Kasete, şantaja boyun eğip, diz çökersen olacağı da
buydu Haşim Bey!...
Geçmişte Cemaatla selamlaşmayan sağdan-soldan ne kadar
muhalif siyasetçi, etkili yazar-çizer varsa tamamıyla bugün Cemaat Medyasında
kol kola girip Tayyip Bey'e beraberce sövmelerine sebep de yine Cemaatın
arşivlerindeki kasetlerindenmiş meğer.
Cemaat,
her makamda, her mekanda boş durmamış tüm mesailerini kaset arşivlemeye
kullanmışlar...
30 Mart öncesinde yapılan operasyonlarda Ak Parti'den
40 Milletvekilinin partilerinden ayrılacağını, yeni bir parti kurularak Ak
Partinin hükümetten indirileceğini,
Tayyip
Beyin ülkeden kaçacağını iddia edenler arşivlerindeki kasetlerinden güç alarak
bu iddiada bulundukları da netleşmiş oldu.
Ancak servis ettikleri kasetlerle ne Ak Parti'den 40
Milletvekili koparabildiler, ne hükümeti düşürebildiler ve ne de Tayyip Bey'i
kaçırabildiler.
Sadece
Ak Parti içerisindeki 'tuzluklarının' önlerine koydukları kasetlerle istifa
ettirdiler, istifadan sonra da sövdürdüler...
İdris Naim Şahin'in Ak Parti'den istifasında,
istifadan sonra 40 yıllık arkadaşı Tayyip Bey aleyhinde hakarete varan
konuşmalarında kaset birinci derecede etkili olmuştur.
Milletvekillerinden umduklarını alamayanlar,
yazılı-görsel ve internet medyasında etkili kişileri kasetleri de önlerine
konularak Ak Parti aleyhinde yazdırmaya, konuşturmaya mecbur ettiler.
Geçmiş doğrularından insanları vazgeçirmek zordur.
Ancak kaset ve şantajla insanlar geçmiş doğrularını
bugün yalanlayabilir.
Muhalefet Partileri CHP ve MHP 2011 seçimlerinde,
seçim beyannamelerine koydukları 'Dershaneleri kapatacağız' fikrinden bugün
vazgeçirmek kolay mıdır sizce?
2011 seçimlerinde 'Dershaneleri kapatacağız' vaadinde
bulunan CHP'nin, 2014 yılında Ak Parti tarafından yasalaştırılan 'Dershanelerin
kapatılması' yasasının iptali için aynı CHP'nin Anayasa Mahkemesine başvuruda
bulunması neyle izah edilebilir?
CHP'nin 'dershanleri kapatacağız' fikrinden vazgeçip
'dershaneleri kapattırmayız' fikrine getirmek ancak kaset şantajıyla mümkündür.
En son Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın da
bugün söylediklerini de kendi iradesiyle söylenmiş sözler olarak görmek mümkün
değildir.
Zira ya dün söyledikleri yanlış, ya da bugün
söyledikleri yanlış...
Dün söyledikleri yanlış olsaydı, o yanlışlarla bugün
bulunduğu makamlara yükselmesi imkansızdı. Dün ki doğrularından vazgeçip, bugün
kendisine bir güç vehmederek, seçilmişlere kafa tutması da ancak kasetle
mümkündür.
Dün Yekta Güngör Özden gibi, Vural Savaş gibi, Sabih
Kanadoğlu gibi, Ahmet Necdet Sezer gibi düşünmeyen Haşim Kılıç'ı, bugün Onlar
gibi düşündürmek ancak Haşim Kılıç'ın DNA'sını değiştirmekle mümkündür. Günümüz
de DNA'larda ancak kaset şantajıyla gerçekleşen bir operasyonla değişebilir...
Bugün konuşan Haşim Kılıç'ı dinlerken hiç bela okumak
geçmedi içimden.
Sadece dediğim; Haşim bey yeterince belasını bulmuş,
Dün doğrularına inanmadığı insanlarla bugün aynı
şeyleri düşünmek,
Bi insanın omurgasında oluşan yamukluk, o insana bela
olmaya yeter.
Haşim Kılıç'taki eksen kaymasına vesile, Cemaat'ın
arşivindeki kasetlerdir.
Sırtındaki bu kaset kamburundan kurtulmanın tek çaresi
de Başbakan misali bi duruşla mümkündür; 'Fazla laga luga yapmayın, eteğinizde
neyiniz varsa dökün... Hodri meydan!' R T Erdoğan
Çekseydin bi hodri meydan, bir kaset uğruna da diz
çökmezdin Haşim bey!
26 Nisan 2014
mus@bhy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder