Translate

27 Haziran 2014 Cuma

Biat Edecek misiniz?

Başbakan Erdoğan'a karşı özellikle Paraleller ve Ulusalcılar 'diktatör' etiketi yapıştırmak için olmadık işler yaptılar,
Gezi'de ve 17-25 Aralık'ta, Paralellerin, Ulusalcıların ve Milliyetçilerin ortak düşmanı Tayyip beydi.
Kendilerinin istemedikleri 3.Havalimanı, 3.Köprü, Kanal İstanbul Projelerinin durdurulması için sokaklara indiler, yaktılar, yıktılar,
Dedikleri olmayınca, projeler durmayıp devam edince de 'diktatör' diyerek darbeye teşebbüs ettiler...

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Sayın Devlet Bahçeli'nin, çatıya aday arayışları başladığı günden, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun isminin ilan edildiği güne kadar,
İhsanoğlu ismini parti gruplarından,
Başkanlık Divanından,
Yetkili kurullarından,
Parti tabanlarından,
Dahada önemlisi milletten gizleyerek kapı kapı gezdiler,

Kendilerince Çatı adayı tariflerine uydurdukları İhsanoğlu'nu,
Parti guruplarına,
Yetkili kurullarına,
Tabanlarına dayattılar.

Aynı dayatmayı Tayyip bey yapsaydı, Partisinden, Milletvekillerinden, Yetkili kurullarından gizleyip, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu ilan etseydi Ak Parti tabanının biat edip oy vereceğine ihtimal vermiyorum.
'Diktatör' denilen Tayyip beyin adaylığı gizlenmedi,
Partinin her kurulunda, her teşkilat toplantısında, her STK toplantısında konuşuldu, tartışıldı.
Ak Partinin tüm kurulları, tüm milletvekilleri, tüm teşkilat mensupları Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adayı olduğunu biliyordu.

Sayın Bahçeli adayın konumunu belirledi 'çatı aday' olacak dedi,
Sayın Kılıçdaroğlu'da tarifini yaptı, 'herkesi kucaklayacak' dedi.
Partilileri tarafından 'Herkesi kucaklayacak 'Çatı aday' Kim?' diye soruldu.
Her iki Genel Başkanda 'ismini bizde bilmiyoruz...' dediler.
Sonunda partililer çatı adaylarının Ekmeleddin İhsanoğlu olduğunu bizlerle beraber Televizyonlardan öğrendiler.
Beyler öyle istediği için tabanları da çatı adaya oy verecekmiş!

Adına Demokrasi dediğiniz düzenlerde, önce tabana göre çatı aday bulunur sonra temele göre çatı kurulur.
Yani Demokrasilerde Çatı temele uydurulur, temel çatıya uydurulamaz.
Temel sağlam olmalı ki, çatı her türlü fırtınaya dayanabilsin.
Bi üfleme de yerle bir olacak çatı temeli de parçalar.
Binada, çatıda, temelde yerle bir olur.

Şimdi partilerin içerisinde ve tabanlarında fokur fokur kaynamalar var.
Partililere sormadan ilan edilen İhsanoğlu çatı adaylığının, çatırdaması an meselesi.
Henüz Sayın Genel Başkanlara 'diktatör' etiketi yapıştırılmadı ama,
Siz esas gümbürtüyü 10 Ağustos'tan sonra görün,
Sayın Genel Başkanların parti gurupları ve tabanları tarafından nasıl 'diktatör' ilan edileceklerine şahit olacağız.

'Kendisine biat etmeyenleri adam yerine koymuyor,
Kendisinden olmayan %50'yi ötekileştiriyor,
Kendisine biat etmeyeceğiz' diyerek Tayyip beyi kolayca 'diktatör' ilan edip saldıranların,
Parti tabanlarını geçtim,
Partilerin yetkili kurullarının,
Milletvekillerinin haberi olmadan Ekmeleddin İhsanoğlu'nu çatıya aday yapanlara da söyleyecek bi sözleri olmalı...

Hem Paraleller hem de Ulusalcılar!
Çatı aday belirlenmesinde esas 'diktatör'leri gördük,
10 Ağustos'ta da biat edenleri göreceğiz...
Hadi bakalım!...

27 Haziran 2014

mus@bhy

21 Haziran 2014 Cumartesi

ERDOĞAN GİTSİN ÖYLE Mİ?!




Yeniden Büyük Türkiye kurulacak, bu toprakların evlatları yeniden özgür ve bağımsız bir ömür sürecek korkusu  adamlarda ne yeme bıraktı ne içme...

Uykusuzlukları zirvede,

Kendilerini kaybettiler,

Çılgınlar gibi alkol ve şarap tüketiyorlar.

Yaptıkları planları bozuldukça, tezgahları dağıtıldıkça çıldırıyorlar.

Oyunları bozuldukça kuduz köpekler gibi kuduruyorlar...

Boğazın yalılarında yaşayan Türk ve Türkiye düşmanı patronlar,

Türk medyasındaki milli olmayan özellikle paralel unsurları üzerinden saldırıyorlar.

         Belki de 100 yılda ilk defa bu kadar çok yaklaştığımız galibiyete, yeniden belimizi doğrultmaya başladığımızı gördüklerinden dolayı ekonomik, enerji ve politik güçlerini birleştirip üzerimize çullanıyorlar.

Böyle bir şey 100 yılda ilk kez oluyor.

         Geçmişte hesapları bozulduğunda darbeyle, muhtırayla yada önümüze koydukları yeni operasyonlarla yollarına devam ediyorlardı.

İlke defa darbeyle, operasyonlarla götüremedikleri bir iktidara her koldan saldırıyorlar.

         2 yıldır içerde denedikleri Erdoğan'ı düşürme metod ve teknikleri işe yaramayınca,

         Dışardan meseleyi çözmek için 100 yıldır hiç gitmedikleri Musul'da tezgah açtılar.

         Türkiye'nin Halkbank üzerinden Ortadoğu petrol trafiğini yönetmesine izin vermezlerse, Erdoğan'ın geri adım atacağı hesabını yaptılar.

         Çok güvendikleri Şii Maliki, Barzani-Erdoğan antlaşmasını bozamayınca,

         Türkiye'nin bölgede ele geçirmek istediği gücü kırmak için Petraeus namındaki Türk düşmanı haydutu CIA'nın başındaki görevinden istifa ettirerek Ortadoğuya gönderdiler.

         Ortadoğuyu ve Irak'ı yeniden dizayn etme göreviyle gelen Petraeus, emrindeki IŞİD'i sahaya sürerek işe başladı.

Hatırlarsanız, operasyonun ilk adımı Musul konsolosluğu baskını ve 49 Türk Vatandaşının rehin alınmasıydı.

Bu operasyon planı Petraeus tarafından, eylem planı IŞİD tarafından yapıldı.

Yani IŞİD sünniler için sahaya sürülmedi,

         Obama'nın karşısında ki Cumhuriyetçi Neoconların bölgedeki hesapları için, daha da önemlisi bölgedeki Türk hakimiyetini kırmak için sahaya indirildi.

         Biz kendi gücümüzü bilmiyoruz.

         Bize saldıranlar bizim gücümüzü bizden daha iyi biliyorlar.

         Onun için Küresel çete yıllardır sadece IŞİD'le üzerimize gelmiyor.

         Kurdukları taşeron İslami(!) terör örgütleriyle saldırıyorlar.

         El-Kaide, IŞİD, Taliban, Şebab, Boko Haram, Hizbullah, Hizbut-Tahrir örgütlerinin kurucuları, sahaya sürenleri hep aynı küresel merkezlerdir.

İsimlerinin başına da 'İslami' yi yapıştırıyorlar ki, Türkiye'de de bu örgütlere taban bulabilsinler. Sonrada istedikleri cephede kullanabilsinler.

         Kurulan ve kurulmaya çalışılan bütün tezgahları görmek,

         Üzerimizde oynanan hain oyunları bozmak için bi araya gelmeye mecburuz.

         Bugün particilik yapılacak gün değil,

         Bugün şu ismi başa getirelim, şu adayı Cumhurbaşkanı yapalım meselesi değil.

 'Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin' düşüncesi bize ait olmayan, küresel merkezlerin önümüze koyduğu bi düşünce. Bu mantıkla sandık başına gidersek millet olarak kaybedenlerden oluruz.

         Erdoğan'ın kaybetmesini, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun kazanmasını arzu edenlerin hesabı, Türkiye'nin Ortadoğuda kazandıklarını kaybetmesini isteyenlerin hesabıyla aynıdır.

         Ekmeleddin bey seçilirse Ortadoğu normale döner propagandasını yapanlar bilirler ki,

         Bugün Erdoğan'da Ortadoğu petrollerinde Türkiye'nin hesabından vazgeçsin, Ortadoğu normalleşir.

         Mesele kazandıklarınızdan geri adım atıp vazgeçmek değil,

         Asıl mesele 100 yıl bu topraklarda kaybettiklerinizi yeniden kazanabilmenin adımlarını atabilmektir.

İşte Erdoğan'ın 12 yıldır verdiği mücadele, kaybettiklerimizi yeniden kazanma mücadelesidir.

         Neden erkekçe çıkıp, Ekmeleddin bey seçildiği andan itibaren Ortadoğu petrollerinden, Çözüm Sürecinden vazgeçecek, Küresellerin bu topraklardaki sömürülerini devam ettirecek diyemiyorlarda, 'Erdoğan bölgeyi geriyor, bedeli ağır olacak' propagandası yapıyorlar.

         Boğazın yalılarındaki Türk düşmanı patronları,

Gayri milli kartel ve paralel medyayı dinlemeyin.

         100 yıl bu toprakları babalarının çiftliği gibi kullananların,

         100 yıldır bu toprakların evlatlarının ensesinde keyif süren Baronların hesabının bozulacağı büyük gün 10 Ağustos'tur.

         Bu oyunu kaybedersek, millet olarak çok şey kaybettiğimizi, kaybettiklerimizi gördükten sonra anlayacağız.

         Milletimiz oynanan büyük oyunun farkında,

Bunu içerde gördüğümüz gibi, dün Viyana'da, bugün Lyon'da da gördük elhamdülillah.

         Ne kadar güçlü gelirlerse gelsinler,

         Hangi taraftan saldırırlarsa saldırsınlar,

         Boğazdan Yalılardan da gelseler,

         Paralelleriyle çullansalar da üzerimize, 100 yıllık bu büyük plan bozulacak, tezgahlar dağıtılacak,

         Bu Coğrafya yeniden selamet yurdu, barış yurdu ve kardeşlik yurdu olacak.

         Ve Küresel haydutların yalılarında yaptıkları 100 yıllık hesapları, 10 Ağustos'a uymayacaktır.

         Bakacağız o zaman Zalimlerin zulmüne destek çıkanları,

Bu milletin kaynaklarını kasalarına dolduranları,

Bu topraklarda 100 yıldır at koşturanları...

Erdoğan gitsin yerine Ekmeleddin gelsin öyle mi?



21 Haziran 2014

mus@bhy

10 Haziran 2014 Salı

DURDURAMAYACAKSINIZ!

Bugün yeniden bi daha anladık ki;
35 yıl bu toprakların Güneydoğusuna konuşlandırılan PKK terör örgütünün bekçiliğiyle bu toprakların kaynaklarını sömürenler,
Türk ile Kürdü birbirleriyle kavga ettirenler,
Türkün anasını da,
Kürdün anasını da ağlatanlar,
Yıllarca kan ve göz yaşı dökenler,
Bölgede barış ve kardeşliği engellemenin,
Yeniden anaları ağlatmanın çabasında oldular.
Yıllarca üzerimizdeki tezgahı anlamayalım diyerek bizlere sınır ötesi operasyonlar yaptıranlar, boş dağları bombalattıranların oyununa geldik.
Asıl kurulan tezgahı göremedik yıllarca.
Kuklacıyı değil kuklayı vurursak sonuç alacağımız gafletine düştük.
Silahla netice alacağımızı zannettik.
Yanıldık!
Çok canımız yandı,
Gözyaşlarımız sel oldu.
Ağır bedeller ödedik...
O yıllarda aklımızı devreye sokup, Türk ve Kürdün aklını birleştirip, Kuklacıyı yok etmemiz gerektiğini düşünemedik.
'Bölünürüz' korkusuyla, kurulan her tezgahın, oynanan her oyunun ortasında bulduk kendimizi...
1,5 yıl evvel başlatılan Çözüm süreciyle aklımızı kullanıp kuklacıyı vuracaktık.
Ama ne çare ki dışardan oluşturdukları kirli ittifaklarla, içerden kurdukları koalisyonlarla Çözüm Sürecini durdurabilmenin çarelerini aradılar.
Oslo görüşmelerini sızdırmakla işe başladılar,
7 Şubat Mit operasyonuyla devam ettiler,
Vazgeçmediler,
PKK, Ulusalcılar, Paralelciler, Sağcılar, Solcular, Gezi ile koalisyonlarını kurup, bir ellerinde Türk Bayrağı, öteki ellerinde Apo posterleriyle sahaya indiler ama Çözüm Sürecini durduramadılar.
Gazetelerinden manşetlerle,
Sosyal medyadan trolleriyle ateş ettiler ne çare ki 30 Mart'ta da sonuca ulaşamadılar.
Gezi'de bir eline Türk Bayrağı, öteki eline Apo posteri verdikleri kendi çocuklarından birisini göndere asılı bayrağı indirmek için direğe çıkardılar.
Bir taşla, kuş katliamı yapacaklardı.
Hem Erdoğan'dan hem Çözüm Sürecinden kurtulacaklardı,
Hem de çok istedikleri Kuzey Irak petrollerine kavuşmuş olacaklardı.
Amaçları elbette Çözüm Süreci ve mimarı Recep Tayyip Erdoğan'dı.
Erdoğan gitmediği sürece Çözüm Sürecinin devam edeceğini biliyorlardı.
Onlara göre, sadece Başbakanlıktan değil, siyasetten de gitmeliydi Erdoğan ve Çözüm Süreci de derhal bitmeliydi.
İstenen olmadı.
O çocuk Askeri birliğin duvarından, tel örgüsünden atlayıp direğe tırmanıncaya kadar, hatta Bayrağı indirinceye kadar görmeyenler Çözüm Sürecinin devamını sağladılar belki ama, o çocuğun direğe çıkışını engellemeyenler bedelini de ödemeliler.
Millet olarak biz çok bedel ödedik, şimdi bedel ödeme sırası içerdeki ve dışarıdaki provokatörlerde.
Uyandık ve ayağa kalkıyoruz!
100 yıl diz çöktükten sonra ayağındaki prangalarından kurtulup doğrulup ayağa kalkan bu millet, bu toprakları yeniden selamet yurdu yapacak, kadim medeniyetimizi yeniden ihya ve inşa edecektir.
Küresel Para Baronları,
Silah Baronları,
Uyuşturucu Baronları,
Enerji Baronları,
Kan Baronları istemese de, yeryüzünün mazlum ve masumlarının yüzü yeniden gülecek,
Türküyle-Kürdüyle, Alevi-Sünnisiyle bu şerefli millet, küresel zalimlere yenilmeyecektir.
Kendi küresel menfaatleri adına sokakları yangın yerine çevirenler,
Bölgenin kaynaklarına ulaşmak için,
Kuzey Irak petrolleri için yerli işbirlikçileriyle beraber Çözüm Sürecinin sabote edilmesi için her haltı yiyenler,
1,5 yıldır Anadolunun köylerine Şehit Cenazeleri gelmedikçe,
Bölgede göz yaşı dökülmedikçe kudursanızda.
Türk ve Kürt kardeş olacak, kuklayı değil kuklacıyı muhakkak vuracaktır.
Provokasyonlarınızdan ve tezgahlarınızdan vazgeçmeseniz de,
Asla durduramayacaksınız!

Ve bu yaptıklarınızı da Türk ve Kürt asla unutmayacaktır!

10 Haziran 2014

mus@bhy

7 Haziran 2014 Cumartesi

SANCI BÜYÜK, DOĞUM YAKINDIR!..


8-10 yıl evveline kadar bu ülkenin büyük çoğunluğu göbeğini kaşıyarak gecekondusun da yaşamış, bidon kafalı olduğu için siyasetten, ekonomiden anlayamamış,
Küresellerin bu topraklardaki 100 yıllık planlarına itiraz edememiş, kendi kaynakları sömürülmüş, kasaları boşaltılmış, sindirilmiş, canı yanmış, Türk-Kürt birbirine düşman edilmiş,
İlerici dedikleri ‘Beyaz Türkler’ küresellere göbekten bağlanmış,
Gerici dedikleri Anadolu insanı adam yerine konulmamış bir millettik…
Bugün gecekondunun yerine modern siteler, devasa plazalar yükselmiş,
Dün gecekondu sahibi göbeğini kaşıyan fakirler, bugün zengin olmuş,
12 yıl sonra bugün artık İstanbul’un Boğaz’ında, dünün gecekondusunda göbeğini kaşıyanlar Beyaz Türklere yan komşu olmuş,
Bu toprakların kaynakları, bu ülke evlatlarının cebine girmiş, sömürü durmuş…
Fakirler zenginleşmiş,
Ülke büyümüş, İhracaat rekorlar kırmış, Faizler düşmüş, Enflasyon tek haneli rakamlara inmiş,
Türk-Kürt barışmış, İmzalanan enerji antlaşmalarıyla, bölgenin kaynakları bölgenin kasalarında kalmış,
Ülkeyi uçuracak Milli Projelerle ülke şaha kalkmış,
Ülkenin yolları duble, trenleri hızlı olmuş,
Taşralı dedikleri Anadolu insanı, dolmuştan-otobüsten inmiş Uçağa binmiş,
Marmarayla denizin altından geçmiş, 3.Köprüyle denizin üstünden giden bir millet olduk…
Tabi olarak, rakamlarla ülkenin büyümesi, ülke insanını hayat standartı yükselmesi küresellerin kaybetmesine vesileydi.
Yani bu ülkenin kasasına para aktıkça, küreseller kaybetti.
              Bugüne kadar kasalarına giren paranın, bugünden sonra akmayacak olması adamları delirtiyordu.
              Tayyip beyi düşman ilan etmeleri, diktatör ilan etmeleri, hırsız ilan etmeleri delirdiklerine en açık ispattır.
Operasyon üzerine operasyon yapmalarına sebepte kaybettikleri paranın miktarıdır.
              100 yıldır diz çöktürdükleri bir milleti yeniden kafalarını kaldırıp ayağa kaldırmamak adına Gezi’ye inenlerle,
               17-25 Aralık operasyonlarıyla Tayyip beyin koluna kelepçe takmak isteyenlerle,
               Montaj-dublaj tapelerle darbe teşebbüsünde bulunanlar aynı zihniyetin sahipleridir.
               Tayyip beye karşı duruş sergilemek adına saldırıya geçenlere, süreç içerisinde lojistik destek ve tebrikler hep küresellerden geldi.
                Deşifre olup, oyunlar ve planlar bozulduktan, bu topraklarda 100 yıllık tezgahlar dağıtıldıktan hemen sonra, İngiltere Başbakanı Cameron’un ‘İslami Ekonomik Forumun’da, sözlerine ‘Selamünaleyküm’ diyerek başlayarak Ortadoğu ve Türkiye’ye akacak bölge kaynaklarını kendi kasalarına akmasının hesabını yapmıştı.
                Cameron, ‘İslami Ekonomik Forumunda’ sözünü ettiği ‘Faizsiz Bono’ oyunuyla 1 trilyon dolar beklediğini deklare etmişti. Cameron’un selamına bölgenin evlatları ‘aleykümselam’ demeden hemen önce, bu topraklarda Halkbank ve Vakıfbank işbirliğiyle kurulan Ortak Kalkınma Bankası projesiyle Ortadoğunun 1 trilyon dolarının da adresi belirlenmiş olacaktı. İşte 17 Aralık’ta inen yumruk Cameron yumruğuydu ve direk olarak Ortak Kalkınma Bankası Projesinin tepesine indi.
Dışardan, içerdeki işbirlikçilerini tebrik edenlere bakarsanız esas kavganın şimdilik 1 trilyon dolar kavgası olduğunu görebilirsiniz.
              Operasyonlara kimler çok sevindiyse,
              Milli Projelere kimler karşı çıktıysa,
              Enerji ve gaz antlaşmalarına kimler karşı çıkıyorsa, Başbakan Erdoğan’ın indirilmesini ısrarla isteyenler de aynı çevrelerdi.
              100 yıldır Ortadoğu Coğrafyasında sömürdükleri trilyonlarca doları, bugünden sonra yedirmem diyen bir Türkiye’nin önlerine dikilmesi, küreselleri çılgına çeviriyordu.
              30 Mart onlar için yeni bir milattı.
              Her türlü rezilliği bu yeni milat için yaptılar.
              Şimdi yeni bir tarih, yeni bir yöntemle saldırıya geçtiler.
              1,5 yıl önce başlatılan ‘çözüm sürecini’ sabote etmenin çabasındalar…
              Kavga etmeyen Türk ve Kürdü sömürmek onlar için imkansızdır.
              35 yıl PKK’yı Güneydoğuya bekçi olarak konuçlandırarak sömürdüler Ortadoğuyu. Türk ve Kürdün barışması, küresellerin bölgede sömürüsünü durduran tek argümandır. Küresellerin tek korkusu Türk ve Kürdün kucaklaşmasıdır.
              30 Mart’a kadar attıkları her kurşun kendilerine dönünce, bu defa Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, 2500 Kürt gencinin PKK tarafından dağa kaçırılmasıyla, süreci sabote edip Tayyip beyi Cumhurbaşkanlığına giden yolda durdurmanın hesabını yapıyorlar.
              2 yıldır içeriden ve dışarıdan Tayyip beye sövenlerin, 20 gündür 2500 Kürt gencini dağa kaçıran PKK aleyhinde tek bi kelam etmemeleri,
              Gezi’de kendi provokasyonlarıyla öldürdükleri Berkin için manşetlerle, canlı yayınlarla Tayyip beyi ‘diktatör’ ilan edip, Abdullah Gül’ü göreve davet etmeleri bölgede PKK’ya yeniden misyon yüklemelerindendi.
              2 yıldır yapamadıklarını PKK’ya yaptırmaktı esas amaçları.
              Mit operasyonuyla yapamadıklarını,
              Gezi saldırısıyla yapamadıklarını,
              Dershane ayaklanmasıyla yapamadıklarını,
              17-25 Aralık’ta yapamadıklarını,
              Montaj-dublaj kasetlerle yapamadıklarını 30 Mart’ta gördüler.
              Çözüm sürecini sabote edip, PKK üzerinden Türk-Kürt kavgasını yeniden başlatabilirlerse hem Tayyip beyden kurtulmuş, hem de vazgeçemedikleri Ortadoğunun kaynaklarına, trilyon dolarlarına da kavuşmuş olacaklardı.
              Yine hesabını yapamadıkları, milletin Tayyip beye olan dua ve desteğiydi.
              Sürecin başında, ‘2.istiklal mücadelesi’ olarak adı konulan kavgada, milletimizin Tayyip beyi yalnız bırakacağını zannediyorlarsa büyük bir yanılgı içerisindeler. Tayyip beyin yol arkadaşları yollarını terk etseler de, Tayyip beyi yalnız bıraksalar da milletimiz Tayyip bey misali dimdik Başbakanının yanındadır.
              Bunu 30 Mart’ta gördük.
              Tayyip beyin yol arkadaşı olduklarını iddia eden, Partisinden Milletvekili, Belediye Başkanı seçilen, ama sürecin başından itibaren kavgayı tribünden seyreden ya da masa altından izleyenlere karşılık, milletimizin küresel planlara ve paralel kirli ittifaklara olan öfkesini 30 Mart’ta sandıklara doldurması, Küresellerin ve paralellerin Tayyip beyin yol arkadaşlarını korkuttuklarının ama milletimizi korkutamadıklarının en net ispatıdır.
Milletimiz 30 Mart’ta büyük bir oyunu bozmuş ve büyük bir tezgahı dağıtmıştır. Böylece bu topraklarda küresellerin 100 yıllık planları bozulmuş ve tezgahları da dağıtılmış oldu.
Yeniden bu topraklarda 100 yıllık planlar yapılıyor. Bu 100 yıllık yeni planda bölgenin kaynakları, bölgenin evlatlarının kasalarında kalacak. Operasyon üzerine operasyonlar  yapsalar da, içimizden seçtikleri paralellerle kirli ittifaklar kursalar da, PKK’yı yeniden durdurucu güç olarak önümüze koysalar da, ‘Selamünaleyküm’ diyerek bölgenin kaynaklarını sömüremeyecekler.
              Bundan böyle 100 yıllık yeni planda küresellerin verdiği selama, bu topraklarda ‘Aleykümselam’ diyen olmayacak.
              Bor'un pazarı geçeli 12 yıl oldu.
              Dünya para imparatorları Rothschild’ler ve Rockefeller’in tetikçileri Cameron’lar, Merkel’ler, The Times’ler, Der Spiegel’ler, CNN İNT’ler, BBC’ler istemese de,
              Yerli Baronlar ve işbirlikçilerinin kurdukları kirli ittifaklara inat,
              2023’e geldiğimizde bu topraklarda 100 yıl sonra yeniden ‘Büyük Türkiye İmparatorluğu’ kurulmuş olacaktır.
              Zira, son dört yıldır bu toprakların evlatlarının çektiği sancının adı ‘Yeniden Büyük Türkiye’ sancısıdır.

              Sancı büyük, doğum yakındır vesselam…


07 Haziran 2014


 mus@bhy