Translate

24 Ağustos 2014 Pazar

İNTİFADA!



İntifada; Filistin’li mazlumların, Dünyanın baş belası  İsrail Siyonizminin barbarlığına, hukuk dışı ölümlere, toplu tutuklamalara, evlerin yıkılmalarına ve sürgünlere karşı protestonun, zulme karşı başkaldırının adıydı.
Bugün, Filistin’li mazlumların ifade ettikleri intifadadan çok farklı bir zaman ve mekanda, çok farklı anlam yüklenerek ifade edilmesiyle yeniden gündeme geldi...

Tarih Nisan 2007, henüz 1000 yıl sürecek dedikleri 28 Şubat'ın karanlık günlerinin devam ettiği günlerdi.

10.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi bitmiş, 16 Mayıs itibariyle de 11.Cumhurbaşkanı seçilme süreci başlamış, Ak Parti Gurubu da Sayın Abdullah Gül'ü 11. Cumhurbaşkanı olarak aday göstermeye hazırlanıyordu.

2007'nin 10 yıl evvelinde Abdullah Gül'ün partisi iktidardan indirilmiş, Partisinin Başörtülü Millet Vekili Milletin Meclisinden kovulmuş, Başörtülü Eşi Üniversite kapısından kovulmuş, Üniversite de başörtülü okumak istemesinden dolayı eşi türlü hakaretlere muhatap olmuş Abdullah Gül, 2007'de Ak Parti tarafından 11. Cumhurbaşkanı olarak aday gösterildi.

Türkiye'de yıllardır milletin ensesinde keyif süren vesayetçi makamlar ve taşeronları sokaklara indiler, Cumhuriyet mitingleriyle Anıtkabire yürüdüler. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın yaptığı; 'Söz de değil, öz de Atatürkçüler' tarifine Abdullah Gül'ün uymadığını, Eşi Başörtülü bir Cumhurbaşkanı istemediklerini, bunun için gerekirse darbe bile yapabileceklerini ima ettiler.
Yetmedi, aynı Yaşar Büyükanıt'a muhtıra verdirdiler.
Onlar e-muhtırayla, Cumhuriyet mitingleriyle laikliği, Atatürkçülüğü, Cumhuriyeti kurtarma(!) çabasındalarken, Mecliste de Cumhurbaşkanlığı seçimleri başlamıştı.
27 Nisan 2007 ilk tur seçimlerde Abdullah Gül'ün aldığı 357 oy, uydurdukları 367 numarasıyla yok sayıldı. Mitinglerle, muhtıralarla koruyamadıkları(!) ilkelerini, uydurdukları 367 numarasıyla koruyacaklardı!

Sonrası malum, alınan erken seçim kararıyla gidilen 22 Temmuz 2007 Genel seçimleri sonrasına bırakılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Nihayet yeni Millet Vekillerinden teşekkül eden yeni Meclis tarafından Ağustos 2007'de Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı olarak seçilmiş oldu. Böylece Atatürkçülük, Laiklik ve Cumhuriyet adına karşı çıktıkları "Başörtüsü de Köşk'e" girmiş oldu.

Sayın Abdullah Gül'ü kabullenen çevreler, Sayın Hayrunnisa Hanımın başındaki örtüsünden dolayı kabullenmek şöyle dursun, aynı protokolde, aynı karede olmamak için protokol kuralları da çiğnenerek Hayrunnisa Hanımın başındaki örtüsüne olan kinlerini ortaya koymaktan çekinmediler. Hatta Orgeneral rütbesinde Arslan Güner, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü bi yurtdışı dönüşü karşılama töreninde, Hayrunnisa Hanımın elini sıkmamak için protokolü terketmesi, Hayrunnisa Hanımın şahsında Başörtüsüne duyulan kinin en açık ispatıydı.

Hayrunnisa Hanım'a Üniversitede başı örtülü okumak istediği 1998'lerden bugüne kadar köşelerinden başındaki örtüsü üzerinden hakaretler edenler, Muharrem Sarıkaya'lar, Emin Çölaşan'lar, Ertuğrul Özkök'ler, Murat Yetkin'ler, Fatih Altaylı'lar o günler de hızlarını alamayıp, "Direnin ey Atatürkçüler, Laikliğin ve Cumhuriyetin son kalesi Çankaya'yı gericilere bırakmayın..." manşetleriyle köşelerinden saldıranların bu gün Hayrunnisa Hanıma köşelerinden methiyelerle güzellemeler yapmaları da tam bi iki yüzlülüktür.

Amacım ve kastım asla bir fitneyi ateşlemek değildir.
Hele bu topraklarda 100 yıl sonra yeniden Büyük Türkiye'nin inşa edilmeye başladığı bugünlerde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Sayın Abdullah Gül arasına ayrılık fitnesini sokmak gibi soysuzluğu yapanlardan değilim. Sadece Sayın Abdullah Gül'ün son veda merasiminde, Sayın Hayrunnisa Gül'ün ortaya koyduğu kendisine göre sitemlerinin yakın geçmişimizdeki yaşadıklarımızla örtüşmediğinin altını çizmektir asıl kastım.

Hayrunnisa Hanım'ın egoları intifada maskesiyle tatmin edilmeye çalışılırken büyük fotoğrafı ıskalarsak, Yeni Türkiye'yi de ıskalamış oluruz... 

Hayrunnisa Hanımın egoları, halıları, tabloları ve intifadasını bi köşeye iterek;
-Dün de yaşananlar Eski Türkiye'de kalsın, artık bundan böyle Başörtüsü bu milletin meclisinden, üniversitesinden, Çankaya Köşkün'den kovulmasın için bu topraklarda Yeni Türkiye kurulmalı.

-Cumhurbaşkanı eşinin Başörtüsü, Cumhuriyete tehdit olmaktan çıksın ve Başörtüsüne duyulan kinden dolayı protokol kuralları çiğnenmesin için Yeni Türkiye kurulmalı.

-Eski Türkiye'de Başörtüsüne had bildirenlere, Yeni Türkiye'de hadleri bilidirlsin için Yeni Türkiye kurulmalı.

-1960'lar, 1971'ler, 1980'ler, 28 Şubat'lar, 27 Nisan'lar, Cumhuriyet mitingleriyle, Gezi Saldırılarıyla, 17-25 Aralık operasyonlarıyla yapılan ve teşebbüs edilen darbeler olmasın için Yeni Türkiye kurulmalı.

-Bu milletin başına Cumhurbaşkanının kim olacağına, Başbakanın kim olacağına millet karar versin için Yeni Türkiye kurulmalı.

Yoksa, Başı örtülü Hayrunnisa Hanımın elini sıkmamak için protokolü terkeden Arslan Güner'e en sert eleştirileri yazan Abdulkadir Selvi'nin elini sıkmamakla, "Yaşadığımız günler 28 Şubat'tan daha karanlık, bunun hesabını soracağım, intifada başlatıyorum..." diyerek Yeni Türkiye'nin inşasına katkı sunmuş olmayız, s   adece Fatih Altaylı'dan; "Helal olsun Hayrunnisa Hanıma..." övgüsü alırız,
Dahası 28 Şubat'ta aktif rol alan Ertuğrul Özkök'lerin, Emin Çölaşan'ların, Murat Yetkin'lerin köşelerinde '28 Şubat güzellemelerine' referans oluruz...

-Son iki yılda, 7 Şubat Mit operasyonuyla, Gezi Saldırısıyla, 17-25 Aralık operasyonlarıyla, Sayın Gül’ün 'Kardeşi Tayyip beyi' iktidardan indirme, koluna kelepçe takma çabasında olan Paralel İhanet Çetesine, 7 yıl boyunca Çankaya Köşkünü Çetenin merkez üssü yapanlar, seçilmiş Hükümetin Başbakanı Tayyip beyi indirmek için operasyon üstüne operasyon yapan Paralelleri taltif edenler kendileri olduğu halde,

-Küresel Gezi saldırısında Çapulcuların o mesajını alarak Tayyip beyi yalnız bırakan kendileri olduğu halde,

-Tayyip beyin hem 30 Mart seçimleri öncesi, hem 10 Ağustos seçimleri öncesi meydanlarda Küresel ve Paralel saldırının bu ülkeye, bu ülkenin evlatlarının istikbal ve istiklaline kastettiğini, ‘istiklal ve istikbal mücadelesi’ olarak adını koyduğu duruşu, ‘Üçüncü dünyacı yaklaşım’ olarak görenler kendileri olduğu halde,

-Tayyip beyin, “bu Paralel çete Çankaya Köşkünü, Başbakanlık ve Bakanlıkların tamamını dinleyip, devletin kozmik bilgilerini Pensilvanya’ya servis edip, oradan yabancı servislere sattılar…” çıkışına, ‘Çankaya köşkü dinlenmemiştir, dinlenmişse de utanacak bir şeyimiz yok’ diyerek, Başbakanı yalanlayan, Paralel çeteyi aklamaya çalışanlar kendileri olduğu halde,

-Seçilmiş Hükümetin Başbakanına, Tayyip bey ve ailesine Twitter üzerinden küfredildiği için kapatılan Twitter'ın açılması için Anayasa Mahkemesinin aldığı kararla gurur duyanlar kendileri olduğu halde,

-Rabiatül Adeviyye meydanında şehit edilen genelde 5 bin müslümanı, özelde Esma Biltaci'yi şehit eden darbeci Sisi katilini tebrik edenler kendileri olduğu halde,

-Parlamenter sistemden yanayım diyerek, eski Türkiye'nin devamından yana olanlar kendileri olduğu halde,

-Başbakan Tayyip Erdoğan, 12 yıl gece-gündüz Türkiye’yi tadilattan geçirirken, duble yollarla, hızlı tren raylarıyla, Havalimanlarıyla ülkeyi baştan başa elden geçirirken,

7 yıllık süre içerisinde Çankaya Köşkünü tepeden tırnağa tadilattan geçirenler,
Değiştirmedik halı-kilim bırakmayanlar, duvarlarını tablolarla süsleyenlerin 'intifada' başlatması fitne olmadı, fesat olmadı, bunları yazan bizler fitneci olduk.

Muhterem Hanımefendi!
7 yıl boyunca Köşkün halısını, kilimini değiştirdiğiniz halde,
Perdesini, boyasını bi kaç defa yenilediğiniz halde,
Duvarlarına astığınız 7 adet tabloyu ‘benden sonra kaldıracakların gözlerini oyarım’ dediğiniz halde,
Cumhurbaşkanlığına tahsis edilen 'yıllık bütçeleri' tepe tepe kullandığınız halde,
Bunlardan dolayı şahsınızın aleyhinde tek bi satır yazı okumadık, aleyhinizde bi haber görmedik.
Şahsınız, Gezinin sokaklarından yükselen küfürlere muhatap olmadınız,
Son iki yıldır sülalenizden hiç bir kimseye sövülmedi.
Sayın Gül 'Diktatör', 'Hırsız', 'Firavun', 'Tiran' ilan edilmedi.
Ama Köşkü boşaltacağınız gün geldiğinde, ‘intifada’ başlatacağınızı söylediniz!

Niçin ve kime karşı intifada?
‘İntifada’ nedir bilir misiniz?

Sizler için intifada ne ifade eder bilmem ama,
Bizler için intifada!
Gazze'dir!
Musul'dur!
Myanman'dır!
Arakandır!
Rabiatül Adeviyyedir!
İhvandır!
Mursi'dir!
Esma'dır!
Yeryüzünün mazlumları, Coğrafyamızın mağdurladır!
Velhasıl İntifada!
100 yıllık yüzüstü sürünen bi milletin yeniden ayağa kalkmasıdır!
Diz çöktürülen bi milletin yeniden doğrulup, koşmasıdır!
Bizler için intifada!
Yeniden Büyük Türkiye'dir!


Mevzuyla ilgili son not: "Hayrunnisa Hanımın 'intifada'sından sonra, Emine Erdoğan Hanımefendiye saygım daha da ziyadeleşti!.."


İntifadayla kapattığınız Siyasetteki yolunuz,
‘Yolunuz açık olsun’ desem açılır mı bilmem!
Yine de bakiye ömrünüz hayırla geçsin Muhterem Hanımefendi!...
Çok mu zor oldu Köşkü terketmek?

24 Ağustos 2014
mus@bhy


5 Ağustos 2014 Salı

Vakit, Uyanma Vakti!



1882'de Gladstone namındaki İngiliz milletvekili, İngiltere Avam Kamarasında; "Bu Kur'an-ı Türklerin elinden almadan, Türklere karşı galip gelme imkanı ve ihtimali yoktur" dedikten hemen sonra 600 yıllık Büyük Osmanlı İmparatorluğunu 100 yıl evvel yıkanlar, bu toprakları böldüler, parçaladılar, böldükleri toprakların evlatlarının nasıl idare edileceğine, kimlerin idare edeceğine de karar verdiler.
Bu toprakları geçmişi olmayan bi devlet haline getirdiler, 100 yıl bu toprakların evlatlarının ensesinde keyif sürdüler.
Cennetmekan Abdulhamit Han'a, Gladstone'nin taktığı 'Kızıl Sultan' lakabıyla bu millete sövdürerek Türkiye'yi Türklere, Ortadoğuyu da Araplara bırakmadılar.
Türkiye'yi Türkler olmadan, Ortadoğu'yu Araplar olmadan idare edenler, Ortadoğuyu Osmanlıdan kopardıktan sonra bu topraklarda İsrail'i kurdular.
1882'de bu milletin elinden Kur'an-ı alanlar,
Büyük Osmanlı İmparatorluğunu parçalayıp, bu topraklarda dünü olmayan devletler oluşturanlar,
Kurdukları devletçikleri kendilerine tabi idarecilerle yönetenler,
İngilizler üzerinden Osmanlının paralarını kasalarına dolduran Rothschild ve Rockfeller ailelerinden başkası değildi.
O Siyonist ailelerin gül hatırları için Osmanlı parçalandı,
O aileler istediği için Türkiye Türklere, Ortadoğu Araplara bırakılmadı,
O ailelerin gelecek sömürü planları için İsrail kuruldu.
İsrail'in Ortadoğu'daki misyonu, Siyonistlerin dünyada kurdukları Gizli Dünya Devletinin Ortadoğuda ki sömürülerini devam ettirmekti.
1948 yılından bugüne Filistin'li mazlumların, Gazze'li müslümanların kanı ve göz yaşı da sömürünün devamı için akıtılmaktaydı.
Dünyada insanlığını kaybetmemiş, dökülen kan ve göz yaşını, zulüm ve sömürüyü yüksek sesle haykıranlar,
İsrail'in döktüğü kana isyan edenler,
Siyonist sömürüye başkaldıran vicdanlı yürekler siyonistler tarafından bertaraf edilmekteydi.
Dünyanın neresinde İş dünyasında, Siyaset ve Medya gruplarında bulunup, İsrail'in yaptığı katliamları kimler kınadıysa mevcut pozisyonlarını kaybetti.
Kim Siyonist sömürüye insanlık adına karşı çıktıysa bedel ödedi.
Dokunan yandı.
Oscar ödüllü ABD'li oyuncu ve yönetmen Mel Gibson; "Dünyadaki dökülen kanın sebebi Yahudilerdir..." dediği andan itibaren afaroz edilip, Hollywooddan dışlanması,
41 yıl boyunca Beyaz Saray muhabirliği yapan Helen Thomas; "Yahudiler Filistin'den defolup gitsinler..." dediği için çalıştığı kurumundan kovulması,
CNN haber sunucusu Rick Shancez; "CNN ve tüm medyayı Yahudiler kontrol ediyorlar..." dediğinden dolayı CNN'den kovulması,
BBC'nin Gazze muhabiri Jeremy Bowen'in "Hamas'ın Filistinliler'i canlı kalkan olarak kullandığına dair kanıt görmedim" sözlerinden sonra soruşturmaya uğraması,
BBC'nin programcısı Max Keiser'in "Programı bıraktım. 'İsrail hakkında sakın konuşma' telkinlerinden bıktım usandım!" dedikten hemen sonra aforoz edilmesi
En son CNN Ortadoğu muhabiri Diana Magna canlı yayında; “Sanırım duyabiliyorsunuz, İsrail'in bu saldırısını izleyen pek çok İsrailli burada toplanarak kutlama yapıyor! Sderot'taki tepelerde İsrailliler Gazze'ye düşen bombaları kutluyorlar..." dediği için önce tehdit edilmesinin hemen ardından Moskova'ya sürülmesinin Siyonistlerin yeryüzünde, Paralel İhanet çetesinin de Türkiye’de kurdukları Yeni Dünya Düzensizliğinden farklı mı?
İsrail tarafından savunmasız bebekler üzerine yağdırılan bombalarla, Filistinli mazlumların kanları üzerine inşa ettikleri sömürü düzenleri devam etmesi için, Müslüman görünümlü Müslüman Liderler; "İsrail, Hamas'ın terör saldırılarına karşı kendisini savunma hakkını kullanıyor' derken,
Ortadoğuda Siyonist hakimiyetin devamı için akıtılan kanları kısık sesle bile kınayamayan Dünya Liderleri varken, Türkiye'den yükselen 'Kahrolsun İsrail' haykırmasının bedelini de Tayyip bey özelinden milletimize ödettirmek isteyenler var.
Rothschild ve Rockfeller ailelerinin Türkiye ve Ortadoğu'da kurdukları 100 yıllık tezgahın dağıtılmasıyla kurulacak Yeniden Büyük Türkiye'yi kurdurmamak için 'Diktatör Tayyip' kılıfıyla Gezi'de sokaklara inenlerin,
17-25 Aralık'ta 'Hırsızlık' kılıfyla darbeye teşebbüs edenlerin,
Kasetlerle saldıranların Türkiye'nin Milli Projeleri 3.Havalimanı, 3.Köprü, Kanal İstanbul projelerine,  Çözüm Sürecine karşı oluşlarının tek sebebi Siyonistlerin bölgede kurdukları 100 yıllık sömürü düzenlerinin devamını sağlamak içindir.
Milletin değerlerine yabancı, Milletin 'Milli Marşından' habersiz, 'Milletin Gururu' yalanıyla 11 partiye 'çatı aday' dayatması da Siyonist sömürünün devamı içindir.
Ekmeleddin İhsanoğlu'nu 'eski Türkiye'ye bekçilik' için aday yapan akıl, 1882'de "Kur'an-ı Türk milletinin elinden almalıyız" diyen İngiliz Gladstone aklıdır.
Siyonist Rothschild ve Rockfellerlerin, Küresel tetikçilerin, Paralellerin çıldırdıkları tek şey; 100 yıl evvel küçük lokmalar halinde parçaladıkları bu toprakların evlatları 100 yıl sonra yeniden  ayağa kalkıyor olduğudur...
18 Mart 1915'te Çanakkale'yi geçilmez yapan ecdadın torunları, 10 Ağustos 2014'te yeniden kendi topraklarına sahip çıkacaktır..
1915'te ecdad Çanakkale'ye hangi şuurla gittiyse, 10 Ağustos'ta da torunları sandık başına o şuurla gidecektir.
18 Mart'ta Çanakkale'yi geçilmez yapan ecdadın torunları, 10 Ağustos'ta Yeni Türkiye'nin kuruluyor olduğunu Dünyanın efendilerine ilan edecektir.
Vakit diz üstüne doğrulma, ayağa kalkma, yeniden bu topraklarda barış ve esenliği inşa etme vaktidir.
10 Ağustos, 100 yıl yüzüstü sürünen bir milletin ayağa kalkma vaktidir.
Milletimizin gözü aydın, geleceği aydın olsun...
Gazze'li mazlumların,
Suriye'li mazlumların,
Arakan'lı mazlumların,
Myanmar'lı mazlumların,
Doğu Türkistanlı mazlumların,
Yeryüzünün tüm mazlumlarının gözü aydın olsun.
10 Ağustos itibariyle bu topraklar yeniden selamet yurdu oluyor...
Vakit, uyanma vakti!

05 Ağustos 2014
mus@bhy