Translate

31 Aralık 2014 Çarşamba

2014’ten 2015’e…



Senenin son günündeyiz…
2014 yılı, ilk günüden son gününe kadar 365 gün içerden ve dışardan saldırılara karşı verilen şanlı bir mücadeleyle geçti.
Millet olarak Küresellerin bu topraklarda kurdukları tüm tezgahların dağıtıldığına,
100 yıllık planların bozulduğuna,
100 yıl bu millete diz çöktürmek için kurulan Paralel Yapıların çöktüğüne,
Darbe planlarının püskürtüldüğüne,
Bu topraklarda Küresel ve Paralel ihanet örgütlerinin hain planlarının boşa çıkarıldığına,
30 Mart ve 10 Ağustos seçimleriyle, milletimizin dua ve desteğinin, Küresel ve Paralellerin akıllarına, kirli ittifaklarına, paralarına ve planlarına galip geldiğine şahitlik ettik.

10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle sadece bu toprakların değil, yeryüzünün dengesinin değiştiğine,
100 yıl boyunca bu topraklarda oyun kuranların, bu milleti idare edenlerin devrinin son bulduğuna,
10 Ağustos itibariyle bu toprakları, bu toprakların evlatlarının idare ediyor olduğuna,
Küresellerin bu topraklarda kurduğu büyük oyunu bozan,
Türkiye'yi, Ortadoğuyu, Kafkasları ve Balkanları Aksaray'dan idare edecek aklın, milletimiz ve ümmetin  son umudu olduğuna şahit olduk.

2014 yılında,
Küresel ve Paralel medyalardan gün gün atılan manşetleri,
Darbelerini kapatabilmek için televizyonlarında oluşturdukları algıları,
Sosyal Medyadan saldırıları,
Ayakkabı kutusuyla darbe yapmaya teşebbüs eden hainlerin ihanetlerini örtmeye yetmedi.
Paralellerin montaj kasetleriyle bu toprakları teslim almayı uman Küreseller 1 yıl boyunca pusuya yatıp, buldukları her mevziden saldırdılar.
Birbirine selam vermeyen Pensilvanya İmamı, CHP, MHP, BBP, Paralel Emniyet, Paralel Yargı, Ulusalcı ve Kemalistler, alayını bi sofrada buluşturdular.
30 Mart ve 10 Ağustos Seçimlerinde kurdukları Küresel ve Paralel adaylarla Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulmanın çarelerini aradılar...
Onlar planları Erdoğan'a olan kinleri üzerine bina ettiler,
Milletimiz küresellere ve Paralellere, tüm kirli ittifaklara olan kinini her iki seçimde de sandıklara doldurdu.
Kazanan, Recep Tayyip Erdoğan oldu,
Kaybeden, Millete karşı kurulan kirli ittifakın, hain müttefikleri oldu...
Çıldırdılar.
Sandıkla yenemedikleri Erdoğan'ı kurdukları kumpaslarla,
Gazetelerinden attıkları manşetlerle indirecekleri gafletine düştüler.
Ak Parti içerisindeki tuzlukları istifa ettirerek,
Erdoğan'ın ömrünün 40 yılını beraber yaşadığı insanların önlerine koydukları kasetlerle Erdoğan'a sövdürerek netice alacaklarını zannettiler.
Her haltı yediler insanlıktan çıktılar..
Montaj kasetlerle diz çöktürdükleri Ülkücü - Türkücü,
Şarkıcı - Tiyatrocu,
Gazeteci - Televizyoncu,
İşadamı - Siyasetçi,
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkanlarını,
Kasetlerle kafesledikleri her çevreden insanları teslim aldılar,
1 yıl boyunca nefes almadan Erdoğan aleyhine yapabilecekleri tüm hainlikleri yaptılar.

Gün oldu, Anayasa Mahkemesi Başkanının ağzıyla,
Gün oldu, Barolar Birliği Başkanının ağzıyla,
Gün oldu, Tüsiad Başkanının ağzıyla,
Küresel İmparatorlarının manşetleriyle,
Sağcı-Solcu siyasetçilerle,
Sanatçı müsveddesi insanlarla,
Tuzluklarla,
Çapulcularla sokaklardan 1 yıl boyunca hep bir ağızdan Erdoğan'a saldırdılar,
Paralel İhanet Çetesine özgürlük istediler.
Paralel Çeteye istenen özgürlük 2014’te verilmedi, 2015’te de verilmeyecek.
İhanetleri büyük, bedeli çetin olacak!

Milletimizin 2015’ten en büyük beklentileri;
Paralel İhanet Çetesinin inlerine girilmesini,
Çetenin lideri ve üyelerinin ihanetlerinin,
2 milyar saat dinlemenin,
300 trilyon tape oluşturmanın,
7 Şubat Mit Operasyonunun,
17-25 Aralık darbe teşebbüsünün,
Çalınan soruların,
Durdurulan Tırların,
Başbakanın ofisine konulan böceklerin,
Yasa dışı dinlemelerin,
Kozmik oda belgelerinin,
Kozmik bilgilerin sızdırılmasının,
Cübbeli Ahmet Hoca’ya,
Aziz Yıldırım’a, işadamlarına, masum insanlara kurulan kumpasların,
Şantajların, Montajların,
Kurdukları naylon terör örgütleriyle söndürdükleri ocakların,
Şantajla topladıkları rüşvetlerin hesabının sorulacağı bir yıl olmasını umut ediyoruz.

2015, milletimiz için Yeni Türkiye’nin resmen başlangıcı,
100 yıllık zifiri karanlıktan sonra beklenen aydınlık olsun!
Küresel ve Paraleller için hesap yılı olsun!
İyi seneler…


31 Aralık 2014

mus@bhy

22 Aralık 2014 Pazartesi

SİYONİST HİZMET MASKESİ


Küresel Siyonist Çetenin örgüt yapılanmasıyla,
Paralel İhanet Çetesinin örgüt yapılanması model olarak aynıdır.

Küresel Siyonist Örgütün Merkezi Londra’dır. Patronu Kraliçe’dir. Buckingham Sarayında şekillenen kararlar sömürmek istedikleri ülkelerde oluşturdukları Paralel Örgütler üzerinde hayata geçirilir.
Küreseller için ABD, Kraliçe’ye çalışan ticari şirkettir.
ABD, küresellerin kurduğu Paralel Siyonist örgüt tarafından idare edilir.
ABD Ekonomisine Siyonistler hakimdir.
ABD Senatosuna Siyonistler hakimdir.
ABD Bürokrasisine Siyonistler hakimdir.
ABD’de bulunan medya imparatorlarının tamamı Siyonisttir.
ABD’de gücü elinde bulunduran, dünyanın parasını kontrol eden ekonomi devlerinin patronları Siyonisttir.
Dünyayı sömüren büyük Finans Kuruluşlarının patronları Siyonisttir.
ABD Siyasetinin ve Dış politikasının patronları Siyonisttir.
ABD nüfusunun %2’si Yahudi olmasına rağmen,
Siyasi ve Ekonomik kararlar hep Siyonistler tarafından alınmaktadır.
Siyonistler için para her şeydir.
200 yıldır istedikleri kaynaklara ulaşmak için sömürdükleri paranın hesabını yaptıkları kadar döktükleri kan ve göz yaşının hesabını yapmadılar… 

***

Bu topraklarda 40 yıldır 'Hizmet' maskesiyle,
Devletin kılcallarına sızan,
Türkiye'de 2010 yılına kadar devletin kurumlarını ele geçiren,
Ele geçiremediği kurumlara sızan,
Kendilerine ait Medya Kuruluşları,
Ajansları,
Televizyonları,
Günlük Gazeteleri,
Haftalık dergileri,
Sivil Toplum Kuruluşları,
Sanayi Kuruluşları,
Sosyal vakıfları,
İş adamı dernekleri,
Şirketleri,
Holdingleri,
Bankaları,
Sigorta Şirketleri,
Dershaneleri,
Kolejleri,
Üniversiteleri olan Paralel İhanet Çetesinin örgüt yapısıyla,
Küresel Siyonist Çetenin örgüt yapısı aynıdır.

***

Küresel Siyonist Örgüt, Londra'dan, Kraliçe'den aldığı emir ve talimatlarla insanlığı kendisine köle yaptı,
Paralel İhanet Örgütü de son 15 yıldır Pensilvanya'dan, Fetullah Gülen'den aldığı emir ve talimatlarla bu milleti kendisine köle yapmanın  gayretinde oldular.
Sızarak ele geçirdikleri devlet kurumlarında patron oldular,
Ele geçiremedikleri kurumlarda ikinci adam oldular.
Sivil Toplum Kuruluşlarında geçirdiklerinde 1 numara oldular,
Ele geçiremedikleri kuruluşlarda ikinci adam olup, 1 numaraya kumpas ve şantajlarla operasyonlar yaptılar.
7 Şubat'ta Devletin İstihbaratını ele geçirmek, MİT'te patron olmak istediler, olmayınca buna engel olan Başbakan Erdoğan'ı indirmek için Gezi'den saldırdılar. Netice alamayınca da, 17-25 Aralık'ta yüzlerindeki 'hizmet' maskesi düşünce 'hain' olarak açıkta kaldılar.

Son 1 yıldır patron oldukları kuruluşlar ve şantajlarla diz çöktürdükleri Siyaset, iş ve medya dünyası üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saldırmakla meşguller.
Küresel Siyonist Örgütlerin patronu olduğu Medya, Finans ve Düşünce Kuruluşlarıyla,
Paralel İhanet Örgütünün patronu olduğu Medya ve Sivil Toplum Kuruluşlarının aynı dili konuşması,
Medyalarından aynı manşetlerle saldırmaları,
Düşünce ve Sivil Toplum Kuruluşlarının aynı kararları almaları,
Her iki örgütün ipinin de aynı merkeze bağlı olduğuna ispattır...

Küresel Siyonist Örgütü ile Paralel İhanet Örgütü salyalarını akıtarak Ak Saray üzerinden Cumhurbaşkanına saldırmaları her iki örgütünde hain olduğunu ispat etmeye yeter.
Küreseller ve Paraleller 90 yıl bu milleti düşünüyor olsalardı,
Bu milletin parasının hesabını yapsalardı,
90 yılda milletin kasasından borç faizi oyunuyla 3.3 trilyon dolarını sömürmezlerdi.
Ve son 12 yılda faizlerin %86'dan %14'e inmesinden dolayı milletin kasasında kalan 300 milyar doları sömüremedikleri için Küresel Siyonist ve Paralel ihanet Örgütleri akıllarını ve güçlerini birleştirip darbe teşebbüslerinde bulunmazlardı.

Yani demem o ki;
Mesele 7 Şubat'ta da, Gezi'de de, 17-25 Aralık'ta da Ak Parti'den, Erdoğan'dan kurtulmaktı.
Ne yolsuzluktu, ne de hırsızlıktı onlar için mesele.
Küresel ve Paralel çetenin kasalarına doldurmak istedikleri milyar dolarların, milletin kasasında kaldığı için Erdoğan indirilmeliydi...

Küresel ve Paralel medya aynı dilden 'Diktatör', 'Hırsız', 'Tiran', 'Despot'... manşetleri boşuna değildi.

Eğer Newyork Times'ın Erdoğan aleyhinde yazdıkları Paralel Medyada manşet oluyorsa,
BBC'nin Erdoğan aleyhinde yaptığı haberi, Paralel Medyanın tetikçileri alkışlıyorsa,
Siyonist Düşünce Kuruluşlarının aldıkları kararlar Paralel İhanet Örgütünün üyelerini sevindiriyorsa,
Paralel Emniyetçi ile Ulusalcı ve Kemalistler aynı sofraya oturuyorsa,
Hakan Şükür, Yılmaz Özdil'e kardeş oluyorsa,
Ekrem Dumanlı, Ahmet Şık'tan helallik istiyorsa,
Erdoğan bu milletin ve bu ümmetin başında kalmalı...

Allah cc,  Küresel Siyonist Örgütüne ve Paralel İhanet Örgütüne Erdoğan'ı indirme fırsatı vermesin.
Vermesin ki; 100 yıl diz çöktürülmüş bi millet ayağa kalkabilsin.

Yoksa ABD nüfusunun %2 sinin hükmettiği dünyada,
Türkiye nüfusunun sadece %1'inden destek bulan Paralel İhanet Çetesinin hükmettiği bi Türkiye'de gelecek 500 yıl daha diz çökmeye devam ederiz...

Yeryüzü insanlığının baş belası Siyonistler ve Siyonizmdir.
Bu milletin baş belası da maskeli Hizmet hareketi ve Paralel İhanet Örgütüdür…
Bizden gözüktüler 40 yıl, ama hakikatte küreseller gibi çalışıp, hareketlerini  küresellerin hizmetine sundular…
40 yıllık Hizmet Hareketi,  17-25 Aralık’ta maskelerinin düşmesiyle Paralel İhanet Örgütü  olarak her türlü ihanetin ortasında oldular. İhanetlerinden hiç vazgeçmediler. Şimdi de Küresellerden aldıkları akıllarla 2015 seçimlerinde kuracakları kirli ittifakların hesabını yapıyorlar.
Bilmedikleri ya da bilmek istemedikleri şu gerçeğin altını çizmeliyim;
Haziran 2015 bu milletin ayağa kalkıp, koşmaya başladığı tarih olacaktır.
Yapılacak seçimler 100 yılın seçimi olacak ve Londra merkezli Pensilvanya talimatlı tüm planlar bozulacak,
Bu topraklar içerde Paralel İhanet Örgütünün, dışarda Küresel Siyonist Örgütünün tüm darbelerini püskürtecek, tüm operasyonlarını boşa çıkaracak, tüm tezgahlarını dağıtacaktır…
Küresel Siyonist Örgüt ve Paralel İhanet Örgütü istemese de bu topraklarda Yeni Türkiye tüm kurumlarıyla kurulacak, yeryüzünün mazlum ve mağdur insanları yeryüzünün efendilerine köle olma zilletinden kurtulup,  insan olmanın onurunu yaşayacaktır Allah'ın izniyle…



22 Aralık 2014
mus@bhy




21 Aralık 2014 Pazar

OMURGASIZLAR!



9 Eylül 1923'te kurulan CHP Cumhuriyetin ilk partisiydi ve 1950'ye kadar yapılan seçimlerde 'açık oy-gizli tasnif' numarasıyla 27 yıl tek başına iktidarda kaldı.
Tek Parti iktidarında bu millet ne milli şefler gördü, ne diktatörler gördü, ne despotlar gördü, ne tiranlar gördü, tarihin sayfalarında kapkara kalemlerle yazılıdır...
Milletin alfabesinin değişmesi,
Kılık ve kıyafetinin değişmesi,
Ezanın dilinin değişmesi,
Bu topraklarda Kur'an eğitiminin yasaklanması,
Camilerin satılması, satılmayan Camilerin depo ve ahır olarak kullanılması 1923-1950 arasında olmuştur.
14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidara gelen Demokrat Parti Adnan Menderes Başbakanlığında 10 yıl iş başında kalmış, 10 yıl da yapılan seçimlerde millet CHP'ye tek parti döneminde yaptığı zulümlerinden dolayı iktidar fırsatı vermemişti.
CHP zihniyeti iktidardan uzak kaldığı zamanlarda hep darbe ve darbecilerden medet ummuş,
10 yılda seçimlerle Adnan Menderes'i iktidardan indiremeyen CHP,
TSK içerisinde harekete geçirdiği Cuntayla 27 Mayıs 1960 darbesinin antrönörlüğünü yapmış,
1961'de Adnan Menderes'i idam götüren yolları açmıştı.
Darbeler sonrası kurulan hükümetlerin ortağı olarak 50 yıl siyaset yapmıştı.
Son 13 yıl da bu ülkede yapılan 10 seçimide kazanan Ak Parti tek başına iktidarını devam ettirmiş, CHP ise ana muhalefet olarak her seçimi kaybetmenin dayanılmaz zevkini yaşadı...
Sandıktan iktidara gelme ihtimalini kendisine çok uzak gören CHP,
Seçimlerden umudunu kesmiş olmalı ki, selam vermediği tüm çevrelerle aynı sofraya oturdu, Ak Parti iktidarını indirmek için tüm operasyonların işbirlikçisi ve destekçisi oldu.
Ak Partiyi iktidardan indirmek hülyasıyla, ömrü sağ kulvarda siyasette geçmiş Sağcı adayları CHP'den aday yaparak,
Yolsuzluk ve hırsızlıktan CHP'den ihraç edilmiş Sosyal Demokrat adaylarla seçimlere girdi,
İslamcı ve muhafazakar aday olarak takdim ettikleri Çatı adayla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girdi.
Ama netice değişmedi.
İktidara gelmek için değil, Ak Parti ve Erdoğan'ı indirmek için CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a kaset kumpası kuranlarla aynı yatağa girdi.
Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla Sosyal ve Demokrat Asker-Sivil, Gazeteci-Televizyoncu, suçlu-suçsuz insanları kurdukları kumpaslarla Silivri'ye dolduran Paralel İhanet Örgütüyle kucak kucağa küresel operasyonların taşeronluğunu yaptı.
Savruldukça savruldular.
2015 seçimleri arefesinde yolunu da, yönünü de kaybetmiş,
Geleceğini Paraleller üzerinden Küresellere kiralamış bir CHP'nin,
Son 6 ayda fiili olarak gerçekleşen Parlamenter sistemden Başkanlık sitemine yatay geçiş yapan Yeni Türkiye'yi izlemekten başka çaresi kalmamıştır.


***

Bu milletin 14 Mayıs 1950 seçimlerinden bugüne kadar 64 yıldır oy verip tek başına iktidara getirmediği CHP'yi Paralel İhanet Örgütü iktidara getirecekmiş.
CHP'nin, 27 yıllık Tek Parti iktidarında bu millete yaptıkları bi yana,
Bediuzzaman Said-i Nursi'yi sürgüne gönderen Bakanlar Kurulu kararnamesini imzalayan Hükümet CHP Hükümeti değilmiş gibi Bediuzzamanın talebesi olduğu iddiasında olan ablalar ve abiler hem 30 Mart seçimlerinde, hem de 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve CHP'nin adaylarına kapı kapı oy dilendiler.

***

2010 sonrası Küresellerin düşmanıyla Paralellerin düşmanı Ak Parti ve Erdoğan olunca, dün birbirine selam vermeyen ebedi ve ezeli düşmanları da bi sofra da buluşturdu. Dün Paralel İhanet Çetesinin gazete ve televizyonlarında hain olarak millete takdim ettikleri insanları, kendilerine yer açmak için uydurdukları naylon örgütler üzerinden kurdukları kumpaslarla Silivri'ye doldurdukları Ulusalcı-Kemalist, Liberal-Demokrat insanlarla aynı mevzide pusuya yattılar.

***

CHP'ye göre;
2007-2010 arası Emniyet ve Yargı üzerinden vatana ihanet edenler,
2010-2014 arası vatan sever olabilmiş,
Paralel İhanet Çetesine göre de;
2007-2010 arası vatan haini olanlar,
2010-2014 arası vatan sever olabilmişti...

***

Sizi gidi omurgasızlar sizi!
CHP'li Mahmut Tanal'ı Paralel Medyada günlerce canlı yayınlarda konuşturmakla,
CHP'li Milletvekillerini Paralel Medya önlerinde günlerce nöbet tutturmakla,
Paralel Emniyetçi Nazmi Ardıç'la, CHP'li Can Dündar'ı aynı sofraya oturtmakla omurganızı düzeltemeyeceksiniz...

***

Ne Paralel İhanet Çetesinin dediği olacak,
Ne de 27 yıl tek parti diktasıyla 1950'ye kadar millete karanlık bi hayat yaşatan CHP'nin dediği olacak!

Milletin iradesiyle tecelli eden neticeyle,
10 Ağustos 2014, Eski Türkiye'nin yıkılışı,
10 Ağustos 2014 - 5 Ocak 2015 arası 5 ayda Eski Türkiye'den Yeni Türkiye'ye yatay geçiş.
5 Ocak 2015 Yeni Türkiye'nin fiili olarak kuruluşu.
7 Haziran 2015 Yeni Türkiye'nin resmi ilanı olacaktır.
Kazıyın bu tarihleri belleklerinize.

Terkedin küresel merkezlerin önünüze koyduğu planları,
Paralel İhanet Örgütünün yaptığı küresel taşeronlukla iktidara gelemeyeceğinizi bilin.
Kurduğunuz kirli ittifakları bırakın ve Yeni Türkiye'nin onurlu bir evladı olmanın gururunu yaşayın...

21 Aralık 2014

mus@bhy

14 Aralık 2014 Pazar

SUÇUNUZ NE Mİ?



Dönemin Genel Yayın Yönetmeni Dumanlı Ekrem, koluna kelepçe takılmadan önce sormuş: "Suçumuz ne ki? Bize kelepçe takmak için önce suç bulun suç..." diye efelenmiş.

Suçunuz ne mi?
-40 yıl boyunca hareketinizi Küresellerin hizmetine sundunuz!

Suçunuz ne mi?
-Cebrail parti kursa oy vermeyiz dediniz, CHP için kapı kapı oy dilendiniz!

Suçunuz ne mi?
-Peygamber s.a.v Efendimizi kamyonete bindirdiniz!

Suçunuz ne mi?
-Uydurduğunuz 'diyalog' projesiyle, İslam'ı tahrif etmeye kalkıştınız!

Suçunuz ne mi?
-Güneydeki sevdiğiniz Siyonist katillerin ülkesine 'otorite' dediniz, 'otorite'den izin istediniz!

Suçunuz ne mi?
-Gazze'li mazlumlara 'terörist' dediniz!

Suçunuz ne mi?
-Bu topraklarda 100 yıllık kavgaları bitirecek Çözüm Sürecini başlamadan bitirmek için, 7 Şubat'ta Hakan Fidan'a uzandınız!

Suçunuz ne mi?
-Seçilmiş Hükümeti indirmek için Gezi'den saldırdınız, 17-25 Aralık'ta darbeye teşebbüs ettiniz!

Suçunuz ne mi?
-Sizden olmayanları adam yerine koymadınız!

Suçunuz ne mi?
-Himmet adı altında rüşvet topladınız, rüşvet vermeyenlerin ocaklarını söndürdünüz!

Suçunuz ne mi?
-Müslümanın fitresini, zekatını, kurbanını, himmetini topladınız, 'olimpiyatlara sponsor' oyunuyla Koç Holding'e aktardınız!

Suçunuz ne mi?
-ÖSS, KPSS, Polislik, Hakim ve Savcılık sorularını çalarak milyonlarca Anadolu evladının hakkını yediniz!

Suçunuz ne mi?
-Hakimler kiraladınız, Savcılar kiraladınız, hakkınızdaki tüm soruşturmaları lehinize çevirmek için ülkenin tüm kurumlarını babanızın çiftliği gibi kullandınız!

Suçunuz ne mi?
-Dershane oyunuyla Anadolu insanının inek parasını, koyun parasını sömürdünüz!

Suçunuz ne mi?
-Ülkenin Cumhurbaşkanını, Başbakanını, Milletvekili ve Belediye Başkanını yasadışı dinlediniz!

Suçunuz ne mi?
-Bakan ve Milletvekillerinin mahrem görüntülerini kaydettiniz, montajladınız ve şantaj yaptınız!

Suçunuz ne mi?
-Devletin kozmik bilgilerini böceklerinizle dinlediniz, kaydettiğiniz kozmik bilgileri küresel servislere sattınız!

Suçunuz ne mi?
-Özal'ı,
Erbakan'ı,
Yazıcıoğlu’nu,
Erdoğan'ı,
Milleti,
Ümmeti sattınız!

Suçunuz ne mi?
Ecevit'e şefaat yetkisi istediniz Allah'tan, Erdoğan'a beddua ettiniz!

Suçunuz ne mi?
-Darbelere ve Darbecilere selam durdunuz!

Suçunuz ne mi?
-Siz de casusluk var!
İhanet var!
Adam satma var!
Röntgencilik var!
Kumpas var!
Şantaj var!
Vel hasıl siz de ne ararsan var Ekrem!
-Çok can yaktınız, çok canınız yanacak!
İhanetiniz çok büyük, Cezanız çok ağır olacak!
Hem dünya da, hem de ahirette!..

Ve Siz!
Normal suçlardan değil, Vatanı satmaktan yargılanacaksınız!
İnlerinize girilecek ve o karanlık inleriniz başlarınıza muhakkak yıkılacak!

Slivriye girmek için yetmez mi Ekrem!?

14 Aralık 2014

mus@bhy

10 Aralık 2014 Çarşamba

LATİNCE DARBESİ



Bir gecede Tarihi reddedilmiş, geçmişi yok sayılmış bi milletiz.
İmparatorluk kuran, kurduğu imparatorlukla 600 yıl yeryüzü insanlığına nizam veren, nizama sokan bi milletin alfabesini bi gecede değiştirmenin adına devrim denildi.

Yıktıkları İmparatorluğun yerine kurdukları yeni rejimi,
Latince devrimi üzerine,
Şapka devrimi üzerine,
Kılık kıyafet devrimi üzerine,
Türkçe Ezan üzerine inşa ettiler,
Millete sorulmadan, danışılmadan millet adına kararlar verdiler,
Milletin hangi alfabeyi konuşacağına, hangi kıyafeti giyeceğine,
Dinlerini nasıl öğreneceklerine ve nasıl yaşayacaklarına devrimciler karar verdi.
İtiraz edenler bedelini ödedi, korku ve endişesi olanlar devrimcilerin istediği karanlık bi hayatı yaşadılar yıllarca.

Millet olarak Osmanlıca'yı reddedince Latinceyle uzaya füzeler gönderecektik.
Başımıza geçirdiğimiz Şapkayla muasır medeniyyetin üzerine çıkacaktık,
Millet olarak özgür bi toplum olacak,
Devrimlerle milli gelirimiz artacak,
Devrimcilerin iddia ettiği gibi 1 Türk dünyaya bedel olacaktı!

Eğer yeryüzünde bi millet, alfabesini değiştirerek kişi başı milli geliri yükseltecek olsaydı önce Ruslar ve Çinliler alfabelerini değiştirirlerdi. Ama Ruslar ve Çinliler 2000 yıllık alfabelerini değiştirmeden de milli geliri artırmışlar, medeniyyet seviyeleri yükseltmişler.

Yeryüzünde kendi alfabesini, kılık ve kıyafetlerini değiştirerek gelişmiş bi millet yoktur ve olmayacak...

Devrimlerin tek gayesi vardı, İslam’ın milletin yaşantısı üzerinde ki etkisini yok etmekti. Zira İsmet İnönü hatıralarında; “Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olması değildi. Uzun yıllar devlet eğitim sorununa eğilmemiş, kitlesel eğitime önem vermemişti. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.” ifadesiyle Latince devrimiyle  birlikte tüm devrimlerin İslam’a ve Müslümana yapıldığının altını çizmek suretiyle tarihe not düşmüştür. (İsmet İnönü - Hatıralar C. 2, s. 223)
Devrim, Osmanlıca'yı ortadan kaldırmak, bu vesileyle nesillere geçmişin kapılarını kapatmak için yapılmıştı.
Osmanlıca'ya Latince’yle darbe yapılmasaydı,
Tarihimizi daha iyi okuyabilir,
İttihat ve Terakkicilerin bu millete yaptıkları ihanetleri, yapılan yanlışlıkları daha iyi anlayabilir,
Millet olarak ısırıldığımız aynı delikten 90 yıl ısırılmazdık.
Osmanlıca'ya darbe yapılmasaydı, bu toprakların evlatları üzerlerinde oynanan oyunlarla, planlarla, tezgahlarla ilgili bilgimiz, duygumuz, yargımız daha farklı olurdu.

Vel hasıl millet olarak Osmanlıca bilmiyor, okuyamıyor oluşumuz bir vehamettir.
Bir eksikliktir,
Büyük bir cehalettir!...

Milletimizin dünya ile iletişimi için İngilizce ne kadar zorunlu ise,
Tarihi ile iletişimi için de Osmanlıca o kadar elzemdir…

Milletimizin geçmişiyle bağını koparmak için Latince devrimiyle İslam'ın dili devrildi,
Kıyafet devrimiyle İslam'ın kıyafeti devrildi,
Devrimlerle İslam'ın yeryüzü insanlığının ıstıraplarına sunduğu çareler devrildi.
1923'ten 1950 yılına kadar bu topraklarda 27 yıl Arapça ve Osmanlıca kitap ve dergi basımı ve yayımı yasaklandı.
Kur'an-ı Kerimler devlet tarafından yeniden tamir edilecek yalanıyla çuvallar dolusu Kur'an-ı Kerimler yakıldı.
600 yıl dünyaya hükmetmiş bi milletin hafızası silindi, bir gecede Latince darbesiyle milletimizin geçmişine format atıldı.

Tüm devrimler milletimizi kalkındırmak, medeniyyet seviyelerini yükseltmek adına yapıldığı iddia edilmiş ama devrimlerin üzerinden 90 yıl geçtikten sonra ancak bu ülkenin insanı olduğumuzu hatırlayabildik.

Batılı gibi olmayı,
Batılı gibi giyinmeyi,
Batılı gibi yaşamayı medeniyyet zannedenler,
2000 yıldır alfabesini değiştirmeyen,
Kılık ve kıyafetlerini değiştirmeyen,
Batılı olabilmek için yemek yerken hala çatal-kaşık kullanmayan Çin dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin sahibi.
Japonya alfabesini değiştirmeden dünyanın en büyük üçüncü ekonomisine sahip oldu.

90 yıl sonra devrimlerle devrilen değerlerimizi yeniden ayağa kaldırmak adına Osmanlıca'nın ders olarak bu ülkenin okullarında okutulacak olması,
90 yıl evvel Latince darbesini alkışlayanların,
Şapka devrimini, kılık ve kıyafet devrimlerini,
Türkçe Ezanı alkışlayanların torunlarından çıldıranlar var memlekette.
Latince'nin kaldırılıp yerine Osmanlıca'nın yeniden alfabe olacağını zanneden Kemalistler var.
Korkunuz ve endişeleriniz boşuna.
Osmanlıca'nın bu ülkenin okullarında okutulmasıyla, Latince kaldırılmayacak.
Rahat olun!
Milletimiz 90 yıl evvel ayağına vurulmuş prangalarından kurtulacak,
Ve milletimiz yeniden dünyanın efendisi olacak.

Tek soru: Yeryüzünde kendi alfabesinden vazgeçip, Latince harflerine geçişi devrim sayan başka bi millet var mıdır acaba?


10 Aralık 2014

mus@bhy