Translate

25 Ağustos 2015 Salı

NE İSTİYORSUNUZ?

"Size ölmeyi emrediyorum..." diyen Mustafa Kemal'e 'ulu önder' diyen Yarbay Mehmet Alkan,
"Bu topraklardan PKK'nın kökü kazınana kadar operasyonlar devam edecek..." diyen Recep Tayyip Erdoğan'a “dün Çözüm diyenler, neden şimdi ‘sonuna kadar savaş’ diyor?” diyerek iki yüzlü sahtekarların medyalarına manşet oldu...

100 yıllık Türk-Kürt kavgasını bitirmek adına başlatılan Çözüm sürecinin başladığı günden bugüne 3 yıldır, Anadolu'nun köylerine şehit gelmiyor diye üzülenler, 3 yıl boyunca süreci sabote etmek için her haltı yediler..
Sürecinden başından bugüne,
İçerden-dışardan kurulan küresel, paralel ve kirli ittifakların tek hedefi Çözüm süreciydi.
Oslo görüşmelerinin sızdırılmasının hedefinde çözüm süreci vardı.
MİT operasyonunun,
Gezi saldırısının,
17-25 Aralık darbe operasyonunun hedefinde sürecin mimarı Erdoğan vardı.
100 yıl birbirine düşman edilmiş Türk-Kürt kavgası bitecek,
100 yıl birbirine düşman edilmiş Türk-Kürt birbirine sarılacak,
Çözüm süreciyle Türk-Kürt 100 yıllık aradan sonra yeniden kardeş olacak, Ve böylece Anadolu'nun köylerine tabutlar gelmeyecek,
100 yıldır dökülen Türk'ün ve Kürtün anasının göz yaşı dinecek diye kuduran hainler vardı bu topraklarda...
3 yıl boyunca durdurmak için her türlü ihaneti ve saldırıyı yaptığınız süreç bitti...
Gözünüz aydın(!), 45 günde Anadolunun köylerine gelen tabut sayısı 55...
Yani "şehit gelmiyor" diye üzülen ŞEREFSİZLERİN destekleriyle yeniden sahaya indirdikleri teröre, 45 günde 55 vatan evladı şehit verdik...
Artık yalılarınız da şampanyalarınızı patlatabilirsiniz!...
"Türkiye Türklerindir" diyecek kadar Kürde düşman olanlar,
Kürtlere değil, terör örgütü PKK'ya destek çıkanlar,
Çözüm süreci üzerinden "Ülkeyi PKK'ya sattı..." iftirasıyla Erdoğan'a alçakça saldıranlar,
Ağaç için sokakları yakanlar,
Dershaneleri, Bankaları için beddualar edenler...
PKK terörünü kınayamayacak kadar,
PKK'nın terörüne Erdoğan'ı sebep gösterecek kadar alçaktırlar, şerefsizdirler, haindirler!...
"Akan kanın,
Dökülen göz yaşlarının sorumlusu Erdoğan'dır!" öylemi?
Son 1 hafadır koro halinde bu alçaklığı yapıyorlar!
"PKK'nın kahpece asker-polis öldürmesinin sebebi Erdoğan'dır!" demiyorlar mı?
CHP sözcüleri,
MHP sözcüleri,
Paralel P.İ.Ç'ler,
Doğan medya,
Kemalist medya,
Küresel medya...
Hep bir ağızdan; "Terörün tek sorumlusu Erdoğan'dır..." diye saldırmıyorlar mı?
Yani şunu ifade etmek istiyorlar: "Erdoğan, bu topraklarda 100 yıllık tezgahımızı dağıtıyor.
Çözüm süreciyle dağıtıyor,
Parlamenter sistem yerine getireceģi Başkanlık sistemiyle dağıtıyor,
Yerli savunma sanayi ile dağıtıyor,
3.Köprüyle dağıtıyor,
3.Havalimanı ile dağıtıyor,
Kanalİstanbul ile dağıtıyor,
Faiz oyunlarımızı bozarak dağıtıyor,
Ortadoğuda, Kafkaslarda, Balkanlarda, Kuzey Afrika'da planlarımızı bozarak,
Bu Coğrafyada kurduğumuz 100 yıllık tezgahımızı başımıza geçiriyor,
Bizde gücümüzü, paramızı, medyamızı birleştirip Erdoğan'dan kurtulmak için,
Kürtlerden nefret etsekte seçimlerde Demirtaş'ın eline saz verir HDP'li oluruz,
Yetmezse dağdaki PKK'lının kahpece Askeri-Polisi şehit etmesini alkışlar, "katil Erdoğan" manşeti atarız,
Ya Erdoğan tezgahımızı dağıtmayacak, Eski Türkiye dediğiniz düzen devam edecek,
Ya da, millet indirmese de, eskiden olduğu gibi yine manşetlerimizle, PKK'ya verdiğimiz destekle, dışardaki düşmanlarla işbirliği yaparak Erdoğan'ı indireceğiz!..."

Erdoğan, "analar ağlamasın" dedikçe çıldırdılar,
Erdoğan, 3 yıldır 'çözüm' dedikçe, süreci sabote etmek için her haltı yediler,
3 yıldır Anadolunun köylerine şehit gelmedikçe kudurdular,
3 yıl boyunca içerden-dışardan atılan manşetlerle "Erdoğan çözüm süreciyle Ülkeyi PKK'ya sattı..." yalanıyla saldıranların tamamı,
Bugün "Erdoğan Çözüm sürecini bitirdi, savaş emri verdi..." gazlamasıyla yine Erdoğan'a saldırdılar.

Küresel ve Paralel çete, çözüm sürecine karşı olanların tamamı 3 yıl boyunca Erdoğan'a sövdüler.
Çözüm sürecini bitirmek için Kobane ayaklanmasıyla 54 kürt evladını alçakça öldürdüler, buna rağmen devlet çözüm sürecinden vazgeçmedi.

7 Haziran öncesinde yollar kapatıldı, köprüler havaya uçuruldu, söz de özerklik ilanları yine Erdoğan'ı da, devleti de çözüm sürecinden vazgeçiremedi...
Son olarak Suruç'ta patlattıkları bomba bile çözüm sürecini durduramadı.

Ne zaman ki, eşinin yanında Asker, uyku halinde Polis kahpece şehit edildi,
O vakit 3 yıldır çözüm süreci üzerinden alçakça saldıranlara karşı, devlet gerekli karşılığı verdi ve süreci buzdolabına koydu.

Yine zırlamaya başladılar!
"Erdoğan çözüm sürecini bitirdi, akan kanın sorumlusu Erdoğan, terörün tek sorumlusu Erdoğan" manşetleriyle saldırıyorlar.
Askeri-Polisi kahpece şehit eden,
Yüzlerce iş makinalarını yakan,
Bi o kadar yolları kapatan, köprüleri uçuran,
İçerisinde hasta olan ambulansları kaçıran,
Yarbay Mehmet Alkan'ın kardeşi Yüzbaşı Ali Alkan'ı alçakça şehit eden,
45 günde 55 şehide kurşun sıkan PKK,
Lakin sorumlusu Erdoğan!...

"İki Polis öldürüldü diye Kandil bombalanır mı?" diyecek kadar şerefsizleşenler,
Erdoğan'ın "Operasyonlar, PKK bu toprakları terk edene kadar devam edecek"  sözleriyle ve PKK'nın Kandil'ine yağan bombalarla çılgına döndüler.

Paralel P.İ.Ç'lere göre,
Aydın Doğan'a göre,
Yarbay Mehmet Alkan'a göre;
PKK, Askeri-Polisi kurşunlasın,
Araçları yaksın,
Yolları kapatsın,
Köprüleri uçursun,
Enerji hatlarını patlatsın,
Ama Erdoğan ve devlet seyretsin istiyorlar...

Yüzbaşı Ali Alkan, PKK'ya karşı bu topraklar için şehit olmuş,
Şehit Yüzbaşının kardeşi Yarbay Mehmet Alkan, PKK'ya lanet okuması lazım gelirken, Erdoğan'a saldırarak, PKK'ya terör örgütü diyemeyen şerefsizlerin medyasında manşet olmuş!

Yarbay Mehmet Alkan çok iyi bilmeli ki;
Bugün manşetlerine çıktığı hainler, kardeşi şehit Yüzbaşı Ali Alkan'ın şehadetine asla üzülmemiştir!
O şerefsizler, bu topraklarda ne kadar çok kan dökülürse,
Ne kadar çok ana ağlarsa, bu alçaklar o kadar mutlu olurlar!
Asla üzülmezler, hatta dönerler PKK'yı tebrik eder, Erdoğan'a söverler!
Sen de iki yüzlü olma ey Yarbay!

Hani Mustafa Kemal'in askeriydiniz?
Mustafa Kemal; askerine ölmeyi emrederek! bu toprakları geçilmez yaptı!
Erdoğan yeniden bu toprakları geçilmez yapmanın kavgasını veriyor, lakin sen Erdoğan'a sövmekle meşgulsün!

Böylesi bi günde bir şehit yakınının PKK'ya değil, Erdoğan'a hakaretler etmekle,
Hem bu topraklar için canını vermiş şehide saygısızlık etmiş olur,
Hem de içerde ve dışardaki düşmanları tarifsiz sevindirmiş olur!

O düşmanlar ki;
Erdoğan, "analar ağlamasın.." dedi, saldırdılar!
Erdoğan, "çözüm" dedi, dalga geçtiler!
Erdoğan, "barış" dedi, kudurdular!
İçerden-dışardan kurdukları ittifaklarla Paralel P.İ.Ç'leri, Aydın Doğan'ı ve PKK'yı birbirlerine kardeş yaptılar!
Şimdi aynı düşmanlar, PKK'nın kökünü kazıyacak operasyonların devam emrini verdi diye, Yarbay Mehmet Alkan'ı Erdoğan'a sövdürüyorlar.

Millet olarak bu hainlerin oyunlarına gelecek miyiz?
Anadolunun köylerine şehit tabutları geldikçe yalılarında kutlamalar yapanlar!
Her şehit haberinden sonra manşetlerinden Erdoğan'a alçakça saldıranlar!
Aydın Doğan'lar!
Paralel P.İ.Ç'ler!
Can Dündar'lar,
Hasan Cemal'ler!
Nazlı Ilıcak'lar,
Hele hele Fehmi Koru'lar!
Ne istiyorsunuz bu toprakların evlatlarından?
Erdoğan,100 yıllık kavgaları bitirmek için "Çözüm" diyor, saldırıyorsunuz!
Çözüm sürecini durduranlara anladıkları dilden karşılık veriyor, PKK'nın Kandil'ini başlarına yıkıyor, yine saldırıyorsunuz!
Ne istiyorsunuz bu milletten, bu ümmetten!?
Unutmayın, sizin dediğiniz değil,
Allah'ın dediği olacak!
Milletin dediği olacak!
Ve siz tarihin çöplüğünde hain olarak gömülüp yok olacaksınız!..

25 Ağustos 2015
mus@bhy

19 Ağustos 2015 Çarşamba

20 yıl öncesinden bi derkenar…


24 Aralık 1995'te yapılan Genel Seçimlerde,
Refah Partisi %21,38 oy, 158 Milletvekili,
ANAP %19,65 oy, 132 Milletvekili,
DYP %19,38 oy, 135 Milletvekili,
DSP %14,61 oy, 76 Milletvekili,
CHP %10,04 oy, 49 Milletvekili,
MHP %8,18 oy, 0 (sıfır) Milletvekili,
HADEP %4,17 oy, 0 (sıfır) Milletvekili çıkarmıştı...

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Hükümeti kurma görevini %21,38 oyla seçimden 1.çıkmış Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan yerine, seçimden 2.çıkmış ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a vermiş, Mesut Yılmaz Başbakanlığında DYP ile Ecevit (çekimser) destekli ANAYOL hükümeti kurulmuştu.
ANAYOL hükümeti 6 ay süreyle görevde kalmış, Refah Partisi'nin Anayasa Mahkemesine yaptığı müracaatla ANAYOL hükümetine Ecevit'in verdiği çekimser destek iptal edilmiş, ANAYOL hükümeti düşürülmüştü.
Akabinde Cumhurbaşkanı Demirel, seçimin 1.partisi Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan'a görevi vermek zorunda kaldı.
30 Haziran 1996'da Erbakan Başbakanlığında, Tansu Çiller yardımcılığında REFAH-YOL hükümeti kuruldu.
REFAH-YOL hükümeti 4 Temmuz 1996'da Memur, İşçi ve çiftçiye %50 zam vererek işe başladı, 6 aylık süreyle alınan ekonomik tedbirler, havuz hesabıyla kesilen hortumlar, yapılan yatırımlar, hedeflenen denk bütçe, başta Süleyman Demirel olmak üzere asker-sivil üniformalı statükocuları, üniformasız beşli çeteleri, asker “tak” diye emir verdiğinde, verilen emri “şak” diye yerine getiren kartel ve hortumcu medyayı çılgına çevirmeye yetmişti.
Vizyona sokulan Fadime Şahin – Müslüm Gündüz filmleriyle,
Askerin emriyle atılan manşetlerle Refah – Yol hükümeti düşürüldü.
Akabinde Refah – Yol hükümetinin yıkılmasının mimarı dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in üstün gayretleriyle bir gecede DYP içerisinden 45 milletvekilinin istifa ettirilmesiyle Hüsamettin Cindoruk liderliğinde Demokrat Türkiye Partisi DTP kurduruldu.
Refah – Yol hükümetinin Başbakanı Erbakan, 18 Haziran 1997’de dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’e, yeni kurulacak hükümete desteğini imza altına almış 282 milletvekilinin deklarasyonuyla birlikte istifasını sundu.
Demirel, Refah – Yol hükümetini yıktıktan sonra, önüne gelmiş 282 milletvekilinin imzasını yok sayarak; “Anayasa gereği, istediğim milletvekiline hükümeti kurma görevi veririm…” diyerek 20 Haziran 1997’de Anap Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ı yeniden hükümeti kurmakla görevlendirdi. Mesut Yılmaz, yanına Cindoruk’un DTP’sini, Ecevit’in DSP’sini alarak, dışardan CHP destekli azınlık hükümeti Anasol – D hükümetini kurdu. İlk icraat olarak 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi meclisten geçirerek, İmam-Hatip Liselerinin orta kısmını kapattı.
Mafya-çete-siyaset üçgeninde patlayan skandallarla, Mesut Yılmaz - Korkmaz Yiğit – Alaattin Çakıcı arasında geçen TürkBank pazarlıklarının kasetlerle ortaya dökülmesiyle, 1,5 yıl iş başında kalan Anasol – D hükümeti CHP’nin desteğini çekmesi ve ardından verdiği gensoruyla düşürüldü.
Anasol – D hükümeti de yıkıldıktan sonra 28 Şubat darbesinin lideri, “276’yı bulan Hükümet kurma görevini alır…” diyen Demirel, bu defa hükümeti kurma görevini, mecliste gurubu bulunmayan, siyasi bi tabanı, siyasi bi karşılığı, siyasi bi geçmişi olmayan, tek başına Yalım Erez’e hükümeti kurma görevi verdi.
      Demirel’in bu planı, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, son dakikada erken seçim şartıyla Ecevit’in kuracağı azınlık hükümetine destek vereceğini açıklamasıyla bozuldu. Bu vesileyle hem Demirel’in planı başına geçmiş oldu, hem de Çiller’in Ecevit’e destek açıklaması yaptığı vakitte Başbakanlık hevesiyle cebinde bakanlar kurulu listesiyle köşke çıkmış Yalım Erez’in de hevesi kursağında kalmıştı.
O günden bugüne, Yalım Erez’i siyasette gören-duyan olmadı, olmayacak!
Zira Yalım Erez, o gün itibariyle siyasi hevesleriyle, siyasi hayalleriyle tarihin siyaset çöplüğüne gömülmüştü…
Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’i 20 yıl sonra bugün hatırlayanlar, 28 Şubat darbesinin lideri olarak, demokrasiyle yatıp – kalktığı halde, Refah –Yolun yıkılışında, Anasol – D’nin kuruluşunda, DYP’nin bölünmesinde üstlendiği rolleriyle, askeri  vesayetin emir eri, sivil statükonun kölesi olarak hatırlamıştır…
28 Şubat darbesinin mimarı dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’i o gün destekleyenler ve alkışlayanlar,
7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan neticeyle 70 günde yapılan koalisyon görüşmelerinde hükümetin kurulamamış olmasını Erdoğan’ı sebep gösterenler,
Ak Parti üzerinde Erdoğan vesayeti olduğu yalanını üfleyenler,
Milletin %52 oyuyla seçilmiş Recep Tayyip Erdoğan’a saldıranlar,
Dönsünler de 20 yıl evvel alkışladıkları ve destekledikleri dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’e baksınlar.
Söveceklerse; 1995 seçimlerinden 1.çıkmış Refah Partisinin Genel Başkanı Necmettin Erbakan yerine, Hükümet kurma çoğunluğu olmayan Mesut Yılmaz’a hükümet kurma görevi veren Demirel’e sövsünler!
Söveceklerse; Refah – Yol’un yıkılışının mimarı dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’e sövsünler!
Söveceklerse; Anasol – D’yi kurdurabilmek için DYP’yi parçalayıp, DTP’yi kurduran dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’e sövsünler!
Söveceklerse; Mecliste, tek başına siyaset yapan Yalım Erez’e hükümet kurma görevi veren dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’e sövsünler!
Söveceklerse; 28 Şubat darbesinde aktif rol alan asker-sivil, üniformalı-üniformasız çetelere sövsünler…
Askeri vesayetin emir eri, sivil çetenin kölesi Demirel’den 20 yıl sonra, seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı vesayetçi gibi gösteremeyeceksiniz.
Eski Türkiye tüm vesayetleriyle, tüm çeteleriyle tarihe terkedildi.
Yeni Türkiye’de, asker - sivil, üniformalı - üniformasız çetelerin gül hatırı için hükümet kurulmuyor, kurulmayacak!
Artık bundan böyle bu topraklarda darbeciler istedi diye seçimler yapılmıyor, yapılmayacak!…
Ve bu milletin başında, kendi iradesiyle seçtiği Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu sürece, bu milletin idaresi Eski Türkiye siyaset ve siyasetçilerine teslim edilmeyecektir.
Ya Yeni Türkiye’nin inşası için elinizi, gövdenizi taşın altına koyacaksınız,
Ya da “her şeye karşı olacaksınız” ve Yalım Erez misali, tarihin siyasi çöplüğüne gömüleceksiniz.

19 Ağustos 2015

mus@bhy