda milyonlarca Müslümanı öldürürken, 90 yıldır hala Cezayir'i sömürürken seyredenler kendileri oldukları halde,

-Bosna Hersek'te alçak dünyanın gözleri önünde Sırp vampirlerin yaptığı soykırımı seyredenler kendileri oldukları halde,

-60 yıldır terör devleti Siyonist İsrail'in taşla kol kırmasını izleyenler kendileri oldukları halde,

-30 yıl bu topraklarda PKK terör örgütünü destekleyen, alkışlayan, PKK'lılara ülkelerini açanlar kendileri oldukları halde,

-Suriye'de 500 bin insanı öldüren Esed'i destekleyen ve seyredenler kendileri oldukları halde,

-Mısır'da bir sahur vaktinde 2000 Müslümanı kurşuna dizen Sisi'yi tebrik edenler kendileri oldukları halde, bu alçak Batı ve Batılılar terörist olmadı, hep Müslümanlar terörist ilan edildi.

Dünyayı terör ve teröristten kurtarmak mı istiyorsunuz?
Müslümanları öldürerek, Müslümanları terörist ilan ederek dünyayı terörizmden kurtaramazsınız!
Dünyanın baş belası, yeryüzünde akan kan ve göz yaşının failleri, Terörizmin ağa babaları an itibariyle Telaviv'de, Şam'da, Kahire'de, Washington'da, Londra'da..
O merkezlerde arayın dünyayı kana bulayan gözü dönmüş teröristleri... Müslüman coğrafyada terörist arayarak, Müslümanı terörist ilan ederek dünyayı terörizmden kurtarmanız mümkün değildir.

Batının derdi ve korkusu Müslümanlar değil,
Kurdukları Küresel emperyal tezgahın dağılacak korkusudur.
Bu korkudur insanların öldürülmelerine ve Müslümanın terörist ilan edilmesine sebep.

Büyük Cihan İmparatorluğu yıkıldıktan bu yana 100 yıldır Batının gözünde Müslümanlar hep terörist oldu .
Neden?
Çünkü Osmanlı'dan sonra bu topraklarda sömürü tezgahı kuranlar, bu kaynakları sömürenler, bölgede 100 yıldır terör estiren Batılılar kendi alçaklıklarını gizlemek için Müslümana terörist dediler.

Beyler!
Müslümandan Terörist!
Teröristten de Müslüman olmayacağını kazıyın belleklerinize...

11 Eylül'de NewYork'un ikiz kulelerini patlatan 2603 kişiyi öldüren akıl, 7 Ocak'ta da Paris'in mizah dergisine saldırarak 12 kişiyi öldürdü. Dergiye saldırarak 12 kişiyi öldürenler Fransız vatandaşı iki kardeş idi, ama Müslümanlar teröristmiş!

Bor'un pazarı geçeli çok oldu.
Artık bu toprakları Paris'te, Londra'da, Washington'da patlattığınız bombalarla sömüremeyecek,
Ve 100 yıldır bu topraklarda döktüğünüz kan ve göz yaşında boğulacaksınız!

Müslümanlar teröristmiş!
Yav he he!
Fransız Fransızı öldürsün, Terörist Müslüman olsun!

10 Ocak 2015

mus@bhy