Translate

1 Eylül 2013 Pazar

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının Cevabına, Cevabımdır…






‘Hizmet Hareketinin’ Gezi saldırısında aldıkları pozisyonu haklı göstermek adına Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının 11 maddeyle verdikleri cevaplarına, maddesiz cevaplarım…
Gezi saldırısının başladığı 27 Mayıs 2013 ten hemen sonra yeryüzündeki egemen güçlerin harekete geçmesiyle, daha evvelce denedikleri ve netice alamadıkları ‘Erdoğan’ı devirme’ eylemleri için, 30 Mayıs 2013 itibariyle yeniden düğmeye basılmış, eylemlerde attıkları ilk slogan ‘Diktatör Tayyip’, ikinci slogan da, ‘Tayyip İstifa’ olmuştu. Gezi’den önce bu sloganları Ulasalcılar, İP’çiler, CHP ve diğer egemenler kendi platformlarında seslendiriyorlardı. Ne zaman ki Gezi eylemleri start aldı, adına ‘Hizmet Hareketi’ dedikleri hareketin müntesipleri de ‘Diktatör Tayyip’, ‘Tayyip İstifa’ sloganlarını höykürmeye başladı. Hadi Ulusalcıları, İP’çileri anladık, onlar için Tayyip bey tehlike arzediyor ve istifa etmeli de; Tayyip bey, Hizmet Hareketine ne yaptı da ‘Diktatör’ oldu? Hizmet Hareketi yayın gurubunda yazan çizenler, fütursuzca ‘Diktatör Tayyip’ diyerek kimlere mesaj vermek istediler?
Gezi eylemlerinde durdukları yeri ve söylemlerini haklı göstermek adına;
Cumhurbaşkanı Sayın Gül'ün: ‘Her şey sandık değildir.’
Bülent Arınç’ın: ‘Mesajı aldık, özür dileriz.’ yaklaşımlarını referans aldınız da,
Neden eylemin 3.gününde Başbakan Sayın Erdoğan’ın Kuzey Afrika dönüşü Atatürk Havalimanında: ‘Bu milletin alın terini küresel çeteye, faiz lobisine yedirmeyeceğiz.’ diyerek yeryüzünün egemenlerine, paranın efendilerine meydan okumasını referans alıp pozisyonunuzu Başbakanın yanında değil de, Olimpiyatlarınızın da sponsoru Koç’larla kol kola girerek karşı tarafta yer aldınız? Eylemler, ‘ağaç’ eylemi olmaktan çıkıp, ‘Diktatör Tayyip’ ve ‘Tayyip İstifa’ eylemine dönüştüğü gecenin sabah 05’inde  uyku halinde olan ‘ağaç’ eylemcilerinin üzerine, biber gazı ve tazyikli su sıkan çevik kuvvet ekibinin amirleri  saatlerce sorgulanmalarına rağmen, ‘talimat verenin kim olduğu’ sorusuna cevap vermediler. Hizmet Hareketine mensup çevik kuvvet ekipleri farkında olmadan küresel çetenin tetikçisi Otporcuların ‘Gaz ve su sıkın’ emrini ve talimatını mı yerine getirdiler?
7 Şubat 2012’de yapmak isteyipte yapamadığınız darbeyi, geçen süreç içerisinde bi kaç defa denediniz, netice almak için yaptığınız hamleler geri tepti. Zira 7 Şubatta Hakan Fidan’ı devirecektiniz. Sayın Başbakanın bir gece değiştirdiği ‘Mit yasasıyla’ yiyemediniz. Hemen arkasından elinize verilen ‘Özel Yetkili Mahkemelerin’ yetkileri, ‘Bölgesel Mahkemeler’ le elinizden alınmasıyla çılgına döndünüz, durmadınız. Başbakan’a alternatifler aramak adına, Sayın Numan Kurtulmuş’u yayın guruplarında ağırlayarak, Tayyip Beyi yalnızlaştırma yollarını denediniz ama, 22 Eylül 2012 de Numan Kurtulmuş’un Ak Parti rozeti takmasıyla,  kendi kalenizde kısa zamanda 3 gol birden gördünüz. Artık Tayyip bey, yeryüzünün egemenleri, paranın efendileri ve küresel baronların tetikçileri Koçlar için ne kadar tehlike arzediyorsa, sizler içinde o kadar tehlike arzediyordu.
İşte Gezi olayları deşifre olmanıza vesile oldu. Gezi olaylarını fırsat bilip, Gezi’nin karanlığından faydalanarak, yolunuzu ve yönünüzü değiştirerek Ulusalcılarla, İP’çilerle ve hainlerle aynı tarafa geçtiniz. Ağzınız açılınca, 10 yıl boyunca bu ülke insanına yapılan hayırlı hizmetlerin, ‘Hizmet Hareketi’nin gücüyle yapıldığını iddia ettiniz. İddialarınız Gezi ile yerle bir olunca,  Bürokratik gücünüzü her zaman ve zemin de Tayyip Beyin aleyhine kullanmanız ve önlenmeyen hırsınız, sizi aldı getirdi ‘çapulcular’ ve ulusalcılar la aynı tarafta yer almanıza vesile oldu.
Gezi olaylarıyla yolunuzu da değiştirdiniz, yönünüzü de değiştirdiniz. Geçmişten bu güne, tarafınızı belirlerken yön pusulanız hep ‘Güç’ ve ‘Güçlü’ tarafına yönlenirken, ‘Haklı’ olduğu için mazlum tarafında, zamanın hiçbir anında göremedik meşhur ‘Hizmet Hareketini’. Hep egemenlerin yanında ve yolunda oldunuz. Onlar için üzüldünüz, onlar için var oldunuz.
Bu memleket insanına, son 100 yıl da olmadık zulümler yapıldı, zifiri karanlık bir hayatı yaşamaya mahkum edildi. Ama siz, bu topraklarda ne kadar darbe yapıldıysa ‘Hizmet Hareketine’ yapıldığından dem vurdunuz, hatta 28 Şubat’ın ‘Hizmet Hareketine’ yapıldığının altını çizdiniz ama, milletin oyuyla Milletin Vekili olarak seçilen Merve Kavakçı, Milletin Meclisine gittiğinde; ‘Bu kadına haddini bildirin’ diye höykürerek yemin ettirmeyen Merhum Ecevit için, Allah’tan şefaat yetkisi istediniz.
Sayın Başbakan, milletinde gücünü arkasına alarak aldığı ‘dik duruş’ pozisyonuyla püskürtülen Gezi Saldırısının üzerinden bi kaç zaman geçtikten sonra, ‘Aslında Gezi Saldırısı, Hizmet Hareketine yapılmıştır’ aymazlığını yapacağınızda muhakkaktır. Bunu 28 Şubatta gördük. 28 Şubatın karanlık günlerinde kartel medyasına; ‘Asker Erbakan’dan daha demokrat’, ‘Beceremediniz, bırakın’, ‘Hükümet gitsin’, manşetlerini attırıp sonra da ‘28 Şubat 1000 yıl sürecek’ diyenlere ‘Hoş görü madalyaları’ vermediniz mi? Sonra da 28 Şubatın üzerinden 10 yıl geçtikten sonra ’28 Şubat darbesi, Hizmet Hareketine yapılmıştır’ demediniz mi?
                Bu topraklarda, memleket insanının ve yeryüzü insanlığının selameti için 40 yıl siyaset yapan, Türkiye’de siyasete ve siyasetçilere yön veren, kendi siyasetini vefatından sonrada devam ettirecek kadroları hazırlayan, 80 yıl kaybettiklerimizi yeniden kazanabilmemizin çarelerini ortaya koyan Merhum Erbakan’la 40 yıllık zaman diliminin hiçbir anında aynı yönde, aynı safta olmamanız yetmezmiş gibi, 40 yıl boyunca Erbakan ve siyasetini bertaraf etmek isteyen tüm güçlerle yan yana olmanız yüreklerimizi yaktı, gönüllerimizi parçaladı. 1996-1997 11 aylık Erbakan Başbakanlığında, kim, ne kadar Erbakan Hocama küfrettiyse, onların tarafında yer aldınız. Erbakan Hocama ‘P.z.v.nk’ diye söven alçaklara, ‘Demokrat’ dediniz. Erbakan’ın 11 aylık Başbakanlığını burnundan getiren S.Demirel’e, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfında ‘hoş görü’ madalyaları verdiniz. Fesadınızdan hiç vazgeçmediniz.
Bu gün, Çankaya Köşkünde namaz kılınmasına Erbakan’ın 40 yıllık mücadelesi vesile olmuştur.
Bu gün, bu ülkenin başında ‘Samanyolu Koleji’ mezunu birisi değil, İmam-Hatip Lisesi mezunu bir vatan evladının Başbakan olmasına, Erbakan’ın 40 yıllık siyaseti vesile olmuştur.
Müslümanlar bu gün, sermayenin büyük tarafını eline geçirmişse, Müslümanların bu ekonomik güce ulaşmasına Erbakan’ın üretim ve sanayi siyaseti vesile olmuştur.
Merhum Erbakan 40 yıllık siyasi mücadelesiyle, bu milletin ve ümmetin karanlıklardan kurtulup, yeniden ayağa kalkması adına önümüze koyduğu ‘Yeniden Büyük Türkiye’, ‘Yeni bir Dünya’ yı yeniden inşa etme hedeflerine, yani 2023 hedefine hızlı adımlarla yürürken, Siz ‘Hizmet Hareketi’ olarak, bu millet ve ümmet için hangi hedefleri koydunuz? Hangi hedeflere ulaştınız? Bu millet ve ümmet için ne yaptınız?
Türkçe Olimpiyatlarıyla, İslam’a ne kadar hizmet ettiniz?  Müslümanın hangi derdine çare oldunuz? Dünyanın 150 ülkesinde okulunuz var, tamamında İngilizce eğitim vermektesiniz (İngilizce eğitimle 'Türkçe(!) Olimpiyatları').  Her  okuldan 10 kişiye bir şiir ezberletseniz 1500 şiir okuyan genç bulursunuz. O gençlere bedava Türkiye ziyaretleri yaptırarak, Adeviye meydanında Firavunun kurşunlarına hedef olan Esma’nın akan kanını durdurabildiniz mi? Yoksa Afrikalı bir gence Türkçe Şiir ezberletip bedava tatil yaptırarak Cennete gideceğinize mi inanırsınız? Bir de Allah’tan korkmadan, bu Müslüman milletten toplanan zekat, fitre ve kurban paralarını, Olimpiyatlara Sponsor oyunuyla Gezi’nin de sponsoru olan Koç’a aktarınca, Koç’u Müslümanlaştırmış mı oluyorsunuz?
Bu gün Tayyip bey çok vatan sever olduğundan, yada iyi bir Müslüman olduğundan değil, Tayyip bey güçlü olduğu için 10 yıl Tayyip beyle aynı yolda yürüdünüz. Sonrada gücün sahibi olarak ‘Hizmet Hareketi’ olduğu iddianızı ortaya attınız. Büyük vehme kapılarak gerçekte %3-4 olan oyunuzun ve gücünüzün %30 olduğundan dem vurarak aba altından sopa gösterdiniz.
Hareketinizin ‘İslamî’ olmadığını, ‘insanî’ olduğunu söylediniz ama şu an ki ekonomik güce ulaşmak için, İslam’ın Zekatını topladınız, Fitresini topladınız, Kurbanını topladınız. İslami değil de insani olan bir hareketin zekatla, fitreyle ne işi olabilir ki? İslamın bir kısmını al, bir kısmını taca at. Bu mudur, hareketinizin hizmeti?…
Hareketinizin ‘islamî’ değil, ‘insanî’ olduğunun altını çizersinizde, gayesi Gazze’ye sadece ‘insanlık’ götürmek olan, bu maksat için yola çıkan Mavi Marmara gemisine yapılan alçaklığı kınamazsınız. İnsanlık, bu güne dek zalimin ‘Otorite’ olarak kabul edildiği bir zaman dilimine şahit olmamıştır.
Milletin parasını topladınız ama millet nere de harcadığınızı bilemez oldu. Sadece milletin bildiği, Hizmet Hareketine mensup burjuvalar oluştu. Milletten toplanan zekat, fitre ve kurbanlarla inşa edilen kibir kulelerinde yaşanan hayatlar. Bu muydu hareketinizin hizmeti?
Sayın Başbakan, küfrün merkezinde İsviçre’nin Davos’unda, dünyanın baş belası Şimon Perez’in şahsında tüm küfür cephesine, ‘One Minute’ diyerek bu şerefli milletin söylemek istediklerini haykırdı;
Başbakan eli kanlı İsrail'e: 'Çocuk katili' dedi; Hizmet hareketi: 'Otorite' dedi.
Başbakan, ‘Hakan Fidan’a dokundurmam’ dedi; Hizmet Hareketi yazarları, Hakan Fidan için ‘İT Başkanı’ başlıklı yazılar yazdı.
Hizmet Hareketi adına yazanlar ve çizenler Today’s Zaman’da, ‘Erdoğan’ı düşürme teknikleri’yle çapulculara yön verdiler. Durmadılar devam ettiler. Yaptırdıkları anketlerle, Gül %51, Erdoğan %29 fitnesiyle küresel çetenin tetikçilerine mesaj verdiler.
Yayın gurubunun köşelerinden her gün ‘Diktatör’ etiketleri dağıttılar.
Başbakan, Gezicilere ‘Çapulcu’ dedi; ‘Hizmet Hareketi’ Başbakanın üslubunu kınadı, yetmedi Başbakan’a ‘Diktatör’ dedi. Hizmet Hareketinin böylesi üslupsuzlukları kınadığına, eleştirdiğine ve ‘Diktatörlük’ yakıştırmalarına geçmişte hiç şahit olmadık.
Size, yakın geçmişten bi kaç üslup örneği arzetmek isterim…
Süleyman Demirel: ‘Türban gericiliktir, başörtülüler Arabistan’a gitsin’ dediğinde…
Bülent Ecevit: ‘Bu kadın (Merve Kavakçı) ‘a haddini bildirin, Ajan-provokatör’ dediğinde,
Mesut Yılmaz: ‘İmam-Hatipliler yarasadır’ dediğinde,
Vural Savaş: (Refah Partililer için) ‘Adeta kandan başka bir şeyle beslenmeyen, kan emici vampirler ve metastaz yapan habis ur!’ dediğinde,
Osman Özbek: (Başbakan Erbakan için) ‘P.z.v.nk’ dediğinde, neden ‘Hizmet Hareketi’ olarak kınamadınız, eleştirmediniz ve bu sözlerin sahiplerini ‘Diktatör’ ilan etmediniz?
Neden, 1400 yıldır değişmeyen, bozulmayan bir dinin ümmetiyle diyalog kurmak için, ümmetin derdine, sıkıntısına çareler bulmak için bir çabanız olmaz da, Allah’ın gönderdiği Peygamberlere harp açan, getirdikleri dinlerini ve kitaplarını  tahrif edenlerle ‘diyalog’ kurarsınız. ‘Dinler arası diyalog’ metaforuyla, kendi müntesiplerinizin de itikadini bozarak, ‘Allah’ın gücü her şeye yeter’ inancından, ‘cemaatin gücü her şeye yeter’ diye inanan insanlar topluluğu meydana getirdiniz.
‘Yaklaşırsan yaklaşırlar. Kabul edersen kabul görürsün. Senin alemden beklediğini, alemin de senden beklediğini asla aklından çıkarmamalısın’ diyor Hocaefendi. Neden Yahudi ve Hıristiyanlara yaklaştığınız kadar bize de yaklaşmadınız. Sizden olmayan bi Müslüman gördüğünüzde neden Cüzzamlı bir hastadan kaçar gibi tecrit edip, defterden sildiniz, onları kendinize düşman gördünüz.
80 yıl yüreklerimiz yandı, ocaklarımız söndü. 80 yıllık büyük yıkımların, asimilasyonların ardından, bu milleti yeniden ayağa kaldıracak, dünyanın efendisi yapacak bir Başbakan bulmuş. Gezi misali saldırılarla Başbakanı içerden ve dışarı dan hainlerin işbirliği ve güç birliği ile  düşürmeye niyetli hainlerin oyunlarını ve planlarını milletimiz boşa çıkaracaktır bilesiniz.
Merhum Menderes için,
Merhum Özal için,
Merhum Erbakan için sokağa çıkmayan millet, seçtiklerine sahip çıkamayışının bedellerini çok ağır ödemiştir.
Bundan böyle, bu millet, üzerinde oynanan hain planları bozacak, ‘Başbakanı düşürme metod ve teknikleriyle’ Recep Tayyip Erdoğan’ı, Hizmet hareketininde  içinde bulunduğu koalisyona yedirmeyecektir.
Köşelerinizden yaptığınız ‘Diktatör’ ve ‘İstifa’ vuruşları da millet nezdinde karşılık bulmayacak ve attığınız taşların da kendinize döneceği de muhakkaktır.
Kendinize yapılana isyan eder de, aynısını Başbakana yaptığınız da haklı olduğunuzu iddia ederseniz kaybedenlerden olursunuz.

Yani demem o ki; Hoca efendiye ‘emekli vaiz’ denmesini hakaret sayanlar,
Sayın Başbakana ‘Diktatör’ deme haklarını kendilerinde göremezler vesselam…


01 Eylül 2013
mus@bhy