İntifada; Filistin’li
mazlumların, Dünyanın baş belası İsrail Siyonizminin
barbarlığına, hukuk dışı ölümlere, toplu tutuklamalara, evlerin yıkılmalarına
ve sürgünlere karşı protestonun, zulme karşı başkaldırının adıydı.
Bugün, Filistin’li
mazlumların ifade ettikleri intifadadan çok farklı bir zaman ve mekanda, çok farklı anlam yüklenerek ifade
edilmesiyle yeniden gündeme geldi...
Tarih Nisan 2007,
henüz 1000 yıl sürecek dedikleri 28 Şubat'ın karanlık günlerinin devam ettiği
günlerdi.
10.Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi bitmiş, 16 Mayıs itibariyle de 11.Cumhurbaşkanı
seçilme süreci başlamış, Ak Parti Gurubu da Sayın Abdullah Gül'ü 11.
Cumhurbaşkanı olarak aday göstermeye hazırlanıyordu.
2007'nin 10 yıl
evvelinde Abdullah Gül'ün partisi iktidardan indirilmiş, Partisinin Başörtülü
Millet Vekili Milletin Meclisinden kovulmuş, Başörtülü Eşi Üniversite
kapısından kovulmuş, Üniversite de başörtülü okumak istemesinden dolayı eşi türlü
hakaretlere muhatap olmuş Abdullah Gül, 2007'de Ak Parti tarafından 11.
Cumhurbaşkanı olarak aday gösterildi.
Türkiye'de yıllardır
milletin ensesinde keyif süren vesayetçi makamlar ve taşeronları sokaklara
indiler, Cumhuriyet mitingleriyle Anıtkabire yürüdüler. Dönemin Genel Kurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt'ın yaptığı; 'Söz de değil, öz de Atatürkçüler' tarifine
Abdullah Gül'ün uymadığını, Eşi Başörtülü bir Cumhurbaşkanı istemediklerini,
bunun için gerekirse darbe bile yapabileceklerini ima ettiler.
Yetmedi, aynı Yaşar
Büyükanıt'a muhtıra verdirdiler.
Onlar e-muhtırayla,
Cumhuriyet mitingleriyle laikliği, Atatürkçülüğü, Cumhuriyeti kurtarma(!)
çabasındalarken, Mecliste de Cumhurbaşkanlığı seçimleri başlamıştı.
27 Nisan 2007 ilk
tur seçimlerde Abdullah Gül'ün aldığı 357 oy, uydurdukları 367 numarasıyla yok
sayıldı. Mitinglerle,
muhtıralarla koruyamadıkları(!) ilkelerini, uydurdukları 367 numarasıyla
koruyacaklardı!
Sonrası malum, alınan
erken seçim kararıyla gidilen 22 Temmuz 2007 Genel seçimleri sonrasına
bırakılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Nihayet yeni Millet
Vekillerinden teşekkül eden yeni Meclis tarafından Ağustos 2007'de Abdullah Gül
11. Cumhurbaşkanı olarak seçilmiş oldu. Böylece Atatürkçülük, Laiklik ve
Cumhuriyet adına karşı çıktıkları "Başörtüsü de Köşk'e" girmiş oldu.
Sayın Abdullah Gül'ü
kabullenen çevreler, Sayın Hayrunnisa Hanımın başındaki örtüsünden dolayı
kabullenmek şöyle dursun, aynı protokolde, aynı karede olmamak için protokol
kuralları da çiğnenerek Hayrunnisa Hanımın başındaki örtüsüne olan kinlerini
ortaya koymaktan çekinmediler. Hatta Orgeneral rütbesinde Arslan Güner,
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü bi yurtdışı dönüşü karşılama töreninde, Hayrunnisa
Hanımın elini sıkmamak için protokolü terketmesi, Hayrunnisa Hanımın şahsında
Başörtüsüne duyulan kinin en açık ispatıydı.
Hayrunnisa Hanım'a
Üniversitede başı örtülü okumak istediği 1998'lerden bugüne kadar köşelerinden
başındaki örtüsü üzerinden hakaretler edenler, Muharrem Sarıkaya'lar, Emin
Çölaşan'lar, Ertuğrul Özkök'ler, Murat Yetkin'ler, Fatih Altaylı'lar o günler
de hızlarını alamayıp, "Direnin ey Atatürkçüler, Laikliğin ve Cumhuriyetin
son kalesi Çankaya'yı gericilere bırakmayın..." manşetleriyle köşelerinden
saldıranların bu gün Hayrunnisa Hanıma köşelerinden methiyelerle güzellemeler
yapmaları da tam bi iki yüzlülüktür.
Amacım ve kastım
asla bir fitneyi ateşlemek değildir.
Hele bu topraklarda
100 yıl sonra yeniden Büyük Türkiye'nin inşa edilmeye başladığı bugünlerde
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Sayın Abdullah Gül arasına
ayrılık fitnesini sokmak gibi soysuzluğu yapanlardan değilim. Sadece Sayın
Abdullah Gül'ün son veda merasiminde, Sayın Hayrunnisa Gül'ün ortaya koyduğu
kendisine göre sitemlerinin yakın geçmişimizdeki yaşadıklarımızla
örtüşmediğinin altını çizmektir asıl kastım.
Hayrunnisa Hanım'ın egoları intifada maskesiyle tatmin edilmeye çalışılırken büyük fotoğrafı ıskalarsak, Yeni Türkiye'yi de ıskalamış oluruz...
Hayrunnisa Hanımın egoları, halıları, tabloları ve intifadasını bi köşeye iterek;
Hayrunnisa Hanım'ın egoları intifada maskesiyle tatmin edilmeye çalışılırken büyük fotoğrafı ıskalarsak, Yeni Türkiye'yi de ıskalamış oluruz...
Hayrunnisa Hanımın egoları, halıları, tabloları ve intifadasını bi köşeye iterek;
-Dün de yaşananlar
Eski Türkiye'de kalsın, artık bundan böyle Başörtüsü bu milletin meclisinden,
üniversitesinden, Çankaya Köşkün'den kovulmasın için bu topraklarda Yeni
Türkiye kurulmalı.
-Cumhurbaşkanı
eşinin Başörtüsü, Cumhuriyete tehdit olmaktan çıksın ve Başörtüsüne duyulan
kinden dolayı protokol kuralları çiğnenmesin için Yeni Türkiye kurulmalı.
-Eski Türkiye'de
Başörtüsüne had bildirenlere, Yeni Türkiye'de hadleri bilidirlsin için Yeni
Türkiye kurulmalı.
-1960'lar, 1971'ler,
1980'ler, 28 Şubat'lar, 27 Nisan'lar, Cumhuriyet mitingleriyle, Gezi
Saldırılarıyla, 17-25 Aralık operasyonlarıyla yapılan ve teşebbüs edilen
darbeler olmasın için Yeni Türkiye kurulmalı.
-Bu milletin başına
Cumhurbaşkanının kim olacağına, Başbakanın kim olacağına millet karar versin
için Yeni Türkiye kurulmalı.
Yoksa, Başı örtülü
Hayrunnisa Hanımın elini sıkmamak için protokolü terkeden Arslan Güner'e en
sert eleştirileri yazan Abdulkadir Selvi'nin elini sıkmamakla, "Yaşadığımız
günler 28 Şubat'tan daha karanlık, bunun hesabını soracağım, intifada
başlatıyorum..." diyerek Yeni Türkiye'nin inşasına katkı sunmuş olmayız, s adece Fatih Altaylı'dan; "Helal olsun
Hayrunnisa Hanıma..." övgüsü alırız,
Dahası 28 Şubat'ta
aktif rol alan Ertuğrul Özkök'lerin, Emin Çölaşan'ların, Murat Yetkin'lerin
köşelerinde '28 Şubat güzellemelerine' referans oluruz...
-Son iki yılda, 7
Şubat Mit operasyonuyla, Gezi Saldırısıyla, 17-25 Aralık operasyonlarıyla,
Sayın Gül’ün 'Kardeşi Tayyip beyi' iktidardan indirme, koluna kelepçe takma
çabasında olan Paralel İhanet Çetesine, 7 yıl boyunca Çankaya Köşkünü Çetenin
merkez üssü yapanlar, seçilmiş Hükümetin Başbakanı Tayyip beyi indirmek için
operasyon üstüne operasyon yapan Paralelleri taltif edenler kendileri olduğu
halde,
-Küresel Gezi
saldırısında Çapulcuların o mesajını alarak Tayyip beyi yalnız bırakan
kendileri olduğu halde,
-Tayyip beyin hem 30
Mart seçimleri öncesi, hem 10 Ağustos seçimleri öncesi meydanlarda Küresel ve
Paralel saldırının bu ülkeye, bu ülkenin evlatlarının istikbal ve istiklaline
kastettiğini, ‘istiklal ve istikbal mücadelesi’ olarak adını koyduğu duruşu, ‘Üçüncü
dünyacı yaklaşım’ olarak görenler kendileri olduğu halde,
-Tayyip beyin, “bu
Paralel çete Çankaya Köşkünü, Başbakanlık ve Bakanlıkların tamamını dinleyip,
devletin kozmik bilgilerini Pensilvanya’ya servis edip, oradan yabancı
servislere sattılar…” çıkışına, ‘Çankaya köşkü dinlenmemiştir, dinlenmişse de
utanacak bir şeyimiz yok’ diyerek, Başbakanı yalanlayan, Paralel çeteyi
aklamaya çalışanlar kendileri olduğu halde,
-Seçilmiş Hükümetin
Başbakanına, Tayyip bey ve ailesine Twitter üzerinden küfredildiği için
kapatılan Twitter'ın açılması için Anayasa Mahkemesinin aldığı kararla gurur
duyanlar kendileri olduğu halde,
-Rabiatül Adeviyye
meydanında şehit edilen genelde 5 bin müslümanı, özelde Esma Biltaci'yi şehit
eden darbeci Sisi katilini tebrik edenler kendileri olduğu halde,
-Parlamenter
sistemden yanayım diyerek, eski Türkiye'nin devamından yana olanlar kendileri
olduğu halde,
-Başbakan Tayyip
Erdoğan, 12 yıl gece-gündüz Türkiye’yi tadilattan geçirirken, duble yollarla,
hızlı tren raylarıyla, Havalimanlarıyla ülkeyi baştan başa elden geçirirken,
7 yıllık süre içerisinde
Çankaya Köşkünü tepeden tırnağa tadilattan geçirenler,
Değiştirmedik
halı-kilim bırakmayanlar, duvarlarını tablolarla süsleyenlerin 'intifada'
başlatması fitne olmadı, fesat olmadı, bunları yazan bizler fitneci olduk.
Muhterem
Hanımefendi!
7 yıl boyunca Köşkün
halısını, kilimini değiştirdiğiniz halde,
Perdesini, boyasını
bi kaç defa yenilediğiniz halde,
Duvarlarına
astığınız 7 adet tabloyu ‘benden sonra kaldıracakların gözlerini oyarım’
dediğiniz halde,
Cumhurbaşkanlığına
tahsis edilen 'yıllık bütçeleri' tepe tepe kullandığınız halde,
Bunlardan dolayı
şahsınızın aleyhinde tek bi satır yazı okumadık, aleyhinizde bi haber görmedik.
Şahsınız, Gezinin
sokaklarından yükselen küfürlere muhatap olmadınız,
Son iki yıldır
sülalenizden hiç bir kimseye sövülmedi.
Sayın Gül
'Diktatör', 'Hırsız', 'Firavun', 'Tiran' ilan edilmedi.
Ama Köşkü
boşaltacağınız gün geldiğinde, ‘intifada’ başlatacağınızı söylediniz!
Niçin ve kime karşı intifada?
‘İntifada’ nedir
bilir misiniz?
Sizler için intifada
ne ifade eder bilmem ama,
Bizler için
intifada!
Gazze'dir!
Musul'dur!
Myanman'dır!
Arakandır!
Rabiatül
Adeviyyedir!
İhvandır!
Mursi'dir!
Esma'dır!
Yeryüzünün
mazlumları, Coğrafyamızın mağdurladır!
Velhasıl İntifada!
100 yıllık yüzüstü
sürünen bi milletin yeniden ayağa kalkmasıdır!
Diz çöktürülen bi
milletin yeniden doğrulup, koşmasıdır!
Bizler için
intifada!
Yeniden Büyük
Türkiye'dir!
Mevzuyla ilgili son
not: "Hayrunnisa Hanımın 'intifada'sından sonra, Emine Erdoğan
Hanımefendiye saygım daha da ziyadeleşti!.."
İntifadayla
kapattığınız Siyasetteki yolunuz,
‘Yolunuz açık olsun’
desem açılır mı bilmem!
Yine de bakiye
ömrünüz hayırla geçsin Muhterem Hanımefendi!...
Çok mu zor oldu Köşkü terketmek?
24 Ağustos 2014
mus@bhy