Translate

26 Nisan 2014 Cumartesi

Bir Kaset Uğruna!

Kasete, şantaja boyun eğip, diz çökersen olacağı da buydu Haşim Bey!...
Geçmişte Cemaatla selamlaşmayan sağdan-soldan ne kadar muhalif siyasetçi, etkili yazar-çizer varsa tamamıyla bugün Cemaat Medyasında kol kola girip Tayyip Bey'e beraberce sövmelerine sebep de yine Cemaatın arşivlerindeki kasetlerindenmiş meğer.
Cemaat, her makamda, her mekanda boş durmamış tüm mesailerini kaset arşivlemeye kullanmışlar...
30 Mart öncesinde yapılan operasyonlarda Ak Parti'den 40 Milletvekilinin partilerinden ayrılacağını, yeni bir parti kurularak Ak Partinin hükümetten indirileceğini,
Tayyip Beyin ülkeden kaçacağını iddia edenler arşivlerindeki kasetlerinden güç alarak bu iddiada bulundukları da netleşmiş oldu.
Ancak servis ettikleri kasetlerle ne Ak Parti'den 40 Milletvekili koparabildiler, ne hükümeti düşürebildiler ve ne de Tayyip Bey'i kaçırabildiler.
Sadece Ak Parti içerisindeki 'tuzluklarının' önlerine koydukları kasetlerle istifa ettirdiler, istifadan sonra da sövdürdüler...
İdris Naim Şahin'in Ak Parti'den istifasında, istifadan sonra 40 yıllık arkadaşı Tayyip Bey aleyhinde hakarete varan konuşmalarında kaset birinci derecede etkili olmuştur.
Milletvekillerinden umduklarını alamayanlar, yazılı-görsel ve internet medyasında etkili kişileri kasetleri de önlerine konularak Ak Parti aleyhinde yazdırmaya, konuşturmaya mecbur ettiler.
Geçmiş doğrularından insanları vazgeçirmek zordur.
Ancak kaset ve şantajla insanlar geçmiş doğrularını bugün yalanlayabilir.
Muhalefet Partileri CHP ve MHP 2011 seçimlerinde, seçim beyannamelerine koydukları 'Dershaneleri kapatacağız' fikrinden bugün vazgeçirmek kolay mıdır sizce?
2011 seçimlerinde 'Dershaneleri kapatacağız' vaadinde bulunan CHP'nin, 2014 yılında Ak Parti tarafından yasalaştırılan 'Dershanelerin kapatılması' yasasının iptali için aynı CHP'nin Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunması neyle izah edilebilir?
CHP'nin 'dershanleri kapatacağız' fikrinden vazgeçip 'dershaneleri kapattırmayız' fikrine getirmek ancak kaset şantajıyla mümkündür.
En son Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın da bugün söylediklerini de kendi iradesiyle söylenmiş sözler olarak görmek mümkün değildir.
Zira ya dün söyledikleri yanlış, ya da bugün söyledikleri yanlış...
Dün söyledikleri yanlış olsaydı, o yanlışlarla bugün bulunduğu makamlara yükselmesi imkansızdı. Dün ki doğrularından vazgeçip, bugün kendisine bir güç vehmederek, seçilmişlere kafa tutması da ancak kasetle mümkündür.
Dün Yekta Güngör Özden gibi, Vural Savaş gibi, Sabih Kanadoğlu gibi, Ahmet Necdet Sezer gibi düşünmeyen Haşim Kılıç'ı, bugün Onlar gibi düşündürmek ancak Haşim Kılıç'ın DNA'sını değiştirmekle mümkündür. Günümüz de DNA'larda ancak kaset şantajıyla gerçekleşen bir operasyonla değişebilir...
Bugün konuşan Haşim Kılıç'ı dinlerken hiç bela okumak geçmedi içimden.
Sadece dediğim; Haşim bey yeterince belasını bulmuş,
Dün doğrularına inanmadığı insanlarla bugün aynı şeyleri düşünmek,
Bi insanın omurgasında oluşan yamukluk, o insana bela olmaya yeter.
Haşim Kılıç'taki eksen kaymasına vesile, Cemaat'ın arşivindeki kasetlerdir.
Sırtındaki bu kaset kamburundan kurtulmanın tek çaresi de Başbakan misali bi duruşla mümkündür; 'Fazla laga luga yapmayın, eteğinizde neyiniz varsa dökün... Hodri meydan!' R T Erdoğan

Çekseydin bi hodri meydan, bir kaset uğruna da diz çökmezdin Haşim bey! 

26 Nisan 2014
mus@bhy

Hiç yorum yok: