Translate

9 Aralık 2015 Çarşamba

"OSMANLI'NIN NEYİ VARDI?"



"Cumhuriyetten önce Osmanlı'nın neyi vardı..." Kemal Kılıçdaroğlu - CHP Genel Başkanı
Biz boşuna söylemiyoruz; "Cumhuriyet döneminde yapılan gecelik devrimlerle milletin hafızasını sildiler, Milletin geçmişiyle bağlarını koparmak adına tarihini yok ettiler..." diye...
"Cumhuriyetten önce Osmanlı'nın hiç bir şeyi yoktu.." iddiasında bulunan Sayın Kılıçdaroğlu için tarih 1923'te başlıyorsa, ötesiyle ilgili tarih bilgisine sahip olmaması normaldir.

Sevabına özet geçelim..
Osmanlının yıkılması,
Bakiye toprakların parçalanması,
Akabinde ilan edilen Cumhuriyetle,
Yapılan devrimlerle bu milletin tarihini 1923'ten başlatmak suretiyle geçmişiyle tüm bağlarını kopardılar.
Osmanlı’nın kuruluşunu, verdiği mücadeleyi bilmeyen, hatta ecdadıyla utanan bi millet oluşturmak için her yolu denediler.
Hilafet bunun için kaldırıldı,
Alfabe bunun için değiştirildi,
Kılık ve kıyafetler bunun için değiştirildi,
Sarık bulunan başlara Fötr şapka bunun için giydirildi,
Batılı gibi giyinmeyenin ‘yobaz',
Batılı gibi düşünmeyenin 'gerici',
Batılı gibi yaşamayanın 'barbar’ ilan edilmesi bundandı.
Milletimize geçmişini ve tarihini hatırlatacak her şeyi devrimlerle devirdiler.
Yalanlarla dolu bir tarih yazdılar ve bu tarihi de 1923'ten başlattılar adına da Cumhuriyet Tarihi dediler...

Cumhuriyetten önce Osmanlı ne mi yaptı bu topraklarda?
1299 öncesi bu topraklarda yaşayanlar beylikler, obalar, boylar şeklinde hayatlarını sürdürdüler.
Sayın Kılıçdaroğlu sizi bilmem lakin biz, 600 yıl bu topraklarda şerefli bi ecdadın torunları olarak 600 yıllık bi ömür yaşamış,
Bu toprakları yeryüzünde medeniyyetin ve adaletin merkezi yapmış,
Bu toprakları 600 yıl barış ve kardeşlik yurdu yapmış,
20 milyon metrekare toprak parçasında tüm ırkları kavga ettirmeden bi sofrada oturtmuş bi ecdadın evlatlarıyız.
1299'da Büyük Cihan İmparatorluğu kurularak, Bizans İmparatorluğu yıkılmış,
1453 Fatih Sultan Mehmed Han'ın (ks) İstanbul'u fethetmesiyle Roma imparatorluğunun bu topraklardaki hakimiyeti bitirilerek bir çağ kapayıp yeni bir çağ açılmış,
1517 Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethetmesiyle, Hilafetin merkezi İstanbul'a taşınmış,
1680'lerde Kanuni Sultan Süleyman'ın Viyana kapılarına dayanmasıyla, Macar İmparatorluğu yerle bir olmuştu.
1789 Fransız ihtilaliyle başlayan, 1908'de Abdulhamit Han'ın hâl edilmesiyle sona eren Osmanlının yıkılış süreci tamamlanmış,
Bu toprakları ve evlatlarını, kasalarını ve kaynaklarını 600 yıl küresel haydutlara sömürtmeyen Osmanlının yıkılışı ve bu toprakların parçalanması üzerine inşa edilen Cumhuriyetin yazdığı tarihle, Cumhuriyetten önce Osmanlı'nın neyi olduğunu bilemezsiniz.
Cumhuriyetten önce bu toprakların yer altı kaynaklarının haritası Osmanlı'nın elindeydi, büyük İmparatorluk yıkıldıktan sonra Küresel haydutların eline geçti ve Küresel haydutların ellerindeki petrol haritalarıyla bu toprakları sömürmeleri Cumhuriyet döneminin başından 2010'lu yıllara kadar devam etmişti.
Cumhuriyetten önce Osmanlı'nın 20 milyon kilometre kare toprak parçası vardı,
Cumhuriyetle birlikte 783 bin kilometrekare toprak parçası kaldı.
Osmanlı'nın Musul'u vardı, Kerkük'ü vardı, Cumhuriyetle birlikte, bizim olan Musul, Kerkük, İngilizlere bırakıldı.
Cumhuriyetle birlikte, Osmanlının parasını ödediği savaş gemilerimiz İngilizlere bırakıldı,
Burnumuzun dibindeki adalarımız Cumhuriyetle birlikte İtalyanlara bırakıldı,
Osmanlı zamanında Boğazlarımızdaki egemenlik haklarımızın tamamından Cumhuriyetle vazgeçtik.

Daha özet yaparsak, İsmet İnönü'nün ifadesiyle; “Osmanlı'dan kalan neyimiz varsa, Cumhuriyetle birlikte hepsini verdik..."

Bugün, "Cumhuriyetten önce Osmanlı'nın neyi vardı..?" sorusunu soran, ya dayak yememiş, yada sayı saymasını bilmiyor...

Siz tarihinizi Cumhuriyetle başlatsanız da,
Biz Cumhuriyet öncesi İmparatorluğu inşa eden, bu toprakları yeryüzünde adaletin ve medeniyettin merkezi yapan bir ecdadın torunu olmakla hep onur duyduk, hep gururlandık!
Sayın Kılıçdaroğlu,
Siz bu milletin geçmişini ve tarihini yok saysanız da, Osmanlı'dan utansanız da, Milletimiz ecdadını unutmadı, tarihiyle gurur duydu!
Geçmişinden utanan bi milletin hesabındaydınız, geçmişiyle gurur duyan bi millet olarak yeniden ayaktayız!
Bu gururdur bizi millet yapan!
Milletimizin geleceğine ışık tutacak, Milletimizi geleceğe taşıyacak en büyük referans, Osmanlının mirasıydı, Osmanlının tarihiydi.
Osmanlı’nın tarihi, Osmanlı’nın yaşadığı hayat milletimizin kimliğinin bir parçasıydı…
Siz Osmanlı'dan utansanız da,
Büyük Cihan İmparatorluğunun şanlı tarihi referans alınarak bu topraklarda Yeni Türkiye kurulacak,
Bu topraklar yeniden adaletin, medeniyyetin merkezi olacak,
Bu topraklar 90 yıllık aradan sonra yeniden barış yurdu, selamet yurdu olacak,
Bu toprakların evlatları esenlik ve barış içerisinde aynı sofraya yeniden oturacak,
Ve büyük Osmanlı İmparatorluğu’ndan bakiye miras üzerine yeniden Büyük Türkiye İmparatorluğu inşa edilecektir.

"Cumhuriyetten önce Osmanlı'nın neyi vardı.." öyle mi?

09 Aralık 2015

mus@bhy

8 Aralık 2015 Salı

TÜRK EKSENİ


Ortadoğu son halini almak üzere bir kez daha karışacak. Daha önce yazdıklarımı hatırlatmama gerek yok. Size saygısızlık olur. Ama bölgenin bize geleceğini onlarca kez burada okudunuz. Birbirimizi iyi tanıyoruz! Çıkar gruplarına, belli patronlara, özenle seçilmiş makamlara ve arka planda kalmaya önem veren ülkelere çalışmıyoruz! Bu ülkenin çocuğu olarak yaşanacaklara kafa yormak ve bunları sizlerle paylaşmak istedim sadece.
En iyi sizler biliyorsunuz... Türk askerinin MUSUL’a gideceğini, bölgeye yerleşeceğini, Barzani’nin Türkiye’ye bağlanacağını, yeni düzenin BAŞROLÜNÜ Ankara’nın oynayacağını defalarca yazdık... Anlayan anladı, anlamayan zaten anlamayacaktı. Kafası da kalbi de bu topraklarda değildi...
Şimdi kaldığımız yerden devam edelim...
Sultan II. Abdülhamit, Musul’da araştırma yapması için ERMENİ KALUST SARKİS GÜLBENKYAN’ı görevlendirdi. Gülbenkyan bu işi iyi yapan ve bölgede dolaşan biriydi. Lakabı YÜZDE 5’ti... Sultan’a sunduğu raporlarda bu bölgenin PETROL DENİZİ olduğunu yazdı. Bunun üzerine Abdülhamit Han 1888, 1898 ve 1902 yıllarında çıkarttığı üç ayrı fermanla petrol alanlarının hepsini kendi adına kaydettirdi... Bunun üzerine İNGİLTERE hemen bölgeye indi ve İRAN’a yerleşti.
İran Şahı Nasreddin, 70 yıllığına ülkesinin petrollerini ROTHSCHILD ailesine vermek zorunda kaldı! Julius de Reuter, Rothschild ailesi adına görevi tamamlıyor ve büyük bir operasyona imza atıyordu!
Bunun üzerine Sultan, Almanlar’a yanaşmak zorunda kaldı. 1904 yılında Alman Deustche Bank’a Bağdat Demiryolu ve her iki tarafında 20 kilometrelik şeritlerde maden işletme hakkı verdi... Almanlar görevlerini yerinde ve zamanında yapamayınca gönderildi... 1908’de yönetimi ele geçiren İttihat ve Terakki, SULTAN’ın mallarına el koydu!
Musul’da PETROL sevdamız bitmedi. Para yoktu. İmkanlar sınırlıydı. Bu nedenle 1912’de % 50’si Türk Maliyesi’ne, % 25’i Alman Merkez Bankası ve % 25’i Royal Dutch/Shell’e ait Türk Petrol Şirketi (Turkish Petroleum Company) kuruldu. Daha sonra bu Anglo-Persian Company, Deutsche Bank ve Shell grubuna ait bir ortaklığa dönüştü. Savaştan sonra da HİSSELER yer değiştirdi. YÜZDE 25 Fransızlar’ın, YÜZDE 75 ise İNGİLİZLER’in oldu. İngilizler o kadar akıllıydı ki Amerikalılar’ı uzak tutmak için kendi hisselerine ortak yaptı... Bu noktadan sonra TÜRKLER denklemde yoktu... Kırmızı çizgiler belirlenmiş ve İstanbul dışarıda kalmıştı! Ne ARAP coğrafyasında ne de Musul’da vardık artık...
Yıllar sonra bir BÜYÜK savaş daha yaşandı... Dengeler sarsıldı ama değişmedi. Ortadoğu ve Afrika aynı kulvarda gidiyordu. 2001’de IRAK’ın bölünme kararı alındı. Bu aynı zamanda Ortadoğu’da 100 yıl önce cetvelle sonuç alanlara kötü haberdi. Değişim başlayacaktı. Bazı ülkeler tarihten silinip gidecekti.
Irak sallandı. Fiilen üçe bölündü. Kuzey bölümü yani BARZANİ hemen kartlarını Türkiye’den yana oynadı. Babası gibi GURBETTE zorluk çekmek istemiyordu. Doğduğu topraklarda kuvvetli olmak istiyordu. Akıllıydı.
Barzani, soyadını taşıyan herkesin tarih sayfalarından bile silinmesine neden olacak bir risk alarak ERDOĞAN’ın yanında kümelendi. İçeride İNKAR ve RET politikalarını bırakan Türkiye, Barzani’yi de kucakladı. Türk istihbaratı ve Türk ordusu Barzani’yi koruma altına aldı. Ankara adım attıkça yabancıların yönettiği DAEŞ Barzani’yi hedefe koydu. DAEŞ daha doğrusu DAEŞ kılığındaki güçler Barzani’ye saldırdı. Kılık kıyafeti farklı görünen bu güçler aslında Barzani gibi KÜRT’tü. Ama rakiptiler. 100 Kürt, DAEŞ kılığında Barzani’nin canını almaya gelmişti. Devreye giren yine Türk istihbaratıydı. Kurtarıldı. Hem canı, hem malı, hem de geleceği TÜRK DEVLETİNİN garantisindeydi. Saldırıyı planlayanlar Barzani’nin evinde misafir ettiği isimlerdi. Kandil’le korkutulan Türkiye MUSUL’a inerek yıllar sonra gereken cevabı veriyordu. Ancak arka planı bilen çok kişi yoktu!
Bizler Irak’ta ve bölgede ne olduğunu anlayamazken Amerikalılar orada ince ve derin araştırmalar yapıyordu... Ankara eski Büyükelçileri James Jeffrey ile Ricciardone kurduğu özel bir ekiple IRAK’ta halkın ne istediğini ölçüyordu. Büyük bir titizlikle... Barzani’nin bilmediğini Amerikalılar biliyordu!
Kürtler’in YÜZDE 91’i Türkiye’ye bağlanmak istiyordu. Barzani’nin kararına saygı duyacaklarını söyleyenler YÜZDE 5’Tİ! Araştırmada YÜZDE 3 ise kararsızdı! Bizi içeride KÜRTLERLE SAVAŞ YAPMAYA davet edenlerin bundan haberi yoktu. Ya da işlerine gelmiyordu.
Bunları da bilmiyorduk. Suikastlardan, bombalardan, tuzaklardan, kumpaslardan kurtulan KÜRTLER’i ve TÜRKLER’in onlara yaptığı yardımları hiç bilmiyorduk...
Dünya düşürülen Rus SU-24 uçağıyla ilgilenirken TÜRK ASKERİ MUSUL’da büyük bir KARARGAH kuruyordu. Bizler uçakla ilgilenirken ya da meşgul edilirken Türkiye büyük bir gücü 100 yıl önce çıkarıldığı topraklara yolluyordu. Hem kendisi için hem Kürt kardeşleri için... İçeride ve dışarıda bizi KÜRTLER’LE savaştırmak isteyenler büyük gerçeği saklıyordu: KÜRTLER ANKARA’YA BAĞLANMAK İSTİYOR!
İllüzyon buydu! Bunu aştık...
Araplar da aynı şekilde...
Herkes İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e bakıyordu. Kalpler bağlıydı. Ama gösterilmiyordu. İçeride BİZİ İZLEYEN ve TAKİP EDEN DEVLET yerini bölgede oyun kuran anlayışa bıraktı! Bu, milattı! Gerisi kolay olacaktı. Zorluk çıksa da aşılacaktı. Amerika ve CIA terörle AVRUPA’yı HADIM ediyor, kimse Ortadoğu’da oyun kuramıyordu. Ama El Kaide ve DAEŞ’ten sonra MÜSLÜMANLAR’ı kucaklayacak bir güce ihtiyaç vardı. Bu Türkiye olacaktı. Bu nedenle SINIRLAR BİZİM İSTEDİĞİMİZ ŞEKİLDE ÇİZİLECEKTİ. Çizilmeden önce de ORDUYU oraya yolladık. Tek yapmamız gereken GÜCÜMÜZÜ tekrar keşfetmekti. Şimdi yaptığımız bu!
Musul’dan Suriye’nin kıyılarına kadar TÜRK EKSENİ kurulacaktı. Kürt kardeşlerimizle birlikte... Bütün bu bölgenin yönetimi Ankara’dan sorulacaktı. Yakında imparatorluk kurulacak, İslam ve Müslümanlık İSTANBUL’a bakacak ve akacaktı. Dengenin bir ucu İSTANBUL olacaktı. Avrupa VİZEYLE buradan izin alıp Ortadoğu’ya inecekti. Enerji trafiği TÜRKLER’den sorulacak, 100 yıl önce dipçikle masadan attıkları TÜRKLER 100 yıl sonra topuyla tüfeğiyle, aklıyla, gücüyle geri gelecekti!
Bu geri geliş tüm hızıyla sürecekti. BAŞKANLIK gelecek bütünleşme hızla devam edecekti. BATI’nın kendi içinde ORTADOĞU SAVAŞI vardı. Ama MÜSLÜMAN aleminin de mücadelesi büyüktü. Türkiye dışında gücü, ordusu, demokrasisi, devlet aklı ve geleneği olan BAŞKA ÖRNEK bir MÜSLÜMAN ÜLKE yoktu. Bu nedenle geri gelecek olan bizdik. Büyüyecek olan da... Yakında MINTIKA TEMİZLİĞİ yapılacak.
Dönmemek üzere oralara yerleşmek için...
MUSUL SÜNNİ DİRENİŞ noktasıydı. Yani DIŞARIDAN GELECEK TEHLİKELERE KARŞI OSMANLI’nın kalesiydi! İlk adımı oradan attık... Gerisini siz düşünün...
Abdülhamit Han’ın bıraktığı yerden Erdoğan’la devam ediyoruz...
“İtirazı olan var mı?” diye sormuyorum.
Var! Biliyorum. Ama önemsiz... NOT EDİN! Yakında görecekleriniz sizi daha da şaşırtacak... BÜYÜK TÜRKİYE ile bir an önce kucaklaşın. Büyük devlette yaşamanın keyfini çıkartın. Hepimiz BİR olunca hem daha güçlüyüz, hem daha mutlu... GÖRÜN ve UYANIN ARTIK!
Aslında SATRANÇ Erdoğan ile KRALİÇE arasında... Onlar yenildiklerini gördü! Ya siz?

Ergun Diler - Takvim

http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2015/12/08/turk-ekseni

2 Kasım 2015 Pazartesi

Haydi Bismillah!...

Milletimiz 1 Kasım’da sandık başına koştu!
Sandıklara sadece oylarını değil, dualarını da doldurdu!
Milletimiz, ‘Haydi Bismillah’ la sandıklara doldurdukları %49,5 oylar la, 100 yıllık aradan sonra bu topraklarda Yeniden Büyük Türkiye’nin kuruluyor olduğunu yeryüzünün efendilerine ilan etti!

Milletimiz, 1 Kasım’da tarih yazdı!
Milletimiz, 100 yıllık ezilmişlik gömleğini yırtarak, 100 yıldır akıtılan kan ve gözyaşından sonra, 100 yıl çekilen çilelerden sonra giydiği Yeni Türkiye gömleğiyle 1 Kasım’da çektiği restle 100 yıllık kurtuluş mücadelesine son noktayı koyarak  yeni bir dirilişin ilk işaret fişeğini yaktı!

Milletimiz, İstikbal ve İstiklal mücadelesinin nasıl verildiğini,
İçerden ve dışardan saldıran düşmanlara karşı bu toprakların nasıl savunulduğunu,
Tarihin nasıl yazıldığını küresel haydutlara, Paralel P.İ.Ç’lere gösterdi.

Aynı milletimiz, bu toprakların evlatları ve kaynakları üzerinde yapılan küresel hesapları,
100 yıldır bu toprakların kaynaklarını sömürmek için bu toprakların evlatlarını birbirine düşman edenlerin küresel oyunlarını,
Türk-Kürt, Sağcı-solcu, Alevi-Sünni kavgalarıyla, PKK terör örgütünün kalleş kurşunlarıyla, Fetullahçı Terör Örgütünün hain tezgahlarıyla bu milletin evlatlarına diz çöktürmek isteyenlerin küresel oyunlarını başlarına geçirdi.

Milletimiz 1 Kasım’da;
Ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanının koluna kelepçe takma hayaliyle bekleyenleri,
Mit ve tırlarına operasyon çekenleri,
Gezi’den saldıranları,
17-25 Aralık’ta darbeye teşebbüs edenleri,
Dışardan ‘diktatör’ manşetleri atanları,
İçerden ‘hırsız’ manşetleriyle saldıranları,
‘Zulüm 1453’te başladı…’ diye zırlayanları,
‘Seni Başkan yaptırmayacağız!..’ diye höykürenleri,
HDP’yi tek çare görenleri,
‘Yine, yeniden HDP…’ diyenleri,
‘HDP’ye ver, Diktatörden kurtul’ manşetiyle,
Sazlı-sözlü canlı yayınlarla milletimize operasyon çekenleri,
Sırtlarını terör örgütlerine yaslayanları,
‘PKK sizi tükürüğüyle boğar…’ diye efelenenleri,
‘Birlikte iyi sallayanları…’
‘Erdoğan kaçacak’ hayaliyle bekleyenleri,
‘1 Kasım’da Erdoğan’ın saltanatı yıkılacak…’ diye bekleşenleri,
Fetullah Gülen’i,
Aydın Doğan’ı,
Nazlı Ilıcak, Ekrem Dumanlı’yı,
Hasan Cemal, Altan kardeşleri,
Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan’ı,
Can Dündar, Cüneyt Özdemir’i,
Şirin Payzın, Mirgün Cabas’ı,
Fatih Portakal, İsmail Küçükkaya’yı…
Dışardan CNN int, BBC,
The Guardıan, Financial Times, Washington Post’u…
İçerden CNNTürk, SHaber, Fox, Halk TV,
Hürriyet, Posta, Cumhuriyet, Zaman, Today’s Zaman, Sözcü’yü…
Londra, Washington, Telaviv, Pensilvanya, Kandil’i…
PKK’nın siyasi eş başkanının saz ve silah arkadaşlarını,
Hasılı kelam, Erdoğan düşmanlığıyla darbeci olan,
Darbeden netice alamayınca PKK’lı olan Küresel, Paralel, Çapulcu, Ulusalcı tüm işbirlikçileri tarihin karanlıklarına terketti, alayını da rezil etti, insan içine çıkamaz hale getirdi.

1 Kasım 1922 Osmanlının en büyük damarlarından birisi olan Saltanatın kaldırılmasından 93 yıl sonra,
24 Temmuz 1923 Lozan ihanetinden 92 yıl sonra,
3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılmasından 91 yıl sonra,
25 Kasım 1925 Şapka kanunundan 90 yıl sonra,
1 Kasım 1928 Harf devriminden 87 yıl sonra,
Yapılan devrim(!)lerle Cihan İmparatorluğunun tüm damarlarını kestikten 100 yıl sonra,
100 yıllık uykudan uyanan milletimizin 1 Kasım’da yeniden bu büyük Yeni Türkiye davasına sahip çıkması,
Bu toprakların asla Suriye olmayacağını,
Asla Mısır olmayacağını,
Bu toprakların yeniden barış ve kardeşlik yurdu, adalet ve selamet yurdu olacağının en büyük müjdesidir.

Son 4 yıldır gösterdiğimiz çabalar, yaptığımız çağrılar boşuna değildi.
Bu topraklar sadece milletimiz için değil, ümmet için ‘son kale’ derken,
Milletimizi, ümmetin bu son kalesini düşürmemek için bu topraklara sahip çıkmaya çağırırken,
1 Kasım sıradan bir seçim değil, ‘vatan savunmasıdır…’ derken,
1 Kasım’da verilecek oyların sadece Ak Parti’ye verilmeyeceğinin altını çizerken,
100 yıldır Coğrafyaya ve evlatlarına istikamet çizenlerin 100 yıllık oyunlarını bozmak,
100 yıl diz çöktürülmüş bir milleti ve ümmeti yeniden ayağa kaldırmak,
Dışardan ‘Erdoğan’ı indirin’ emrini verenlerin içerdeki işbirlikçilerine diz çökmeyeceğimizi ispat etmek içindi.

Milletimiz 1 Kasım’da, Ülkemizin İstikbali, milletimizin ve ümmetin İstiklali için verilen kurtuluş mücadelesinde üzerine yüklenen misyonunun gereğini yerine getirdi.

Bu vesileyle 1 Kasım’da Olimpos’un çocukları kaybetti, Hira’nın evlatları kazandı…

Bu kutlu zafer milletimizindir!
Bu kutlu zafer ümmetindir!

Milletimizi ve ümmeti aynı duada buluşturan Rabbe hamdolsun!
Elhamdülillah!...



02 Kasım 2015
mus@bhy

28 Ekim 2015 Çarşamba

1 Kasım’da tek oy…



Bu toprakların İstiklali, milletimizin istikbali için verilen kavgada tarafımızı belirlemek, bu vesileyle içerden ve dışardan saldırıları püskürtmek, kurulan kirli ittifakları çökertmek adına 3 gün sonra millet olarak yeniden bi daha sandık başına koşacağız.

-100 yıl diz çökmenin ardından ayağa kalkmak, bu toprakların Türk ve Kürt evlatlarını, Alevi-Sünni evlatlarını, Sağcı-Solcu evlatlarını yeniden aynı sofraya oturtmak ve bu Coğrafyayı yeniden barış ve kardeşlik yurdu, adalet,  esenlik ve selamet yurdu yapmak için 1 Kasım'da sandık başına koşacağız.

-100 yıldır bu toprakların evlatlarına giydirilen ezilmişlik gömleğini yırtmak, yeniden Yeni Türkiye gömleği giydirmek için 1 Kasım'da sandık başına koşacağız.

-Coğrafyamızda 100 yıl evvel çizilen küresel planları, oynanan küresel oyunları, kurulan kirli tezgahları bozmak için 1 Kasım’da sandık başına koşacağız.

-100 yıl da bu toprakların evlatlarına diz çöktürmek için bu toprakları kan gölüne çevirenleri,

-Anaları ağlatanları, çocukları yetim, kadınları dul bırakanları bu topraklardan ebediyyen kovmak için 1 Kasım’da sandık başına koşacağız.

-Lozan’da verilenleri geri almak için 1 Kasım’da sandık başına koşacağız.

-Topraklarımızı ve kaynaklarımızı küresel haydutların işgalinden kurtarmak için 1 Kasım’da sandık başına koşacağız.

-7 Haziran öncesinde Demirtaş'ın saz arkadaşlarının, 7 Haziran sonrası aynı Demirtaş'ın silah arkadaşlarının bu topraklara, bu toprakların evlatlarına sıktıkları kalleş kurşunların, kurulan kirli ve küresel ittifakların, yapılan ihanetlerin hesabını sormak için 1 Kasım'da sandık başına koşacağız.


Unutmayın!
1 Kasım’da Erdoğan düşerse, ümmet düşer!
Millet olarak, ümmet olarak Erdoğan’ın yanında dim dik durmak borcundayız.

Erdoğan düşerse millet düşer, ümmet yeniden diz çöker.
O vakit yeryüzünün tüm mağdur ve mazlumlarının laneti, hem dünyada hem de ahirette yakamızı bırakmayacaktır.

-7 Haziran misali 1 Kasım’da da ümmetin yetimlerinin, Coğrafyamızın mazlumlarının, yeryüzünün mağdurlarının üzülmesini,
Londra’da, Washington’da, Tel Aviv’de, Pensilvanya’da, Kandil’de kutlamalar yapılmasını istemiyorsak!
-7 Haziran misali 1 Kasım’da da Londra’nın The Guardıan’ından, Financial Times, Washington Post, İsrail Today’s, Hürriyet, Zaman, Today’s Zaman’dan; “Abdulhamit indirildi…” ortak manşetleri atılmasını istemiyorsak!

-7 Haziran misali 1 Kasım’da da Siyonist İsrail’in Terörist Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in mutlu olmasını istemiyorsak!

-7 Haziran misali 1 Kasım’da da Boğazın yalılarında şampanyalar patlatılmasını istemiyorsak!

-7 Haziran misali 1 Kasım’da da Demirtaş – Şafak Payev tebrikleşmesini istemiyorsak!
3 gün sonra sandıklara dolduracağımız sadece Ak Parti’ye verilmiş 1 oy olmayacaktır!

-Hakikatte verilen tek oy;
Ya Hira’nın evlatlarını,
Bu toprakların mazlumlarını,
Kahire'nin, Şam'ın, Gazze'nin garip yetimlerini,
Myanmar'ın, Arakan'ın garip evlatlarını,
Yeryüzünün mağdurlarını sevindirecek!
Ya da; Olimpos'un çocuklarını, Londra’nın, Washington’un, Telaviv’in, Pensilvanya’nın, Kandil’in haydutlarını sevindirecektir!

-Hakikatte verilen tek oy;
Ya bu topraklarda 100 yıl sonra yeniden inşa edilen Yeni Türkiye’nin yeryüzüne ilanı olacak,
Ya da; Coğrafyamızda kurulu 100 yıllık küresel saltanatın devamına vesile olacaktır!

-Hakikatte verilen tek oy; bu topraklarda 100 yıllık aradan sonra yeniden Büyük Türkiye İmparatorluğunun işaret fişeği olacaktır!

Merhum Erbakan’ın lisanıyla; “Öyle bir gün gelecek İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki; tüm hayatı gözlerinin önünden Gazze şeridi gibi geçecek…” dediği gün, işte  bugündür!
Milletimiz 1 Kasım’da verdiği tek oyla, Merhum MalcolmX’in lisanıyla, kuklayı değil, kuklacıyı vuracaktır Allah’ın izniyle!

1 Kasım’da millet olarak ya yeniden kazanacağız, ya da ebediyyen kaybedeceğiz!
1 Kasım tarihin yeniden yazıldığı gündür!
1 Kasım büyük doğumun muştusunun verildiği gündür!
1 Kasım yeniden dirilişin, yeni bir yürüyüşün miladıdır!
Hasılı kelam, 1 Kasım Erdoğan’a düşman olma günü değil, Erdoğan’a sarılma günüdür!


28 Ekim 2015
mus@bhy





26 Ekim 2015 Pazartesi

ERDOĞAN'IN SERT ÜSLUBU...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Şimon Perez'ine "One Minute" çekti, dışardan saldırdılar,
Yeryüzünün efendilerine; "Dünya beşten büyüktür..." resti çekti, içerden dışardan saldırdılar,
Bu milletin alınterini küresel lobilere yedirmeyeceğini haykırdı, Gezi'den saldırdılar,
Devleti, babalarının çiftliği sanan Paralel P.İ.Ç'lerin kuşatmasından kurtardı, darbeye teşebbüs ettiler,
Direndi, dik durdu, bu toprakları Küresellere, Paralellere teslim etmeyeceğini yeryüzünün efendilerine ilan etti, çıldırdılar...

4 yıl boyunca saldırdılar, sövdüler, hakaretler ettiler,
Sağcıyı solcu, solcuyu sağcı yaptılar,
Paralel P.İ.Ç'leri 30 Mart'ta CHP'li,
10 Ağustos'ta Ekmeleddin'ci yaparak Erdoğan'sız Ak Parti hesabı yaptılar..
7 Haziran'da, 1 Kasım arefesi bugünler de PKK'lı olup Erdoğan'sız Türkiye'nin hayaliyle yanıp tutuşuyorlar...

Hırsız dediler, tutmadı,
Tiran dediler, tutmadı,
Diktatör dediler, tutmadı,
Yezid dediler, tutmadı, tutmuyor, tutmayacak!

Bugünler de Erdoğan'ın üslubunun sert olduğunu, insanları kutuplaştırdığını, bundan dolayı milletin Erdoğan'dan korktuğu yalanını üfürüyorlar.
Erdoğan'ın üslubu sertmiş, bu vesileyle 1 Kasım'da Ak Parti'ye oy vermeyecekler miş!
Milletin İstiklalinin ve İstikbalinin kavgasını veren,
Yeni Türkiye'yi inşa eden Recep Tayyip Erdoğan'ın üslubunun sert olmasından daha tabii ne olabilir ki?

Bugün Erdoğan'ın üslubundan rahatsız olan,
Sert üslubundan dolayı Ak Parti'ye oy vermeyeceklerini ifade edenler,
Dönsünler de Merhum Adnan Menderes'in, Mehum Erbakan'ın üslubuna baksınlar,
Dünyanın en kibar adamını darbeyle indirdiler,
Kendisini yargılayan mahkeme heyetine dahi üslubun en yumuşak ifadelerini kullanan Menderes'i astılar.
Daha yakın geçmişte, siyasetin en temiz, en yumuşak, en nezih üslubunun sahibi Merhum Erbakan'ı darbeyle indirdiler, 40 yılda 4 partisini kapattılar...

Erdoğan'ın üslubundan rahatsız olanlar!
Dönsünler de İstiklal Marşını yeniden okusunlar!
Akif'in lisanıyla öğrendik milletin İstiklal ve İstikbal mücadelesini,
İstiklal Marşında ifadesini bulan hainleri, alçakları Merhum Akif'in sert üslubuyla tanıdık!
Merhum Akif'in üslubu bu milleti İstiklal ve İstikbal mücadelesinde nasıl birleştirdiyse,
Erdoğan'ın üslubu da bu topraklarda oynanan 100 yıllık büyük oyunu bozacak ve bu şerefli milleti aynı mücadele de zafere taşıyacaktır!

Erdoğan'a saldıranların üslubundan rahatsız olmayanlar,
Erdoğan'ın ailesine hakaretler edenlerin üslubundan rahatsız olmayanlar,
Erdoğan'ı asmakla tehdit edenlerin üslubundan rahatsız olmayanlar,
7/24 televizyonlarında, gazetelerinde diktatör, tiran, hırsız, yezid diyerek saldıranların üslubundan rahatsız olmayanlar,
Erdoğan'ın milleti için verdiği İstiklal ve İstikbal mücadelesini,
Küresel ve Paralel kirli ittifaka karşı verilen kavgayı bilmeyenlerdir.

Erdoğan'ın üslubu sert miş!
İnsanları kutuplaştır mış!
İyi ki de sert, iyiki de kutuplaştır mış!

Mesela ben, yakın geçmişte; "Başörtülüler Arabistan'a gitsin..." diyenlerle aynı kutupta olamazdım zaten!
Bu milletin oylarıyla seçilmiş Milletin Vekiline, Milletin Meclisinde yemin ettirmeyenlerle,
Milletin Vekilini Milletin Meclisinden kovanlarla aynı kutupta olamazdım zaten!
Milletin Vekiline yemin ettirmeyenlere, Milletin Meclisinden kovanlara, Allah'tan şefaat yetkisi isteyenlerle aynı kutupta olamazdım zaten!

Mesela ben;
Tabanı ibadetle,
Ortası ticaretle,
Tavanı ihanetle meşgul Paralel P.İ.Ç'ler le aynı kutupta olamazdım!

Mesela ben;
Darbecilerle, Ulusolcular la, Ulusağcılar la, "Ekmek için Ekmeleddin'ciler le", Geziciler le, Çapulcularla, PKK'lı teröristlerle aynı kutupta olamazdım zaten!

Mesela ben;
Eski Türkiye siyaset ve siyasetçileriyle aynı kutupta olamazdım zaten!

Erdoğan'ın üslubu iyiki de sert, iyiki de insanları kutuplaştır mış!
İyiki de ben, Erdoğan'la aynı kutuptayım!


Elhamdülillah!...

26 Ekim 2015
mus@bhy


18 Ekim 2015 Pazar

‘ONLARA’ RAĞMEN!...



100 yıl boyunca 'Onlar' istikamet çizdi bu toprakların evlatlarına...
Nasıl idare edileceğimize,
Başımıza kimleri getireceğimize ‘Onlar’ karar verdi.
Ne giyineceğimize, ne yiyeceğimize, ‘Onlar’ karar verdi.
Başımızdan sarığı kaldırıp atıp, ‘Onlar’ istediği için Fötr şapka koyduk başımıza.
Soframızda ki yufka ekmek dürümleri kaldırıp, Pizza'yı, Hamburger'i, Fast-Food'u ‘Onlar’ istedi diye koyduk sofralarımıza...
Hangi harflerle okuyup, ne yazacağımıza ‘Onlar’ karar verdi.
‘Onlar’ gibi evlendik, ‘Onlar’ gibi boşandık!
‘Onların’ ceza kanunlarıyla yargılandık,
‘Onların’ ticaret hukukuyla alış-veriş yaptık!

100 yıl boyunca ‘Onların’ istediği gibi yaşadık!
‘Onlar’ istedi sağcı olduk,
Yine ‘Onlar’ istedi solcu olduk!
‘Onlar’ istedi diye Alevi - Sünniye, Türk - Kürte düşman oldu.
‘Onların’ gül hatırı için birbirimizi öldürdük.
İstediler ki, “bu toprakların evlatları birbirini yesin, birbirlerine düşman olsun, birbirlerini öldürsün, bizde malı götürelim…”
100 yıl boyunca biz birbirimizin boğazına sarıldık, birbirimizin nefesimizi kestik, ‘Onlar’ da malı götürdü.
Biz birbirimizle kavga ederken, 1933-2003 arası borç faizi oyunuyla 70 yılda bu toprakların evlatlarının cebinden alınıp, ‘Onların’ kasalarına tek kalemde doldurulan 2.2 trilyon doları farkedemedik.
‘Onların’ kasaları dolsun diye, bu toprakların evlatları 70 sente muhtaç hale getirildi.
IMF oyunuyla bu milletin alınteri ‘Onların’ kasalarına hortumlandı.
100 yıl bu toprakların evlatları çalıştı, ter döktü,
Bu toprakların kaynaklarını ‘Onlar’ sömürdü.
Bu milletin memurunun, işçisinin, çiftçisinin alınterini ‘Onların’ kasalarına doldurduk yıllarca.
Ne zaman bu milletin memurunun, işçisinin, çiftçisinin cebine alınterlerini doldurduk, dolduranlar darbelerle indirildi, idam edildi, partileri kapatıldı.

‘Onlar’ araba satsın diye yol yapmadık, araba üretmedik,
2.dünya harbinde 1945'te ikiye bölünmüş Almanların 1970'ler de yaptıkları duble yolları, ‘Onlar’ istemediği için biz ancak 2010'larda yapabildik.
Hızlı tren rayları döşeyemedik,
Havalimanları yapamadık, ‘Onlar’ istemedi diye,
Askerimizin eline silahı ‘Onlardan’ satın aldık,
Operasyonları ‘Onların’ silahlarıyla yaptık.
‘Onların’ verdikleri istihbaratlarla kendimizi güvende(!) hissettik.

Yerli malı haftaları düzenledik yıllarca, yerli elma, yerli patates, yerli incir ürettik,
Lakin, yerli araba, yerli silah, yerli tank, yerli top üretme haftaları düzenleyemedik ‘Onlar’ istemedi diye...

1949’da yerli Roket ürettik, seri üretime geçecekken, ‘Onlar’ tarafından üretim engellendi, seri ‘ithalata’ geçtik.
1961’de yerli araba ürettik.
‘Onların’ içerdeki uzantıları dalga geçtiler, seri üretime geçecekken, seri ‘ithalata’ geçtik.


Zaman akıp gitti,
100 yıl aradan sonra ayağa kalktık duble yollar yaptık,
Trenin hızlısına raylar döşedik,
Havalimanları, Elektrik santralleri, Barajlar, Hastaneler, Okullar yaptık,
81 ilin tamamına Üniversite, 900 küsur ilçenin tümüne fakülteler inşa ettik.
3.Havalimanıyla ‘Onların’ saltanatlarını salladık,
‘Onlarda’ dahi olmayan 3.Köprü’yle İstanbul’un boğazına 3. bir gerdanlık taktık.
Kanal İstanbul’la dağıtılan tezgahı da bitirildiğinde göreceğiz.
Şimdi yerli arabanın ilk protitipleri üretildiğinde çıkardıkları feryatlardan sonra, 2020 yılında seri üretime geçildiğinde neyi başardığımızı göreceğiz millet olarak.

Yerli tank ürettik, saldırdılar,
Yerli top ürettik, saldırdılar,
Yerli silah ürettik, saldırdılar,
Yerli füze ürettik, saldırdılar,
Uzaya uydular gönderdik, saldırdılar,
Marmara denizinin altından ‘Marmaray’ı geçirdik, çıldırdılar,
Denizin ortasından Anamur’dan – Girne’ye Toros’ların suyunu akıttık, küçümsediler,
Yerli arabanın protitipine bile tahammül edemediler, kudurdular!

‘Onlar’, bu milleti durdurmanın, bu millete diz çöktürmenin hesabını yaptılar yıllarca.
‘Onlara’ rağmen, 100 yıllık kavgaları bitirmek için ‘çözüm sürecini’ başlatırsan,
‘Onlara’ rağmen, Coğrafyamızdaki tezgahları dağıtmak için planlarını ve oyunlarını başlarına geçirirsen,
‘Onlara’ rağmen,  yol yaparsan,
‘Onlara’ rağmen, top-tüfek yaparsan,
‘Onlara’ rağmen, uzaya uydular gönderirsen,
‘Onlara’ rağmen, 3.Havalimanı yaparsan,
‘Onlara’ rağmen, Anamur’dan – Girne’ye Toros’ların suyunu akıtırsan,
Hele hele ‘Onlara’ rağmen, araba üretirsen!
Gezi’den saldırırlar!
İndiremezlerse, 17-25 Aralık’ta darbeye teşebbüs ederler!
Netice alamazlarsa, 30 Mart’ta, 10 Ağustos’ta “Ekmek için Ekmeleddin’le” indirmeyi denerler!
Olmadı; PKK’yı yeniden sahaya indirirler!
PKK’nın arkasına saklanarak saldırırlar!

‘Onlar’ kim mi?
‘Onlar’, Büyük Cihan İmparatorluğunu yıkanlardır!
'Onlar', Bu toprakları parçalayanlardır!
'Onlar', Coğrafyayı cetvellerle dizayn edenlerdir!
'Onlar', 1915’te bu toprakları geçmek isteyenlerdir.
‘Onlar’, 1923’te Lozan’da bu toprakları satın alanlardır!
‘Onlar’, Ezanı ‘Tanrı uludur!’ diye okutturanlar, Kuran eğitimini yasaklayanlardır!
Bu milletin ne giyeceğine, nasıl yaşayacağına karar verenlerdir!
1950’ye kadar bu millete karanlık bi hayat yaşatanlardır!
‘Onlar’, Menderes’i asanlardır!
‘Onlar’, bu topraklarda 40 yıl siyaset yapan ancak 40 yılda sadece 11 ay Başbakan olan Merhum Erbakan’ı durduranlardır!
‘Onlar’, Merhum Özal’ı zehirleyenlerdir!
‘Onlar’, bu topraklarda yapılan darbeleri yapanlardır!
‘Onlar’, son 30 yılda bu toprakların evlatlarına PKK ile diz çöktürenlerdir!
‘Onlar’, 16 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ı teslim eden, 17 Mart 1999’da Fetullah Gülen’i teslim alanlardır!
‘Onlar’, Paralel İhanet Çetesi ile, PKK ile, DAEŞ’le bu toprakların evlatlarına yeniden diz çöktürmek isteyenlerdir.
‘Onlar’, Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da patlatılan bombaların failleridir.
‘Onlar’, ‘tek çare HDP…’ manşetleri atanlardır!
‘Onlar’, ‘Barış için HDP…’ yalanıyla, PKK’yı destekleyenlerdir!
‘Onlar’, Recep Tayyip Erdoğan’a ‘Diktatör’ manşeti atanlardır!
‘Onlar’, ‘Katil Erdoğan…’ diye bağıranlardır!
‘Onlar’, henüz protitipi üretilen yerli arabaya, ‘çakma’ manşetleriyle saldıranlardır!
‘Onlar’, Küresellerdir!
‘Onlar’, Paralellerdir!
‘Onlar’, Fetullah Gülen’dir, Aydın Doğan’dır!

‘Onlar’, nereye mi çalışır?
‘Onlar’, Londra’ya çalışır!
‘Onlar’, Londra’da ki Kraliçe’nin köleleridir!
Yeryüzünde akıttıkları kan, döktükleri göz yaşı Kraliçe’nin gül hatırı içindir!

İşte 1 Kasım’da ‘Onlarla’, bu toprakların evlatlarının seçimini yapacağız!
1 Kasım, Kraliçe ile bu toprakların evlatlarının seçimidir!
1 Kasım, seçimden de öte ‘Onlarla’ – bu toprakların evlatlarının savaşıdır!
1 Kasım seçim sandıkları milletimiz için 1915 Çanakkale’dir!
Gelibolu’dur!
Seddul-Bahir’dir!

Bu şerefli millet tarihi tekerrür ettirecek,
100 yıl sonra ‘Onları’ bu topraklardan ebediyyen kovacak,
Ve bu millet, 100 yıl sonra bu toprakları yeniden geçilmez yapacaktır Allah’ın izniyle!...

18 Ekim 2015

mus@bhy