Zamanın her
döneminde kafirler, zalimler, tağutlar, belamlar ve Firavunlar ittifak edip iman
ehli Müslümanlara saldırdılar, zulmettiler, ekonomik ve teknolojik güçlerini
birleştirip Müslümanlar üzerine ölüm yağdırdılar. İslamın ve müslümanın düşmanı
kafirler her dönemde, her zamanda mü’minlere saldırdılar ama kafirlere karşı
hep Allah’ın yolunda yürüyen sadıklar galip geldi. Elleriyle – dilleriyle,
toplarıyla – tüfekleriyle, tanklarıyla – füzeleriyle, her zeminde ve her zamanda
müslümanın üzerine öfke kustular, ölüm kustular. Asırlardır Allah’ın nurunu
söndürmek için her yolu denediler ama tüm gayretleri boşa çıktı, tüm planları
başlarına geçti, Allah’ın nurunu söndüremediler ve Allah’ın nurunu engelleyemediler.
İnsanlık, ümmet için yeryüzünde tüm kapıların kapandığı anda, bütün yolların
kapandığı zamanda, Allah’ın nusretiyle açılan kapıları görebilmek, bu açılan
kapılardan geçebilmek çabasıyla ellerini ve gönüllerini ilahi dergaha açanların
selamete çıkışlarına şahit olmuştur.
Allah’ın elçileri
Peygamberleri, en büyük acılara, en zor sıkıntılara, en acı ızdıraplara muhatap oldular ama yaşadıkları
çaresizlik karşısında asla beddua etmediler. Ah ettiler, inlediler ama asla
hallerinden şikayet etmediler. Belki daraldıkları zamanlar oldu, insani olarak
güç yetiremeyecekleri anlar oldu, öylesi anlarda ellerini kaldırdılar Cenab-ı
Hakk’a hallerini arzettiler, ancak takatlerinin neticesinde belki bedduaya
başvurdular. Sonrasında Allah’ın yardımı ve rahmeti mutlak manada tecceli etmiş
ve Peygamberlerin sıkıntılarına sebep olanlar helak olup yeryüzünden Cehenneme
gitmiştir.
Peygamberlerin
böylesi halleri vardır. Belaya, sıkıntıya muhatap olduğu haller olmuştur. Peygamberlerin
kendi zamanlarındaki zalimler, kendi putlarına her hangi bir şey söylenmediği
halde, kendi uydurdukları ilahlarına bir şey yapılmadığı halde, sokakları
sararlar ve terör estirirler, mü’minlere işkence ve eziyetlerle Allah’ın yolundan
döndürmeye uğraştılar.
Peygamberimiz s.a.v,
Ebu Cehil’i Allah’ın dinine davet ediyor, Allah’ın yolu selamet yoludur diyor.
Ebu Cehil bu davet karşısında Allah’a giden yolları kapatıyor, ‘Allah’ demeyi
yasaklıyordu. Ebu Cehil zamanında, ‘Muhammed s.a.v Allah’ın Peygamberidir’ diye
iman edenler sokaklarda özgür değillerdi. Allah’a iman edemiyorlar, secde
edemiyorlar, rüku edemiyorlardı. Allah’a kulluk etmek yasaklanmıştı. Ebu Cehil;
‘Bizim ilahlarımıza secde edeceksiniz (haşa)’ diyordu. Bu çaresizlik sonunda
Efendimiz s.a.v, Allah’tan aldığı emirle; ‘sadece evlerinizde Allah’a kulluk edin,
evlerinizde secde edin, evleriniz de ibadetlerinizi yapın’ demek suretiyle
mü’minler için çıkış yolları aramaktaydı. Efendimiz için tüm kapılar kapanmış,
sadece Erkam’ın evinin kapısı açılmış ve Dar’ul Erkam’a çekilmişti. Peygamberimiz
s.a.v Efendimiz, Müslümanların sayısı 40 kişi oluncaya kadar sahabesini alıp evlerine çekildi. Yani kafir
Ebu Cehil Allah’a imanı yasakladığında, İslam ümmeti ellerine molotofları alıp
sokakları yakmadı, kaldırımları söküp kafirlere saldırmadılar. İmani bir
terbiyeyle, İslami bir duruşla Erkam’ın evine çekildiler. İşte bu hamle,
Müslümanla Kafiri birbirinden ayıran en büyük farktır. Mü’minle Kafir, gece ile
gündüz kadar birbirinden ayrıdır. Peygamberimiz s.a.v Efendimizin terbiye
ettiği bir nesil evlerinde ümmeti selamete çıkaracak projelerle meşguldü. Sokaklar
Efendimiz ve ümmetine yasak edilince, Musa as’ın lisanıyla: ‘Ya Rabbî!
Takatimiz bitti artık, gücümüz tükendi dayanamıyoruz. Biz onların ilahlarına,
putlarına, eğlencelerine, kadınlarına ve kızlarına karışmazken, onlar bizim
secdelerimizi esir ettiler, rükumuzu esir ettiler, ibadetlerimizi yasak
ettiler. Ya Rabbî! Mallarını ve saltanatlarını onların başlarına geçir ve
onların yüreklerine darlık ver.’ diyerek evlerine çekilip duaya duran o
mazlumların duasını Allah cc kabul etti ve küfür ehli helak oldu gitti.
O kafirlerin gücü
vardı, imkanları da vardı ama insanlığın
Allah’a dönüşünü, Kur’an-a yönelişini engelleyemediler. Allah’ın nurunu
söndüremediler, söndüremeyecekler. Peygamberimiz s.a.v Efendimizin yürüyüşünü
durduramayanlar, bu gün de istediklerine ulaşamayacaktır.
Musa as’a karşı
galip gelemeyen Firavunlar,
İbrahim as’a karşı
galip gelemeyen Nemrutlar,
Muhammed s.a.v
Efendimiz’e karşı galip gelemeyen Ebu Cehiller misali,
İhvan’a karşı
Sisi’lerde asla galip gelemeyecek,
Ve Firavun Esed,
döktüğü Müslüman kanın da boğulacaktır.
Firavun misali,
Nemrut misali, Ebu Cehil misali, bu gün ki kafirler de uzun menzilli
füzeleriyle, yeryüzünün tüm kan içici vampirleri güçlerini birleştirip
Müslümanlar üzerine, Rabiatül Adeviyye’de, Gazze’de, Arakan’da, Suriye’de, Doğu
Türkistan’da ölüm yağdırıyorlar. Tüm güçleri ile saldırıyorlar ama Adeviyye’de,
Allah’ın rahmetinin tecellisi olarak İhvan’ın yazdığı destan Firavunları
kudurtuyor. Mursi’nin kapısını
kapattıklarını zannedenler, İhvan için açılan kapıları kapatamadılar.
İhvanın Esma’sı; ‘Ya Mısır Allah’ın
hükümlerinin yaşandığı bir Cennete dönecek, ya da; Ya Rabbî kapılarını aç biz
Cennete geliyoruz’ diyerek şehadete koştu. Esma, Sümeyye misali ‘Ehad! Ehad!’
diyerek koşarak gitti Cennete. Mısır’dan, Adeviye meydanından binlerce Esma,
binlerce Ahmet’in Cennete koşması, Adeviyye'deki bu diriliş ve direniş Firavunların yok oluşlarının yaklaştığının
habercisidir…
Esma’yı yetiştiren
ve; ‘Allah'tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim. Ve şehadetin,
bizim haklı olduğumuzu ve düşmanımızın da batılın ta kendisi olduğu inancımızı
pekiştirdi.’ diyen Baba Muhammed el-Biltaci’ye selam olsun, Mursi’ye selam
olsun, Bedii’ye selam olsun…
İbrahim as’a, Musa
as’a, Yusuf as’a, Muhammed s.a.v Efendimize el veren Allah cc, muhakkak
Arakan’da İbrahim’lere, Şam’da Yusuf’lara, Mısır’da Musa’lara da el verecektir.
Yeryüzünde toprağın
altındaki karıncayı gören, onu rızıklandıran Allah cc;
Mısır’ı - Adeviye’yi
görmez mi?
Şam’ı - Humusu
görmez mi?
Filistin’i - Gazze’yi
görmez mi?
Arakan’ı görmez mi?
Firavunu helak eden
Allah, Sisi’yi de helak etmez mi?
Allah'ın kudreti tecelli edecek ve Ebu Leheb’in
ellerini kuruttuğu gibi, Esma’ya kurşun sıkan eli de kurutacaktır.
Allah’ım!
Gökyüzünün sahibi
Sensin,
Yeryüzünün sahibi
Sensin,
Kainatın sahibi
Sensin,
Mü’min, Müslüman,
Mazlum ve masumların Rabbı Sen’sin…
Mısır’da Firavun
Sisi’ye,
Suriye’de Firavun
torunu Esed’e,
Yeryüzündeki tüm
belam ve tağutların üzerine, Kahhar ismi şerifin hürmetine, kudretinle ve
intikamınla tecelli eyle Ya Rab!
Mü’minler,
zalimlerin putlarından, sahte ilahlarından, sokaklarından, ahlaksızlıklarından,
meyhanelerinden, plajlarından ve eğlencelerinden, her türlü edepsiz ve
arsızlıklarından rahatsız olmadıkları halde,
O zalimler;
‘Ezandan’ rahatsız
olurlar,
Camiden rahatsız
olurlar,
Camiye giren
müslümandan rahatsız olurlar.
Mü’minlerin
namazlarından, ibadetlerinden, siyasetlerinden, örtülerinden, giyimlerinden ve
kıyafetlerinden tarih boyunca hep rahatsız olmuşlardır.
Tarih boyunca hep
böyle olmuştur...
Musa’lardan hep
Firavunlar rahatsız olmuş,
İbrahim'lerden
Nemrutlar rahatsız olmuş,
Muhammed s.a.v’den
Ebu Cehiller rahatsız olmuştur.
Rahatsızlıkları kıyamete dek devam etse de, Allah'ın nurunu söndüremediler, söndüremeyecekler...
Zira, Allah'ın vaadi var;
Bismillah... "Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır." Saff - 8
Zira, Allah'ın vaadi var;
Bismillah... "Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır." Saff - 8