Translate

29 Mart 2015 Pazar

SON SAVAŞ

2015 seçimlerinden sonra hedef konuldu. Musul ve Kerkük Türkiye'ye eyalet olarak bağlanacak. IŞİD'den rehineler alındığı gün bunu yazmıştım sosyal medyadaki sayfama. Hatırlayan hatırlar. Şu anda bütün hazırlıklar sürüyor. Hani yeni yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı var ya! Onun neden bu kadar büyük olduğunu Türkiye'deki biz akıllılar haricinde bütün dünya anladı aslında.
Saray'daki odalara isim bile verildi. Abhazya Eyaleti, Ahıska Eyaleti, Dağıstan Eyaleti, Nahcivan Eyaleti, Sana Eyaleti, Tebriz Eyaleti , Tiflis Eyaleti, Habeş Eyaleti, Adana Eyaleti, Cezayir Eyaleti, Halep Eyaleti, Anadolu Eyaleti, Bağdat Eyaleti, Basra Eyaleti, Bosna Eyaleti ve daha ismini saymadığım 250'ye yakın eyalet ismi şu anda Saraydaki odalara verildi bile. Eyaletler bu odalardan yönetilecek ve kim ne derse desin her şey göze alınmış durumda. Rusya'nın batı karşısında zayıflamış olması ve artık Esed'i savunacak pozisyonda olamaması, dikkatini Ukrayna ve kendisi ekonomisi dışında bir yere ayıramaması, Türkiye için oluşmuş bir başka organik fırsat.
Türkiye'nin Musul ve Kerkük’ten sonra ilk hedefi Halep olacak. Burada Türkiye ilk defa sürekli müttefik diye adlandırdığı batıya karşı aleni bir şekilde savaş ilan etmiş olacak. En önemli noktalardan birisi İran, Batı ile beraber ittifak yapacak ve Suriye'de Türkiye'ye karşı cephe alacak. Türkiye yalnız mı olacak? Devlet olarak evet ama millet olarak değil. Malezya'dan, Endonezya'dan, Afrika'nın çeşitli ülkeleri başta olmak üzere bütün İslam âlemi akın akın Türkiye'ye cihat için gelecek ve Türk ordusunun sancağı altında savaşacak. Bu size Çanakkale savaşını hatırlattı mı?
Orada da devlet olarak yalnızdık ve yanımızda ümmet vardı ve biz her cephede galip geldik. Müttefiklerin mağlubiyeti bizim de mağlup sayılmamıza neden oldu ve savaşta kaybetmediğimiz toprakları mason kumandanlarımız yüzünden masada kaybetmiştik. Hatırladınız mı? İşte kaybettiğimiz o yerleri geri almanın savaşını tam 100 yıl sonra yapacağız. Çok az kaldı. Bütün işaretler bu yönde. Bunca risk alarak bütün dünyaya meydan okuyan Erdoğan'ın eceli ile yatakta ölmeye hiç ama hiç niyeti yok. Şehit olmak istiyor. Davutoğlu'nun eceli ile yatakta hasta bir şekilde ölmeye niyeti yok. Bunlar masal değil. Kendileri de defalarca dile getirdiler.
Özetle Özgür bir Ümmet için, Âdem ile Havva'dan beri her defasında "İsrail menzilimizde 10 dakikada yok ederiz" diyerek bugüne dek küffara karşı tek ok atmamış olan ve Kudüs'ü İsrail'e taşere eden İran'ı artık ortadan kaldırma vakti geldi. Filistin düzelirse bütün Arap Dünyası'nın düzeleceğini unutmayın. Nihayetinde Bağdat’ı, Şam’ı, Sana’yı nüfusuna aldıran İran'ın bunu artık açık bir şekilde ifade etmesi, Tahran haricinde bütün İslam başkentlerinin cayır cayır yanması bizler için yeterince acı bir metafor değil mi? Ya da koca bir kazık?
Ahrar liderinin İstanbul ziyaretinden hemen sonra Suriye’de bütün mucahid grupların birleşmesi sizce tesadüf müydü? Esed, Hizbullah ve İranın ordularını bir avuç mücahid kimin tedarik ettiği ağır silahlarla püskürttü dersiniz? Bütün bu ilerlemeler sizce neyin alametidir?
Bugünlerde Suriye'de en aktif ve öncü gruplardan Ahrar'ın lideri Ebu Cabir'in İstanbul'da olması tesadüf değil. İsmini sayamayacağım birçok kişi de aynı şekilde devletimizden randevu almak için sırada bekliyor. Hepsinin amacı bu kutlu ordunun içinde asker olarak yer almak. Tıpkı Sultan Selahaddin Eyyubi gibi bir zamanlar İslam Dünyası'nın vicdanına kilit vuran Fatımilerin mirasçılarını susturarak veya ortadan kaldırarak başta Kudüs olmak üzere İslam Dünyası'nda intifada başlatması gibi onlar da Batı'nın Karlofça Antlaşmasından sonra başladığı ilerlemeye önce İran'a karşı koyarak dur demek istiyorlar.
Cennet Mekân Necmeddin Erbakan'ın Bosna'daki mücahitlere zamanında para göndererek tarihe "Kayıp Trilyon Davası" olarak geçtiği Türkiye'nin İslam Dünyasında başlattığı öncü misyonu yine Erbakan'ın talebeleri Erdoğan ve Davutoğlu'nun finale taşımasını istiyorlar.
       40 yıldır PKK ile uyuşturdukları bu beynin yavaş yavaş kendine gelmesi onları çıldırtıyor. Erdoğan'ın Davos'ta aslında Şimon Perez'e değil bütün Batı’ya rest çektiğini ve Batı’ya karşı Şark’ın son savaş pimini çektiğini çok iyi biliyorlar. Şarkta yüz yıldır AYI diye oynattıkları İran’ın da artık seyircileri etkilemediğinin farkındalar. Bu yüzden HDP eş başkanı Demirtaş üzerinden asla başkan olamayacaksın mesajı göndermeye devam ediyorlar. Onların başlattığı ve sonrasında pişman oldukları, benim de bunu 3 ayrı yazı dizisinde metaforlarla kaleme aldığım BOP EŞBAŞKANLIĞI projesinin Erdoğan'ın planları doğrultusunda yine kendileri aleyhinde işleyebileceğini düşünmemişlerdi. Kaçırdıkları tek nokta bu değildi. Ellerinden önce TSK'yı, sonra MİT'i, sonra ASELSAN'ı, sonra TÜBİTAK'ı, sonra köstebeklerini kaçırmışlardı. Petrolü de, Ortadoğu’yu da, Kudüs’ü de kaçıracaklardı.
İşte bu düşüncelerle yoğrulmuş onlarca şeyh Malezya'dan, Endonezya'dan, Fas'tan, Yemen'den müritleri ile beraber İstanbul'a geliyor ve ne olursa olsun bu savaşta yer alacağız diyorlar. Onlara göre İstanbul sadece Dârüsselam değil, aynı zamanda hilafetin de merkezi. Ve Halife ise bütün zulümlere karşı dik durabilen cesur adam Erdoğan. Erdoğan bunun farkında ve kesinlikle rehavete kapılmıyor. Hareketlilik onu kesinlikle ürkütmüyor. Aksine bütün bunlar olurken küresel planlara karşı planlar, şeytanın stratejilerine karşı rahmani stratejiler geliştiriliyor. Ekip çok ama çok iyi çalışıyor. Milletin desteği ise en büyük kozları. Millet Erdoğan'ı ne Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ne 17 Aralık darbesi sonrası yerel seçimler de yalnız bırakmadı. Erdoğan genel seçimlerde de ezici üstünlükle galip geleceğini biliyor.
Devletimiz mi? 

Çok iyi çalışıyor. Söylenmedi, açıklanmadı belki ama uçağımızı da ürettik, tankımızı da. Hem de bütün teçhizat ve yazılımları ile. Hani Erdoğan'ın bize vermiyorlar diyerek Batı'nın ikiyüzlülüğünü açık açık ifade ettiği yedek parçalar var ya! Evet, onları da ürettik. Ne Aselsan'da intihar süsü ile katlettikleri şehitlerimiz ne de Tübitak'ta işe yarar diye besledikleri ince bıyıklı abiler engel olamadı buna. Özetle ne mi demek istiyorum? Savaşa hazırız. Ölmeye hazırız. Savaşırken cephede ilk atılan ve tek kurşun atmadan şehit olan öncü birliğin isimsiz kahramanı olmaya devlet olarak hazırız. Bunun farkında olan bütün dünya Müslümanları bu ülkeye akın ediyor. Son savaş yaklaşıyor.
2023 Erdoğan’ın kafadan ortaya attığı bir tarih değildir. Bu bir Rabbani işarettir. Her 100 yıl bu ümmetin şahlanacağı ve geçmişte de kendini bulduğu gerçeğini artık onlar da biliyorlar. Bu yüzden titriyorlar. Tek ümitleri sizin, yani Türk milletinin bunun farkında olmamış olması. Ya da öyle sanıyor olmaları. Farkında mısınız? Hazır mısınız? Alparslan’ın yiğitleri? Hazır mısınız? Malazgirt’te Alparslan’a 20.000 yiğit Kürt askeri ile destek veren Mervan’ın torunları? Hazır mısınız? Küffarı son bir defa kuzeyin soğuk topraklarına sürmeye, canlı yayında kucağında evladı vurulan Filistinli Baba'nın intikamını almaya, Suriye'de Esed’den kaçarken Amman sınırında açlıktan ölen kız çocuğumuzdan helallik istemeye? Bundan tam 100 yıl önce Çanakkale'ye gözünü kırpmadan 13-14 yaşlarında tüfek omuzda gururla giden ceddimize, torunlarının da tam 100 yıl sonra onlardan geri kalmadığını göstermeye hazır mısınız? Son savaş kapımızda. Ya hep beraber şehadeti kucaklayacağız ya da Ümmet özgür olana dek Ortadoğu’yu o kahpelere zindan edeceğiz.
Son sözüm Batı'ya. Kokuşmuş, ihtiyar şeytanlar.
Farkında olmadığımızı mı sanıyorsunuz?
Savaşacak askeriniz yok!. Şu ülkenin şu kadar askeri var palavralarını yutmayız. Makinalarınızı ise duman edeceğiz.100 yıl önce olduğu gibi.
Canınıza okuyacağız... 
Hiç şansınız yok. C A N I N I Z A O K U Y A C A Ğ I Z... 


Bi Simit


29 Mart 2015

9 Mart 2015 Pazartesi

Erdoğan konuştukça batar mıyız?



Bu topraklarda 100 yıldır keyif süren efendilerin kurdukları vesayet zincirleri 2010 referandumuyla bir bir kırıldıktan sonra, küresellerin bu topraklarda yaptıkları operasyonlar hiç ara vermeden devam etti...
31 Mayıs 2009'da dünyanın efendilerine Davos'ta çekilen 'One minute' restinin bedelini ödetmek için 30 Mayıs 2010'da Mavi Marmara katliamını yapanlar,
Kasım 2011'de o günün Başbakanı Erdoğan'ın ofisine ve konutuna 'böcekler' yerleştirerek, Erdoğan'ı önce kafeslemek, sonra da teslim almanın hesabını yaptılar.
7 Şubat 2012'de Mit üzerinden Erdoğan'a ulaşmak için, Erdoğan'sız Ak Parti söylemlerini manşetlerine taşıdılar.
Attıkları her adıma Erdoğan tarafından karşılık verildi.
100 yıl da ilk defa planları ve oyunları bozuluyordu.
Nisan 2013 Coğrafyada 100 yıldır devam eden Kapitalist ve emperyal düzen, küresellerin aleyhine çatırdıyordu.
İran'a uygulana küresel ambargo Türkiye eliyle deliniyor,
Coğrafyanın kaynakları Türkiye'nin Halkbank'ı üzerinden kontrol ediliyor,
Küresel efendiler çıldırıyordu...
Önlem alınması için 46 Siyonist senatör tarafından ABD Senatosuna verilen mektupla Halkbank'a acil operasyon talimatı veriliyordu.
Mayıs 2013'te 3. Havalimanı, 3. köprü, Enerji Santralleri ihaleleri yapılırken,
eş zamanlı 14 Mayıs 2013'te IMF'ye ödenen borcun son taksidi de kapatılmıştı...
Borcun bitimiyle birlikte bu topraklarda yıllarca paranın patronu IMF iken bi anda borç bitince patronluktan da aşağı inmiş olacaktı.
Dünyada önce ekonomik krizleri çıkaran, sonrada siyasi krizlerle o toprakları teslim alan teşkilatın adı IMF idi.
IMF, girdiği ülkelerde paranın patronuydu.
Faiz oyunuyla, Dolar oyunuyla, o ülkelerin kaynaklarını, efendilerinin kasalarına dolduran teşkilatın kendisiydi.
Bi ülke de, Küresel baronlara "bu ülkenin kaynaklarını bu ülkenin evlatları yiyecektir..." itirazı yükselirse, hemen akabinde faizler yükselir, Dolar'ın yükselişi durdurulamaz, milyonlarca insan işini kaybeder, ocaklar söner, hayatlar kararır, ekonomi küçülür, IMF'den borç almaya mecbur edilirdi.
Mayıs 2013'ten sonra işin rengi değişti.
IMF'den borç alan değil,
Son G-20 zirvesinde IMF'ye borç verecek sözleşmeyi yapan bi ülke olursanız,
O ülkede IMF patronluktan, borç alma noktasına gelmişse,
Doların yükselişini,
Faizin yükselişini, asla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarına bağlayamazsınız.
Gezi'yle başlayan saldırı süreciyle Erdoğan'sız Ak Parti isteyenler,
17-25 Aralık operasyonlarıyla,
Kaset operasyonlarıyla,
Böcek operasyonlarıyla,
Kumpaslarla istediklerine ulaşamadılar.
Akabinde tüm güçlerini birleştirdiler Erdoğan'sız Türkiye için her operasyonu devreye sokuyorlar.
"Erdoğan konuşmasın, konuştukça dolar ve faizler yükselecek" algısıyla, yeniden bu topraklarda paranın patron koltuğunu IMF'ye teslim etmenin hesabını yapıyorlar.
Dünya da son 5 yılda iki defa küresel ekonomik kriz oldu,
28 Avrupa Birliği üyesi ülke bi Yunanistan'ı batıştan kurtaramadı,
28 Ülkenin ekonomileri küçüldükçe küçüldü,
Ama Türkiye'de Erdoğan konuştuğu için küresel ekonomik kriz Türkiye'yi 'teğet' geçti.
Gezi'de Erdoğan konuşmasaydı, ne Hükümet kalırdı, ne bu topraklardaki 100 yıllık küresel tezgahlar dağılırdı.
17-25 Aralık'ta Erdoğan konuşmasaydı, 10 Ağustos'ta millet kendi Cumhurbaşkanını seçemezdi.
Erdoğan bu ülkede konuşmasaydı, Eski Türkiye devam eder, 100 yıllık vesayetler milletin ensesinde keyif sürmeye devam ederdi.
"Erdoğan konuştukça dolar yükseliyor" yalanını üfleyenlere sormak lazım,
Erdoğan konuşuyor dolar yükseliyor da, peki, Euro niye düşüyor...
Dolar yükselmeye, Euro'da düşmeye devam ettikçe, olan Avrupa Birliğine olacak...
Batacak olan bu ülke olmayacak, yıkılıp, darmadağı olacak olan Avrupa Birliği olacaktır.
Erdoğan konuştukça dolar yükselmiyor, Erdoğan'a mesaj veriliyor.
Küresel efendiler diyor ki; "Ortadoğu da, Balkanlarda, Kafkaslarda, Kuzey Afrika'da tezgahlarımızı dağıttın, ama Para bizim emrimizde olacak... Coğrafyaya hükmedebilirsin lakin Paraya asla hükmedemezsin...." mesajıdır verilmek istenen.
Ak Parti içerisinde,
CHP içerisinde,
MHP içerisinde, kimler Erdoğan konuşmasın, konuştukça dolar ve faizler yükseliyor..." diyor sa, bilin ki bu yalanı söyleyenler ve böyle inananlar yenilecek ve Erdoğan galip gelecektir.
Son 5 yıldır hep böyle oldu.
Erdoğan konuştu, Gezi'den saldıranlar yenildi.
Erdoğan konuştu, Paralel çete yenildi,
Erdoğan konuştu, 15 parti yenildi,
Erdoğan konuştu, 10 Ağustos'ta tüm küreseller yenildi,
Erdoğan konuştu, dolar ve faizle saldıranlar da yenilecektir.
Net!..

Dünyanın efendileri konuşurken seslerini çıkarmayanlar,
Erdoğan konuşunca kıyametleri koparanlara bi derkenar; "Osmanlıyı yıkmak çok zor olmadı... Büyük İsrail İmparatorluğu’nun temelini oluşturan İsrail Devleti 1948 yılında Rotschild Ailesi’nin cömert mali desteğiyle kuruldu... Büyük İsrail İmparatorluğunu kurmak için bölge ülkelerinin yönetimlerini kontrolümüz altında tutuyoruz, kontrolümüzden çıkan ülkelerde terör olaylarını devreye sokuyoruz..." David Rockefeller

Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı,
Coğrafyanın parçalanması,
1. ve 2. Dünya savaşlarında ölen insanlar bu topraklarda Terör ve Siyonist devlet İsrail'in kurulması içindi...
1948'ten bu güne bu topraklarda öldürülen insanlar, dökülen kan ve göz yaşı, sömürülen kaynaklar da Büyük İsrail içindi...
7 Haziran seçimleriyle bu Coğrafyada ya Yeni Türkiye kurulacak bu toprakların evlatları şerefli bi ömür sürecek...
Ya da dünyanın efendileri Rockefeller ve Rotschild'lerin rüyası Büyük İsrail İmparatorluğu kurulacak ve bölgenin evlatlarının kan ve göz yaşı akmaya devam edecek....

"Erdoğan konuşmasın" diyenler,
Dolar ve faizlerin yükselişine bi de bu taraftan bakın isterseniz....

"Erdoğan konuştukça batıyoruz" diyenlere sorulacak tek soru:
Gezi'de, 17-25 Aralık'ta, 30 Mart'ta, 10 Ağustos' ta Erdoğan konuşmasaydı; Millet olarak bugün Yeni Türkiye'den bahsedebilir miydik?

09 Mart 2015

mus@bhy