Translate

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Paralel İhanet Ortaklığı



2010 referandumundan sonra Küreseller ve Paraleller, Başbakan Erdoğan’ı indirmek için yemin ettiler. Başbakana uzanmak, kollarına kelepçe takabilmek için Paralel Emniyet ve Paralel Yargıyı harekete geçirdiler.
7 Şubat 2012’de Hakan Fidan’a yönelik operasyonun,
Gezi saldırısının,
17-25 Aralık operasyonlarının nihai hedefi Başbakana uzanmaktı.
Düşüreceklerdi Silivri’de yargılayacaklardı.
Sayın Başbakan dünyanın en sinsi ve hain örgütlerinden biri olan Paralel çeteyi fark ettiği andan itibaren dimdik durdu, eğilmedi, kasetlerine, montajlarına boyun eğmedi, 1,5 yıldır her platformda ‘İnlerine gireceğiz’ müjdesini verdi, Paralel yapıyla mücadelede 1 milim geri adım atmadı.
 7 Şubat, Gezi Saldırısı ve 17-25 Aralık operasyonlarıyla deşifre olan Paralel çetenin geçmişlerini bildiğimizi, Küresellerle olan ilişkilerini, geçmişteki darbelerde aldıkları pozisyonları, özellikle 28 Şubat’ta Merhum Erbakan’ı Başbakanlıktan indirmek, Refah-Yol Hükümetini yıkmak  için üstlendikleri misyonu her platformda yazdık, bu topraklara ve bu toprakların evlatlarına ettikleri ihaneti haykırdık. Ama itilen-kakılan, ötelenen-örselenen, adam yerine konmayan hep biz ve bizim insanımız oldu yıllarca.
Çok küfürler işittik, ne anamız kaldı ne de bacımız.
Hakaretlere muhatap olduk.
Dostlarla, akrabalarla, arkadaşlarımızla ilişkilerimizi dondurduk.
Sinirlendik, sağlımızı kaybetmeyi bile umursamadık.
Seçim dönemlerinde özellikle 30 Mart öncesi aylarca sabahlara kadar ayakta kaldık.
Bu ümmetin davası için, bu milletin davası için evimize, ocağımıza uğramaz olduk aylarca…
İlk defa bu kadar deşifre oldular, ihanetlerinin boyutu ilk defa bu kadar ortaya çıkarıldı.
Üzüntümüz o dur ki; bu süreçte, hâlâ bugünkü kavgayı Recep Tayyip Erdoğan ile Fetullah Gülen arasında geçen iktidar kavgası gibi görenler var. Gerçekte bu kavga bugünün kavgası değil, bu kavga kıyamete dek sürecek Hak ile Batıl kavgasıdır. Kavganın bi tarafında Milletin dua ve desteğini arkasına almış tek başına Sayın Başbakan, karşı tarafında küresel ve paralel çete vardır.
Ak Partiden seçilmiş Belediye Başkanları, Milletvekilleri, Ak Partinin il ve ilçe yöneticileri kavgayı ya tribünden seyrediyorlar, ya da masa altından izlemekle meşguller.
30 Mart seçimlerinde verilen oyları kendilerine verilmiş sayan Belediye Başkanları bilmeli ki; verilen oylar, Başkanların projelerine, yapacakları kaldırımlara, açacakları yollar için verilmiş oylar değildir. Ülke yeniden küresellerin eline geçtikten sonra Belediye Başkanının yapacağı kaldırımın ve yolun millet nezdinde hiçbir kıymeti yoktur.
30 Mart’ta Ak Partili Belediye Başkanlarına verilen her bir oy, Paralel çetenin ‘inlerine girilmesi’ için verilmiş oylardır.
Ak Partiye verilen %45,5 oy,  küresel ve paralellerin bu topraklarda hayata geçirmek istedikleri planları ve tezgahları başlarına geçmesi için verilmiş oylardır.
Milletimiz ve Başbakan aynı yol da, aynı ideal üzere yürürken, 30 Mart seçimlerinin hemen ardından seçilmiş Belediye Başkanlarından küresel ve paralel hainlere karşı, Başbakan misali bir duruş beklerken millet olarak hayal kırıklığına uğradığımızı ifade etmek isterim.
Paralel çetenin seçim öncesi buldukları her cepheden Başbakan  ve ailesi özelinden Devletin kurumlarına yapılan  saldırıları, Başbakanla yol arkadaşlığında bulunduklarını iddia eden Milletvekili, Belediye Başkanı, İl ve İlçe Başkanları süreci sessizce izlemeleri milletimizin gözünden kaçmamıştır. Ülkemiz ve Coğrafyamız üzerinde 100 yıldır tezgah kuranların tezgahları Başbakanın duruşuyla dağıtılmışken, Başbakanın kararlı duruşu milletimizin dilinde dua olup, 30 Mart seçimlerinde yeryüzünde ki küresel Baronlara ve ülkemizde Paralellere inat milletimizin %45,5 dua ve destekleriyle bertaraf edilmişken, aynı duruşu, aynı kararlı adımları Sayın Milletvekillerinden, Sayın Belediye Başkanlarından da atılmasını beklemek bu şerefli milletin hakkı olduğuna inananlardanım.
Özellikle 30 Mart seçimlerinin hemen ertesinde, Ak Partili Belediyelerde Paralellerle ilgili net adımlar atılmaması, Paralel bürokratların mevcut pozisyonlarını koruyarak  yeni görevlere gelebilecek olmaları ihtimalinden dolayı yaşadığımız hayal kırıklığının tarifini yapamasak ta, Başbakan ve ailesine karşı tezgahlanmış montaj-dublaj kaset operasyonlarıyla seçilmiş Hükümete karşı 17-25 Aralık darbe girişiminde sessiz kalarak Başbakanı yalnız bırakanların, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle girilecek yeni dönemde inşa edilecek Yeniden Büyük Türkiye’de kendilerine yer bulacaklarını sanmıyorum.
Milletimiz dışarıdan Küresellere ve içeriden Paralellere olan öfkesini 30 Mart’ta net bir şekilde sandıklara %45,5 oy oranıyla sandıklara doldurduğu gibi, 10 Ağustos’ta da %60 olarak dolduracaktır.  
Bugün tribünden yada masa altından süreci izleyenlerin yanlarına da, sessiz kaldıkları için ihanete ortak oldukları kalacak.

09 Temmuz 2014
mus@bhy


Hiç yorum yok: