Milli Güvenlik
Kurulu toplantılarında alınan kararlar Hükümetlere tavsiye niteliğinde olduğu gibi 28 Şubat 1997
MGK kararları da tavsiye niteliğinde
idi ama Yasaları ve Anayasayı çiğneyerek 1000 yıl sürdüreceklerine yemin
ettikleri süreçte aldıkları kararları öylesine uyguladılar ki vahşice bu millete,
bu milletin değerlerine saldırmışlar ve Milletimizin üzerine karabasan misali
çullanmışlardı.
Askeriyle -
Siviliyle, İşvereni - İşçisiyle, Medyasıyla - Patronuyla, içerden Paraleller - dışardan Küreseller top
yekun saldırıya geçmişlerdi.
Milli Güvenlik Kurulunda
aldıkları kararlarla milletimizin tüm kazanımları ellerinden alınmış,
Bu milleti bu
milletin evlatları idare etsin diyenlerin Partileri kapatılmış, siyasetten uzaklaştırılmış,
Dindarlar
Siyasetten, Bürokrasiden, İş dünyasından, Medyadan bertaraf edilmişti.
O günlerde hafızalarımıza
kazınan Refah Partisinin kapatılması,
Genel Başkanı Merhum
Erbakan’ın 5 yıl siyasi yasaklı olması,
MGV’nin yurtlarının
kapatılması, varlıklarına el konulması,
Başörtüsüyle
seçilmiş Millet Vekilinin, Milletin Meclisinden kovulması içimizi acıtmış,
yüreklerimizi dilhun etmişti.
28 Şubat’ta Milli
Güvenlik Kurulunda alınan kararlarla,
Milli Siyaset belgesi olarak bilinen Kırmızı Kitabın içerisine ‘İslam=İrtica, Müslüman=Mürteci’ olarak
girmişti.
Yapılan darbenin,
Anayasa ve Yasalara aykırı olduğunu, anti
demokratik bir zulüm olduğunu yazan - çizen
ve haykıran medya mensubu, yazar ve çizerler ‘andıç’larla bertaraf edilmişti.
O karanlık günlerde
milletimizin büyük çoğunluğuna bu baskılar yapılırken, büyük bir kuşatmayla
insanların ocakları söndürülürken, o günlerde Cemaatın Hocasına - Şakirtine,
Okuluna - Üniversitesine, Dershanesine -
Yurduna dokunulmamıştı.
Hatta “Ecevit’e Allah’tan
şefaat yetkisi” istenmesiyle,
“Beceremediniz,
Bırakın!” manşetlerinden sonra dindar ve mütedeyyinlerden boşaltılan tüm saha
Paralel medyanın yazar ve çizerlerine, bürokrat ve işadamlarına tahsis
edilmesiyle bugünkü Paralel İhanet Çetesi o günlerde resmen kurulmuştu.
1000 yıl sürecek
dedikleri o karanlık süreç 12 Eylül 2010’da
milletimizin iradesiyle tüm kurumlarıyla tasfiye edilince, bu topraklarda bu
milletin ayağa kalkmasını, doğrulup koşmasını durdurmak için tezgahlanan
Paralel İhanet Çetesi de ortaya çıkmış oldu…
1999 Mart’ından
itibaren Paralel İhanet Çetesi Pensilvanya merkezinden tayin edilen Ülke İmamı,
Bölge İmamı, İl İmamı, İlçe İmamı atayarak, hem kurumları, hem de sermaye ve iş
dünyasını ele geçirmek suretiyle istedikleri hedeflere ulaşabilmenin çabasında oldular.
Paralel Emniyeti
kurabilmek için çaldıkları sorularla kendi Paralel Polis gücünü oluşturdular,
Paralel Yargıyı
kurabilmek için çaldıkları sorularla kendi Hakim ve Savcılarını atadılar. Karşı
çıkanları uydurdukları naylon örgütlerle yargılayıp mahkum ettiler.
Kendilerinden
olmayan Siyasetçi - Bürokrat, İşadamı - İşçi, Medya ve Patronları, Yazar ve
Çizerlerini oluşturdukları kaset arşivleriyle önce susturmak, sonra da
şantajlarla kendi taraflarına çekmek suretiyle ihanetlerini örtebilmenin şerefsizliğini
yaşadılar.
Emniyet, Yargı,
Bakanlıklar ve STK’larda ellerine geçen imkanların tamamını, bu ülkeye ve bu
millete ihanet için kullandılar.
Devletin güvenliği
ve kurumları milletimizin iradesiyle,
Hükümetin başı
Başbakan’a,
Cumhurun başı
Cumhurbaşkanına emanet edilmiştir.
Bu emanete kimler
ihanet ettiyse bedelini de ödemelidir.
MGK toplantısı 28 Şubat’ta
milletimiz için ne kadar önemli ise, 30 Ekim 2014 MGK toplantısı da o denli
önemlidir.
O gün milletimizin,
inandığı değerlerle arasına duvarlar örüldüğü için önemliydi,
Bu gün de o duvarları
örenlerin tasfiye edileceği için önemlidir.
O gün Milli Güvenlik
Siyaset Belgesi olarak bilinen Kırmızı Kitabın başına "İslam'ı terör örgütü, Müslümanı
terörist" yazanları alkışlayanlar, “Asker Erbakan’dan daha demokrat” diye
manşet attıran hainler,
30 Ekim MGK’sında
Kırmızı Kitabın başına “Paralel İhanet Çetesi terör örgütü ve müntesipleri de terörist” olarak
yazılacak.
Çıldırıyorlar!
Paralel
Medyalarından 13 maddelik ültimatomlarla MGK’ya gündem belirleme telaşındalar.
İstiyorlar ki; yaptığımız
ihanetler yanımıza kalsın…
İstiyorlar ki;
7 Şubat operasyonunu
yapanlar,
Gezi saldırısında
Küresellerin tetikçiliğini yapanlar,
17-25 Aralık
operasyonlarıyla ülkenin seçilmiş Başbakanına diz çöktürmek isteyenler,
Ülkenin ve milletin
kozmik bilgilerini küresel merkezlere satanlar,
Mit tırlarını
durduranlar,
Bu topraklarda ve
Coğrafyamızda başlatılan Çözüm Sürecini durdurmak için her türlü alçaklığı
yapanlar,
Paralel
medyalarından sabah-akşam 24 saat sövenler,
Pensilvanya’dan Yahudiye
dua, Müslümana beddualar üfleyenler,
Çaldıkları sorularla
kurdukları Paralel Emniyet ve Paralel Yargı üzerinden ocakları söndürenler,
Oluşturdukları kaset
arşivleriyle siyaseti, bürokrasiyi, işdünyasını dizayn edenler yargılanmasın,
yaptıkları ihanetlerin bedeli ödenmesin istiyorlar…
Çatlasanız da,
patlasanız da her türlü şerefsizliği yapsanız da ihanetleriniz cezasız
kalmayacak ve inlerinize girilecek.
İşte 28 Şubat MGK’sında
alınan; “İslam Terör Örgütüdür, Müslüman Teröristtir…” kararı,
30 Ekim 2014 MGK’sında
Milli Güvenlik Siyaset Belgesine girecek olan, “Paralel İhanet Çetesi Terör Örgütüdür,
bu kadar ihanetten sonra hala müntesibi olanlar da Teröristtir…” kararıyla
değiştirilecektir…
Milletimizin
güvenliği ve Yeni Türkiye’nin tüm kurumlarıyla inşa edilmesi için, Kırmızı Kitapta
Paralel İhanet Çetesi Terör Örgütü, müntesipleri de Terörist olarak yerini
almalıdır ve tez elden tüm Paralel Hainlerin inlerine girilmelidir.
Çetenin inlerinin
anahtarı da Kırmızı Kitapta saklıdır…
28 Ekim 2014
mus@bhy