Bu
toprakların evlatları 100 yıldır ayağındaki prangalarından kurtulmanın, önünde
ki takozlardan kurtulmanın hesabını yaptı ama hep bu topraklarda gözü olan, bu
bölgenin insanlarının sırtından keyif süren egemenlerin istediği oldu. Millet
olarak ne zaman prangalarımızdan kurtulup ayağa kalkma çabasında olduysak, ne
zaman çizgimiz Milli bir yöne doğru yöneldiyse, hep bu milletin içindeki yerli
işbirlikçiler tarafından egemenlerin takozlarıyla durdurulduk. Ve adına darbe
dedikleri hain planlarla, bu milletin geleceği karartıldı.
1960
darbesi bu milletin iradesine yapılmış hain bir darbedir.
1970
muhtırası bu milletin evlatlarına yapılmış bir darbedir.
1980
darbesi bu milletin geleceğine yapılmış bir darbedir.
28 Şubat
darbesi bu milletin dinine yapılmış bir darbedir.
27 Nisan
darbesi bu milletin yönüne yapılmış bir darbedir.
7 Şubat
darbesi bu milletin kardeşliğine yapılmış bir darbedir.
Ve 17
Aralık darbesi, bu milletin parasına, bu milletin kasasına, bu milletin alın
terine yapılmış haince bir darbedir.
Bu
topraklarda yapılan her darbe bu milletin hazinesini boşlatmak, küresel
efendilerin kasalarını doldurmak için yapılmıştır.
17 Aralık
operasyonu, Türkiye’de yargı ve emniyet marifetiyle başlatılan, içerisinde
Halkbank Genel Müdürü, iki iş adamı ve
kabine üyesi üç Bakanın oğullarının da adının bulunduğu ‘rüşvet ve yolsuzluk’
operasyonu yapıldı. Toplam 79 şüphelinin göz altına alındığı operasyonda,
alınan savcılık ifadelerinin ardından içerisinde üç Bakan’dan ikisinin oğlunun
da bulunduğu 14 kişi tutuklandı, 65 kişi serbest bırakıldı. ‘Rüşvet ve
yolsuzluk’ soruşturmasında oğullarının adı geçen Bakanlar istifa etti. Yani
yargı ve siyaset tarafları üzerine düşeni yapmış, süreç devam etmektedir.
Tüm
yeryüzünde işletilen hukuk ve normlar bizim ülkemizde de işletilirken, gelişen
ve oluşan bazı durumlar dikkatleri çekmiş ve ‘rüşvet ve yolsuzluk’
operasyonuyla perdelenmek istenen asıl mesele orta yere çıkmıştır. Esasında
operasyonun bu millete, bu milletin iradesine ve bu milletin kasasına, kesesine
yapıldığı deşifre olmuştur.
3 Kasım
2002 tarihine kadar 90 yıl boyunca bu topraklarda operasyonlar, planlar ve
oyunlar hiç eksik olmamıştır. Egemen güçler 90 yıllık zaman diliminde bu ülkeyi
bu toprakların insanlarının idaresine vermemişlerdir. Ne zaman bu ülkeyi kendi
insanı idareye talip olmuşlarsa içerdeki işbirlikçileri vasıtasıyla
engellemişleridir.
2002
yılından itibaren Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın egemen güçlerin karşısına
dikilip, ‘Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa etme iddiası ve arzusu, küresel
güçlerin planlarını yeniden gözden geçirmesine vesile olmuştur.
3 Kasım
2002 tarihinde %34 oyla tek başına iktidara gelen Erdoğan, 2010 yılına kadar
sahayı temizlemek adına, bu topraklarda millet iradesi üzerinde vesayet kuran,
milletin ensesinde keyif süren 100 yıllık vesayet rejimlerini yıkmış,
Uluslararası Küresel çetenin bu topraklardaki 100 yıllık planlarının
şifrelerini kırmış, 12 Eylül 2010 referandumuyla da ‘Yeniden Büyük Türkiye’nin
kurulduğunu, içerdeki ve dışarıdaki tüm egemenlere ilan etmişti.
100 yıldır
bu topraklarda kavga ettirilen Türk ve Kürt insanının kanı döküldü, göz yaşı
döküldü, canı yandı ama bu milletin hem Türk’ünün, hem Kürt’ünün cebinden 400
milyar dolarını küresel çetenin cebine aktardılar. Türk’ün düşmanı Kürt,
Kürt’ün düşmanı Türk diyerek birbirimize düşürdüler. ‘Barışırsanız
bölünürsünüz’ diye korkutarak, 100 yıl hem bizi ve hem de topraklarımızı
sömürdüler. Orta doğuya geçiş kapımıza PKK terör örgütünü 30 yıl bekçi olarak
bırakanlar, Irak’ı parçalayıp, petrollerini sömürenler, yıllarca Türkiye’yi
orta doğuya yaklaştırmadılar.
Başbakan
Erdoğan’ın ‘çözüm süreciyle’ başlattığı barış ve kardeşlik projesiyle, küresel
çetenin orta doğudaki planları da bozulmuş olacaktı. Türk ve Kürt’ün kardeş
olmasını 100 yıl boyunca asla istemeyenler, 1 yıl boyunca çözüm sürecini sabote
etmenin telaşında ve çabasında oldular ama Diyarbakır buluşmasında Türk ve
Kürt’ün kucaklaşmasını da engelleyemediler. Terörü bitirmiş bir Türkiye’yi
durdurmanın imkansız olduğunu biliyorlardı. Çünkü Terör sorunu olmayan bir
Türkiye, küresel çetenin orta doğuda kurduğu emperyal sisteminde çökmesi
demekti. Çözüm sürecinin bir yansıması olarak, bölgede oluşan ekonomik
inisiyatifi ele geçirmiş bir Türkiye,
Kuzey Irak petrolleri, Azerbaycan doğal gaz ve enerjisi Avrupaya servis
etmeye başlayacaktı. Tabi bölgede Türkiye’nin ayağındaki prangalarından
kurtularak toparlanıp gücü eline geçirmesi gelecek için milletimize umut
verirken, milletimiz üzerinde haince plan yapan çevrelerinde yeniden küresel
koalisyonlar yapmalarını kaçınılmaz görüyorlardı. Bölgede ayağa kalkan bir
Türkiye istenmiyordu. Bunu durdurmak için içerden yerli görünümlü yabancılar,
dışarıdan yabancı görünümlü yerlilerle işbirliği yaparak, güçlerini
birleştirerek Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ı düşürmek için birbirlerine sözler
verdiler. Oluşturdukları yeni departmanlarda
karşılıklı yeminler ettiler. Onlar istedi ki, 100 yıldır bu toprakları
biz idare ettik ve bundan böyle de bu ülkeyi, bu toprakların insanları idare
etmesin yine biz idare etmeye devam edelim.
Güçlerini
birleştirerek oluşturulan uluslarası konsorsiyumun genelde arzuları, ‘Yeniden
Büyük Türkiye’nin kurulmasını durdurmak, özelde ise ‘Yeniden Büyük Türkiye’nin
inşası için yeryüzünün tüm emperyal güçlerini karşısına alan Erdoğan’ı
düşürmekti.
Başbakan
Erdoğan 12 yıllık devri iktidarında neler yaptı da, küresel çetenin hedefi
oldu?
Yada
küresel çeteye göre Başbakan Erdoğan’ın günahları neydi?
Türkiye, 12
yıllık Erdoğan Başbakanlığında;
-Yıllarca
milletin ensesinde boza pişiren tüm vesayetleri, Askeri, derin mafya ve
çeteleşmeyi bitirdi.
-2002
yılında, Türkiye bütçesinin %45’i dış borç faizine giderken, 2012 yılı Türkiye
bütçesinin %13’ü dış borç faizine gitmekteydi. Sadece dış borç faizinden
milletin kasasında kalan 645 milyar lirayı küresel çeteye yedirmedi.
-Kendi
motorunu, kendi uçağını, kendi helikopterini yapan bir ülke oldu.
-Uzaya
gönderdiği kendi uydusuyla, yeryüzündeki küresel çetenin dikkatlerini çekmeye,
-Çin’e
verdiği füze siparişleriyle de uykularını kaçırmaya yetti.
-Almanların
60 yıl önce kullandığı duble yolları, bu ülkenin insanları ancak 2006
sonrasında kullanmaya başlayabildi. Ülkenin karayollarının tamamı duble
yollarla seyahat edilir hale geldi.
-Sağlıkta
yapılan reformlar, Eğitimde atılan adımlar, Ekonomide alınan kararlarla
‘Yeniden Büyük Türkiye’nin’ temelleri atıldı.
-2013
başında başlatılan ‘çözüm süreci’ ile ağlayan anaların göz yaşı dindirilirek,
Türk ile Kürtün yeniden kardeş olduğu küresel efendilere ilan edildi.
-2013
Mayısında IMF’e olan borç sıfırlandı.
-Yine 2013
Mayıs ayı içerisinde, 3. Havalimanı, 3. Köprü, Enerji santralleri ve
Kanal-İstanbul projelerinin ihalesini yaparak, temelleri atıldı.
-Açıklanan
‘Demokratikleşme paketleriyle’ bu toprakların insanı ‘adam’ yerine kondu.
-Bir ülkede
ulaşım, hızlı ve ucuz yoldan ancak demiryoluyla mümkündür. 60 yıl boyunca
toprağın üzerine 1 metre demir yolu döşenmdeği bir Türkiye’de baştan başa
‘Yüksek Hızlı Tren’ rayları döşendi,
-Milletimizin
100 yıllık hayali, denizin altına döşenen raylarla hizmete sokulan ‘Marmaray’
projesini gerçekleştirdi.
-90 yıl
boyunca yapılmayan, yerli Uçak, yerli Tank, yerli Helikopter projelerini hayata
geçirdi.
Bu adımlarla, 100 yıldır bu
topraklarda yaşanmış kavgaları, dökülen göz yaşlarını, çekilen sancıları
bitirmek için büyük mesafeler alındı. Milletimiz de Başbakan Erdoğan’a
desteğini ve duasını hiç eksik etmedi. Hem yapılan icraatlar, hem de
Milletimizin Başbakan Erdoğan’a olan destek ve duası, içerdeki ve dışarıdaki
hainleri kudurtmaya yetmişti.
Türkiye’nin
ulusal ve bölgesel gücü eline geçirmesinden, daha net bir ifadeyle, ‘Yeniden
Büyük Türkiye’nin kurulmasından rahatsızlık duyanlar, plan ve tuzaklarını
uygulamaya koydular. Başbakan Erdoğan’ın Batı’dan ve Avrupa’dan vazgeçmesini
kabullenemeyen küresel çete, Erdoğan’a diz çöktürmek istiyorlardı. 12 yıllık
Erdoğan Başbakanlığında kurulan tüm hedefleri vurmak istiyorlardı.
-Bunun ilk
adımını 7 Şubat 2012 Mit operasyonuyla attılar. 7 Şubat operasyonu Müsteşar
Hakan Fidan üzerinden Başbakan Erdoğan’a uzanma operasyonuydu. Bir gece
değiştirilen Mit yasasıyla bertaraf edildi. Hedef vurulamadı.
-2013
Haziran ‘Gezi Saldırısı’, direk Başbakan
Erdoğan’a karşı başlatılmış Küresel bir saldırıydı. Milletimizin destek ve
duasıyla uluslararası Gezi Saldırısı püskürtüldü. Başbakan düşürülmedi.
-2013 Kasım
Dershane ayaklanması, içerden ve dışarıdan
bu ülke üzerinde plan yapan hainlerin birleşmesine, kavgalı olanların
barışmasına vesile olurken, Dershaneler üzerinden asıl hedefin, Erdoğan’ın
istifa etmesi istendi ama istedikleri olmadı.
-Dershane
ayaklanması vesilesiyle bir araya gelen eski düşmanlar, bu 1 yıllık
mücadelelerinden netice alamadıklarından, 2014 yerel seçimler öncesi son
vuruşlarını da 17 Aralık 2013 darbesiyle vurmak istediler.
Öncelikle,
yaptıkları planın kusursuz işlemesi için gerekli olan tüm hazırlıkları
yaptılar. Kimler nasıl bir pozisyon alacaklar? İçerdekiler ne yapacak?
Dışarıdakiler hangi taraftan saldıracaklar? Kararlar verildi ve 17 Aralık 2013
sabahı düğmeye basıldı.
Hedef,
Türkiye’nin ekonomisi ve bu ekonominin 12 yıllık iktidarın Başbakanıydı. 3
dosyadan müteşekkil 17 Aralık operasyonunun, bir ayağında 14 aydır teknik
takiple izlenen 3 Bakan çocuklarının içinde bulunduğu yolsuzluklar, İkinci
ayağında Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in ve iş adamlarının iddia edilen
imar yolsuzluğu, üçüncü ayağında ise Halkbank Genel Müdürünün evinde bulunan
4,5 Milyon dolar. Üç dosya bir operasyonla birleştirilip tek paket halinde,
adına da ‘rüşvet ve yolsuzluk operasyonu’ denildi. Bakan çocukları, 14 ay
boyunca teknik takiple izlenmesine rağmen operasyon yapılmamış, iddia edilen
yolsuzluklarına devam etmeleri sağlanmış
ve 17 Aralık Halbank operasyonunu gizlemek için sütre vazifesi görmüştür.
Esasında Halbank, orta doğu petrolü, doğalgazı ve enerjisinin para trafiğini
yönlendirme görevinden dolayı, küresel efendilerin de hedefindeydi. 24 Nisan
2013 tarihinde Halbanka yaptırım teklifinde bulunan güçler operasyon için en
uygun zamanı kollayıp, 17 Aralık tarihinde düğmeye bastılar ki, tek operasyonla
kaç tane kuş düşürdüklerini operasyondan sonra anlayabildik.
Tam da
cambaza bak oyunuydu. Halbuki bu millet bu filmi daha evvel izlemişti. 28
Şubatın karanlık günlerinde milletin ensesinde keyif süren vesayet rejiminin
paydaşları, Asker, sivil, iş dünyası, yazılı ve görsel medyanın tetikçileri
elele verip Refah-Yol hükümetinin üzerine çullandıklarında, milletimiz Fadime
Şahin ile Müslüm Gündüz'ün pespaye halleriyle meşgul edilmişti. O karanlık
günler geçtikten sonra anladık ki, milletin kasasından ve kesesinden 242 milyar
dolar bu haydutlar tarafından boşaltılmıştı. Şimdi yeniden aynı senaryo, aynı
artistler tarafından yeni bir film izletmek istiyorlar. Millet olarak biz 3
Bakanın çocuklarının yolsuzluklarıyla meşgul edilip, Bakan çocuklarının
yolsuzluğunun hesabını yaparken, küresel güçlerde esas operasyonun hedefinde
olan Halkbank üzerinden Başbakana diz çöktürmek ve Türkiye ekonomisini
çökertmenin hesabını yaptılar.
Bu süreçte,
milletimizin bir kesimi ‘Tayyip istifa’ diyerek bağırtılırken, öbür tarafta
yıllık 26 milyar dolar kazancımız olacak, Kuzey Irak petrollerinden akacak paranın
Halbankta toplanacak antlaşması iptal edilip, ABD li bankalara devredildi.
Sadece bu iptalle 10 günlü süreçte 11,5 milyar dolar kaybımız oldu. Yani
Halbank kasasına girecek 11,5 milyar dolar, ABD’li bankanın kasasına gitti.
Bundan dolayı 24 Nisanda Halbanka operasyon istendi, 17 Aralıkta operasyon
yapıldı.
1.dalga
Halbankın Kuzey Irak petrollerinde devre dışı kalması için yapılmıştı. Ama
Türkiye’nin ekonomisinin çökertilmesi için Halkbank operasyonu yeterli
olmamış olacak ki, Cumhuriyet Savcısının 2.dalga operasyonuyla, iç ve dış
güçlerin asıl yapmak istediklerinin deşifre olmasına vesile oldu.
2.dalga
operasyonuyla, Savcının tutuklanması istediği kişiler listesi oldukça ilginçti.
2.Dalga, operasyonun asıl hedefini de ortaya koymuş oldu.
25 Aralık
operasyonuyla asıl yapılmak istenen; Haziran ayında Gezi Saldırısıyla
yapamadıklarını yapabilmekti. Gezi saldırısı devam ederken, oluşturdukları
Taksim Platformuyla, saldırıların durması için Hükümete sundukları istekler
listesinde:
1-İhalesi
yapılıp temeli atılan 3.Köprü projesinin,
2-İhalesi
yapılmış 3.Havalimanı projesinin,
3-İhalesi
yapılmış Kanal-İstanbul projesinin,
4-İhalesi
yapılmış Enerji santralleri projesinin durdurulması idi.
Hükümet bu
istekler karşısında geri adım atmadı ve Gezi Saldırısı 20 gün devam etti.
Sonrasında Gezi Saldırısında aktif rol alan ulusal ve uluslararası çete 17
Aralık operasyonuyla yeniden bu topraklara geldiler. 2.dalga operasyonda
Savcının tutuklamak istediği kişilerin tamamı, Gezi Saldırısına vesile olan,
durdurulması istenen projelerin müteahhitleri idi.
2. dalga
operasyonla;
3.Köprü
müteahhidi,
3.Havalimanı
müteahhidi,
Kanal-İstanbul
müteahhidi,
Enerji
Santralleri müteahhidi,
TCDD Genel
Müdürü
Ve ilaveten
Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’dı.
Daha da
ilginç olan, listede bulunan kişiler için Savcının iddia ettiği suç, rüşvet ve
yolsuzluk değildi. İddia edilen suç; ‘çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, kurulan
örgüte üye olmak’ suçlarından tutuklamak istiyordu. Yani Sayın Savcı, çıkar
amaçlı suç örgütü yalanıyla, Ülkeyi ekonomik olarak uçuracak, Türkiye’yi
dünyanın güçlü ekonomileri arasına sokacak projeleri durduracaktı. Sayın Savcı
bu projeleri de ancak müteahhitleri tutuklayarak, yetmezse Bilal Erdoğan
üzerinden Başbakana uzanılarak durduracağını zannetti. Gözleri o kadar dönmüş
olacak ki, Cumhuriyet Savcısı kılıçlarını kuşanmış Erdoğan’ı kelepçeleyerek
içeri sokmaya yemin edecek kadar sevimsizleşerek devletin yargı ve emniyetiyle
saldırıya geçti. 17 Aralık operasyonuyla göz altına aldığı zanlılara;
‘söyleyeceklerinizi 2 dakika içerisinde söyleyin ve çıkın, Efendileriniz gelsin
de sizi kurtarsın’ diyerek aldığı ifadelerle, operasyonun, ‘yolsuzluk ve
rüşvet’ operasyonu olmadığını, esas hedefin milletin oylarıyla seçilmiş
Başbakanın düşürülmesi olduğunu ispat etmeye yeterde artar bile. İddia edildiği
gibi Savcı, açtığı soruşturmayı ‘rüşvet ve yolsuzluk’ soruşturması gibi takdim
etse de, ‘Türk ekonomisine yaptığı sabotajla ekonomiyi batırmak olduğu ve
Küresel efendilerin hayali, Başbakana diz çöktürmek olduğu gerçeği milletimiz
tarafından ibretle takip edilmekte. Bu şerefli millet, kendi kasasına, kendi
kesesine yapılan bu ulusal ve küresel operasyona, 30 Mart yerel seçimlerinde
tüm darbecilerin darbelerini de kursaklarında bırakacak şekilde neticelenecek
bir operasyonla cevap vereceği de muhakkaktır.
Bu cennet
vatanda, Dünyanın para imparatorlarının planları zamanın tüm dilimlerinde
olmuştur. Operasyonların en çok acıtan tarafı ise özellikle son 2 yılda
Başbakan Erdoğan’ın düşürülmesi için oynanan oyunda baş rol alan ağzı dualı
insanların, ellerini açtıklarında dualarını terk edip, müslümana beddua
naralarıyla Allah’ın huzuruna çıkmaları idi. Hizmet Hareketi adıyla 30 yıldır
‘insan ve insanlığa hizmet’ yalanıyla Fetullah Gülen ve sevenleri bu
topraklarda planlanan alçakça tuzakların tetikçisi olmuştur.
Fetullah
Gülen, bu ülkeyi Milli bir çizgiye çekmek isteyen vatan evlatlarının yanın da
değil, hep bu ülkeyi Milli çizgisinden saptıranlarla yan yana olmuştur.
-12 Eylül
1980 Askeri darbesinde, darbeci hainler tarafında yer aldı.
-28 Şubat
darbesinde, darbeci alçaklar tarafında yer aldı.
-2009
yılında Başbakan Erdoğan’ın bebek katili Yahudi İsrail’e ‘One Minute’
haykırışında İsrail tarafında yer aldı.
-2010
Mayısında Mavi Marmara gemisine yapılan alçaklıkta, İsrail tarafında yer aldı.
-2013
Haziran Gezi Saldırısında, uluslararası küresel çete ile birlikte hareket etti.
-Ve
Dünyanın para imparatorlarının yaptığı 17 Aralık Türk ekonomisini çökertme
operasyonunda, devlet içerisinde özellikle emniyet ve yargı içerisinde
oluşturduğu ‘paralel’ gücüyle, gazete ve televizyonlarıyla, yazarlarıyla ve
çizerleriyle, imparatorların sözcüsü, küresel çetenin operasyonel gücü oldu.
17 – 25
Aralık operasyonlarıyla, bu milletin alın teri 105 milyar lirasını küresel
çeteye aktararak, bu operasyonda aktif rol alarak da milletin gözündeki ve
gönlündeki ‘Hizmet Hareketi’ni yerle bir etmeyi başardı.
Bunu
başarabilmek için,’Hizmet Hareketi Hocası’ Fetullah Gülen’in kendine has
üslubuyla gurbetten sılaya ettiği beddua, medyasının 24 saat vurucu ve öldürücü
sövgü yayınlarıyla, köşelerinde yazanları da, ‘Firavun Tayyip’, ‘Diktatör
Erdoğan’, ‘Başbakan istifa’ diyerek köşelerden attıkları kurşunlarla Başbakanı
düşürebilme planında kendilerine verilen rolü oynamış oldular. Attıkları
kurşunlar kendilerine dönmüş olmalı ki; bu defa ‘müslümana dua’ yerine,
‘müslümana beddua’ için ellerini açtılar. Müslümanın başka bir müslümana
edemeyeceği bedduaları, ah ları, Hareketin Hocası tarafından bu ülkenin
seçilmiş Başbakanına etmesi, gönüllerimizdeki sevgi kulelerini yıktı, yüreklerimiz
dilhun oldu. Pensilvanya’dan edilen beddualara, İstanbulda-Ankara’da,
Bosna’da-Makedonya’da, Sarayova’da-Üsküp’te, Mekke’de-Medine’de,
Gazze'de-Kahire'de, tüm Müslüman coğrafyada
Müslümana edilen beddua karşısında, elleriyle, dilleriyle ve
gönülleriyle duaya durarak, gece gündüz 24
saat dua halkaları oluşturarak Özelde Başbakan Erdoğan’ın, genelde
Ülkemizin üzerinde planlanan hain oyunların ve kurulan hain tuzakların bozulmuş
olması da duanın gücünün, müslümana edilen bedduaya galip geldiğinin en açık
ispatıdır.
-Bu
topraklarda yıllarca, bu milletin alınterini sömüren alçaklara edilmeyen
beddua,
-28 Şubatta
ocakları söndüren, yuvaları yıkan, memleket insanının 642 milyar dolarını
hortumlayan hainlere edilmeyen beddua,
-Ortadoğuyu
kan gölüne çeviren, bölge insanlarını evsiz, yurtsuz bırakan haydutlara
edilmeyen beddua,
-Irak işgal
edilip üç parçaya bölünürken, kadınların ırzına geçen, çocukları yetim bırakan
işgalcilere edilmeyen beddua,
-Filistin’e
sadece insanlık götüren Mavi Marmara gemisine saldırıp, 9 müslümanı şehit eden
alçaklara edilmeyen beddua,
-Bu
topraklarda, yıllarca milletimize karanlık hayat yaşatan hainlere edilmeyen
beddua,
-Milletin
oyuyla vekil seçilip, Başındaki örtüsüyle milletin meclisinde yemin ettirmeyenlere
edilemeyen beddua,
-Gezi
saldırısında milletin malına kasteden, yakıp-yıkan vandallara edilmeyen beddua,
-12 yıl
boyunca, ‘Yeniden Büyük Türkiye’nin inşası için, milleti, ayağındaki
prangalarından kurtarmak için, milletin önündeki takozları ve engelleri
kaldırmak için, engelleri aşmak için çabalayan, milletin alın terine, milletin
parasına, milletin kasasına sahip çıkan Başbakan Erdoğan’a edildi.
Bu bile
samimiyet testinde beddua edenlerin hareketlerini, kimlerin ‘hizmetine’
verdiğinin ispatıdır.
Dünyanın
para imparatorlarının arzularını ön plana alan ‘Hizmet Hareketi’, küresel
çetenin bu topraklarda hazırladıkları projeyi hayat geçirmek adına kurdukları
ulusal koalisyonla, ettikleri bedduaları, medyasının 24 saat yayınları ve
yaptıkları CHP, İP, Ulusalcılar, Kemalistler, Koçlar, Tüsiadçılar, Sarıgül,
Kılıçdaroğlu ile işbirliği Erdoğan’ı düşürmeye yetmeyecektir.
Türkiye'nin
gelecek on yılının belirleneceği, İslam coğrafyasının mazlum ve masum
halklarının önündeki prangaların birer birer kırılacağı tarihi üç önemli seçim
arefesinde, yolsuzluk numarasıyla arkadan saplanan hançer, asla kabul
edilmeyecek ve milletimiz nezdinde bir karşılık görmeyecektir bilesiniz.
Bir yandan
var gücünüzle, medyanızın camından, gazetelerinizin köşelerinden saldırıyor,
Türk ekonomisini yıkmak için kirli ittifaklar yapıyorsunuz, son derece çirkin
oyunlara başvuruyorsunuz; öte yandan da utanmadan, arlanmadan, sıkılmadan, 'bu
operasyonun arkasında biz yokuz' açıklamalarını nasıl yapabiliyorsunuz?
Bu ihanet
operasyonu başarıya ulaşırsa, tarih ve ümmet sizi asla affetmeyecektir!
Bu
yaptıklarınızı unutmayın!
Biz
unutmayacağız, siz de unutmayın!
Ve bu ümmet
hem dünyada, hem de hesap gününde yakanıza yapışacak ve bu yaptıklarınızın
hesabını muhakkak soracaktır!
Bu millet,
‘Hizmet Hareketi’ özelinde tüm işbirlikçilere Üstad’ın lisanıyla;
"Mehmed’im
sevinin başlar yüksekte!
Ölsek te sevinin eve dönsekte
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir!"
haykırışıyla, tüm hain planları bozacaktır.
Ve bu şerefli millet, ABD Ankara
Büyükelçisinin; ‘İmparatorluğun çöküşünü beraber izleyeceğiz…’ rüyasına da
gerekli tokadı vuracaktır.
Allah'ım!
Fetullah
Gülen'in Hak karşısında suskunluğunu,
Batıla
destek çıktığını, Sana şikayet ediyoruz Ya Rabbî!!!
5 Ocak 2014
mus@bhy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder