Translate

14 Şubat 2014 Cuma

PARALEL YAPI DEDİKLERİ…


Paralel yapının Devletin her kurumunda, her biriminde 'İmamları'yla Devlette yönetime dahil olduğu bir gerçek. 
Her Bakanın, her Müsteşarın, Genel Müdürün muadili bir 'İmamın' bulunduğu paralel bir yapı oluşmuş.
Bakanlık İmamı, Müsteşarlık İmamı,Genel Müdürlük İmamı,Emniyet İmamı,Yargı İmamı,Vs. vs...
Sadece Devlet Kurumlarının başındakilere Paralel İmamlarla yetinmeyip,ayrıca Devletin Kurumlarına, Paralel Kurum oluşturacak kadar icraat alanları genişlemiştir.
Şöyle ki;
-Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde ayrı bankaları var. Kendi paralarını toplayıp yine kendileri değerlendiriyorlar. 
-Üniversiteleri var. Oralarda eğitim veriyorlar. 
-Hastaneler ve sağlık kuruluşları kurmuşlar. Başlarında da kendilerine bağlı ekipleri oturtmuşlar. 
-Kendilerine ait televizyonları var. Gerektiğinde övüyor, gerekirse yerin dibine batırıyorlar. Muhaliflerine oradan yaylım ateşi açıyorlar. 
-Günlük gazetelere, haftalık dergilere sahipler. Dilediklerini yazıyor, istedikleri yayını işlerine geldiği gibi yapıyorlar. 
-Çocuk yuvaları, ilk ve orta öğrenim okulları var. Dershaneleri vasıtasıyla belli bir kesime etki edebiliyorlar. Hemen her alanda sivil toplum örgütleri oluşturmuşlar. Onlar aracılığıyla sivil toplumu yönlendirmeye çalışıyorlar. 
-Olimpiyat bile düzenliyorlar. 
-Dış ülkelerde temsilcilikleri bulunuyor. "Ülke imamları" tarafından başka ülkelerde de temsil ediliyorlar. 
-Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye Raporu görüşülürken, Hollandalı Raportör Ruijiten'in söylediklerine bakılırsa, orada bile karşımıza çıkıyorlar. 

Devlet içinde devlet, Millet içinde ayrı bir Millet olmuşlar. Kendilerinden olmayan bu ülke insanını adam yerine koymamışlar, kendi müntesipleri için çalışan, onlar için var olan 'İmamlar' vasıtasıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde, Ananas Cumhuriyeti Paralel Devleti kurmuşlar ve Devlet gibi bir Cemaat haline gelmişler.
Adına ne derseniz deyin, bu Paralel yapı kendisinden olmayanlar için büyük bir tehdittir. 
Ak Partilisi, CHP'lisi, MHP'lisi, Saadet'lisi, BBP'lisi ve kendilerinden olmayan herkes için tehdittir.
Siyasi görüş farkı gözetilmeden bu ülke insanı için tehdittir.
Bertaraf edilmeli, edilmezse iktidarda kim olursa olsun, Cemaatın Paralel devleti hep iktidar olacaktır...

14 Şubat 2014

mus@bhy

4 Şubat 2014 Salı

Üç Şerit, Üç Mesaj;


1-İSRAİL BAYRAĞI: İsrail bayrağı bilindiği gibi beyaz üzerine ortada yıldız yıldızın altında ve üstünden geçen iki mavi şerit şeklindedir.
Bu iki mavi şerit Nil Nehri ve Fırat Nehrini simgeler.
Yani Siyonistlere göre, bayrakta bulunan iki şerit arası Nil'den Fırat'a kadar olan Arzı Mev'ud (Vaad edilmiş topraklar) Büyük İsrail topraklarıdır.

2-KKTC KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ BAYRAĞI: Bu bayrakta da iki şerit ve ortasında da Ay ve Yıldız...

3-Merhum NECMEDDİN ERBAKAN'IN İMZASI: Prof Dr Necmeddin Erbakan'nın imzasında da bulunan iki şerit.
Merhum Erbakan, hem KKTC Bayrağı ile hem de kendisine münhasır imzası ile yeryüzündeki tüm Siyonistlere verdiği müthiş mesaj;
Yaşadığıım müddetçe Nil'den Fırat'a kadar kanımız aksa da şehitlerin kanıyla sulanan tek bir karış toprağı size vermeyeceğim ve Büyük İsrail'i kurdurtmayacağım,
Dünyayı sömürmenize izin vermeyeceğim.

Rabbım cennetine koysun...



04 Şubat 2014
mus@bhy

2 Şubat 2014 Pazar

KARDEŞLİK! AMA KİMLE?



Bismillah...
"Muhakkak Mü'minler kardeştir!" Hucurat - 10
Altı çizilerek, 'mü'minlerin kardeş' olduğunu ilan eden Allah'tır.
Bu ilahi ültimatom 1400 yıl öncesinden yeryüzü insanlığına ilan edildi.
Bu kardeşlik aslında mü'minlerin, tüm insanlığa haykırdığı bir manifestodur.
Bu ilahi mesajın muhatabı da mü'minlerdir.
Bu kardeşlik, müslümanların imanlarını güçlendirir, küfre karşı birleştirir.
Bu mesajı alabilenler kardeş oldu, birbirleri için sevindi, beraber üzüldüler.
Bu ilahi mesajı alabilmiş olsaydık, hayatımızın her anında yaşamış olsaydık 'mü'min' olduğumuz iddasında olan bizlerin hali böylemi olurdu?
Bu ayete iman eden Ensar Muhacir'le kardeş oldu, bizler Yusuf İslam’la kardeş olduk ama bu asrın mü’minleri Fetullah Gülen'le kardeş olamadı…
Fetullah Gülen ve müntesipleri, yeryüzünde Allah'a iman etmiş, imanlarını yeryüzüne haykırmış mü'minlerle kardeşliği terketmiş, mü'minleri bırakıp, kafirlerle, zalimlerle kardeşliği tercih etmiştir.
Fetullah Gülen'le olan kardeşliğimiz imanlarımızı güçlendirmedi, küfre karşı bizleri  birleştirmedi. Hep onların tarafında yer aldı, onlarla beraber Müslümanların yaşadığı coğrafyanın parçalanması için kafirlerle güç birliği yaptı. Onlar için sevindi, onlarla beraber üzüldü. Bu topraklarda Müslümanların kardeş olmasını engelledi, fitnenin ve fesadın baş aktörü oldu. Müslümanları tahkir etti, tezyif etti, birbirine düşürdü. Hayırda değil, şerde yarışır oldu.
Fetullah Gülen bizlere kardeş olsaydı;
-“Allah katında din İslam’dır” ilahi ültimatomu karşısında, 1400 yıldır bozulmayan, tahrif edilemeyen Kur’an-ı Kerim’i; Misyonerlerin gül hatırı için tahrif edilmiş İncil’le, Siyonistlerin nefislerine göre düzenlenmiş muharref Tevrat’la birleştirme projesiyle, Misyonerlerin ve Siyonistlerin nefislerine göre,  adına ‘ılımlı İslam’ yada ‘Dinler arası Diyolag’ yalanıyla insanlığın itikadının bozulmasına vesile olur muydu?
-Yeryüzünde İslama ve müslümana harp ilan edenlerle beraber hareket edip, onların gül hatırları için İslama ve müslümana yapılan zulümde başrol görev alır mıydı?
-Müslümanların ve insanlığın baş belası, Siyonizmle ortak hareket eder miydi?
-Yeryüzünün zalimlerine baş kaldıran, Siyonizmin dünya insanlığı için tehlike olduğunu ispat edebilmek için 40 yıl bu topraklarda siyaset yapan Merhum Erbakan’a karşı dünyanın efendileri tarafından sürdürülen itibarsızlaştırma operasyonlarında, zalimlerin yanında yer alır mıydı?
-60 yıldır Filistin topraklarında Siyonizme karşı İslamın gür sesi Şeyh Ahmet Yasin ks’nin, tekerlekli sandalyesinde, Siyonistlerin kurşunlarına hedef olup şehit edildiğinde; ‘İsrail ile savaşıyorsan, öldürülmeye hazır olacaksın’ ifadesini kullanabilir miydi?
-Ortadoğu da masum ve mazlum insanların kanlarını döken, küresel alçaklara destek verir miydi?
-Yeryüzünde masum ve mazlum milletlerin döktüğü göz yaşı karşısında, hain ve de zalimleri alkışlama izzetsizliği yaşar mıydı?
-Daha net bir ifadeyle; yeryüzünde bozgunculuk yapan, Müslümanların yaşadığı toprakları kan gölüne çeviren Siyonistlere karşı direnen, Müslümanlara ‘Terörist’ diyebilir miydi?
Eğer  Fetullah Gülen bu toprakların evlatlarına kardeş olsaydı;
-28 Şubatta Merhum Erbakan’a küfreden darbeci alçaklara ‘hoş görü’ ödülleri verir miydi?
-Bu milletin oylarıyla seçilen Merve Kavakçı’ya, Başörtülü olması gerekçesiyle Milletin Meclisinde yemin ettirmeyen, Başörtüsüne ‘haddini bildiren’ Merhum Ecevit’e, ahirette şefaat yetkisi ister miydi?
-Başrötüsü mücadelesi veren Müslüman hanımların mücadelesini küçümsemek adına başörtüsü ‘furuattır’ fetvası verir miydi?
-Yeryüzünde zulmün bayraktarlığını yapan, bebek katili Siyonist İsrail’e Başbakan Erdoğan’ın ‘one minute’ haykırışında, zalimlerin yanında yer alır mıydı?
-Filistinli mazlumlara sadece ‘insanlık’ götüren ‘Mavi Marmara’ gemisine yapılan alçaklık karşısında, Siyonist İsrail’i ‘otorite’ kabul eder miydi?
-Haziran 2013’te Gezi bahanesiyle Türkiye’yi uçuracak milli projelerine yapılan saldırıda, Küresel efendilerin tarafında yer alır mıydı?
-Dershaneler ayaklanmasıyla, Küresel güçlerin Başbakanlıktan düşürmek için yemin ettikleri Erdoğan’a karşı oluşturulan uluslararası kirli ittifakta yer alır mıydı?
-12 yıl boyunca, ‘Yeniden Büyük Türkiye’nin inşası için, milleti, ayağındaki prangalarından kurtarmak için, milletin önündeki takozları ve engelleri kaldırmak için, engelleri aşmak için çabalayan, milletin alın terine, milletin parasına, milletin kasasına sahip çıkan Başbakan Erdoğan’a ‘diktatör’ der miydi?
-Türkiye’yi 12 yıllık Başbakanlığında, Küresel efendilerin ve yerli işbirlikçilerin 100 yıllık planlarının gizli şifrelerini çözen, milli projelerle oyunlarını bozan Başbakan Erdoğan’a ‘Firavun’ etiketi yapıştırır mıydı?
-Milletimizi 70 yıldır kendisine köle yapan, sömürüsünü devam ettirebilmek için Türkiye’de iktidar belirleyen İMF’e olan borcunu sıfırlayan Başbakan Erdoğan’a ‘tımarhanelik’ der miydi?
-Bu milletin evlatları Müslüman hanımın Başörtüsünü bu milletin meclisine sokan, İmam-Hatiplilere devletin kapılarını açan, 90 yıldır ‘adam’ yerine konulmayan bu toprakların evlatlarını, açılan ‘demokratikleşme’ paketleriyle ‘adam’ yerine koyan Başbakan Erdoğan’a ‘despot’ der miydi?
-100 yıldır bu topraklarda kavga ettirilen, Küresel efendilerin gül hatırları için yıllarca  ‘Türk-Kürt’ kavgasıyla kan ve göz yaşları dökülen, Ortadoğuyu sömüren alçakların oyunlarını bozmak adına başlatılan ‘çözüm süreciyle’ Türk ile Kürtü barıştıran Başbakan Erdoğan’a ‘zalim’ der miydi?
-Hemen yanıbaşımızda yaralı Suriye’de çocuklar öldürülürken, insanlar yurtlarını terk ederken, işkencelerle kadınların ırzına geçilip, erkekleri öldürülürken, yine yanı başımızda Mısır’da darbeci alçaklar tarafından düşürülen Mursi ve ihvan-ı müslimine haince saldırılar olurken, Başbakan Erdoğan’ın düşürülmesi ve akabinde Türkiye’nin diz çökmesi ve yere kapaklanmasıyla, Coğrafyada yaşayan Müslümanların da diz çökeceği gerçeği ortadayken,  Başbakan Erdoğan’a ‘beddua’ eder miydi?
-12 yılda milletin kasasından, milletin alınterinde 642 milyar lirayı Küresel Faiz lobisine yedirmeyen Başbakana, servis ettiği montaj kasetlerle ‘hırsız’ der miydi?
Vel hasıl Fetullah Gülen bu toprakların insanlarına, bu ümmete ‘kardeş olsaydı’;“Birbirine karşı muhabbet ve merhamette müminler, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut rahatsız olup, uykusuz kalıp, onun tedavisi ile meşgul olduğu gibi, Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır!  buyurduğu halde Allah Rasulü s.a.v, Fetullah Gülen bu hadisi şerifte ilan edilen kardeşliğin gölgesinde ömrünü devam ettirmeyi terk edip, zalimlerle kardeşliği tercih edermiydi? 
Fetullah Gülen Misyonerle ve Siyonistlerle kardeşliğini devam ettirirken, bu ülkenin evlatları bu şerefli millet, “Bizim yalnızca Rabbimiz var’’ diyerek küresel efendilerin bu topraklarda yapmak istedikleri tüm planları bozacak ve bu teslimiyetle 30 Mart yerel seçimlerde tüm küresel efendiler ve yerli görünümlü işbirlikçilerine gerekli operasyonu yapacaktır.
30 Martta verilecek 1 oyla, bu topraklarda Küresel efendilerin Fetullah Gülen taşeronluğunda milletimizin kardeşliğine yapılmış suikast bertaraf edilecektir.
Verilecek her bir oy, bu milletin kardeşliğini, bu ümmetin imanını güçlendirecek ve dillerindeki suskunluğunı bitirecektir.
Bu millet ve ümmet,

Yıllardır bu toprakların evlatlarının, coğrafyamızda ümmetin dertlerini, kederlerini, sıkıntılarını görmezden gelerek, milletimizi ve ümmeti susturmanın çabasında olanların suratlarına, artık suskunluğunu terk edip ve haykırarak; Cemaat’ın Hocasını da, yaptıklarını da unutmayacaktır vesselam…



02 Şubat 2014

mus@bhy