Translate

5 Ekim 2017 Perşembe

100 YILLIK SAVAŞ!



Son yüzyılda bu topraklar kana ve göz yaşına doymadı… Bu topraklarda ne kadar yeraltı kaynakları varsa o kadar da kan ve göz yaşı döküldü…
100 yıl evvel cennetmekan Abdulhamit Han Ortadoğu petrol haritasını Alman mühendislere çizdirdi, petrol denizi toprakları kendi adına tapuladı, küresel hırsızlar güçlerini birleştirip Abdulhamit Han'ı indirdiler, petrol haritalarını çaldılar ve Ortadoğuyu parçaladılar! 100 yıl boyunca Ortadoğunun hem kaynaklarını sömürdüler, hem de evlatlarının kanlarını ve gözyaşlarını döktüler!
100 yıl sonra 2010 yılında Suriye'nin kuzeyinde Humus’tan Kıbrıs’ın doğusuna kadar karada ve denizde 500 trilyon metreküp doğalgaz rezervi bulunmasıyla yeniden düğmeye basıldı DAEŞ Ortadoğuya indirildi!..
2012 yılında Mısır'ın kuzeyinden Kıbrıs’ın batısına kadar karada ve denizde 240 trilyon metreküp doğalgaz bulundu. 2013'te Mursi darbeyle indirildi yerine Sisi getirildi, 240 trilyon metreküp doğalgaz rezervi bulunan Mısır, İsrail'den doğalgaz satın almaya başladı...
2010 yılında Rus doğalgazını AB ülkelerine satmak için ‘Güney Akım’ projesini hayata geçirmek isteyen Putin, Küresel Ukrayna darbesinin akabinde küresel haydutların petrol fiyatlarını 40 dolara kadar indirerek Rusya’yı köşeye sıkıştırmalarının ve Putin’e diz çöktürmeyi denemelerinin ardından Bulgaristan’a kadar boru hattı döşenmiş ‘Güney Akım’ projesi iptal edilerek, 2014’te adı ‘Türk Akımı’ konularak Rus doğalgazı Ankara’ya bağlandı.
2010 yılında Türkiye-Katar arasında yapılan antlaşmalardan sonra Katar’ın 900 trilyon metreküp doğalgaz kaynakları Suud-i Arabistan üzerinden Türkiye’nin emrine verilecekti!
Akdeniz ve Ortadoğu kaynaklarını bu coğrafyanın evlatlarının hesabına geçirmek için Recep Tayyip Erdoğan’ın attığı adımlarla, yapılan antlaşmalarla,  100 yıl boyunca bu toprakların evlatlarının kanlarını ve gözyaşlarını dökerek Ortadoğunun kaynakları üzerinde saltanat kurmuş küresel haydutların hesapları belki de ilk defa bozulacaktı!
2010 itibariyle Erdoğan;
Mısır doğalgazını,
Katar doğalgazını,
Suud-i petrollerini,
Kuzey Irak petrol ve doğalgazını,
Suriye doğalgazını,
İran petrol ve doğalgazını,
Rus doğalgazını,
Ve Azerbaycan doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupaya servis etme planlarını imza altına alındı.
Yapılan antlaşmalarla dünyada enerjinin merkezi Türkiye olacak,
Projeyle yeni bir Türkiye ve akabinde yeni bir Ortadoğu kurulacaktı!
Küresel haydutlar Erdoğan’ın projesini durdurabilmek için her türlü şerefsizliği yaptı!
2003’te Irak’ın üç parçaya bölünmesi,
2008 itibariyle başlatılan ‘Arap Baharı(!)’,
Yıkılan diktatörlükler(!),
Teşebbüs edilen ve yapılan darbeler,
Akıtılan kanlar,
Dökülen gözyaşları!
Tüm küresel projeler ve tüm küresel planlar Erdoğan’ı durdurmak,
Dışardan, Ortadoğunun Türkiye’ye bağlanan enerji koridorunu yıkmak, Suriye’nin kuzeyinde açacağı küresel koridor üzerinden Ortadoğunun kaynaklarını yeniden Akdeniz’e indirmek, Akdeniz’den küresel sofralara servis etmek için DAEŞ sahaya indirildi!
İçerden Gezi saldırısı,
17-25 Aralık darbe teşebbüsüyle,
Montaj kasetlerle,
PKK’nın hendekleriyle,
Fetö’nün ihanetleriyle Erdoğan durdurulmak istendi!
Ortadoğunun kaynaklarını yeni bi 100 yıl daha sömürebilmek için terör örgütlerinin arkasına saklanarak Erdoğan’a saldırdılar!
Doların arkasına saklanarak saldırdılar!
Medya manşetlerinin arkasına saklanarak saldırdılar!
Bombalarla saldırdılar!
Laikin istedikleri neticeye ulaşamadılar!
İçerde Erdoğan’ı indiremeyenler Mısır’da Muhammed Mursi’yi indirdi! Bu vesileyle Türkiye’ye akacak Mısır doğalgazını durdurup, 240 trilyon metre küp doğalgaz rezervi bulunan Mısır’da işbaşına getirilen Sisi’yle, Mısır’ı İsrail’den doğalgaz ithal etmeye mecbur ettiler!
Erdoğan’ı durduramadılar lakin Esed’i teslim aldılar! 10 yıl boyunca Erdoğan’la birlikte yürüyen, vizeleri kaldırıp Halep’i Diyarbakır’a, Konya’yı Humus’a, Şam’ı Ankara’ya taşıyan Suriye’nin Esed’ini Erdoğan’ın karşısına diktiler!
Durmadılar!
Putin’i Erdoğan’ın karşısına dikmek için TSK içerisindeki unsurlarıyla 24 Kasım’da Rus uçağını düşürdüler! 8 ay boyunca Türkiye-Rusya savaşı çıkacak diye avuçlarını açtılar beklediler! Kraliçe’nin Kissinger’i üzerinden Moskova-Londra arasında yeni dengeler kurabilmenin hayalini kurdular. Haziran 2016’da Erdoğan-Putin barışması ilan edilince delirdiler! 15 Temmuz’da dışardan ve içerden güçlerini birleştirip Erdoğan’a saldırdılar! Lakin 15 Temmuz’dan sonra yarısı tasfiye edilmiş ordusuyla 24 Ağustos’ta, DAEŞ’in terör koridorunun ortasından Cerablus’tan giren Fırat Kalkanını durduramadılar!
Akabinde DAEŞ ve PYD/PKK’ya tırlar dolusu silah gönderdiler! Öldürerek(!) bu toprakların kaynaklarına çökeceklerdi!
Son çare Avrupa’nın ortasında Katalonlara yaptırmadıkları bağımsızlık(!) referandumunu, Kuzey Irak’ta Mesut Barzani’ye yaptırdılar!
Bu vesileyle Türkiye’nin güneyinde, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde DAEŞ’in kuramadığı kordioru inşa edecekler ve böylece Mısır’ın, Suriye’nin ve Irak’ın kaynaklarını Akdeniz üzerinden yeniden Londra’ya bağlayacaklardı!
Netice alacaklar mı?
Erdoğan olduğu sürece Ortadoğu’da netice alamayacaklarını, yeni bi küresel tezgah kuramayacaklarını kendileri söylüyorlar!

100 yıl evvel Abdulhamit Han’ı indirdiler!
100 yıl boyunca Coğrafyanın evlatlarını öldürdüler, Abdulhamit Han’ın çizdirdiği petrol haritalarıyla Ortadoğunun kaynaklarını sömürdüler!
100 yıl sonra Erdoğan’ı indirip bu topraklarda aynı tezgahı kuramayacaklar!

2019’a doğru yol alırken millet olarak siyasi kavgalarımızı geçmişe gömerek, aramızdaki ayrılıkları terkederek, sırtımıza giydirilmiş ideoloji gömleklerini çıkarıp 15 Temmuz misali bir duruş ortaya koyabilirsek,
Hem içerdeki küresel oyunları bozacak, hem de Coğrafyamızı kaynaklarıyla birlikte küresel haydutların sömürüsünden kurtaracağız!
Bu topraklar, kaynaklarıyla birlikte bu toprakların evlatlarının olacaktır!





5 Ekim 2017

mus@bhy

28 Eylül 2017 Perşembe

OLAĞAN(!) KONGRE



2002-2017 arası son 15 yılda belki de 100 yıl içerisine sığdırılabilecek küresel saldırılara muhatap olduk millet olarak...

Özellikle son 5 yılda;
Öfkeli operasyonlarla,
Çok uluslu saldırı dalgalarıyla,
Kurulan kirli ve küresel ittifaklarla,
İçerden Fetö ve PKK,
Dışardan DAEŞ ile oluşturulan terör koalisyonlarıyla kuşatıldık ve vurulmak istendik!
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan özeline yapılan saldırılarla önce durdurulmak, sonra kutlu yürüyüşümüzden ve hedeflerimizden vazgeçirilerek diz çöktürülmek istendik millet olarak!

Bu süreçte Sayın Erdoğan'ın yol arkadaşı olduğu iddiasında olan ne kadar Ak Parti'li varsa sessizce o süreci izlediler!
Sayın Erdoğan küresel  saldırının hedefindeyken Ak Parti'nin etkili ve yetkili makamlarını işgal eden Sayın Erdoğan'ın yol arkadaşları(!) ya tribünden ya da masa altlarına gizlenerek süreci izlemeyi tercih ettiklerine şahit olduk!
17-25 Aralık 2013'te teşebbüs edilen darbenin ertesinde Sayın Erdoğan; 'Fetullahçı teröristlerin inlerine gireceğini...' ilan ettiği halde, Ak Parti'nin ikinci adamlarının, Milletvekilleri, Bakanları ve teşkilat mensupları Fetullahçılarla ortaklıklarına devam etmeleri, meseleyi Sayın Erdoğan'ın meselesiymiş gibi görmeleri, son 5 yıllık süreçte Erdoğan'ı tek başına yürümeye mecbur etti. "Yol arkadaşlarım beni yalnız bıraktı, bu kutlu yolda yalnız yürüdüğümü biliyorum...' diye haykırdıkça,
Neden; Ak Parti'li Bakanlar,
Ak Parti'li 317 milletvekili,
Ak Parti'li 600 küsur Belediye Başkanı,
Ak Parti'li 81 İl Başkanı,
Ak Parti'li 900 küsur İlçe Başkanı,
Ak Parti'li bürokratlar seslerini yükseltmediler?
Neden; "Reis yalnız değildir, biz yanındayız..." diyerek Erdoğan’la yol arkadaşlıklarını ispat edemediler!
Onlar kendi gündemleriyle meşgullerdi!
Onlar Sayın Erdoğan’ı yalnız bıraksa da 15 yıldır bu şerefli millet yalnız bırakmadı!
Son olarak 15 Temmuz'da milletimizin istikbaline ve istiklaline kasteden iç ve dış düşmanları durdurduk,  millet olarak 249 canımızı verdik, bu toprakları vermedik!
15 Temmuz'da Erdoğan'ı yalnız bırakmayan bu millet, 16 Nisan'da da yalnız bırakmadı.
Bu şerefli millet bu topraklar üzerinde, gelecek yüz yıllık küresel planı 16 Nisan'da tarihin çöplüğüne gömdü!

Küresel merkezler Erdoğan'ı durdurucaklardı,
Hem 15 Temmuz’da hem de 16 Nisan'da Ak Parti’li teşkilatlar ve mensupları kendi gündemleriyle meşgulken, milletimiz küresel merkezleri durdurdu.

Asıl kutlu mücadele 16 Nisan ertesinde başladı ve 2019’a dek sürecek!
Bu yeni süreç 2019 itibariyle bu şerefli milletin 100 yıllık muasır medeniyetin üzerine çıkma iddiasının ispata döneceği, 600 yıllık şerefli tarihiyle yeniden kendisine istikamet çizeceği, Coğrafyanın evlatlarını  yeniden bi sofraya oturacağı, bu toprakları yeniden adaletin ve merhametin merkezi yapacak yeni bi sürece girdik!.
Bu açıdan 21 Mayıs kutlu bir sürecin de başlangıcı olarak tarihe geçti!
Yani 21 Mayıs kongresi Sayın Erdoğan'ın sadece yeniden Genel Başkanlığa gelmesi için yapılan bir kongre değildi!
15 yıldır Sayın Erdoğan'ın gölgesinde siyasette kendilerine bi alan bulmuş, lakin 15 yıl boyunca Erdoğan ve kutlu davasını kendisine gündem yapamamış, kendi gelecek hesapları için siyasette var olmuş teşkilat Başkan ve mensuplarının da tasfiyesi kongresi olacaktı!

21 Mayıs kongresinden sonra Sayın Erdoğan’ın da haykırdığı teşkilat içerisindeki metal yorgunların, siyasette ikbal hesabı yapanların tasfiye edileceği beklentisi, yeni kongrelerle davaya adam yerine dava adamlarının görev alacak beklentisi milletimizde beklenti seviyesini üst çıtaya çıkardı.
Yapılacak kongrelerle;
Sayın Erdoğan seferberlik ilan ettiği anda, kendisini davası için seferber edecek,
Sayın Erdoğan ‘yalnız kaldığım…’ dediği anda ‘ben varım..’ diyebilecek,
Sayın Erdoğan; "Fetö'cülerin inlerine gireceğiz..." dediği anda, Fetö'cü teröristin kim yada kimin yakını olduğuna bakmadan Fetullahçı teröristin inine girebilecek,
Sayın Erdoğan günde 3-4 saat uykuyla kıtalar arası kutlu davası için yedi düvele karşı savaşırken az uyuyup çok çalışacak İl, İlçe teşkilat başkan ve mensuplarından müteşekkil yeni bir Ak Parti’yle 2019’a yürünecekti!

Yapılan yeni kongrelerden milletimizin büyük beklentisi; 15 yıldır Sayın Erdoğan’ı yalnız bırakan, kendi kişisel gelecekleri için siyasette var olan,
Sayın Erdoğan’ın gündeminden, hedeflerinden, adını koyduğu ‘istiklal ve istikbal’ mücadelesinden habersiz, Ak Parti teşkilatlarında kendilerine kibir kuleleri inşa etmiş milletimize tepeden bakan, sadece kendi saltanatları için teşkilatta var olan,
Kendi oluşturdukları çakma delegelerle kongrelerden zaferle(!) çıkan İl ve İlçe teşkilat mensuplarının yeniden iş başına gelmeleri milletimizi sadece sükûtu hayale uğratmakla kalmayıp belki de gelecek 2019 umutlarını karanlığa gömmeye yetiyor!

Hafta sonu, bir vatandaş olarak katıldığım bi ilçe kongresinde; göreve yeniden talip olan eski İlçe Başkanının, ülkenin ve Sayın Erdoğan’ın gündeminden, Yeni Türkiye’den, iç ve dış düşmanların kuşatmasından, verilen mücadeleden tek bir cümle bahsetmeden Sayın Başbakanın huzurunda sadece üye kayıtlarında gösterdikleri performansı kongre salonunda 40 dakika anlatması ve akabinde çakma delegelerle yapılan seçimle çakma yönetim kurulu listesinin seçilmesi o ilçe de milletimizin 2019 beklentilerini şimdiden boşa çıkarmıştır!
Sayın İlçe Başkanı kongre salonunda def’aten üye kayıtlarında gösterdikleri performansın altını çizdi lakin, yaptığım araştırmalara göre kongre öncesinde Sayın İlçe Başkanı, 100 bin üzerindeki üyesinin yaklaşık 30 binini hafta sonu yapılacak Sayın Başbakanın da şereflendireceği ilçe kongresine bizzat telefon ve sms’lerle davet etmesine rağmen kongre günü Sayın Başbakanın bomboş salona hitap etmesinin önüne geçemedi.
O ilçede, Ak Parti’yle ve Sayın Erdoğan’ın davasıyla uzaktan ve yakından alakası olmayan, hatta Ak Parti’ye ve Sayın Erdoğan’a tepkili ve hatta Sayın Erdoğan ve Ak Parti’ye hakaret edenleri üye olarak kaydedip ve yönetim kurulunu da tabanda hiçbir karşılığı olmayan sadece İlçe Başkanının 5 yıllık saltanatını devam ettirecek kişilerden oluşturursa kongre salonunun da boş olması muhakkaktır!
İlçe Başkanının bizzat telefon ve sms’lerle davet ettiği kongre salonuna gelmeyen Ak Parti’li(!) üye, 2019’da sandık başına gelir, gelse de Ak Parti’ye oy verir mi zannediyorsunuz?
Son beş yıldır iş başında olan İlçe Başkanı ve yönetimi, 5 yıl boyunca sadece kendi gelecek hesapları için siyasette var oldular! Sadece kendi gündemleriyle meşgul oldular!

Yakinen takip ettiğim için biliyorum; mesela Sayın Erdoğan’ın verdiği mücadeleye sadece üye kaydı yaparak destek verdiği zanneden o ilçe teşkilatı, teşkilat olarak kendi ilçesinde gündeme dair hiç bir etkinlik düzenlememiştir 5 yıl boyunca. Lakin kendi  iş hayatlarında muazzam bi büyüme gözle görülür ve hatta o ilçenin tüm sokaklarında ve her mecliste konuşulur olduğu da bir gerçektir!
Hafta sonu yapılan kongreyle yeniden seçilen Başkan ve yönetim kurulu hayırlı olur mu bilmem, bildiğim bu yeni(!) yönetim kurulu ve Başkanıyla 2019’da sadece o ilçe kaybedilmeyecek, büyük şehir ve akabinde Türkiye kaybedilecek!
Ve bunun vebali de o ilçe Başkanına yeniden görev tevdi edenlere, referans olanlara, o ilçe Başkanı hakkında Genel Merkeze olumlu rapor verenlere, destek olanlara yeterde artar bile!

Beyler!
Bu kutlu mücadele sadece Erdoğan'ın mücadelesi değildir!
Bu mücadele şu insan İlçe Başkanı, Belediye Başkanı olsun mücadelesi değildir!
Erdoğan'ın verdiği kavga bu toprakların kavgasıdır!
Erdoğan'ın verdiği mücadele bu toprakların mazlumlarının, mağdurlarının, yetimlerinin mücadelesidir!
Bu kavga siyasi bi kavga değildir!
Bu kavga, bu toprakların evlatlarının özgürlük kavgasıdır!
Bu kavga 100 yıldır diz çöktürülmüş mazlum milletlerin diriliş kavgasıdır!
Yol arkadaşı olduklarını iddia edenler Erdoğan'ı yalnız bıraksalar da bu şerefli millet, milleti için 'ölümüne.... ölümüne...' diriliş mücadelesi veren Erdoğan'ı yalnız bırakmayacak! Erdoğan'ın yol arkadaşları dönse de, bu millet girdiği bu kutlu yoldan asla dönmeyecektir!

15 yıldır Erdoğan'ı yalnız bırakanlar ve yeniden görev alanlar bilsin ki; bu millet Erdoğan'dan, Erdoğan da bu milletin istiklal ve istikbal mücadelesinden vazgeçmeyecektir!

…Ve 2019’a asla yalnız yürümeyecektir biline!...

28 Eylül 2017

mus@bhy

31 Ağustos 2017 Perşembe

Erdoğan'ın şerefli yol arkadaşları!..

Fetullah Gülen ve örgütü 40 yıl boyunca yapılandı, örgütlendi devletin anahtarını teslim almak için 40 yıl boyunca sabırla bekledi! Darbeler oldu bu örgüt yoluna devam etti! Her darbede bi el Fetö'nün önünü açtı! 28 Şubat'ta hem maddi ve hem de manevi, milletimizin ocakları söndü, Fetö'nün sızma harekatı hiç kesintiye uğramadı!
O günler de darbeciler tarafından İmam-Hatip Liseleri kapatıldı, Fetö'nün kolejleri açıldı!
Deniz Feneri Derneği kapatıldı, Kimse Yok mu açıldı!
TSK'da gümüş yüzük takanlar ihraç edildi, yerlerine Fetö'cüler yerleştirildi!
Bürokrasi de Fetö'cü olmayanların ocakları söndürüldü!
Fetö, devlete en büyük sızma harekatını 28 Şubat döneminde yaptı!
Ecevit'in ve Demirel'in yüksek destekleriyle 160 ülkede okullar açtılar,
Okullarında ingilizce eğitim verdiler, Türkiye'de türkçe olimpiyatları yaptılar!
Hakikatte Fetö, 40 yıl boyunca en büyük sızma harekatını bu milletin en sağlam dinamiği olan ailelerin içerisine sızarak yaptı! Akabinde devlet, sermaye ve siyasete sızdı!
2003'e gelindiğinde TSK'nın, bürokrasinin, sermayenin ve siyasetin tüm kılcallarına sızmışlardı!
2003-2013, 10 yıllık süreçte Ak Parti iktidarında TSK'nın, bürokrasinin, sermayenin ve siyasetin tepelerini ele geçirdiler!
17-25 Aralık'ta devletin tepesini de ele geçirmek için ayakkabı kutusuyla darbeye teşebbüs ettiler!
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kelepçeleyip, siyaseten tasfiye etmenin yollarını aradılar!
Erdoğan'ın 17 Aralık sabahı tek başına başlattığı Paralel Yapıya karşı istiklal ve istikbal mücadelesi de o gün başlamış oldu!
Erdoğan tek başına kefeni cebinde bir mücadeleye başlamış, Erdoğan'ın yol arkadaşları(!) da süreci sessizce izliyordu!
Kimi yol arkadaşları(!) da; 'devlette paralel yapının olmadığını',
Hatta; 'devlette paralel yapının olduğuna kargaların bile gülebileceğini...' ilan ediyorlardı!
17 Aralık itibariyle Erdoğan'ın tek başına verdiği kavga devam ederken, yol arkadaşları(!) Fetö ile ortaklıklarına devam ediyordu.
Erdoğan süreç içerisinde Fetö tarafından onlarca operasyona muhatap olurken, Erdoğan'ın yol arkadaşları(!) hep ellerini ovuşturarak izlediler!
Mit üzerinden yapılan operasyonlarda,
Gezi saldırısında,
17-25 Aralık teşebbüsünde, Erdoğan'ı yalnız bırakanlar yine Erdoğan'ın yol arkadaşlarıydı!
10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde taraf olamayanlar,
7 Haziran seçim neticeleriyle sevinen, 1 Kasım seçim neticeleriyle üzülenlerin çoğunluğu da yine Erdoğan'ın yol arkadaşlarıy(!)dı!
15 Temmuz'da Milletin ve Cumhurbaşkanının canına kastedildiğinde, darbe saldırısı devam ederken kendilerine güvenli yer arayan, buldukları güvenli yerlerde saklananlar, neticeye göre pozisyon alanlar ve hatta darbe başarılı olamayınca 16 Temmuz sabahı Fetullah Gülen'e sövenler,
Fetö'nün şerefsiz ve alçak olduğundan dem vuranlar Erdoğan'ın yol arkadaşlarıy(!)dı!

Ve nihayet 16 Nisan yeni anayasa referandumunda 'evet' diyemeyecek kadar tarafsız kalan ve Erdoğan'ı tek başına bırakanlar yine Erdoğan'ın 15 yıllık yol arkadaşları(!) değil miydi!
15 Temmuz'a kadar her türlü ortaklığa devam eden,
Olimpiyatlarında kendisine hürmet ve dualarını gönderen,
Sol gözünden ameliyat olduğunda geçmiş olsun mesajı gönderebilmek için sıraya giren,
Fetullah Gülen'in 'hoca' olmadığını, şerefsiz ve alçak olduğunu söyleyip yazdığımızda, bizlere ağızlar dolusu hakaretler eden Erdoğan'ın yol arkadaşlarına(!) sormak lazım; Fetullah Gülen 15 Temmuz gecesi mi şerefsiz ve alçak oldu?
40 yıl boyunca yapmadığı şerefsizlik ve alçaklık kaldı mı ki?
Fetullah Gülen, siz 'Muhterem hocam!' dediğiniz günlerde de şerefsiz ve alçaktı!
Geçmiş olsun mesajı iletebilmek için sıraya girdiğiniz günlerde de şerefsiz ve alçaktı!
Fetullah Gülen, merhum Erbakan'a; "Beceremedin bırak!..", dediğinde,
Ecevit için Allah'tan şefaat yetkisi istediğinde de şerefsiz ve alçaktı!

28 Şubat'ta da,
7 Şubat'ta da,
Gezi'de de,
17-25 Aralık'ta da şerefsiz ve alçaktı!

Fetullah Gülen,
30 Mart'ta,
10 Ağustos'ta,
7 Haziran'da,
1 Kasım'da,
15 Temmuz'da,
Ve 16 Nisan'da da şerefsizdi, alçaktı!

Benim için Fetullah Gülen dün de 'Muhterem' değildi, bugün de 'hoca' değil, yarın da 'efendi' olmayacak!
Ve hatta dünde şerefsiz di, bugün de şerefsizdir, yarında şerefsiz olacaktır!
Siz Erdoğan'ı yalnız bırakmaya,
Eski metal yorgunları tasfiye ederken, yerlerini kripto metal yorgunlarla doldurmaya devam edin...
Dün de, bugün de adam yerine koymadığınız ben ve benim gibi düşünen bu milletin evlatları Erdoğan'ı yalnız bırakmayacak!

Bu topraklarda tarih yeniden yazılıyor!

Tarihi yeniden yazıyor olanlar, asrımızın ibn-ü Selül'ü Fetullah Gülen'i, 15 Temmuz'a kadar 'muhterem Hoca efendi' sayanlar, 15 Temmuz sonrasında 'şerefsiz' ilan edenler değil, Erdoğan ve bu şerefli milletin şerefli evlatları olacaktır!


31 Ağustos 2017

mus@bhy

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Fetullah Gülen - 4 Aralık 2004

"Fetullah Gülen'le geçmişte çok iyiydiniz, bugün kötü mü oldu?.." diyerek özelimden hakaretler savuranlar duysun!
Fetullah Gülen benim için dün de ‘hoca’ değildi, bugün de ‘hoca’ değildir, yarın da ‘hoca’ olmayacak!
Benim için dün de ‘hiç’ ti, bugün de ‘hiç’ tir, kıyamete kadar ‘hiç’ olarak kalacaktır...

17 Aralık’tan 9 yıl evvel,
15 Temmuz’dan 12 yıl evvel,
Bu günden tam 13 yıl evvel, 4 Aralık 2004'te imam-hatip.com arşivimden bi derkenar…

-İnsanlar dünya hayatını, ahiret hayatına bi hazırlık merkezi olarak görürlerse eğer aralardaki bu çekişme, bu ihtiras, bu kavga mutlak bitecektir...
Öyle değilde sapla samanı karıştırıp, Fetullahçılar misali karışık bi hayat yaşarsan bu dünya çekilmez olur tabi....
Fetullahçılara göre bu memleket için en büyük tehlike bu toprakların yerli ve milli evlatlarıdır!
Mesela Fetullah Gülen ve müntesipleri Erbakan düşmanlığıyla yatar, Erbakan düşmanlığıyla kalkarlar.. Lakin bizlerden de Fetullah Gülen'e ‘hoşgörü’ göstermemizi isterler...
Fetullah Gülen çok mübarek bi insanmış!
Herkese hoş görülüymüş!
Müslüman hoşgörülü olmalıymış! Filan…

Hoşgörüymüş!
Bu memlekette, Süleyman Demirel’lere, Bülent Ecevit’lere, Aydın Doğan’lara, Çevik Bir’lere, Yahudilere, Hristiyanlara, Papazlara, Kardinallere, Vatikan’a gösterilen ‘hoşgörü’, ne hikmetse Necmettin Erbakan’a, bu toprakların evlatlarına gösterilmiyor lakin bizden de kendilerine hoşgörü isteniyor!

Davaları var mış!

Ömründe hep güçlüden yana olmuş, asla haklıdan yana olamamış bi Fetullah Gülen’in ne davası var Allah aşkına?

Hangi davadan bahsediyosunuz?
Türkiye'de yerin biraz daralınca kaçacaksın, bu kaçışı da İslam adına yapacaksın öylemi?.
Burada bıraktığın müntesiplerin ne olacak?
Dünyada tatlı, saltanatta tabi…
Vatanından kaçıp gidip siyasi tatmininizi ABD’de devam ettirebilirsiniz.

Fetullah Gülen'in yüreğinde bir müslümanın bir yahudi israil çocuğu kadar yeri yoktur. Onlar için ağlar, onlar için göz yaşı döker, onların rahatı için dualar eder de, bu memlekette yıllardır okul kapılarında feryat eden, gözleriyle değil yürekleriyle ağlayanları duymazsınız, görmezsiniz!...
Niye???
Bunlar insan değil mi?
Bunların davaları Hak değil mi?
Birde kalkıp utanmadan, Allah'tan korkmadan, bu çileyi çeken insanlara hakaret vari sözler sarfedeceksin, sonrada; ‘başörtüsü furuattır!..’ diyeceksin...

Allah cc; ‘Müslüman hanımlar başlarını örtsünler!’ buyuruyor!
Fetullah Gülen; 'açsınlar, furuattır bi şey olmaz' diyor...
Bu mu dava?
Hangi dünya menfaatı karşılığı sattın davanı demezler mi adama?

Bu yaptıklarınızı unutmayın..
Biz unutmayacağız sizde unutmayın!

İslam, esasları kutsal konsüllerde kararlaştırılan, beşeri karaktere, coğrafi etkenlere göre, zamana ve zemine göre şekillenen bir din değildir. Onun hükümlerini koyma yetkisi yalnızca ALLAH' a aittir!
Yani; ‘Örtüneceksin ey hanım kullarım!..’ buyurmuşsa Allah, kıvırmadan uyacaksın!
‘Bu devirde olur mu, olmaz mı!’ demeyeceksin!
Furuat mı, usül mü, bakmayacaksın!
İşine geldiği gibi, nefsine uyduğu gibi savsaklamayacaksın!
Bi insan ya emirlere iman eder mü’min olur!
O ilahi emirlere uyar müslüman olur!
Ya da emirleri beğenmez kafir olur!
Bu kadar net!

Fetullah Gülen'i asrın müceddidi görenler!
‘Erbakan cürmü kadar yer yakar’ diyenler!
Fetullah Gülen cürmü kadar yer yakmadı da ne yaptı ABD’ye kaçmaktan başka?

Bu dünya hayatı geçicidir!
Bu dünya fanidir!
Bu dünyanın sonu ahiret hayatının başlangıcıdır!
Kabir hayatını hepimiz mutlak yaşayacağız…
Orada ABD’ye kaçamazsın, kurtulamazsın hesap vereceğiz Yaradana...
İsrail çocukları için dökülen gözyaşlarından,
Başörtülülerin gözyaşlarından sende bende hesap vereceğiz Allah'a...
Gel vazgeç bu ABD sevdasından Allah'a kul ol ey Fetullah Gülen!...
Allah'a kulluğu, onlara kulluğa tercih et!
Onların kendileri de kendi kuyularında boğulacaklar!
Ve kendilerine de sana da bi faydaları olamayacak ahirette...


4 Aralık 2004
mus@bhy

imam-hatip.com

7 Ağustos 2017 Pazartesi

SUSMAYACAĞIZ!..



200 yıl büyük Cihan İmparatorluğunu yıkmak için uğraştılar,
Yıktılar!
Coğrafyayı parçaladılar!..
İmparatorluk bakiyesi topraklarda onlarca devlet kurdular.
Kurdukları devletlerin insanları 100 yıl boyunca birbirini öldürdü, onlar kasalarını doldurdu.
100 yıl bu topraklarda akan kan bu toprakların evlatlarının kanıydı, dökülen gözyaşı bu toprakların evlatlarının gözyaşıydı.
100 yıldır onlar keyif sürdü, bu toprakların evlatları göz yaşı döktü...
Hep onlar haklıydı(!) ve hep onlar kazanan taraftı 100 yıldır...
100 yıl boyunca ne istedilerse aldılar bu topraklardan.
15 Temmuz'da yeniden bu toprakları almak için yeniden saldırdılar.
Milletin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı almak için bomba olup yağdılar...
Erdoğan'la birlikte bu toprakları yeniden teslim almak için Fetullahçı teröristleriyle saldırdılar,
Lakin 18 Mart 1915'den 101 yıl sonra belki de ilk defa yenildiler...

-Büyük Cihan İmparatorluğunu yıktılar, topraklarımızı parçaladılar!
Sustuk!
Biz kaybettik, onlar kazandı!

-18 Mart 1915'te bu toprakları işgal etmek için Çanakkale'den saldırdılar,
Direndik, canımızı verdik bu toprakları vermedik!
Biz kazandık, onlar kaybetti!

-Bu topraklar da devrimlerle bu millete karanlık bi ömür yaşattılar,
Hilafeti kaldırdılar!
Kılık ve kıyafetimizi,
Kültürümüzü ve alfabemizi değiştirdiler!
Sustuk!
Sesini çıkaranlar asıldı!
Kazanan onlar, kaybeden bu toprakların evlatları oldu.

-1960'da darbeyle geldiler, milletin seçtiği Başbakanı astılar.
Sustuk!
Biz kaybettik, onlar kazandı!

-1971'de, 1980'de yine askerin silahıyla geldiler!
Bi sağdan, bi soldan bu toprakların evlatlarını astılar!
Sustuk!
Biz kaybettik, onlar kazandı!

-28 Şubat 1997'de askerin postalıyla geldiler!
Merhum Erbakan'ı indirdiler, bu milletin kasalarını boşalttılar.
Sustuk!
Biz kaybettik, onlar kazandı!

-15 Temmuz'da yeniden geldiler, ayağa kalktık, direndik!
Canımızı verdik, bu toprakları vermedik.

100 yıl boyunca sustuk, her şeyimizi aldılar.
15 Temmuz'da susmadık, ayağa kalktık ve direndik!
249 canımızı verdik, bu toprakları vermedik!

Susmuyoruz!
Susmayacağız!
Tüm küfür cephesine haykırıyoruz!
Çanakkale'de galip gelen bu milletin evlatları 100 yıl sonra halâ bu topraklarda ve kıyamete kadar da bu topraklarda kalacaktır!
Bu topraklar bizimdir, bizim kalacak!..

Recep Tayyip Erdoğan'ı olmayan Irak'ı parçalayan Küresel teröristler!
Recep Tayyip Erdoğan'ı olmayan Mısır'da, Libya'da, Suriye'de kan döken kudurmuş Siyonistler!
Recep Tayyip Erdoğan'ı olmayan kara kıta Afrika'lıyı açlıktan öldüren küresel hırsızlar!
Artık bu toprakların Recep Tayyip Erdoğan'ı var!..
Bu toprakların evlatları ayakta,
Bu milletin Cumhurbaşkanı ayakta!..

Susmayacağız!
Direneceğiz!
Canımızı vereceğiz!
Erdoğan'ı da, bu toprakları da vermeyeceğiz!...

18 Mart 1915'te,
15 Temmuz 2016'da vermediğimiz gibi!

Alamayacaksınız!..


6 Ağustos 2017

mus@bhy

2 Ağustos 2017 Çarşamba

‘Kıyafetime dokunma!..’



Yeniden sahaya indiler!
90 yıl evvel bi gecede bu milletin kıyafetini değiştirenler!
Şapka giymediği için İskilipli Atıfları,
Bohçasında başörtüsü sattığı için Şalcı Bacıları asanlar!
Yıllarca bu milletin evlatlarını okul kapılarında ağlatanlar!
İkna odalarında kurdukları kamplarda bu milletin kızlarının başlarındaki örtülerini yırtanlar!
Milletin başı örtülü evlatlarının Arabsitan'a gitmesini söyleyenler!
Milletin oylarıyla seçilen Merve Kavakçı'yı Milletin Meclisinden kovanlar!
Bu barbarlığı,
Bu vahşiliği,
Bu alçaklığı alkışlayanlar!
Bugünler de yeniden sahaya indiler, 'kıyafetime dokunma' filmlerini vizyona soktular!

İstediklerini giyecekler miş!
Giysinler tabi...
Biz de yıllarca aynı şeyi söyledik!
İsteyen istediğini giysin!
Kimin ne giyeceğine Laiklik karar vermesin, kişinin kendisi karar versin istedik!
Bu Milletin Meclisine, seçilen baş açık vekiller girdiği gibi seçilen baş örtülü vekiller de girebilsin dedik!
Bu memleketin okullarında başı açık okuma özgürlüğü olduğu gibi, başı örtülü okuma özgürlüğü de olsun istedik!
Bu milletin evlatları kıyafetinden dolayı Milletin Meclisinden, memleketin üniversitelerinden kovulmasın dedik!
Dedik ama; başı örtülü Merve Kavakçı Maçka Parkına değil, bu milletin Meclisine girdiğinde, çıldırdınız! Elleriniz patlayıncaya kadar 'dışarı, dışarı...' diyerek alkışladınız!
Merve Kavakçı başındaki örtüsüyle Milletin Meclisine girerse rejiminizin yıkılacağı, Laikliğinizin batacağı yalanıyla, bu milletin başı örtülü evlatlarını kıyafetlerinden dolayı adam yerine koymadınız, diri diri gömdünüz!
Umutları yıktınız!
Hayalleri söndürdünüz!

Ben asla rövanşı alınsın, umutlarınız ve hayalleriniz yıkılsın istemem! Lakin ‘kıyafetime dokunma…’ diye zırlarken azcık omurgalı olun!

Maçka parkında tül gecelikle dolaşan kadına, bi güvenlikçi tarafından verilen tepki üzerinden Erdoğan özelinden İslam'a söverek kıyafetinizi kurtarmış olmuyorsunuz!

Bugün, 'kıyafetime dokunma' diye bağırarak Erdoğan'a ve İslama hakaret edenler; dün, bu milletin evlatlarının kıyafetlerine dokunanları ayakta alkışlıyordu! Yakın geçmişte, bu milletin kızlarının başındaki örtülerini yırtanlar, yırtamadıklarını okullarından kovanlar, ödüllendiriliyordu!

Bugün Maçka parkında tül gecelikle dolaşan kızı parktan atan güvenlik görevlisi yargılanıyor!
Peki, 'kıyafetime dokunma' diyerek zırlayanlara sormak lazım;
Milletin oylarıyla seçilmiş Merve Kavakçı'ları Milletin Meclisinden atanlar yargılanabildi mi?
Başı örtülü bu milletin evlatlarını okullarından atanlar, o kız çocuklarının hayatlarını karartanlar yargılayabildi mi?

Geriye dönüp bakın bi;
Hakkaten 90 yıl boyunca kimin kıyafetine dokunuldu?

Sizinkisi kıyafetse, onlarınkisi neydi?



02 Ağustos 2017

mus@bhy